İbn Haldun(1332 -1406) ve Kürdler(1)
Aso Zagrosi
İbn Xaldun İslam dünyasının en önemli tarihçilerinden, filozoflarından ve sosyologlarından biridir. İbn Haldun, ünlü tarihçi ve sosyolog olarak bilinir ve "Mukaddime" adlı eseriyle tanınır. Bu eserinde İbn Haldun, toplumların ve medeniyetlerin doğuşu, gelişimi ve çöküşü üzerine kapsamlı analizler yapar. Kürtler hakkında da bazı gözlemleri ve bilgileri mevcuttur. Özellikle o dönemde Kürtlerin yaşadığı coğrafi bölgeler, sosyal yapıları, yaşam tarzları ve diğer halklarla olan ilişkileri hakkında bilgi verir.İbn Xaldun’un Mukaddime adlı eserinde Kürdler hakkında söyledikleri Kürd araştırmacıları tarafından çok bilinmektedir.
Ben İbn Haldun’un başka eserlerinde ve bugüne kadar hiç üzerine durulmayan Kürdlerle ilgili yazdıklarını özetleyerek aktarmaya çalışacağım. Kürd ve Berber ilişkileri konusunda çok ciddi bilgiler vermektedir. Cezayir, Tunus, Fas ve Güney İspanya’da Belli başlı Kürd şahsiyetlerini ilk defa duyacaksınız.
İbn Haldun’un Kürdlerin Kuzey Afrika’ya göçü ve Berber Hanedanlıkların hizmetine girmesini anlatırken Moğolların Bağdat’ı işgali sonrası yaşanan Kürd trajedisi hakkında da değerli bilgiler vermektedir. İbn Haldun’un verdiği bilgiler Kürdlerin Rum diyarına yaptıkları büyük göçlerine de ışık tutmaktadır. Kürdlerin Osmanlı Beyliğinin kuruluşunda, Germiyanoğları, Menteşeoğullar ve daha bir çok beylikte kurucu rol oynamalarına da ışık tutmaktadır.
İbn Haldun Berber Hanedanlıkların hizmetine giren Kürdlere ilişkin bilgileri dedesinden ve babasından da almaktadır. İbn Haldun’un Kuzey Afrika’daki Kürd şahsiyetlerine ilişkin anlatımlarını özetleyerek aktarmaya çalışacağım.
İbn Haldun, Musa ibni Ali ya da Chambellan Musa ibni Ali el-Kurdi hakkında değerli bilgiler vermektedir. Musa ibni Ali el-Kurdi, Sultan Ebu Taşefin ile aynı dönemde vefat etmiştir. Musa ibni Ali el-Kurdi, bir Kürt aşiretinin mensubuydu. Kürtler, doğuda ikamet eden, Arap olmayan bir topluluktur. Bu kitabın bir bölümünde Kürtlerin kökeni hakkında belirsiz bazı bilgiler vermiştik. El-Mesudi, eserinde birçok Kürt halkından bahsetmektedir; bunlar arasında Şahcan, Berçan ve Kikan gibi gruplar bulunmaktadır. Kürtler, Azerbaycan, Suriye ve Musul bölgesinde yaşamaktadır. Kürtler arasında Yakubi Hristiyanları ve Hz. Osman ile Ali'nin meşruiyetini kabul etmeyen Hariciler de vardır. Birçok Kürt topluluğu da Arap Irak'ın Şarezor Dağları'nda yaşamaktadır. Bu halk, kendine güvenen ve bağımsız hareket eden bir topluluktur ve sayıca çok fazladır. Halifelik döneminde, Bağdat komutanlıklarını da üstlenmişlerdir. 1258'de Hülagu Han'ın Bağdat'ı ele geçirmesinden ve son Abbasi halifesi el-Mustasım'ın öldürülmesinden sonra, Kürtlerin büyük çoğunluğu pagan Moğol ordularıyla temas kurmak istememiştir. Bir kısmı, Türkmen yönetimlerinin olduğu bölgelere göç etmiştir. Yabancı egemenliği kabul etmeyen Louin ve Tabir gibi soylu Kürt aileleri, kendilerine bağlı olanlarla birlikte Mağrib'e gelmiştir. Bu göç, Almohad İmparatorluğu'nun çöküşe yaklaştığı dönemde gerçekleşmiştir. Fas'a geldiklerinde Halife el-Murteza tarafından sıcak bir şekilde karşılanmışlardır. Bu prens, onlara maaş, yerleşmeleri için topraklar ve sarayda onurlu yerler vermiştir. Kürtlerin gelişinden kısa bir süre sonra Almohad Hanedanı yıkılmış ve Kürtler Merinid yönetimi altına girmiştir. Bu Kürtlerden bir grup, Yagmoracen ibn Ziyan'ın koruması altına girmiştir. Tabirlerin bir kolu (adını bilmiyorum) İfrikiya emiri El-Mostencere sığınmıştır. Bu ailenin bir kolundan El Mizouar olarak bilinen Muhammed İbn Abdulaziz doğmuştur. O, Sultan Abu Yahya Abubekir'in yönetimi altında yaşamıştır.
Merinidlerin hakimiyeti altındaki Kürtler arasında Hasan İbn Saf’ın iki oğlu Ali ve Salmandikkat çekmektedir; bu kişiler Tabir ailesinin üyeleridir. Tabirler, Ali ve Salman'ı kendi şefleri olarak görür. Louinler ise Xidir İbn Muhammed’i liderleri olarak kabul eder. Bu iki aşiret arasında zaman zaman çatışmalar çıkmaktadır; bu çekişmeler, kendi memleketlerinde de yaşanıyordu. Bu çatışmalar sırasında genellikle geleneksel silahları olan ok ve yayları kullanırlardı. En ünlü çatışmalardan biri 674 yılında (1275-6) Fes'te gerçekleşmiştir. Xidir, Louin aşiretinden olan destekçilerini Fotouh Kapısı'nda toplamış ve Ali ve Salman tarafından yönetilen Tabirlerle savaşmıştır. Sultan Yakup İbn Abdelhak bu çatışmalara karışmamış ve onların inandığı bir şeye saygısızlık etmek istememiştir.
Salman İbn Hasan, 1291 yılında İspanya'nın güneyinde bulunan Tarifa'da bir askeri garnizonu ele geçirmek ve cihadın gereklerini yerine getirmek için şehit olmuştur. Salman'ın yeğeni Musa (Ali'nin oğlu) Yusuf İbn Yakub'un sarayında kraliyet ailesinin kadınları tarafından eğitilmiştir. Musa, istediği zaman saraydan çıkıp ailesine gitme imkanına sahipti ve sarayda özgürce hareket edebilmekteydi. Sultan Tlemcen şehrini kuşattığında, Musa çeşitli kişisel nedenlerden dolayı Abdul Ouadit'in tarafına geçmiştir. Osman İbn Yagmoracen onu içtenlikle karşılamıştır; Osman'ın onu görkemli bir şekilde kabul etmesinin nedeni, Musa'nın doğuştan sahip olduğu yüksek mevkiydi. Sultan Yusuf'un isteği üzerine Musa'nın babası, oğlunu geri getirmek için giderek ona geri dönmesi gerektiğini söyler. Ancak Musa, babasından özür dileyerek geri dönmeyeceğini belirtir; nedeni olarak Beni Abdul Ouad ailesinin kendisine yaptığı iyilikleri gösterir. Babası dilini değiştirerek oğluna yeni dostlarının yanında kalmasını ve onlara hizmet etmesini öğütler. Yaşlı şef kampa geri döner ve yapılan bu özel görüşmenin detaylarını anlatır, Sultan da Musa'ya kızmaz. Musa'nın babası, 1300 yılında Mağrib'te vefat etmiştir.
Osman İbn Yagmoracen'in ölümünden sonra Musa'nın gücü, çocuklarının yanında daha da artmış, Musa aile üyelerinin arasında bir sırdaş olarak yer almıştır. Musa, ordu komutanlığı, vezirlik ve şambelancılık gibi birçok üst düzey görevde bulunmuş, çeşitli bölgelere yönetici olarak atanmıştır. Hatta Abu Hammou'nun ölümü sırasında cenaze törenini yöneten de Musa'dır. Musa, Sultan Abu Taşefin'e sadıktı; ancak Musa'nın kraliyet ailesindeki yükselişi, Hristiyanlıktan Müslümanlığa geçiş yapan Hilal'in kıskançlığını çekiyordu. Musa, çevresinde dönen entrikaları gördüğünde İspanya'da Hristiyanlara karşı mücadele etmeye hazırlanmıştı; bu projesini gerçekleştirmeye çalıştığı bir dönemde Hilal tarafından tutuklanmış ve İspanya'nın güneyine, Granada'ya sürgün edilmiştir. Musa, Granada'ya vardıktan sonra gönüllü birliklere katılmış ve Granada sultanının kendisine verdiği yetkileri bağımsız ve fedakârca yerine getirmiştir. Halk tarafından büyük bir sempatiyle karşılanıyordu. Hilal, Musa'nın Granada'da sahip olduğu bu büyük sempatiyi duyunca kıskançlığı daha da artmış ve Musa'yı geri istemiştir. Musa, Afrika'ya geri gönderilmiş ve Sultan Abdul Ouadit tarafından doğu sınırında bir göreve atanmıştır. Bu bölgede Musa, birçok operasyon gerçekleştirmiştir. En son 1326 yılında, Zenatin birliklerini İfrikiya'da Yahya Abubekir'e karşı yönetirken büyük bir yenilgi almıştır. Ordusunun geri kalan kısmıyla Tlemcen'e geri dönmüştür. Musa, geri döndüğünde Hilal'in yine kendisine karşı Sultan'ı kışkırttığını fark eder. Daha büyük ve ciddi tehlikelerle karşılaşmamak için Musa, Douaouida'lara sığınır. Chelif Emiri Yahya İbni Musa tarafından Bougie'de görevlendirilir. Musa, Douaouida'ların şefleri olan Ali İbn Saba İbn Yahya'nın iki oğlu olan Süleyman ve Yahya'ya gider. Bu kardeşler tarafından Musa sıcak bir şekilde karşılanır. Belli bir dönem bu aşiretlerin içinde kalır. Daha sonra Sultan tarafından saraya geri çağrılır ve görevini devralır. Birkaç ay sonra aynı prens tarafından tutuklanır ve Cezayir'e gönderilir. Musa, Cezayir'de hapiste ciddi işkencelere maruz kalır. Bu olayların ardında yatan kişi Hilal'dir. Hilal tutuklanıp görevden alındıktan sonra Musa, başkentteki saraya çağrılır ve Sarayın büyük mabeyinciliğine getirilir. Musa, ömrünün sonuna kadar bu görevde kalır. Musa'nın ölümünden sonra çocukları Abu Al Hasan'ın hizmetine girerler. Musa'nın öldürüldüğü savaşta büyük oğlu Said İbn Musa da ciddi şekilde yaralanır. Said İbn Musa, yaralı halde ölüler arasında kalır. Karanlık çöktüğünde bölgeden ayrılır ve şans eseri yaralarından kurtulur. Said İbn Musa, Abdul Ouadit Hanedanı yeniden tesis edilene kadar Abu Hasan'ın yanında kalmıştır. (Sayfa 415-417)
Devam edecek
Aso Zagrosi
28 Temmuz 2024