Kerkük Meselesinin Düşündürdükleri
Kerkük Meselesinin Düşündürdükleri
Aso Zagrosi
Kerkük Valisi Dr. Necmeddin Kerim’in Türkmen ve Araplarla birlikte “Kerkük’ün ayrı bir bölge” haline getirmesi için getirdiği öneri ve içinde oldukları çabalar kaygı vericidir. YNK Merkez Komitesi geçenlerde toplanarak “Kerkük’ün Kürdistan Bölgesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu” söylemesi önemlidir.
Ama sorun burada bitmiyor. Eğer Kerkük Tükmenleri ve Arapları Kerkük’ün “Ayrı bir bölge” haline getirmesi konusunda anlaşmışlarsa, bu plan Kerkük’ün Kürdistan Bölgesine katılmasına karşı geliştirilen plandır.
Plan’ın mimarları ise Türkiye, İran ve Iraktır. Kerkük’ü ve tüm Kürd partilerinin merkezi yapılarını mercek altına almak gerekiyor.
Kerkük Meselesinin yeniden gündeme geldiği bir dönemde hafızaları yeniden kurcalamak için Kerkük üzerine yazdığım yazıların bir kısmını okuyucularla paylaşmak istiyorum. Her halde Kerkük kadar hiç bir Kürd şehri üzerine durmadım ve yazmadım. Kerkük ile iligili yazdığım yazıları toplasam bir kaç cildlik bir eser çıkar.
O Yazılardan bazılarını Kerkük dostlarıyla paylaşmak istiyorum.
Silav û rêz
Aso Zagrosi
Son dönemlerde “Kerkük Meselesine” ilişkin tartışmalar ve kaygılar yeniden gündemin en üst noktasına çıkmış bulunmaktadır..Aslında Kerkük sorunu, Irak devletininkuruluşu ile birlikte ortaya çıkan ve kronikleşmiş bir sorundur.. Şêx Mahmud Hükümeti ile İngilizler, Molla Mustafa Barzani ile Irak rejimi arasında, daha sonra geliştirilen, “Eylül Devrimi”, “Yeni Devrim” yada “Gulan Devrimi” ile Irak rejimleri arasında yapılan tüm görüşmelerin tıkandığı husus Kerküktü.. Saddam rejiminin yıkılmasında sonra Kerkük’ün yeniden anavatan Kürdistan’a geri dönebileceğine dair Kürd toplumunun saflarında büyük umutlar oluşmuştu.. Fakat, Irak’ın yeni sürecinde Irak rejimlerinin uluslararası tüm güçlerden aldığı askeri ve siyasi destekle defalarca yenilgiye uğrattığı Kürd Siyasal Önderliğinin çekingen/ürkek/kendisine karşı güvensiz ve Kürd iç savaşının tahribatlarının neden olduğu iç kaygı ve güvensizlikler neticesinden gereken dirayeti göstermemesi, Amerikalıların açık empoze ve dayatmaları ile karşı karşıya kalması neticesinden Irak Geçici İdari Yasasına 58. Madde çerçevesinde Kerkük sorununun çözümü yasal bir sürece bağlandı.. Bu yasaya göre Kerkük ve diğer anlaşmazlık konusu olan bölgelerin durumu normallaştırılacak, nufüs sayımı yapılacak ve sonuç olarak referanduma gidilecekti.. Bu bölgeleri halkı Irak merkezi idaresine mi yoksa Kürdistan Bölgesine mi katılacaklarını ortaya koyacaklardı.. Irak Geçici İdaresi bu konuda tek bir adım atmadı.. Geçici yönetiminin görev süresi bitmeden bir kaç hafta öncesinde, Kürdler hawar etmeye başladılar..O, dönem Amerika ve İngiliz Bağdat Büyük Elçileri Kürdlere bazı yazılı güvenceler verdiler… Kürdlerde Irak yasal sürecine katıldılar..Daha sonra verilen sözlere bağlı olarak 58.madde, daimi Anayasa’nın 140.maddesi haline getirildi.. Kürdler çoşkuyla bu Anayasa’ya dair yapılan referanduma oy verdiler. Daimi Anayasa göre Kerkük Meselesi 31.12.2007 tarihine kadar çözülecekti..Irak hükümeti yada hükümetleri sorunun çözümü için hiç bir adım atmadılar..2007 yılının sonuna geldiğimiz zaman Kürd siyasi önderliği yeniden hareketlendi ve Hawar etmeye başladı..Bu sefer, Birleşmiş Milletler devreye girdi.. BM Genel Sekterinin Irak Özel Temsicisi Steffan Di Mistura Kürdistan Parlamentosuna gelerek Kürdlere bazı vaad ve önerilerde bulundu.. Di Mestura’nın önerisi üzerine Kürdler referandum sürecini 6 ay uzatmayı kabul ettiler.. Bu 6 ayda bitti.. Di Mestura Kerkük ve diğer anlaşmazlık konusu olan bölgelere dair üçe böldüğü ilk önerisini sundu.. Bu sunulan önderiler karşısında Kürdler tam hayal kırıklığına uğradılar..Bu ilk öneri paketinde Kürdistan’ın 4 kazası vardı..Di Mistura Mendeli ve Hamdaniye’yi Araplara bırakıyor, Mexmur’u bölerek bir kısmını Kürdlere diğer kısmını Araplara bırakıyordu. Akre kazasının sorunu Irak Anayasasına göre Kürdistan Bölge Hükümetinin egemenlik alanı olarak kabul etmesine rağmen, Di Mestura var olan Anayasa’yı da ayaklar altına alarak Akre’yi “sorunlu bölgeler” kategorisine katı verdi.. Kısacası Di Mistura var olan sorunları çözeceğine, yeni sorunlara ön ayak oldu.. Di Mestura’nın raporunu okuduğum zaman Irak Anayasasının daha başka maddelerinide ayaklar altına aldığını gördüm… Irak Anayasası Suleymaniye, Hewler ve Duhok’u “Kürdistan Bölgesi” olarak tanımlamasına, Di Mistura “Kuzey Irak” ifadesini kullanmaktan ısrar ediyor.. Neyise Kürdistan Başkanı,Kürdistan Hükümeti, Kürdistan Parlamentosu, Kürdistan siyasal partileri ve sivil toplum kuruluşları Di Mistura’nın yapmış olduğu önerilere karşı tepkilerini ortaya koydular.. Bugün yada yarın Di Mestura’ya yazılı bir şekilde tavırlarını iletecekler.Kürdistan Başkanı Mesud Barzani yaptığı açıklamada Di Mistura “ Kürdlere verdiği sözlerin tersini yaptı” diye bir tespit yaptı.. Öyle görülüyor ki Di Mistura Kürdlere sorunun çözümü için referandum yada 2005 seçimlerinin sonuçlarını temel alan bir çözüm önermişti..Aslında Kürdler hep BM’nin rolunun “teknik” bir çerçevede olduğunu söyleme ve propaganda etmelerine rağmen, sorun başka bir boyutta seyrediyor..140.maddenin son şıkında Iraklılar sorunun çözümü konusunda bir ortak antlaşmaya varmasalar, BM’lerin hakemliğine baş vuracaklar yazılıdır.. Bundan dolayı BM bu soruna ortak edildi.. Zaten Di Mistura’nın ilgilendiği “teknik” meseleler değil.. Öyle olsaydı referandum şartlarını hazırlar ve teknik boyutuyla ilgilendirdi.. Irak seçimlerinde yaptıkları gibi..Ayrıca Kürdler Di Mistura bize söz verdi, sözünü tutmadı tespiti bana pek tutarlı gelmiyor.. Kerkük meselesinde taraflar var.. Irak Arapları, Türkmenler, bunları bölgedeki ve uluslararası yandaşları bir taraf, diğer tarafta ise Kürdler vardır.. Di Mestura bu iki tarafın kabul edebileceği bir çözüm peşinde koşuyor.. Di Mestura baştan itibaren Kürdlerin önerilerini kabul ederek hareket etseydi, bir Kürd temsilcisi pozisyonunda olacaktı..Zaten böyle bir şeyin olamiyacağı sunduğu ilk önerilerde ortaya çıktı..Güney Kürdleri, Kerkük konusunda bölgesel ve uluslararası büyük bir kuşatılmanın altındalar… Irak’ın içindede Kerkük’ün Kürdistan’a katılması konusunda Kürdlerin dışında kabul eden yok. Türkiye, Arap ve islam ülkeleri Kerkük’ün Kürdistan’a katılımını engellemek için hem Irak içinde hem uluslararası arenada tüm imkanlarını seferber etmiş durumlar.. Bu güçlerin uluslararası arenada ve kuruluşlarda ciddi lobileri ve ağırları vardır. Devlet olmanın avantajlarını da bir kenara bırakıyorum..Örneğin bu günlerde Bruksel’de Avrupa Parlamentosunda “Kerkük Konferansı” var.. Araplar ve Türkmenler katılacaklar.. Kürdler davet edilmedi.. Kerkük’ü Kürdlersiz tartışacaklar!!!!!Kürdler Kerkük’te Arap ve Türkmenlere taviz verdikçe onların ellerini daha güçlendiriyor ve Kürdlere karşı daha dirençli kılıyorlar..(%32 hikayesi gibi) Aslında Kerkük sorunun bu kadar açmazlarla karşı karşıya kalmasında ABD’nin büyük bir rolu var.. Kürdler azılık muamelesi yapılıyor.. Baker-Hamilton, Di Mistura ve daha başka raporlar okunduğunda bu gerçek çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor..Geçmişte iki blokun olduğu bir ortamda BM’ler ve temsilcileri iki tarafın “gönüllerini hoş etmek” için çok çaba harcarlardı.. ABD tek başına kaldıktan sonra BM’ler temsilcileri verdikleri kararlarda ABD’nin istemlerini ciddi bir şekilde dikkate alıyorlar.. Bu reel bir durum.. Yoksa bir dizi bürokrat ABD’nin “hışmına” uğrarlar.. Di Mistura’da bunlardan biridir. Amerika’nın bu rapor üzerinde etkisi olmadığını söylemek safdillilik olur.. Zaten Kürdlerin Di Mistura raporuna karşı yoğun tepkilerinden sonra büyük bir ABD delegasyonu Hewler’e gelerek Kürdistan Başkanı ile görüştü.. Bu görüşmede bu çevreler Kürdistan Başkanı’na “ yapılanlar sadece öneridir.. Uygulama zorunluğu yok” anlamında bir dizi şeyler söylediler. Kerkük Meselesi ve çözümü BM’lerin devreye girmesiyle daha belirsiz bir sürece girdi. Araplar ve Türklerin Kerkük konusunda istedikleri ve ısrar ettikleri “ertelemeler” süreci gerçekleşti.. Bu süreç yıllara yayılacak.. Zaman Kürdlerin düşmanı.. Kürd yönetimi , Kürd kitlelerini harekete geçirerek, Kerkük konusunda ciddi bir planlamaya gitmelidir.. Eğer 140 madde uygulanmıyorsa, Irak Anayasasını kabul etmenin hiç mantıklı bir tarafı yoktur. Kürdler ve Arapları birbirine bağlayan Anayasadır.. Anayasa çiğneniyorsa, “ortaklık bitmiştir” gerçekliği ortada duruyor.. Amerika, Kerkük meselesinde olumlu yada olumsuz önemli rol oynayabilecek ve hatta kilit bir güçtür. Kürdler Amerika ile olan ortak hareket noktalarını gözden geçirmek zorundalar..Örneğin son dönemler en çok tartışılan konulardan biri Amerika ve Irak arasında düşünülen “Uzun Dönemli Güvenlik Anlaşması” meselesi..Amerika ve Irak yetkilileri uzun zamandan beri bu anlaşma metni üzerine çalışıyorlar..George Bush, görev süreci sona ermeden bu anlaşmayı imzalamak istiyor.. Amaç, Amerika’nın bölgedeki askeri, ekonomik ve stratejik çıkarlarını güvence altına almak ve BM’lerin “icazelerinden” kurtulmaktır.Arap çevreleri var olan anlaşma taslağına karşı açık bir şekilde itirazlarını ifade ediyorlar.. Sünnilerin tavırları biliniyor.. Şiilerden Fazilet Partisi ve El Sadr çevreleri açık bir çekilde anlaşmaya karşılar.El Hekim, Sistani ile görüştükten sonra anlaşmanın taslağına ilişkin eleştirilerini basına deklere etti ve Sistani’nin düşüncesi olduğunu söyledi..Başbakan Maliki geçenlerde İran’ı ziyaret etti.. Maliki İran yetkililerinden yediği “fırçalardan” sonra “anlaşmanın çıkmaza girdiğini” söyledi.. Amerika her şeyin yolunda olduğunu söylüyor.. Bir de Kürdler…Bu “Stratejik Antlaşmada” Kürdlere dair ne var? Kürd çıkarları korunuyor mu? 1932 yılında İngiltere ve Irak arasında Kürdlerin yokluğu üzerine yapılan antlaşmadan gereken dersler alınmışmıdır? Anlaşma taslağının gerçek içeriği hakkında çok dar bir kadro haberdar.. Evet Kürdlerin Amerika’nın bölgede kalmasında hayati çıkarları vardır.. Ama, imzalanacak antlaşmada Kürdlerin hakları garanti altına alınmalıdır.. Hâlâ Irak Anayasa’sını dahi Araplar kabul etmiyor.. Petrol, Peşmerge, Bütçe, Kerkük vb… vb… Kürdlerin tüm temel istem ve sorunları askıda bulunmaktadır.. Böyle bir ortamda Kürdlerin özgünlüğünü içermeyen bir anlaşma, yarın Kürdlerin başına bela olabilir..Bundan dolayı o antlaşmaya Kerkük vb meseleler konulmalıdır ve Kürdler kayıtsız-şartsız bu tip antlaşmaların şampiyonluğunu yapmamalılar… Araplar ayak diredikçe tavizler koparıyorlar.. Kürdler ise tersini…. Bazı tavır değişikleri şart.
Kerkük ve Kürdistan’a karşı 22 Temmuz Darbesi..(1)
Yayınlandı: August 06, 2008
Irak Temsilciler Meclisi’nin 22 Temmuz günü “Irak Yerel Seçimler Yasa Tasarısı”nı “gizli” oylama yoluyla kabul edilmesinden sonra Kürdlerle Araplar arasında 2003 yılından beri süren ilişkiler/uzlaşılar sürecine geriye dönüşü olmayan bir kırılma noktası oldu..Bir çok siyasi gözlemci “22 Temmuz coup d’etat” sından yada “yasal darbe” den söz ediyorlar..
22 Temmuz’da ne oldu?
Aslında uzun dönemden beri Irak’ta “Yerel Seçimler Yasa Tasarısı” üzerine tartışmalar vardı.. Şii, Sünni ve Kürd temsilcileri arasında “uzlaşı” temeli üzerinde bir yasa taslağını hazırlama hususunda ön görüşmelerde vardı.. 22 Temmuz günü Irak Patlamento Başkanı Mahmud El Meşadani iki yardımcısının itirazlarına, Kürdistan İttifakı, Kürdistan İslami Birliği, Irak Komunist Partisi ve daha bir çok parlamenterin itirazlarına ve oturumu boykot etmelerine rağmen, hazır bulunan 140 milletvekilinin 127’sinin oyuyla yasayi geçirdi.Kürd tarafı El Meşadani “gizli oylamayi” önerdiği an oturumu terketti.. Fakat “Yerel Seçimler Yasa Tasarısı”da Kerkük’e ve Kürdlerin var olan kısmi anayasal haklarına karşı doğrudan darbe niteliğinde olan bölümler vardı..“Gizli oyalama” hikayesi gündeme gelmeden önce neden Kürd tarafının projeye tavır almadığı benim için bir “sır” olarak kalmaya devam ediyor.. Çünkü Yasa Tasarısında:
- Kerkük Seçimlerinin ertelenmesi,
- Kerkük statüsü netleşene kadar Kerkük’te iktidarın Araplar, Kürdler ve Türkmenler arasında %32 ve Asurilere %4 oranında paylaşılmasına,
- Kerkük güvenliğini Kürd Peşmergelerinden alınarak Güney ve Orta Irak’dan getirilecek Arap güçlerine devredilmesine,
- Bir komisyon oluşturularak nüfus yapılanmasından yapılan tahribatların tespit edilmesine vs..vs..
Aslında bu tasarı, “Kerkük’ü yeniden araplaştırma ve tahrip politikasını” yasalaştırma girişimi ve Kürdlere karşı Irak ve bölge devletlerinin uzun süre üzerinde çalıştıkları örgütlü ve planlı bir komploydu..Bugün elimizde Türk, İran ve diğer Arap ülkelerinin alanda yürütükleri anti Kürd faaliyetler hakkında geniş bilgiler vardır. Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, Kürdlere karşı girişilen 22 Temmuz darbe girişimini değerlendirirken “dereki”(dış) güçlerin rolune işaret etmesi bu anlamda kayda geçirilmesi gerekir.Kürdler, “Yerel Seçimler Yasa Tasarısı” nın Parlamento’dan geçirilmesi meselesinde iki noktadan itiraz ettiler.
- Gizli oylama(Irak Anayasasının 53.maddesi yasaklıyor)
- Tewafuq(uzlaşı/konsensüs)un olmayışı..
Aslında Kürdlerin bugün ( haklı olarak) sarıldıkları bu iki gerekçe orta ve uzun vadede Kürdlerin kazanım ve istemleri konusunda güvence teşkil etmiyorlar.. Aslında demokratik ülkelerde oylamaların iki türü de mevcuttur. Yarın Irak parlamentosu bir yasayı geçirerek “gizli” oylamayi yasallaştırabilir… Kaldı ki bu gizli oylama Irak Anayasasının “ değişmezleri” arasında yer almıyor. İkinci gerekçe olan “uzlaşı” meselesinin hiç anayasal bir dayanağı yok.. Doğrudur.. Saddam rejiminin yıkılmasından sonra Irak’ta gerçekleşen tüm önemli gelişmelerde “uzlaşı” arandı. Amerikalıların başkanlığında Sünni Araplar, Şii Araplar ve Kürdler uzlaşarak Irak’ın politik yaşamının temel taşlarını atılar.(Tal, Anayasa, Seçimler, başkanlık konseyi, Parlamento başkanlığı, başbakanlık vs.vs..)Bir ülkede taraflar arasında “uzlaşı” yoluyla siyasal yaşamı örgütlemek mümkündür.. Bazı demokratik ülkelerde yazılı anayasada yoktur.. Geleneksel pratikleri olan bir hukukları vardır.. Fakat Irak gibi hiç demokratik bir geleneği olmayan bir ülkede bırakın “pratik gelenekleri” yazılı “Anayasaları” dahi dinleyen olmuyor.Kürd hakları ve kazanımları hiç yazılı hukuki bir dayanağı olmayan bu “pratiklere” havale edilemez..Bu anlamda “22 Temmuz darbesi” yabancı hakemlerin(Bremer, Halilzad vs vs.) başkanlığında zoraki olarak sürdürülen “uzlaşı” sürecinin gerçekliğini ortaya çıkardı..Yine “22 Temmuz darbesi” KDP ve YNK’nin El Dawa ve Irak İslam Devriminin Yüksek Şurası ile imzaladıkları dörtlü ve Irak İslami Partisiyle imzaladıkları üçlü “stratejik antlaşmaların” kof olduğunu ve kağıt üzerine kaldığını gösterdi.. Ayrıca “22 Temmuz darbesi” , Kürdlerin Şiilerle imzaladıkları “hükümet protokolu” ve “ortaklığa” nın gerçek yüzü ne ortaya çıkardı.. Çünkü, Şiiler “Yerel Seçimler Yasa Tasarısı” Parlamento’dan geçmeden önce Kerkük’e ilişkin yukarıda 4 madde olarak ifade ettiğim hususları Kürdlere öneri olarak getirmişlerdi. Bu 22 Temmuz’da çıkan yasa sadece El Meşadani’nin işi değil.. (Kek Mesud Bağdat’ta olduğu zaman Meşadani’nin 3 randevu istemini reddetmesi yerindeydi) Bu komplo geniş çaplıydı.Dış güçleri hariç tutarsak Şiilerde dahil olmak üzere tüm Arap ve Türkmen oluşumlarının ortak girişimiydi.. Parlamento oturumundan bir gün önce bir dizi Şii ve Sünni çevreleri Meşadani’nin evinde toplantı yaptıkları biliniyor. Orada Parlamentoda takınacakları pratik adımlarına son biçim verdiler..Yine 22 Temmuz günü yapılan oylama Irak Parlamentosunda anti Kürd cephesinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koydu.. Saddam’ın yıkılmasından sonra “uzlaşı” temelinde Sünni ve Şii Arapları barıştırmak için büyük çabalar sarfeden Kürdler, 22 Temmuzda uzlaşan araplar tarafından dıştalandılar ve bir kaç dostlarıyla kendilerini kapıda buldular.. Uzlaşan Araplar Kürdlerin Irak devletinin kuruluşundan beri uğruna tüm kıyımları göze aldığı Kerkük’ü yeniden tahrip etmek için Parlamento kararı çıkardılar..
Irak Temsilciler Meclisinin farklı yelpazelerinden gelen Arap ve Türkmen üyeleri dış güçlerin destek ve yönlendirmesi sonucundan 22 Temmuz günü Kürdlere karşı bir darbe yaptılar..Bu darbe girişimi daha önce adım adım hazırlanmış ve 22 Temmuz günü pratiğe aktarılmıştı.. Bugün elimizde bu darbenin hazırlanış süreci hakkında bir dizi belge var.. 20 ve 21 Temmuz günü Irak Parlamento Başkanı El Meşadani_nin evinde yukarıda sözünü ettiği Arap ve Türkmen çevrelerinden 42 milletvekili bir araya geldiler.Toplantının 3 önemli gündem maddesi vardı:
a)Mam Celal’ı Irak Cumhurbaşkanlığından almak ve Kürdlerin hükümet içindeki rolunu asgariye indirmek,
b)Kerkük’ü 4 seçim bölgesine bölmek, Kerkük idaresini Kürdler, Araplar ve Türkmenler arasından %32 oranında eşit bir şekilde bölmek ve geriye kalan %4’ü Asurilere vermek,
- c) Mahmud El Meşadani’nin Parlamento başkanlığını garanti altına almaktı..Ayrıca toplantıya katılanlar Parlamento toplantısında nasıl davranacaklarını, kimin söz hakkı alacağı ve “gizli” oylamanın nasıl gündeme geleceği detaylara kadar tartışılmış ve karara bağlanmıştı..Kısacası 22 Temmuz günü daha önceden hazırlanan plan çerçevesinde düğmeye basılmıştı..Kürdler ise Araplarla imzalıkları bir dizi “stratejik antlaşmaya” rağmen kendilerini bir kaç dostlarıyla beraber Parlamento kapısında bulmuşlardı..Mam Celal’ın yasayı veto etmesi, Kürdistan Başkanı Kek Mesud’un Araplarla sounları çözmek için Bağdat’ta gitmesinden sonra Kürdistan’ın dört bir yanında milyonlarca Kürd 24. madde denilen “Irak Yerel Seçimler Yasa Tasarısı”nı yürüyüş ve gösteriler yaptılar. 28 Temmuz günü Kürd düşmanları tarafından Kerkük göstericilerine karşı bir intihar saldırısı düzenlendi ve saldırıyla birlikte Türk ajanı Türkmen Cephesinin göstericilere karşı ateş açması neticesinden toplam 26 Kürd can verdi ve yüzlercesi yaralandı..Ardından Kerkük İl Meclisi’nin şartlı bir şekilde Kerkük’ün Kürdistan’a katılmasını 24 oyla onayladı..Tüm bu gelişmeler, ister istemez Bağdat ve Hewlêr arasındaki görüşmelerde Kürdlerin elini güçlendirdi… Kürdistan başkanı haklı olarak bu bazda yaptığı bir açıklamada “ Kürdistan halkının iradesi 24.maddeyi mezara gömdü”Acaba Kürdlerin sorunu çözüldü mü? Hayır..Bu tip girişimler gelecekte tekarlanabilirmi? Evet.. Nedeni çok açık.. Kürdler Irak parlamentosunun Arap aritmetik çoğunluğunun insafına kalmış durumda.. Araplar yarın Kürdleri dıştalayarak bir hükümet oluşturabilirler. Bu konuda Güney Kürdistanı Lübnan ile kıyasladığımız zaman Lübnan daha ileri bir boyuttadır.. Çünkü, Lübnanı oluşturan etnik ve dinsel yapıların iktidarda alacakları görevler Anayasa ile tespit edilmiş ve uluslararası güvence altına alınmıştır.. Kürdistan’da böyle bir şey yok. . Bugün iç kargaşadan dolayı olmayabilir(22 Temmuz’dan ders çıkarılmalı) ama yarın bunun zemini oluşacak.O zaman da Araplar ne Cumhurbaşkanı görevini ve nede Dışişler Bakanını Kürdlere verir.. Merkezi hükümet güçlendikce çatlak sesler bastırılır ve Arap birliği güçlendirilir.. Bugün kadar Irak 10 milyar dolarlık askeri malzeme satın aldı.. Bu malzemelere bir kısmı Peşmergelere aktarılmadığı gibi, Irak hükümeti savaş sırasında Kürdlerin eline geçen tank ve diğer ağır silahları talep etmektedir..!!!!Araplar, Güneyli Kürdlerin dört elle sarıldıkları ne yazılı olmayan“uzlaşı” geleneğine riayet ediyorlar ve ne de “yazılı” anayasaya… Böyle bir ortamda her şey askeri güce ve uluslararası ilişkilere endeksli hale geliyor.. Sevgili Goran Koçgiri’nin Sibey Gazetesinden özetini aktardığı Amerikalı Uluslararası hukuk Prof. Anthony D’ Amato’nun makalesini ciddiye almak gerekiyor.. Sayın Anthony D’ Amato Kürdlere ne öneriyor?Irak ve Amerika arasında Amerikan askerlerinin geri çekilmesi konusunda görüşmeler yaşanıyor.. Söylentilere göre Amerikan askerleri 16 ay içinde Irak’ı terkedecekler.. Bu durumda en çok zarar görecek olan Kürdlerdir. Şiileri aritmetik çoğunluklarını kullanarak her şeyi monopollerine alabilir.. O zaman Kürdlerin bugün sahip olduğu otonomileri dahil tehlikeye düşecek..
Bunu engellemenin yolu:
- Kürdistan’ın bağımsızlığının zamanı gelmiştir.
- Kürdler Birleşmiş Milletlerden gözlemci statüsünü talep etmeliler,
- Kürdler bağımsız Kürdistan anayasa taslağını ve planlarını Birleşmiş Milletlere sunmalılar.
- Bu plan süreci BM gözlemi altında 5 yıla yaymalıdır,
- Kürdistan için güvenlik çok önelidir.. Kürdler kendi çıkarlarını düşünmeliler.. Amerikan askeri üslerinin 200 yıl kalacağı Musul kenarında bir arazi tedarik etmeliler,
- Türkiye Kürdistanını Birleşmiş Milletlerin garantisi/gözlemi altında
- Türklerden Petrol gelirleriyle satın almalılar…vs..
Sayın Anthony D’ Amato Goran’ın aktardığı makaleden bir gün sonra “Sibey Gazetesine” verdiği söyleşide Kürdistan dünyanın 192 devletiyle kıyaslayarak :” Bana göre Kürdistan küçük devletlerden değil.. Kürdlerin büyük bir nüfusu var, kendi toprakları var. Büyük yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynakları var” diyor.Sayın Anthony D’ Amato bu beş yıl içinde Kürdlerden beklediklerini şöyle ifade ediyor: “ Acaba Kürdistan Birleşmiş Milletler şartının 4. bölümüne riayet edeceklermi? Kürdistan’da yaşıyan Asuri gibi azınlıkların otonomilerine saygı gösterilece mi? Acaba Kürdistan dinsel şiarları laik bir sistem içinde halkın yaşam biçimi haline getirebilir mi? Acaba Kürdistan devlete doğru giderken uluslararası insan haklarına ve ırkçılığa karşı mücadele antlaşmalarına riayet edebilirmi? “ diye çeşitli kriterleri getirmektedir. Sonuç olarak yazarın düşüncesine katılsakta katılmasakta Kürdlerle Araplar arasındaki ilişkiler gerginleşmeye başlamıştır.. Irak Anayasası dar gelmeye başlamış, herkes kendine göre yorumluyor..Kürdlerin bu açmazdan çıkması için yeni paradagmaları oluşturmaları gerekir. Sayın Anthony D’ Amato’nun bu önerisi bu anlamda okunmalıdır.. Kürdler eğer bugüne kadar var olab “uyumluluklarını” sürdürürlerse Amerika ve İngiltere kendilerine karşı koyanları Kürdlerin sırtına basarak “uysallaştırmaya” çalışacaklar.. Kürdlere yeni horizonlar gerikir.. Kürd liderliğinin yeni bir diskursa ihtiyacı var.. Son gelişmelerde Kürd halkı vatanı ve toprağı için can verebileceğini yeniden ortaya koydu..Top Kürd liderliğinin sahasına atılmıştır.
Kerkük Kararı Kürd davasına hizmet etmiyor!!
Yayınlandı: September 25, 2008
Yıllardan beri Güney Kürdistan ile Irak merkezi hükümeti arasında var olan temel çelişkiler, son aylar ve günlerde yavaş yavaş su yüzüne çıkmaya başladılar. Bu çelişkileri en üst boyutlarlarda kendilerine göre çözmek için ilk harekete geçen Kürdler değil, Irak Araplarıydı. Farklı cephe ve yelpazelerden bir araya gelen Araplar 22 Temmuz günü Irak Parlamentosunda “Mahali seçimler ve Kerkük’e ilişkin“ kararla sürece açıkca müdahale ettiler. Kürd tarafı çeşitli Arap çevreleri ile imzaldıkları dörtlü ve üçlü “stratejik antlaşmalara“ rağmen, kendisini tek başına Parlamentonunun kapısında buldu.. Arapların bu girişimi geç oldu,ama çok iyi oldu.. Araplar aldıkları Parlamento kararıyla:
- 1)Irak’ın 14 vilayetinde mahali seçimler yapılacak..
- 2)Kürdistan “Bölgesini“ oluşturan Duhok, Hewler ve Suleymaniye’de seçimler öngörüldüğü gibi önümüzdeki yıl yapılacak..
- 3)Kerkük seçimleri ertelenecek.
- 4) Kerkük iktidarı Araplar, Kürdler ve Türkmenler arasında %32 oranında paylaştırılacak ve geri kalan %4 ise Hıristiyanlara verilecek..
- 5) Peşmerge Güçleri Kerkük’ü terkedecek.
- 6) Irak’ın Güney ve Orta kesimlerinden Arap askerleri Kerkük’e yerleştirilecek..
“22 Temmuz Grubu“ olarak kendilerini adlandıran bu çevrenin aldığı söz konusu karar Irak Cumhurbaşkanlığı Konseyinin vetosuna takıldı ve geri parlamentoya gönderildi.. Güney Kürdistan’ın tüm şehirlerinde yüzbinlerin katılımı ile bu karara karşı tepki gösteri ve yürüyüşleri oldu.. Kerkük halkı tepkisini büyük bir yürüyüşle ortaya koyarken onlarca şehit verdi.. Arap ırkçılarının ve Türk devletinin bu katliamda aldıkları rol herkesçe bilinmesine rağmen, soruşturma süreci hâlâ gizli tutuluyor!!!!.. Kerkük Vilayet Meclisi oy çoğunluğu ile “eğerli“ bir karar alarak Kerkük’ü Kürdistan’a bağlama talebinde bulundu.. Kerkük Vilayet Meclisinin aldığı bu kararın Bağdat rejimi üzerine baskı kurmayı amaçlandığı biliniyordu.. Kürdistan Parlamentosu, Kürdistan Başkanı, Kürdistan hükümeti ve Kürdistan siyasi parti ve kuruluşları bu karara ilişkin olarak tepkileri yazılı ve sözlü olarak ifade ettiler. Kürdler bu son beş yıl içinde en temel ulusal istemlerini stratejik bir plan dahilinde sistemli bir şekilde hayata geçirmeleri gerekirken, Arapların zaman kazanma taktiklerine takılıp oyalandılar.. Araplar kısmen kendilerini toparladıktan sonra 22 Temmuz kararı ile saldırıya geçtiler. Yine Kürdler her zaman yaptıkları gibi “tepki“ ve “reaksiyonlarla“ kendilerini ifade ettiler.. Irak Başbakanı Maliki, Amerikanın desteği ve yardımıyla Basra ve Orta Irak’ta elde ettiği “askeri başarılarını“ Kürdistan’a karşı tekrarlamak için Celawla, Qeretepe ve Xaniqin’e karşı askeri saldırılara başladı.. Bir çok görüşmeden sonra Peşmerge güçlerinden oluşan 34.Tugay Celawla ve Qeretepe mıntıkasından çekilerek, Xaniqin çevresine yerleşti.. Arap askerleri, daha önce Sadam Hüseyin rejimi tarafından tahrip politikalarına tabi tutulan bu Kürd yerleşim birimlerinde Baas rejimi döneminden farklı davranmadılar.. O alanda bulunan tüm Kürd partileri eskide yerleştikleri kamu binalarını terketmek zorunda kaldılar.. Sanki Arap partileri etkili oldukları yerlerde Saddam döneminde “kamuya ait binalara“ yerleşmemiş gibi……. Xaniqin meselesinde ise Kürdler ve Araplar ortak bir antlaşmaya vardılar.. Peşmergeler ve Irak ordusu şehire girmeyecek.. Eğer Xaniqin kaymakamı talep ederse ordu şehre girecek..
Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Adil Abdulmehdi bu sürecte yaşanan krizi “başarı krizi“ olarak adlandırıyor. Evet, Abdulmehdi’nin sözü ettiği kriz Amerikalıların dayatması neticesinden modus vivendi diye adlandırabileceğimiz bir antlaşma ile sonuçlandı.. Bu antlaşmanın geçici olduğu açıktır. Irak yönetimi, Araplar ve Kürdler arasındaki askeri güç dengesinin nerelere varılabileceği kestirmemesi Amerikan seçimleri, ramazan ayı vb. vb.. nedenler ortalığı geçici bir sükünete yada fırtına öncesi sessizliği bıraktı.. Araplar şimdi açık bir şekilde Kürd askeri güçlerinin Şengar, Xaniqin, Kerkük, Mexmur ve Musul’un bazı bölgelerinden çekilmesini talep ediyor ve Irak ordusunun bu alanlara yerleşmesini istiyorlar.. Bu tip sesler geçmişte çok cılız ve zayıftı.. Son dönemlerde bu yönde ciddi tok sesler duyuluyor.. Aslında Araplarla Kürdlerin “Irak devletinin“ kuruluşundan günümüze kadar yaşadıkları “ortak tecrubeyi“ kısmen bilen hiç bir mantıklı kimse bu yaşananlar konusunda hayrete düşemez.. Asırlara dayalı “Celat-kurban“ ilişkisini yeniden tekrarlamak istiyorlar.. Kurbanlar celatlarından merhamet ve demokratlık beklerlerse yaşıyacakları şey yeniden eski statükolarına dönmeleridir. Geçenlerde Irak Başbakan yardımcısı Dr. Berhem Salih Ayetulla Sistani ile yaşanan son gelişmeler üzerine ikili bir görüşme yapmıştı.. Güney Kürdistan basını, daha doğrusu “resmi basını“ bu ikili görüşmenin olumlu yanlarını ön plana çıkararak kamuoyunu yönlendiremey çalıştı.. Sistani’nin yakınlarından biri bir arap gazetesine yaptığı açıklamada “Sistani’nin Dr. Berhem’e Irak ordusunun Irak’ın her karış toprağına girme hakkı var“ dediğini söylüyor..
Kürdlerle Arapların çatışma pozisyonu aldığı bir ortamda Sistani Irak ordusuna yeşil ışık yakıyor. Sistani’nin gücü biliniyor.. Milyonlarca Arap onun bir sözü için ölüme gidebiliyor..
Eyalet seçimlerini için Irak Parlamentosunun çıkardığı 22 Temmuz kararı Kürdlerin tepkisi ve Irak Cumhurbaşkanın vetosuyla karşılanınca Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Irak özel temsilcisi Steffan Di Mestura devreye girdi.. Di Mestura anti Kürd cephesinin 22 Temmuz aldığı karar ile Kürdlerin istemlerini göz önüne alarak iki tarafı razı edebilecek bir proje sundu.. Bu arada ABD’nin taraflar üzerine ve özellikle Kürd tarafı üzerine çok ciddi bir baskısı vardı.. ABD Bağdat Büyük Elçisinin Kürdistan Başkanı’nı Hewler’de ziyareti ve Irak Cumhurbaşkanı ile ABD’de yapılan görüşmeler ve Dr. Behmen ile görüşmeler sadece bunlardan bir kaç tanesidir.. 24 Nisanda Irak Parlamentosu yeni seçim yasasını çıkardıktan sonra başta Başkan Bush olmak üzere bir çok ABD yetkilisi Irak Parlamentosunu kutlama mesajları fırtınasına tabi tutmalarının altında yatan gerçeklik yukarıda vurguladığım husustan kaynaklanıyor. Di Mestura hazırladığı yasa tasarısının taslağını Irak Parlamentosuna ve taraflara sunduğu zaman Kürd tarafı “bazı çekincelere“ rağmen taslağa sahip çıktı ve değiştirmemek şartıyla kabul etti.. Arap ve Türkmen çevreleri taslağa karşı fırtına koparmaya başladılar.. Sonuç olarak geçen Çarşamba günü Kürdistan Başkanlığının Diwan Başkanı sayın Fuad Hisên’in “tarihi bir karar“ olarak değerlendirdiği karar oy çokluğu (bir çok çevrenin oybirliği demeleri yanlış)ile kabul edildi..
Di Mistura’nın hazırladığı taslakta değişiklikler yapıldı.. Bunlardan en önemlilerinden biri Di Mestura’nın hazırladığı taslağın 4. Bölümünde “Federal hükümet, Kürdistan hükümeti, Federal Hükümetin Başbakanı ve Kürdistan Başkanı komisyonun işlerinden başarılı olması için gereken tüm güvenlik, mali ve idari ihtiyaçları sağlar“ ifadesi değiştirildi. Bunun yerine “lokal hükümet ve federal hükümet“ kavramları konuldu.. Taslakta başka değişikliklerde yapıldı..
24 Eylülde çıkarılan yasayi Kürdler “büyük başarı“ ve “22 Temmuz komplosunun tarihe gömülmesi“ olarak değerlendirdiler..
Ama gerçekte bu karar Kürdler için bir başarımıdır?
Daha önce 22 Temmuz anti Kürd kararın bazı temel maddelerini aktarmıştım.
24 Temmuz kararında ise:
1)Kerkük’teki idari, güvenlik ve diğer genel görevlendirler Kerkük’ün etnik yapılamaları arasında “adil“ bir çekilde paylaştırılacak… Kerkük valiliği, vali yardımcılığı ve Kerkük Eyalet Meclisi başkanlığı Kürdler, Araplar ve Türkmenler arasında paylaştırılacak.. 2)Irak Parlamentosunda bulunan Kerkük parlamenterlerinden bir komisyon oluşturulacak.. Bu komisyona 2 Kürd, 2 Arap, 2 Türkmen ve 1 Asuri katılacak.. Bunlar bir dizi çevrenin yardımıyla ve yine aynı oranlarda söz konusu etnik yapılamalara bağlı teknik elemanları yanlarına alabilecekler.. 3) Bu komisyon Kerkük’ün 2003 yılının 4 Nisanında önce ve sonra mülk, nüfusun durumu, arazi gaspları vb…. vb.. konularda uzlaşı temelinde raporlarını 31 Mart 2009 yılına kadar Irak Parlamentosuna teslim edecekler.. Parlamento Kerkük için bir yasası çıkarıcak.. 4) Ayrıca bu kararda “komisyonun hazırlayacağı raporun Irak Anayasasının Kerkük’e ilişkin hiç bir maddesine ters düşmemesi gerekir“ diye bir tespit var.. 5) Eğer komisyon bir rapor konusunda anlaşmasa Irak Parlamentosu Kerkük için özel bir seçim kanunu çıkaracak.. Eğer Parlamento karar çıkarmasa bu sefer Irak Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Parlamento Başkanı Birleşmiş Milletlerinde yardımıyla bir çözüm arayacaklar..
Kısaca özetlemeye çalıştığım hususlarda açık bir şekilde gösteriyorki Kürdler seçimle elde ettikleri Kerkük iktidarını “adil“ bir şekilde paylaşıyorlar… Ne “adil“ değilmi? Halkın oylarıyla elde edilen kürsüler halka rağmen başkalarına peşkeş çekiliyor. Bu iktidarı paylaşma olayı Kerkük meselesini dahada çıkmaza sokacaktır.. Araplar neden Bağdat’ta böyle bir şeye razı olmuyor.. Neden Bağdat’ta Kürd, Şii ve Sünni Araplar arasında böyle bir paylaşıma gitmiyorlar? Sonuçta Kerkük Türkmenlerinin bir kaç katı Kürd Bağdat’ta yaşıyor. Mülk, nüfus ve araziler meselesi ise Araplar ve Türkmenler “Kürdlerin haksız bir şekilde Kerkük asılı olmayan insanları bölgeye yığdığını ve başkalarının toprak ve mülklerini gaspettiklerini“ söylüyorlar… Bu komisyonun inceleyeceği konulardan biride bu olacak..
Kerkük ile ilgili bir parlamento kararı var.. Kerkük’teki tüm idari görevlerin detaylarına giriyorlar, ama Kerkük’ün kaderine ilişkin 140.maddeden açık bir şekilde sözetmiyor… Çok kapalı bir şekilde “Kerkük’e ilişkin anayasal madelerden“ sözediliyor..
Görünen o ki Kerkük meselesi gittikçe karmaşıklaşacak ve çıkmaza sokulacak.. Araplar, Kürdlerden bir dizi taviz alarak sorunu dahada çözümsüzlüğe götürmeye çalışıyorlar.. Kerkük’te çoğunluk ve azınlık önemli değil herkese eşit pay diyenler, neden federal Irak’ta bunu yapmadılar? Kürdleri Irak Parlamentosunun aritmetik çoğunluğunun insafına bıraktılar.. Bu konuyu neden Kürd siyasi eliti gündeme getirmiyor anlamıyorum. Araplarda “Kürdistan“ kavramına dahi tahamul edemiyorlar.Bu komisyonda işe yaramayacak…. İş Birleşmiş Milletlere kadar gidecek… Zaten BM bugünde işin içindedir.. Bağdat Kürd grubu ve Kürdistan hükümeti yaşanan gelişmelerin ve Amerikanın oynadığı rol hakkında gerekli bilgileri verirlerse olay dahada netleşir… Ama bir gerçek var: Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan toprakların geleceği gittikçe belirsizleşmeye doğru gidiyor.. Güney Kürdleri mevcut politikalarıyla süreci dahada kötüleştiriyorlar..
ABD Kerkük Konsolosu Ne Yapmak İstiyor?
Yayınlandı: October 01, 2008
22 ve 23 Eylül tarihlerinde Güney Kürdistan’da yayın faaliyetini sürdüren “Aso Gazetesi” ABD’nin Kerkük Konsolosu sayın Haward Kigin ile Kerkük’e ilişkin uzun bir söyleşi yaptı ve iki bölüm olarak yayınladı..ABD Kerkük Konsolosu, ABD’nin üst düzey yetkililerinin bugüne kadar Kerkük’e ilişkin yaptıkları “resmi açıklamalarının” tam tersi bir tutum içindeydi.Güney Kürdistan yönetimi, siyasal partileri ve basını her zaman Amerika’nın Kerkük’e ilişkin resmi açıklamaları ön plana çıkardı. ABD’nin Bağdat Büyükelçilerinden Negroponti’nin yazılı olarak Kerkük’e ilişkin “Anayasa’nın 140.maddesinin uygulanmasından yana oldukları” yönündeki açıklaması, Zalmay Halilzad’ın defalarca bu yönde yaptığı tüm açıklamalar manşetlerde verildi. Hatta Amerikalı bir çok bakanında Kerkük’e ilişkin buna benzer resmi açıklamaları oldu.. Güney Kürdistan Yönetimi ve Bağdat Kürd fraksiyonu Amerikan yetkililerinin bu yönde yaptıkları “resmi açıklamaları” sürekli ön plana çıkardılar..Ama Kürdler, perde arkasında Amerikalılarla yaptıkları görüşmeleri ve özellikle Kerkük gibi hayati önemdeki sorunlarda Amerikanın reel politikalarını Kürd kamuoyu ile paylaşmadılar..Bir şeylerin Kerkük vb sorunlarda yolunda gitmediği açıktı.. Güney Kürd liderliği hiç bir baskıya maruz kalmadan gönülü bir şekilde “Kerkük ilgili Di Mestura’nın önerisini kabulettiğini” söylemek safdillilik olurdu. Kürdlerinde kabul ettiği ve Irak Parlamentosunun son çıkardığı “Eyaletler Seçimleri Yasası”ndaki “Kerkük’e ilişkin karar” bir dizi temel noktada 22 Temmuz darbecilerinin çıkardığı “Kerkük’e ilişkin 24.madde” ile bire bir örtüşüyordu..Kürdler seçimlerle kazandıkları “Kerkük iktidarını” Amerika’nın baskısı altında masa başında Türkmen ve Araplarla “eşit bir tarzda” !!! paylaştılar..Amerika’nın baskısı altında Kerkük’teki geri adımlar konusunda “Kürdlerin mecbur edildiğini” düşünüyorum..Çünkü Amerikanın Kerkük konsolosunun Kerkük’e ilişkin yaptığı açıklamalar ortada duruyor..Kerkük gibi hasas ve üzerine bir asırdan beri kanlı kavgaların yürütüldüğü bir şehirde, “işgalci” bir gücün temsilcisi bu açıklamaları yapmaktadır..Bu söyleşi yayınladığı zaman ben Güney Kürdistan’da çok büyük tepki ve reaksiyonların olabileceğini tahmin ediyordum.. Ama bu konuda yanıldım… Sayın Dr. Kemal Kerkukî’nin kaleme aldığı uzun makale dışında hiç bir reaksiyon olmadı.. Dr. Kemal Kerkukî haklı olarak verilere dayanarak sayın Konsolosun tüm gerekçe, eleştiri ve argumenlerini çürütüyor..(aslında söyleşiyi ve Kerkuki’nin cevabını çevirip yayınlamak lazım) Sayın Konsolos ne diyor? 1) 2005 yılında yapılan seçimler doğru bir zeminde yürümedi.. 2)Kerkük Eyalet Meclisi meşru ve yasal değildir. 3)Kerkük Eyalet Meclisi’nin “Kerkük’ün Kürdistan Bölgesine katılımı için aldığı karar” meşru değildir. 4)22 Temmuz’da Irak Parlamentosunun Kürdleri karşı gerçekleştirdiği darbenin sembolu olan “24.madde”yi sayın Konsolos “yasal bir çerçevesinin olduğunu” ve “ büyük bir kazanım” olduğunu söylüyor.5)Sayın Konsolos 28 Temmuz Irak Parlamentosunun kararını protesto etmek amacıyla 100 binlerin katılımı ile gerçekleşen ve terörist saldırılar neticesinden 29 kişinin şehid edildiği yürüyüşü, Kerkük halkı değilde Kürd partilerinin düzenlediğini söyliyerek küçümsüyor.. Sanki yüzbinlerce Kürd değil de bir kaç siyasi parti o yürüyüşü düzenlemiş..!!!! 6) Sayın Konsolos Kerkük seçimlerinin ertelenmesi gerektiğini savunurken, Arap ve Türkmenlerin avukatı kesiliyor ve “kimin Kerküklü olup olmadığı” argumentine sarılıyor.. Burada söz konusu olan Kerkük’e geri dönen Awarelerin Kerküklü olup olmadıkları sorunudur!!! Sayın Konsolos Kerkükü araplaştırmak amacıyla Güney ve Orta Irak’dan getirilip Kerkük’e yerleştirilen yüzbinlerce Arap kolonlarını tartışmıyor.. Anayasa 140. maddesi ortada dururken… 7) Sayın Konsolos “ Kerkük meselesi yasa ile çözülecek bir mesele değildir” diyor..8) Sayın Konsolos “Amerika’nın Kürd politikası değişmemiştir.. Kürd Partilerinin Amerika’ya karşı politikaları değişmiştir” diyor.. Görünen o ki Kerkük’e ilişkin uluslararası arenada büyük hesaplar yapılmaktadır.. Bu hesaplar esas olarak Kerkük’ün Özgür Kürdistan’a katılımını engellemek üzerine bina edilmiştir.. Kerkük’e biçtikleri gelecek ise ABD’nin denetiminde yada ABD’nin hakim olduğu Birleşmiş Milletlerin denetiminde “Bağımsız Bir Bölge” olmaktır..Yakında Kürdistan Başkanı Kek Mesud Barzani’de Amerika’ya gidecek ve çeşitli görüşmeleri yapacak.. Her halde o görüşmelerde geniş bir şekilde Kerkük meselesi gündeme gelecek.. Ne de olsa Kerkük dünya petrol rezervlerin %7’sini barındırıyor.. Sonuç olarak, Güney Kürdistan liderliği Kürdlerin geleceğini ve temel sorunlarına dair gelişmeleri Kürd kamuoyu ile paylaşmalılar.. Kürdler “Kerkük referandumunun Türklerin çabaları ile Amerika tarafından ertelendiğini” R.T Erdoğan’ın danışmanı Ahmet Davutoğlu’dan öğreneceğine Kürd liderliğinden öğrensin.. Kürdler Amerika’nın Kerkük’e ilişkin gerçek politikasını Kerkük konsolosundan değil Kürd liderliğinden öğrensin..Sayın Kemal Kerkuki haklı olarak, Kerkük Konsolosunun seslendirdiği politikanın Amerika’nın resmi politikası olup olmadığını Amerikalılara sorulması gerektiğini gündeme getiriyor.. Zaten sayın Konsolosun sahip olduğu bu tutum ve tarafgirlik Kerkük meselesini dahada karmaşıklatırıyor.. Kürdler, resmi olarak Kerkük konsolosunun görevden alınmasını talep etmeliler ve yerine herkese eşit mesafede duran birilerini talep etmeliler.. Çünkü, bu tip açıklamalar ve tutumlar Kerkük sorununu çıkmaza sokuyor ve anti Kürd cephesine malzeme ve güç veriyor.. 01.10.08
Kerkük ve Birleşmiş Milletler..
Yayınlandı: May 20, 2008
Kerkük meselesi, Irak devletinin Kürdlere empoze edilmesinden sonra Kürdlerle Araplar arasında yapılan tüm görüşmelerde ve savaşlarda belirleyici bir rol oynadı.. Kerkük Meselesi Kürdistan Kralı Şêx Mahmud ile İngilizler arasındaki çatışmalarda, Molla Mustafa Barzani önderliğinde gerçekleşen 11 Mart 1970 Otonomi Antlaşmasının çıkmaza girmesinde ve 1983 yılında Yılında YNK ve Irak rejimi arasındaki görüşmelerin başarısızlığa uğramasında ve Birinci Körfez Savaşı esnasında “Kürdistan Cephesi“ ile Irak rejimi arasındaki görüşmelerin sona ermesinde tayin edici rol oynadı.. Çünkü Kürdler Kerkük’ü kendilerinin “Tarihi Başkenti“, siyasi, coğrafi ve tarihi açılardan Kürdistan’ın bir parçası olarak görüyorlar.. Kerkük ve Kürdistan’a ilişkin tüm tarihi eserler ve belgeler bu gerçekliği teyit ediyorlar.. Kürd halkı 1991 yılında Saddam’ın kanlı rejimine karşı “Büyük Raperini“ gerçekleştirdikleri zaman en büyük hedefleri Kerkük’ü özgürleştirmekti.. Kürdler bu kutsal amaçlarını, kutsal bir günleri olan Newroz Bayramına denk getirerek 21 Mart 1991’de Kerkük’ü özgürleştirerek iki bayramını birlikte kutladılar.. Kürdlerin çifte bayramı, bölge devletlerinin anti Kürd politikaları ile birleşen Amerika’nın ö dönemdeki tutumundan dolayı kısa sürdü ve Kürdler büyük bir yenilgi aldı.. 2003 yılında Amerika’nın Saddam rejimine son verme savaşında Kürdler yeniden Kerkük’ü özgürleştirdiler, tüm Arap kolonları bölgeden kaçtılar… YNK ve KDP arasındaki çelişkiler ve iktidar savaşı Kürdlerin Kerkük’ü yeniden terketmesine sebep olan etmenlerden biri oldu, belkide en önemli etmen… Saddam rejimine karşı uzun savaş ve yenilgileri bire bir yaşamış, Enfal ve Halebçe gerçeğini görmüş, “Kurdkujî“ savaşına önderlik yapmış, içerden ve dışardan büyük baskılar neticesinden bir modus vivendi yakalayıp sıcak iç savaşa son veren ve “gömdükleri baltaların“ yerini bilen Güney Kürdistan Siyasal Önderliği ürkek davranarak Kerkük meselesini siyasi olarak çözme yerine sonu belirsiz bir hukuksal sürece terk etti.. Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan topraklarının geleceğinin tespit edilmesi için “Geçici İdari Yasasına“ bir madde konuldu… 58. Madde… Bu yasal maddeye göre Kerkük vb bölgelerin Irak’a mı yoksa Kürdistan’a bağlanacağı meselesi, bu şehirlerdeki durumun normalleştirilmesi(bölgeye yerleştirilen Arap kolonların eski yerlerine ve yerlerinden edilen Kürd Awarelerin kendi yurtlarına geri dönmesi), nufüs sayımı ve referandum yoluyla belirlenecekti.. O dönem “Geçici Hükümetin“ başında olanlar Kerkük için hiç bir şey yapmadılar. Hatta Kerkük ve Kürdistanı yendiden tahrip etmek için planlar yapmaya ve pratiğe aktarmaya çalıştılar. Geçici hükümetin son günlerinin son saatlerinde Kürdler ayağa kalkıp Kerkük için “Hawar“ etmeye başladılar.. O dönemin Irak hükümeti, Amerika ve İngiliz Irak Büyükelçilerinin Kürdlere Kerkük’e dair verdikleri “güvenceler“ neticesinden Kürdler sonraki süreçte gündeme gelecek seçim süreçlerine katıldılar..
2005 yılında “Irak Daimi Anayasası“ na “Geçici İdari Yasasının“ 58.maddesi 140. madde olarak formule edilerek konuldu ve referandum yoluyla kabul edildi.. Anayasa’ya göre 2007 yılının 12 ayın sonlarına doğru Kerkük ve diğer işgal altındaki bölgelerde referandum yapılacaktı.. Saddam sonrası başbakanlık koltuğuna oturan Allawi, Caferi ve Maliki’nin hiç biri Kerkük için, anayasal maddenin tatbiki için hiç bir şey yapmadı.. 2007 yılının sonuna doğru yine Kürdler Kerkük “Hawarina“ çıktılar.. Bu sefer “Birleşmiş Milletler“ devreye girdi ve Kürdlere söz verdi.. BM’nin istemi ve önerisi neticesinden Referandum süreci 6 ay, yani 2008 haziranına kadar uzatıldı.. 2008 yılındada BM’lerin önerdiği 6 ay boş geçti… 140.maddeyi tatbik etmekle görevli komisyon işlevsiz kaldı.. Irak’ta 140. maddenin “anayasal süreci bitmişmi bitmemiş mi?“ tartışmaları başladı… Bu sorunu Anayasa Mahkemesine götürme sorunu vardı… Hiç bir şey çıkmadı.. Birleşmiş Milletler Genel Sekteri’nin Irak Özel Temsilcisi Mayıs ayının 15’ine kadar Irak ve Kürdistan yönetimlerine önerilerini sunması gerekiyordu.. Fakat şimdiye kadar Stefan De Mistura önerilerini sunmuş değildir.. Bu gecikme de Kürdlerin saflarında yeni bir “Hawar“a neden olmuştur.. Irak, Kürdistan ve 140.maddenin uygulamasında sorumlu tüm yönetici kesimler basına yaptıkları “resmi“ açıklamalarda “rapor hâlâ sunulmuş değil ve raporun içeriğine dair bilgimiz yok“ diyorlar.. Ama Amerikan basınında (The Economist’in makalesini hatırlayınız) Stefan De Mistura yapacağı öneriler hakkında kısmende olsa bilgiler dışarıya sızıyor.. Görünen o ki “Kürdistan’ın gülü“ Mendeli ve Hewice gibi Kürdistan bölgeleri Araplara bırakılmak isteniyor….
Görünen o ki BM Temsicisi Musul bölgesinde bir “Asuri-Suryani ve Keldani Otonom Bölgesini“ planlıyor.. Arapların tahrip ettikleri Dicle’nin karşı yakasında değil, Kürdlerin yoğun olduğu alanda bir “Asuristan“ oluşturulmak isteniyor.. Saddam’ın yıkılmasında sonra Basra’dan, Bağdat’tan ve diğer Arap bölgelerinden kaçıp gelen Hıristiyanlar için bölgede bir otonom yapı ön görülüyor..
Kerkük’ün durumuda ne olacak belli değildir.. BM’ler “tüm tarafları memnün edecek bir çözüm“ arıyor.. Kürdistan topraklarını kendi vatanının topraklarını sana ait mi değil mi diye referanduma sunarsan birileride “herkesi memnün edecek bir çözüm“ bulur.. Her ne kadar Güney Kürdistan Liderliği “BM’lerinin rolu teknik sorunlarla sınırlıdır“ desede görünen o ki Birleşmiş Milletler temsilcisi “Anayasa“ yapıyor.. Yarın Türkmenlerde Kürdistan toprakları üzerinde kendi “Türkmenistan“ larını kuracaklar… Böylece 140. madde “herkesin gönlüne göre pratiğe“ aktarılacak.. 140. madde BM’lere terkedildiği zaman Kürdlerin Arap, Türk ve Fars lobilerinin karşısında kazanacağı hiç bir şey yok.. Bu güçlerin hepsi zaten BM’lerin bünyesindeler.. Birleşmiş Milletlerde Kürdler yine “Avukatsız halk“ olarak kalacaktır.. Kerkük te dahil bugünkü Güney Kürdistanı Araplara teslim eden Birleşmiş Milletlerin önceli olan Milliyetler Cemiyeti değilmiydi? Güney Kürdleri Kerkük konusunda ısrarlı olacaklarına taviz üzerine taviz veriyorlar.. Son yapılan mahali seçimlerde “Kerkük Kardeşlik Listesi“, Arap ve Türkmenlere karşı ezici bir başarı kazandı, Vali, Belediye Başkanı ve Eyalet Meclis çoğunluğu Kürdistanilerin eline geçti.. Kürdler 5 Aralık 2007 yılında Araplarla anlaşarak Kerkük Meclisini “kardeşce“ paylaştılar… Kürdlere, Araplara ve Türkmenlere altışar, Asuri, Keldani ve Ermenilere 3 üye Mecliste verdiler.. Seçim sonuçları nerede kaldı? Kerkük’ü tahrip eden Arapların eski yerlerine geri dönmeleri nerede kaldı?
Bu yılın sonunda Kerkük’te dahil Irak çapında mahali seçimler yapılacak… Herkes bu seçimin Anayasa hükmü olduğunu söyluyor.. Kürdler pekala Kerkük’te mahali seçimleri reddedebilirler… Bugün Kürdler Kerkük idaresinde çoğunluktalar.. Dr. Sadi Berzenci Irak Parlamentosunun 4/3’ü 140. Maddenin uygulanmasına karşı.. O zamanda Kürdlerde “Kerkük’te seçimleri reddetmeliler“(geçenlerde Güney Kürdistan’da şimdilik ismini hatırlamadığım biri bunu önermişti)
Güney Kürdleri, Soranca ve Kurmança meselelerini gündeme getirerek Kürdleri bölmeleri yerine Kürdistan coğrafyasını ve Kürdistan’ın tarihi sınırlarını kontrol altına alsalar daha iyi ederler..
20.05.08
Abdulkerim Muderisi Hocanin Kerkük’te Ögretmenlik yaptigi yillara iliskin
Yayınlandı: January 11, 2009
Bu yilin Agustos ayinin sonlarina dogru büyük Kürd alimi, islam dünyasinin büyük sahsiyetlerinden Mella Abdulkerim Muderisi Hoca, Seyh Abdulkadir Geylanin Bagdat’taki merkezinde bize veda ederek,yasama gözlerini yumdu. Bu büyük insan yasaminin tümünü kutsal islam dinin gelisimine, Kürd dili ve edebiyatina adadi. Özellikle de büyük klasik Kürd sairlerinin ürünlerini derleme ve yorumlama konusunda emsalsizdi.
Mewlewi, Nali, Mehwi, Feqe Qadir, Salim, Beserani ve daha baska sairlerin kayip olmaya ve unutulmaya yüz tutmus eserlerini o kurtardi.. Mella Abdulkerim Muderisi ve ogullari tüm bu sairlerin eserlerini derleyerek, yorumlayarak Güney ve Dogu Kürdistan okuyucularinin hizmetine sundular. Burada halkimizin bu büyük insanin eserlerini anlatmama imkan yok. Ama, kisada olsa Mella Abdulkerim Muderisi’nin Kerkük’te Talabani Tekkiyesinin hocasi oldugu döneme iliskin yashamina deginecegim. Nicin Mella Abdulkerim Muderisi Hoca Kerkük’e yerlesti? Orada oldugu dönem neyle mesgul oldu? O dönem kaleme aldigi eserler hangileridir? gibi sorulara da aciklama getirmem gerekiyor.
Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’yi Kerkük’te ilk gördügüm zaman cocuktum ve ilk okula gidiyordum. O ise o dönem Beyare’deki Xaniqa Okulunda hocalik yapiyordu. Mella Abdulkerim Muderisi Hoca Bagdat’ta yolculuk yaptigi zaman, Kerkük’teki Talabani Tekkiyesinde rahmetli babam Seyh Cemil Talabani’ye misafir olmustu. Cocukluga iliskin olaylari hatirlamak cok kolaydir.. Tekkiye’nin divanhanesinde ben nur yüzlü ve güzel konusan bir imam gördüm.. Bende cocuklugumda konusmalari dinlemeyi cok seviyordum. Bir kac yil gecmeden Mella Abdulkerim Muderisi, Tekkiye’ye tümden yerlesti.. Her gün kendisini görüyor ve konusmalarini dinliyordu. Mella Abdulkerim Muderisi Hoca, bir kere gördünmü hic bir zaman unutamayacagin o büyük insanlardan biriydi. Eger yüzlerce defa huzuruna gitmissen ve konusmalarini dinlemissen nasil unutursun. Bir kac yil Bagdat Hukuk fakultesinde ögretmenlik yaptiktan sonra Baas rejimince ishime son verildi ve Kürdistan’a döndüm. Ben her Bagdat’ta gitigim zaman, Mella Abdulkerim Muderisi hocayi ziyaret ederdim.. Kötü günlerde Kürdistan’dan kendisini ziyaret ettigim zaman, bana yakilan ve yikilan Kürd köylerini sorardi. Bir cok defa kendisine kötü haberleri aktarmak istemiyordum. Eger onun odasinda kimseler olmasaydi benden Pesmergelerin faaliyetleri hakkinda bilgi istiyordu. 1950’lerin ortalarinda Mella Abdulkerim Muderisi hoca Kerkük’e yerlesmisti. Mella Abdulkerim Muderisi’nin Suleymaniye’yi terk edip Kerkük’e yerlesmesinin nedeni, Suleymaniye Valisi Omer Ali’ydi. Kendisi Tikrit Araplarindan olmasina ragmen, düsünsel olarak ashiri bir Türkmen sövenistiydi. Mella Abdulkerim Muderisi Hocanin ogullari, Kek Fatih yasamini yitirmis, Kek Heme siyasal faaliyetler icinde oldugundan dolayi, Omer Ali, Mella Abdulkerim Muderisi Hocaya gidiyor ve kendisine karsi biraz edebsizce konusuyor. Mella Abdulkerim Muderisi Hoca ise ona cok sert bir sekilde cevap veriyor. Daha önce kimse Omer Ali ile böyle konusmadigindan dolayi, o Mella Abdulkerim Muderisi hoca’nin uzak bir yere gönderilemsini istiyor.. Omer Ali’nin kendisi Diyanet Islerine Mella Abdulkerim Muderisi’nin gönderilmesi gereken yer olan Imam Zeynelabidin köyünün isminide veriyor. Bu köy Duqaq kazasina yakindir.. Kerkük ve Bagdat arasinda yer aliyor. Bu köyün büyük cogunlugu ashiri dinci Siilerden olusuyordu. Omer Ali’nin, Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’yi bu köye göndermesindeki amaci acikti. Mella Abdulkerim Muderisi Hoca daha önce de yollu Kerkük’e düsmüs oldugu zaman Tekkiye’ye babami ziyaret ederdi ve oraya misafir olurdu..
Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’nin kendisi, bir kac defa anlatmisti ki, Kerkük’e gidiyor ve babama o köye nakledildigini söylüyor. Babam kendisine o köyün kendisi icin uygun olmadigini söylüyor ve ekliyor: Eger sen Tekkiye’nin ekmegine razi isen birlikte yiyeriz , diyor.
Mella Abdulkerim Muderisi Hoca, Bagdat’ta gitmeden önce, tutuklanma ve öldürülme korkusundan dolayi tam 6 yil Talabani Tekkiyesinde kaldi. Bagdat’ta Üniversite hocaligini yaptigim zaman, kendisini düzenli olarak Seyh Abdulqadir Geylani’nin dergasinda ziyaret ederdim. Bir cok defa Kerkük’te oldugu dönemi anlatiyor ve o günleri özlüyordu. Cünkü orada tek bir aile gibi yasamlarini sürdürüyorlardi. Yine Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’nin anlatimiyla Kerkük’te oldugu zaman Tekkiye medresesinde ders veriyor, iyi ve kötü günleri birlikte yasiyorlardi. Ayrica sunuda unutmamak gerekir.. O dönemlerde Diyanet islerinin genel sorumlusu olan ve babaminda cok iyi bir dostu olan Shefiq Ani Kerkük’e ve Talabani Tekkiyesine gidiyor. Babam kendisine Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’nin icinde bulundugu durumu izah ediyor. Shefiq Ani Bagdat’ta döndükten sonra, Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’yi Kerkük Tekkiyesine resmen hoca olarak görevlendirme konusunda karar aliyor.. Mella Abdulkerim Muderisi Hoca’nin Kerkük’te oldugu o dönemlerin bir kesiminde ben Bagdat’ta Hukuk Fakultesinde okuyordum. Yaz aylarinda Kerkük’e geldigim zaman Muderisi hocadan islam fiqiyesi ve miras üzerine kendisinden ders aliyordum.. Bu iki derste Hukuk fakultesinde zorunku derslerdi. Yine o yillarda Muderisi Hoca ögretmenlik disinda, büyük klasik Kürdlerinin bazilarinin siirlerini derliyor ve yaziyordu. Özellikle Mewlewi’nin siirlerini…. Aladin Secadi ve Sair Qaneh gibi bazi büyük Kürd alimleri kendisini ziyaret ediyorlardi. O dönem cikan „Hiwa“, „Shafaq“ ve „Jîn“ gibi Kürd dergileri, Muderisi hocanin kimde Mewlewi’nin siirleri ve kasideleri varsa Kerkük’teki Talabani Tekkiyesine göndersin yönündeki cagrilari ve ricalari yayinlaniyordu.
Abdulkerim Muderisi Hoca ve cocuklari Kerkük’ü kendi sehirleri olarak görüyorlar… Benim 1995 yilinda yurt disinda Arapca olarak Kerkük’teki Araplastirma siyaseti üzerine yayinladigim kitabi, bilim adami ve kabiliyetli yazar Kek Heme mella Kerim(Muderisinin ogullarindan biri….. bu yazida bir de Heme olarak gecti..AZ) bu kitabi kürdceye cevirdi ve cevirmenin ismini yazmaksizin yayinladi. Cünkü o dönem Kek Heme Bagdat’ta yasiyordu. Yine benim 2000 yilinda „ Shêxani Irshadi Talabani û Cend navdaritir em binemaleye“ adi altinda yayinladigim kitabimin önsözünü Kek Heme yazdi ve yine ayni nedenlerden dolayi ismini yazmadi. Kerkük’e iliskin Kek Heme her zaman hepimiz Kerkük’e borcluyuz ve Kerkük’e daha fazla hizmet etmek istiyorum diyor.
Binlerce selam Abdulkerim Muderisi Hoca’nin anisina!!! O, her zaman tüm Kürdlerin kalbinde ölümsüz olarak yasiyacaktir!!
Umud ediyorum ki, Kürdistan basim kurumlari, Abdulkerim Muderisi Hoca’nin yayinlanmayan eserlerinin yayinlanmasi ve yayinlanlarinda yeni baskilarinin yapilmasi icin sayin Kek Hemdi’ye yardim ederler. Cünkü Kürd okuyucularinin Abdulkerim Muderisi Hoca’nin eserlerinden daha fazla yararlanmasi acisindan bu gereklidir. Kürd dili ve edebiyatinin ve kutsal islam dinin büyük hocasi, Abdulkerim Muderisi Hoca, eserleriyle islam dinini Kürdistan muslumanlarina izah etmisti.. Son
Cev: Aso Zagrosi
Kerkük’te Araplastirma girisimleri devam ediyor..
Yayınlandı: January 19, 2006
2003 yilinda Saddam rejiminin yikilmasindan beri, Kürdistan ve Irak’ta siyasal yeniden yapilanma icin bir dizi adimlar atilmasina ragmen, Kerkük meselesine iliskin resmi hic bir adim atilmadi… Gecici Idare Yasasinin 58.maddesi ne Allawi Hükümeti ve ne de Caferi Hükümeti tarafindan uygulandi.. Arap Basbakanlar, Kerkük ve diger Kürdistan’in isgal altindaki topraklarinda, 80 yil boyunca Arap rejimlerince gerceklestirilen etnik arindirma politikalrini ortadan kaldirmak icin hic bir adim atmadilar.. Kerkük sehrinin durumunu normallestirmek icin olusan komisyonu aktiflestirmek icin hic bir sey yapilmadi.Kerkük’ün yeniden yapilanmasi icin ayrilan 100 milyon dolarlik bütcenin Dr. Berhem tarafindan verilen 25 milyon haric diger kesim yillardir bloke edilmistir..Ama, Araplar Kerkük ve diger isgal altindaki Kürdistan bölgelerini yeniden tahrip etmek ve araplastirmak icin yogun bir faaliyet icindeler.. Mevcut olan Irak Icisleri Bakani, Kerkük’te faaliyet gösteren Kürd subaylarini emeklige gönderme karari aliyor, Diyala vilayetinde 19 Kürd subayi, daha önce Kürdistan Hükümetinin kurumlarindan calistiklari icin islerine son veriliyor. Yine gecenlerde 86 arap polisi Kerkük ve Hewice’de görevlendirildi.. Baska bölgelerde bulunan bir cok arap ailesi gizli bir sekilde Kerkük’e getirilerek yerlestiriliyor.Tüm bunlarda yetmiyormus gibi Irak Hükümeti , Kürdistan Hükümetinin haberi olmadan Kerkük’te bir istikbarat örgütlenmesi faaliyeti icine giriyor.(E.E Yahya)Arap irkcilarinin tüm bu girisimleri, imzaladiklari, TAL’in 58.maddesine, referandumla kabul edilen yeni Irak Anayasa’sinin 136.maddesine ve Anayasa’nin vilayetlere verdikleri yetkilere aykiridir.Bundan dolayi, 17 Ocak günü Kerkük Il Meclisi toplandi ve Bagdat Hükümetinin Kerkük’e empoze etmeye calistigi arap kadrolarina karsi tavir aldi. Dün Kerkük Il Meclisi Baskani Rizgar Ali „binlerce üniversite ve kolej mezunu Kerküklü ishe alinmazken, ishsiz birakilirken, disardan kadro atanmasina“ tavir alip, Bagdat yönetimini elestirdi. Ayrica Kerkük Il Meclisi „ 15 Aralik 2005 yilina kadar ishe alinan Kerküklüler haric“, herkesin ishine son verdi… 15. Araliktan sonrada ishe alinanlarin tümünü kanunsuzluk diyerek karar aldi..Bugün Irak’ta yeni Hükümet calismalarinda Kürdistan Listesinin olmazsa olmaz sartlarindan biri Kerkük meselesine iliskin 136.maddenin zamaninda pratige aktarilmasi olayidir…..Dün yine Birlesmis Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan’in Irak özel temsilcisi Eshref Gazi’nin yardimcisi, Kerkük’ü ziyaret ederek Kerkük Valisi Abdulrahman Mustafa ve Kerkük Il Meclisi Baskani Rizgar Ali ile görüstü… Eshref Gazi’nin yardimcisi „yakinda Kerkük’te Birlesmis Milletler’in Bürosunu olsturacaklarini“ söyledi..2007 yilinin sonuna kadar, daha cok zaman var.. Kerkük meselesi tüm bu sürece damgasini vuracaktir..
Yayınlandı: July 08, 2008
Mikail Canpolat
Saddam rejiminin yıkılmasından bu yana 5 yıl geçmesine rağmen, Kerkük ve diğer işgal altındaki Kürdistan topraklarına ilişkin hiç bir çözüm bulunmadı.. Bu geçen süre içinde Kerkük ve diğer işgal altındaki toprakların probleminin çözülmesi için ilk önce TAL’ın 58.maddesi ve daha sonra referandum ile kabul edilen “Daimi Anayasa“nın 140.maddesi ön görülmüştü.. 140.maddenin tatbik edilmesi gereken süre 2007 yılının aralık ayının 31’de tamamlandı.. BM’lerin temsilcisinin öneri üzerine bu süre 6 ay uzatıldı.. Söz konusu süre ise geçen haziran ayında sona erdi.. Bu arada BM temsilcisi Steffan De Mistura sorunun çözümü için 3 bölümden oluşan önerilerinin ilk paketini gereken yetkililere sundu.. De Mistura’nın önerileri Kürdlerin saflarında büyük bir kaygı ve huzursuzluk yarattı.. Çünkü, De Mistura Kürdlerle