Darbe Girişimi ve Sonrası
- Aso Zagrosî
- Pûşper 28, 2016, 12:00
- 4599
Darbe Girişimi ve Sonrası
15 Temmuz’da Türkiye’de bir darbe girişimi oldu. Önce TSK adına yönetime el konulduğu bildirisi TRT’de okundu. Buna rağmen bir kaç saat süren bir belirsizlik ve kargaşalıktan sonra darbe girişiminin alışılagelmiş darbelerden farklı olduğu anlaşıldı ve başarızsızlığa uğradı.
Başarısızlığa uğramasının esas nedeni TSK’da girişimin emir komuta zinciri içinde olmaması, ordunun kendi içinde parçalanması ve klikleşmesi neticesinde bir grubun darbeye kalkışmasıdır. Diğerleri ise yan faktörlerdir: İç savaşa ve Kürdistan’daki özel savaşa göre güçlendirilmiş polisin ciddi bir güç olması ve burada özel polis gücünün rol oynaması, AKP’nin oluşturduğu cihatçı kesimlerle sokağa çıkması, bunu halk desteği olarak yansıtmaları..vs.
Şu ana kadar ortaya çıkan duruma göre darbe ve darbe karşıtı güçler arasında çıkan çatışmalarda 300’e yakın ölü ve iki bini aşkın yaralı var. Onbeş bini aşkın gözaltı ve buna paralel her gün yükselen bir tutuklama furyası. Ve önemli şeylerden biri de kamuda 50 bin kişinin görevden alınması. Bu sayı önümüzdeki günlerde artarak devam edecektir.
Demokratik bir sisteme sahip olmayan TC, bir darbeler cumhuriyetidir. Demokrasilerde görülen iktidar değişikliği demokratik yol ve yöntemlerle gerçekleşmediğinden geriye darbe ya da devrim seçeneği kalmaktadır. Türk toplumu Türk ırkçılığı veya Islami Türk ırkçılığı ile zehirlendiğinden yakın bir gelecekte devrim ya da demokratik bir seçenek görülmemekte, iktidar kliği içinde darbelerle iktidar değişikliği gündeme gelmektedir. Dolayısıyla TC’de darbe köklü bir gelenektir ve belli aralıklarla tekrarlanmaktadır.
Osmanlı’da kardeşin kardeşi, babanın oğulu öldürttüğü saray entrikaları darbeler yoluyla el değiştiren iktidar, modernleşme ile birlikte askeri darbeler yolunu izler. İttihat ve Terakki darbe yoluyla iktidara gelmişti. Bu geleneğin devamı Kemalistler darbeci bir iktidardır. Mustafa Kemal İstanbuldaki saraydan görevlendirildiği halde darbeci bir yöntemle iktidarı Ankara’ya taşırken muhaliflerine yaşama hakkı tanımıyarak sırayla çeşitli komplolarla safdışı etmiştir.
1919’dan 1940’lara kadar bir taraftan Kürdistan ulusal kurtuluş mücadelesini kanla bastıran TC, çıkardığı Takriri Sükun ve bir dizi yasayla sömürgeci faşist diktatörlüğü kurumlaştırmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nda dünya çapında faşizmin büyük bir darbe yemesi ve yenilgiye uğraması TC’nin de önüne dışarıdan çok partili seçim sistemi dayatılmıştır. Faşizmin dünya çapındaki yenilgisi, müttefiklerin dayatmasıyla TC çok partili sisteme geçmek zorunda bırakılır. Ancak sömürgeci faşist devlet yapılanması bütün kurum ve kuruluşları, ideolojik temelleriyle yıkılıp yerine demokrasi kurulmadığından on yılda bir askeri darbe gündeme gelmektedir. Demokratik bir sistem ve gelenek oluşturamayan TC’de iktidar değişikliği ancak darbeler yoluyla mümkün olmaktadır.
12 Eylül Anayasası, “değişmez ve değişmesi teklif edilemez” maddeleri ve MGK gibi yarattığı kurumlarla oluşan devlet biçimini, askeri vesayet altında faşist cunta iktidarını süreklileştirirken iktidar odağı içinde bir çatlama olacağını farklı kliklerin savaşını öngörememişti ya da kendi eliyle bu zemini hazırladı.
Öyle görünüyor ki bu kez darbe girişimi emir komuta zinciri içinde değil, çok güvendikleri ordunun içinde örgütlenen bir kliğin hareketidir. Türk ordusu farklı kliklerin ve takkiyeci kesimlerin iç içe geçtiği at izi ile it izinin birbirine karıştığı bir arenaya dönüşmeye başlamıştır. Bu reel durum kendi içinde Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi için yeni seçenekler sunmaktadır.
Darbe girişiminin nasıl cereyan ettiği olayın detayları ve aşamalarından öte bizi ilgilendiren nedenler ve siyasi sonuçlarıdır.
Demokratik gelenek ve sisteme sahip olmayan TC faşist darbelerle toplumu prokust çarkına yatırıp, devleti restore etmektedir. Siyasi iktidar krize girdiğinde “yeni kurtarıcılar” darbe yoluyla devreye girmektedirler. Şimdi dünün Kürdistan’da soykırım yapan “kahramanları” (gerçek anlamıyla cellatları) bugün “hain” oldular. “Kahraman Türk Ordusu” söylemi yerle bir oldu ve “haine” dönüştü. Türk ordusunun mevcut olan tablosuna baktığımız zaman, artık hiç bir şeyin eskisi gibi olamayacağı açık bir şekilde görülmektedir. Kimsenin kimseye güvenmediği klikler arası darbe ve karşı darbe girişimleri süreci başladı.
“Mutlak egemenlik” peşinde koşan Tayyip bu darbe bahanesiyle meydanlara çağırdığı kitleye saldıracak hedef arayan “muzaffer komutan” edasında. Bu darbeyi “Tanrının bir lütfu” olarak değerlendiren Tayyib “Hesapların üzerinde hesap , tuzakların üzerinde tuzak. En büyük tuzak en büyük güce sahip olanındır.” derken ve sonra olacaklara işaret ediyordu. Sonra en büyük güç olarak Tanrıyı işaret ederken, kendisini özendiği Osmanlı sultanında darbe girişimi olduğu gibi Tanrının yeryüzündeki “ temsilcisi” gibi görüyor veya gösteriyordu.
İslami faşizmin kendisinden başka herkesi düşman gören anlayışı şahlanarak, Alevi Kürdleri başta olmak üzere sırasıyla tüm Kürdleri hedef seçmiş durumda ve ilk saldırılar başladı bile..peşinden zaten sol eğilimli insanlar, demokratlar, liberaller gelecek.
“Dindar ve de kindar” nesiller yetiştirecek, islami faşist düzenlemelerle sadakatle bağlı vahşi bir cihatçı taban oluşturmaya çalışıyor. “FETÖ’yü temizliyoruz” adı altında sırasıyla bütün muhaliflerin temizlenmesi amaçlanıyor.
Girişimin başarısızlığa uğraması nedeniyle TC sistemi içinde nemalanan birçok çevre demokrasiye sahip çıkıyoruz teranesiyle darbeye karşı çıkmakla “ demokrasi”ye sahip çıktığını sanıyor. Sanki TC de demokrasi varmış, AKP iktidarı demokratik bir yönetimmiş gibi..Bazı Kürd çevreleri de bu kervana katılarak kendi kendine gelin güvey olmakta..
Ordunun prestiji yerle bir. Şimdi asker yerine polis devleti. İktidar aygıtlarını kurumlaştırırken polis, MİT, imamlar, ne idüğü belirsiz sakallı cihatçı güruhlar. Türkiye artık kimsenin kendi geleceğine güvenle bakamayacağı “umutsuz bir vakıa”..
Darbe başarıya ulaşsaydı ilk başvuracağı sıkıyönetim veya OHAL uygulamasıydı. Şimdi AKP Anayasaya dayanarak OHAL’i ilan etti. Darbenin yapacağını demokrasi maskesiyle mevcut iktidar yapıyor, hem de sistem içi muhalefeti “milli birlik” teranesiyle kendi bayrağı altında toplayarak, İslami Türkçü olmayan kesimlere karşı ..
Darbe girişimiyle başarısızlığa uğrayan FETÖ ve demokrasi maskesi takınan AKP ikisi de siyasal İslamcıdırlar. İttifak içinde iken, son üç yıldır aralarında iktidar kavgasına tutuştular. Kendi deyimleriyle “takiyye” konusunda ustadırlar. Yoksa cihatcı gruplardan farkları yoktur. Hepsiyle de içiçedirler. İD’yi (IŞID) yaratanlardan ve destek sunanlardan biri Sunni Araplar ise biri de AKP’dir. El Nusrayı ve diğer islami faşist grupları açıkça desteklemektedir. AKP 14 yıldır iktidardır. Kürdistan meselesinin çözümünde ve demokratik haklarda tek bir adım atmadığı gibi üstüne tuz biber ekti. Toplumu en küçük hücresine kadar islamileştirmeye çalışıyor. Bir taraftan islamiyetle Kürdlerin aklını başından almaya çalışırken diğer taraftan soykırım planını pervasızca devreye soktu. Tayyip son dönemde 7700 Kürd öldürdüğü “kahramanlığı” ile meydanlarda övünüyordu.
Bütün darbelerde Kürdistan meselesi önemli bir etkendir. TC’deki yapısal kriz Kürdistan ülkesiyle yaşanan sömürgeci sömürge krizidir. Kürdistan artık sömürgecilerin boynunda taşınması zor bir değirmen taşıdır. Her darbe “bölücü terör” diyerek en büyük zulmü ve kıyımı Kürdistan halkına yapmıştır. AKP iktidarı darbe gerekçesiyle islami türkçü faşizmi dizayn ediyor, kurumlaştırıyor.
TC’de iktidar için çatışan taraflar AKP; FETÖ, Kemalistler, ulusalcılar vs. hepsi Kürdlerin azılı düşmanıdırlar. Darbe girişimine karşı çıkmak da kimseyi demokrat yapmayacağı gibi tek başına demokrasi mücadelesi değildir. Kürdler, TC içinde birbirine düşman farklı kliklerin iktidar kavgasında taraf olamaz. Başarısız darbe girişimine karşı, Tayyip Erdıoğan’ın diktasını savunmanın demokrasiyle demokrasi mücadelesiyle bir alakası yoktur. Kürdlerin kırk katır ya da kırk satır, veba ve kolera arasında bir tercih yapmaları sözkonusu olmamalıdır.
Milli devrimci tavır sömürgeci TC’nin iktidar odağındaki çatlakları derinleştirmek ve parçalanmasını körüklemektir. Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesini yükselterek, bağımsızlık yolunun taşlarını döşemektir.
Ne darbe, ne dikta ne de sömürgeci boyunduruk!
Kahrolsun Sömürgecilik
Yaşasın Bağımsız ve Birleşik Kürdistan!
TEVGERA KAWA
Benzer içerikler
Siyasi
- Aso Zagrosî
- Befranbar 1, 1970, 1:00
- 3630
Siyasi
- Aso Zagrosî
- Befranbar 1, 1970, 1:00
- 2643
Siyasi
- Aso Zagrosî
- Gelarêzan 29, 2015, 12:00
- 3742
Siyasi
- Befranbar 8, 2023, 1:16
- 2878
Siyasi
- Aso Zagrosî
- Befranbar 17, 2016, 12:00
- 5899
Siyasi
- Aso Zagrosî
- Hêzîran 1, 2016, 12:00
- 6573
Siyasi
- Hêzîran 20, 2021, 7:16
- 10775
Siyasi
- Rêbendan 25, 2018, 3:00
- 6476