Yaşar Hanım’ın Anılarında: General İhsan Nuri Paşa(4)
Yaşar Hanım’ın Anılarında: General İhsan Nuri Paşa(4)
Aso Zagrosi
Yaşar Hanım, Memduh Selim Bey’i tanımıyor ve duymamıştı. Fakat, Tevfik Beyi duymuştu. İhsan Nuri Paşa ile birlikte Beytüşşebap devrimini başlatan subaylardan biriydi. Bundan dolayı Yaşar Hanım çok mutluydu.
Ali Hoca’ya teşekkür ediyor.
Ali Hoca gittikten bir kaç saat sonra Memduh Selim Bey ile Tevfik Bey Hotele geliyorlar.
Memduh Selim Bey: “ Hoş geldiniz!! Ne zaman Halep’e geldiniz?” diye bir soru sorar.
Yaşar Hanım’ın annesi : “Oğlum dün geldik” diyor.
Memduh Selim Bey: “Hiç bir kaygıya kapılmayınız. Biz buradayız ve siz bizim yanımızdasınız. İhsan Nuri Beyi sizin geldiğinize dair haberdar edeceğiz. Onun cevabı geldiği an size bildireceğiz. Sizin bu odanız da iyi değil, yeni bir oda almamız gerekiyor” diyor ve gidiyor.
Memduh Selim Bey Yaşar Hanım ve annesi için daha büyük bir oda kiralıyor, pencereleri sağlamlaştırıp perde taktırıyor ve Hotel sahibine “bu bayanlar ne istiyorlarsa verin ve kendilerine göz kulak olun” diyor.
Yaşar Hanım ve annesi yeni odaya taşınıyor. Hotel sahibi tümden değişerek onlara daha saygılı davranıyor ve hürmet gösteriyor.
Yaşar ile annesi 5 gece bu Hotel’de kalıyorlar. Memduh Selim Bey ile Tevfik Bey her gün Hotele geliyorlar ve Yaşar Hanım’a bir ihtiyaçlarının olup olmadığını soruyorlardı.
Altıncı gün Memduh Selim Bey ile Tevfik Bey yine Hotele geliyorlar Yaşar Hanım’a: “Sizin bu otelde kalmanız uygun değil, yoldaşlarımızla konuştuk sizi bir köye göndereceğiz. Sizi Mustafa Şahin Bey’in köyüne göndereceğiz. Mustafa Şahin Bey bizi yoldaşımız, Berazi aşiretinden ve aynı zaman da Suriye Parlamentosunda milletvekilidir. Köy buradan 2 yada 3 saat uzaklıktadır. İhsan Nuri Bey’den haber ulaşır ulaşmaz hemen yanınıza geliriz. Ayrıca hal ve hatırınızı sormak içinde uğrarız” diyorlar.
Ertesi günü Memduh Selim Bey ile Tevfik Bey Hotele gidiyorlar. Tevfik Bey eski elbiseler giymiş ve taksiyi sürüyordu. Yaşar Hanım ve annesi aşağı inip Memduh Selim Bey ile vedalaşıp arabaya biniyorlar ve köye doğru yola çıkıyorlar.
Tevfik Bey yolda Yaşar Hanım ve annesine eski elbiseleri niçin giydiğini açıklarken: “Yolumuz üzerinde küçük bir arazi parçası Türkiye’nin denetimi altındadır. Beni tanımamaları için bu eski elbiseleri giydim. Size bıraktıktan sonra yeniden geri dönerim.” diyor.
Yaşar Hanım’ın annesi: “Oğlum kendini koru, tehlike ve ziyan karşı dikkatli ol!! Mustafa Şahin Bey nasıl bir adamdır?” diye sorar.
Tevfik Bey: “Mustafa Şahin Bey Xoybun Komitesinin üyesi ve hanedan biridir. Türkçeyi iyi biliyor ve yakın yoldaşlarımızdandır. Suriye devleti içinde etkili biridir. İhsan Nuri beyden haber gelene kadar onun evinde kalacaksınız. Kendisi aynı zamanda Suriye parlamentosu üyesidir. Bir bakalım acaba İhsan Nuri kendisi mi geliyor? Yoksa sizi onun yanına göndermemizi mi isteyecek yakında sizi bilgilendiririz” diyor.
Tevfik Bey, Yaşar Hanım’a ve annesine İhsan Nuri ile giriştikleri Beytüşşebap direnişini ve yurtdışına çıkışlarını bir destan gibi anlatıyor. Kadınların hiç haberi olmadan Türkiye’nin denetimi altındaki topraklardan geçiriyor ve yeniden Fransızların denetimi altında demir yoluna yakın bir köye ulaştırıyor.
Köylüler Yaşar Hanım ile annesinin o gün köye gideceklerini bildiklerinden dolayı kendilerini köyün girişinde karşılıyorlar.
Tevfik Bey bir gece köyde kalıyor ve ertesi günü vedalaşarak geri dönüyor.
Böylelikle Yaşar Hanım ile annesi tanımadıkları bir köyde İhsan’dan haber almak için beklemeye başladılar.
Mustafa Şahin Beyin iki eşi vardı. Büyük eşinin iki oğlu ve iki kızı vardı. Misafirler için bir oda hazırlamış, gereken masa, sandalye ve yatakları yerleştirmişti. Hizmetçiler sabah ve akşam yemeklerini odalarına getiriyorlardı.
Evde kadın ve gençler içinde yalnızca Mustafa Şahin Beyin küçük eşi “Adile Hanım “ Türkçe biliyordu. Mustafa Şahin Bey’de güzel Türkçe konuşuyordu. Bozan Bey de bir dönemler İstanbul Meclisi’nin üyesiydi.
Mustafa Şahin Bey akşamları sık sık Yaşar Hanım’ın annesini çağırır ve kendisiyle sohbet ederdi. Adile Hanım’da yanlarında olurdu. Fakat, Yaşar Hanım bu sohbetlere katılmak için gitmiyordu.
Mustafa Şahin Bey’in büyük eşi Ayşe Hanım sık sık Yaşar Hanım’ın yanına gidiyor, fakat Türkçe bilmediğinden dolayı anlaşamıyorlar. Ama, el ve kol hareketleriyle bir komünikasyon yakalıyorlar.
Belli bir dönem sonra Yaşar Hanım ile annesi hizmetçiler tarafından getirilen yemeklerin içinde bazı mide bulandırıcı şeyler buluyorlar ve gelen yemekleri yemiyorlar. Ekmek vb şeylerle idare ediyorlar.
Mustafa Şahin Beyin küçük eşi Adile Hanım’ın misafirlere karşı tavrı değişmişti. Bir gün Yaşar Hanım’a: “siz dediniz ki bir kaç gün kalır gideriz. Niçin gitmiyorsunuz? Yalan söylüyorsunuz. Mustafa sizi evlenmek için getirmiş” diyor.
Yaşar Hanım sinirleniyor, fakat elinden bir şey gelmiyordu. Adile Hanım kıskançlığından dolayı Yaşar Hanım ile annesini rahatsız ediyor.
İffet Hanım Yaşar’a: “ Kızım dişlerini sık!! Biz geri dönemeyiz. Eğer böyle bir şey yaparsak milletin ağzına sakız oluruz” diyor.
Mustafa Şahin Bey’in evine geldikleri zamanda Dr. Ali Haydar’a bir mektup yazmış, İhsan’ın bir arkadaşının evinde olduklarını, ona haber gönderildiği ve cevap beklediklerini bildirmişlerdi.
Bir gün Mustafa Şahin Bey hizmetçinin elinde dolu tepsiyi görüyor ve yakından bakıyor yemeklerin için de hayvan dışkısına rastlıyor. Hizmetçi Mustafa Şahin Beye belli bir dönemden beri Yaşar ile annesinin yemek yemediklerini söylüyor. Mustafa Şahin Bey durumu araştırıyor, Yaşar ile annesinin rahat etmemeleri için her şeyin yapıldığını fark ediyor.
Mustafa Şahin Bey hemen Yaşar Hanım ile annesinin kaldıkları oda ya büyük bir dolap gönderiyor. Kendilerine yemek yapmaları için ne gerekiyorsa her şeyi torbalarla gönderiyor. Yaşar Hanım’ın anılarında verdiği yiyecek listesinde baldan pirince kadar her şey var.
Mustafa Şahin Bey, Yaşar Hanım’ın annesini çağırıyor ve kendisine: “ İffet Hanım siz yemekleri yemiyordunuz niçin bana söylemediniz? Eğer siz bu eve ateş de verseniz hiç kimsenin sizi engellemeye hakkı yoktur. Bu ev senin enişten İhsan’ın evidir ve bende sizin hizmetçinizim. İhsan Nuri bizim için Kürd milleti için güçlü bir düşmanla savaş içindedir.” diyor.
İffet Hanım, Mustafa Şahin Beye “oğlum biz bu evde misafiriz, bizden dolayı ailenizde sorun ve problemlerin meydana gelmesini istemeyiz. Çok teşekkür ediyorum. Bizden dolayı meydana gelen sorunlardan dolayı utanıyorum ve sizden özür diliyorum” diyor.
Mustafa Şahin Bey: “ bu ne biçim sözler anneciğim. Siz bizim en kıymetli ve en değerli misafirlerimizsiniz. Sizin huzurunuzu ve güvenliğinizi sağlamak sadece benim değil, tüm Kürd milletinin görevidir. Bir şeye ihtiyacınız olsa hemen bana haber verin. Sizin kızınız benimde kızımdır ve aynı zamanda tüm Kürd milletinin gelinidir” diyor.
Mustafa Şahin Beyin küçük eşi Adile Hanım eşinin misafirlere karşı iyi yaklaşımından dolayı kıskanıyor, cadı ve sihirbazlara baş vuruyor. Yaşar hanımın anlatımlarına göre Adile Hanım köydeki yaşamı kendilerine haram etmeye çalışıyordu. Bu arada Yaşar Hanım, Adile Hanım’a İhsan Nuri Paşa’yı, Ağrı Direnişini ve neden İstanbul’u terk edip bu yollara düştüğünü anlatmaya çalışıyor. Fakat Adile Hanım inanmıyor… Adile Hanım bu kıskançlığını bazı bayan arkadaşlarıyla paylaşıyor. Tüm bunlar Yaşar Hanım’ında kulağına geliyor.
Mustafa Şahin Beyin bu gelişmelerden hiç bir haberi yoktu. Bir gün Yaşar Hanım’ın annesi Adile Hanım’a “ben bu yaşananları Mustafa Şahin Beye anlatacağım” diyor.
Bu sefer Adile Hanım panik içine düşüyor ve İffet Hanım’a Mustafa Şahin Beye bir şey söylememesi için yalvarıyor.
Bir gün Mustafa Şahin Beyin vekili geliyor, Yaşar Hanım’a ve annesine : “Fransız yetkilileri gelmiş, İhsan Nuri’nin eşi ile kimin geldiğini soruyorlar, çocukların olup olmadığını ve pasaportları görmek istiyorlar” diyor.
Yaşar Hanım kendisine pasaportları veriyor ve o da Fransızlara gösteriyor.. Hiç bir sorun yok.
Fakat, Adile Hanım ile sorunlar hep devam ediyor.
İffet Hanım’da Adile’nin yaptıklarından rahatsızdır. Bir gün Yaşar Hanım’a çoktan beri İhsan’dan bir haber yok, onunda durumu nasıldır bilemiyoruz. Sen gerekeni yaptın buralara geldin, geri dönüp Kutahya’ya gidip oradaki eve yerleşelim. Dr. Haydar’ında haberi olmaz ve gelişmelere bakarız diyor.
Yaşar Hanım annesinin önerisini kabul ediyor ve eşyalarını toplayıp Arap Pinar tren istasyonuna doğru yola koyuluyorlar. Tam tren istasyonuna yaklaştıkları bir anda arkalarında bir ses “Hanımlar nereye gidiyorsunuz? Kaçıyormusunuz?” diyor. Geri döndükleri zaman Mustafa Şahin Beyin vekilini görüyorlar hem de silahlıydı.
İffet Hanım : “Niye kaçalım? Tutulumuyuz? Biraz gezmeye çıktık” diyor.
Mustafa Şahin Bey’in Vekili kendilerine gezmek istedikleri zaman hizmetçilere haber vermeleri gerektiğini, kendisinin onlarla beraber gezmeye gideceğini ve kendilerinin buranın yabancısı olduğunu söylüyor.
Yaşar Hanım ile annesi Kürdlere tarafından konrol edildiklerini fark ediyorlar. Yaşar Hanım trene binip geri gitmediklerinden dolayı da seviniyor.
Adile Hanım yine bazı hikayeleri Yaşar Hanım’a anlatmaya çalışıyor. Yaşar Hanım “biz Xoybun Komitesinin talimatı ile buradayız. Mustafa Şahin Bey de hanedan ve namuslu bir adamdır” diyerek kendisini tersliyor.
Belli bir dönem sonra Halep’ten haber gönderiliyor Mustafa Şahin Bey Yaşar Hanım , annesi ve Adile Hanım ile birlikte Halep’e gidiyorlar. Halep’te sekiz gün kalıyorlar. Bu arada Yaşar Hanım Halep’te Xoybun yöneticileri Celadet Ali Bedirxan ve Memduh Selim Bey ile görüşüyor. Celadet ve Memduh Selim Yaşar Hanım’a “şimdiye kadar İhsandan bir haber gelmedi ve yakında kesinlikle bir haber gönderir. Siz beklemek için yeniden köye dönün” diyorlar. Yaşar Hanım ve annesi yeniden köye dönüyorlar. Bu arada Adile Hanım’ın kardeşi evleniyor. Binlerce kişinin katıldığı bir düğün yapılıyor.
Süreç içinde Adile Hanım başka insanları da Yaşar Hanım’a karşı kışkırtıyor.
Bu arada Yaşar Hanım Memduh Selim Beye bir mektup yazarak rahatsızlığını ifade ediyor.
Memduh Selim Bey hemen köye geliyor ve Yaşar Hanım’a “Niçin huzursuz oluyorsunuz? Biz sizin rahatsız olmanızı istemeyiz” diyor.
Yaşar Hanım fazla detaylara girmeksizin “beklemekten dolayı huzursuzlaştıklarını” anlatıyor.
Memduh Selim Bey “Yaşar Hanım burası neresi Ağrı neresi? Ağrı’ya gitmek için 3 devletin sınırlarını aşmak lazım. Bu da çok zordur. Bizim yalnızca Tebriz üzeri bir kanalımız var. Bir defa daha kendilerine haber gönderdik. Umut ederim kısa bir zaman içinde bize bir haber verirler” diyor.
Memduh Selim Bey tekrar yeniden Halep’e geri dönüyor.
Bir gün Mustafa Şahin Bey Yaşar Hanım ile İffet Hanım’ın yanına geliyor ve İffet Hanım’a “Anne can tebrikler” diyor.
İffet Hanım: “ Teşekkür, ama niye tebrik ediyorsun?” diye sorar.
Mustafa Şahin Bey: “ Kürd milleti, enişten İhsan Nuri’yi Kürd ulusunun kurtuluşu için yaptığı fedakarlıklar, sahip olduğu cesaret ve değerli hizmetlerinden dolayı ‘Paşa’ unvanını verdi ve general rütbesiyle Kürd Özgürlük Savaşçılarının Genel Komutanlığına atadı” diyor.
Bu arada İffet Hanım biraz Yaşar Hanım ile sohbet ediyor ve Mustafa Şahin Beye kızımda “bölgenin eski ve kahraman halkı Kürdler kendileri için mücadele eden birine gereken değeri vermiş ve kadrini bilmiştir” diyor.
Mustafa Şahin Bey: “ Elbette İhsan Nuri Paşa bunu hak etmiştir” diyor.
İffet Hanım: “oğlum eniştem Kürdlerin özgürlüğü için yalnızca sahip olduğu rütbeleri ve huzuru değil, genç eşini, tüm mal ve mülkünü kurban etti. Kürd milletinin ona saygı göstermesi normaldir” diyor.
Mustafa Şahin Bey: “Elbette Kürd milleti hiç bir zaman onun ismini ve mücadelesini unutmayacaktır. Size bir başka müjdem daha var. İhsan Nuri Paşa’dan haber geldi. Size onun yanına göndermemizi istiyor ve yakında yola çıkacaksınız” diyor.
Yaşar Hanım ile annesi aldıkları haberlerden dolayı dünyanın en mutlu insanları olmuşlardı. Artık Adile Hanım’ın hikayelerinden de kurtulacaklardı.
İki gün sonra Mustafa Şahin Bey Yaşar Hanım ve annesinin yanına geliyor: “ Anne can yarın Halep’e gidiyorsunuz. Benim bazı işlerim var sizinle gelemeyeceğim. Benim akrabalarımdan biri sizi götürecek. Siz Halep’te Qadri Cemilpaşazadelerin evine yerleşeceksiniz. Ben de oraya geleceğim” diyor.
İffet Hanim, Mustafa Şahin Bey’e teşekkür ediyor ve rahatsız ettiklerinden dolayı da özür diliyor.
Mustafa Şahin Bey ise kendilerini misafir olarak kabul etmelerinin zahmet değil bir şeref olduğunu eğer kendisinin ve ailesinin bir kusuru olmuşsa kendilerini affetmelerini istiyor. Ayrıca yaşananları İhsan Nuri Paşa’ya aktarmamaları rica ediyor.
Yaşar Hanım Adile Hanım ile vedalaşırken kendilerinden sonra başka misafirler evlerine geldiği zaman böyle davranmamasını istiyor ve öpüşerek vedalaşıyorlar.
Yaşar Hanım ve annesi Halep’e geldikleri zaman Qadri Cemilpaşazade’nin evine yerleşiyorlar. Yaşar Hanım’ın anlatımlarına göre Qadri Cemilpaşazade’nin evinde huzur vardı. Kadınları eğitimliydi ve Kürd ulusal bilincine sahiptiler. Ayrıca kadınlar İhsan Nuri Paşa kim olduğunu ve nerede olduğunu biliyorlardı.
Yaşar Hanım’ın verdiği bilgilere göre 20 gün Qadri Cemil Paşazade’nin evinde kalıyorlar ve bu süre içinde hiç bir yabancılık hissetmiyorlar.
20 gün sonra Xoybun Komitesi Yaşar Hanım’ı ve annesini bir doktor ve eczacı ile birlikte İran’a doğru yolla çıkarıyor. Doktor Taşnak Partisinden bir Ermeniydi. Qadri Cemilpaşazade ve Mehemed Bey gibi Xoybun üyeleri bir saat boyunca arabayla Yaşar Hanım ve annesine refakat ediyorlar ve sonuçta İhsan Nuri Paşa’ya selamlar göndererek ayrılıyorlar.
Yaşar Hanım ile beraberindekiler otomobil ile Irak sınırına ve kontrolden sonra Musul’a gidiyorlar. Bir gece Musul’da kaldıktan sonra ertesi günü Bağdat’ta doğru yola çıkıyorlar.
Yazın boğucu sıcaklığı altında Bağdat’ta doğru yol almak kolay değildi. İffet Hanım hastalanıyor. Bu arada doktorun yanında gereken ilaçlar olduğundan dolayı biraz düzeliyor.
Yolcularımız bin bir zorlukla Bağdat’a varıyorlar. Yaşar Hanım ile annesi Bağdat’ta “Hilal Hoteli”ne yerleşiyorlar. Doktor ile eczacı da başka bir yere gidiyorlar.
Xoybun Partisi Dr. Mehmet Şükrü Sekban’a bir mektup göndermişti. Yaşar Hanım hotel çalışanlarından biri aracılığıyla Dr. Mehmet Şükrü Sekban’a geldiklerine dair haber gönderiyor.
Kısa bir süre sonra Dr. Mehmet Şükrü Sekban ile eşi hotele geliyor ve tanışıyorlar. Bu arada Dr. Mehmet Şükrü Sekban’ın eşi kocasına dönerek Yaşar Hanım’ı kastederek: “Bu kadın çocuktur, nasıl Ağrı Dağına gönderiyorsun? Ben öyle sanıyordum ki, İhsan Nuri Paşa’nın eşi ilerlemiş bir yaşa varmış ve çocuk sahibidir. Görünen o ki çocuktur” diyor.
Dr. M. Şükrü Sekban: “Bu hanım eşinin eşidir ve İhsan Nuri’ye layık biridir. Bu kadar zahmeti göze almışsa aşamayacağı zorluk yoktur” diyor.
Dr. M. Şükrü Sekban Yaşar Hanım’a dönerek: “ Ne tesadüf İhsan Nuri’de ilk Bağdat’ta geldiği zaman bu Hotele yerleşti. Biz Kürdler onun gelişini kutlamak için bu hotelin salonunda toplandık” diyor ve biraz düşünerek “Birlikte geldiğiniz Ermenilerden ayrılın, öyle görünüyor ki, İngilizler gözetliyorlar” diyor.
Ertesi günü Dr. Mehmet Şükrü Sekban Hotel’e geliyor Yaşar Hanım’ı ve annesini öğle yemeği için evine götürüyor.
Bu arada Dr. M. Şükrü Sekban Yaşar Hanım’a ve annesine size sorulan sorulara hiç doğru cevap vermeyiniz, ayrıca İhsan Nuri’nin ismini de hiç ağzınıza almayınız diye uyarıyor.
Yaşar Hanım: “ Doktor ben nasıl yalan söyleyebilirim, benim hiç yalan söyleme adetim yoktur” diyor.
Dr. M. Şükrü Sekban: “ Yalan söylemek zorundasın ve adet haline getirmelisin. Eşine varmak istiyorsan bunu yap” diyor.
Dr. M. Şükrü Sekban: “ Eğer ben İhsan Nuri Paşa’nın eşi Hilal Hotelinde olduğunu söylesem Bağdat Kürdlerinin hepsi hotele gelir ve burada yer kalmaz” diyor. Dr. M. Şükrü Sekban Xoybun Partisinin Bağdat temsilcisiydi.
Yaşar Hanım ve annesi İran’a geçmek için gereken bürokratik işlemler için belediyeye gidiyorlar. Oradaki memur “Nereye gidiyorsunuz? Eşiniz nerede ve ne iş yapıyor? diye soruyor.
Yaşar Hanım: “ İran’a gidiyoruz, eşim ticaret işleriyle uğraşıyor” diyor.
Memur: “Niçin Türkiye’den doğrudan İran geçmediniz? Bu uzun yolu seçtiniz?” diye sorar.
Yaşar Hanım “bizim Halep’te arazimiz vardı, onu satmaya gittik” diyor.
Memur: “Halep’te nerede?”
Yaşar Hanım: “Babul Ferec’te” diyor.
Memur: “Basra’ya da gitmiyor musunuz?” diye sorar.
Yaşar Hanım: “ İran’a gidiyoruz. Eğer yolumuz Basra’dan geçmiş olsaydı oraya da giderdik” diyor.
Yaşar Hanım ve annesi pasaportlarını alıp yeniden hotele dönüyorlar.
Bu arada Dr. M. Sükrü Sekban’da hotele geliyor.
Yaşar Hanım Dr. M. Şükrü’ye : “ Doktor ben yalan söyledim “ diyor.
Doktor: “Aferin kızım eğer yalan söylemesiydin, sizi yeniden Halep’e geri göndereceklerdi. O zamanda mecburiyet karşısında dağlardan Kürdler aracılığı ile kaçak yollardan göndermek zorunda kalacaktık” diyor.
Dr. Şükrü, Yaşar Hanım’a ve annesine pasaportlarınızı aldınız, artık burada kalmanız doğru değildir, hemen yola çıkmanız gerekiyor diyor. Yaşar Hanım paralarının bir kısmını Ermeni doktora vermişti. O paraları aldıktan sonra ertesi günü tren ile Xaniqin’e doğru yola çıkıyorlar.
Hotel’de Hewler temsilcisi Yaşar Hanım’a Xaniqin’e vardığınız zaman benim kartımı İstasyondaki adama verirseniz İran konusunda size yardımcı olur demişti.
Fakat Dr. M. Şükrü’nün “hiç kimseye hiç bir şey söylemeyin” yönündeki ikazlarından dolayı hiç kimseye güvenmiyorlardı.
Xaniqin’e vardıktan sonra bir taksi ile İran’a doğru yola çıkıyorlar. Yol boyunca taksi şoförü Yaşar Hanım’ı rahatsız ediyor. Sonuçta Kirmanşah’a varıyorlar. Taksi şoförü Yaşar Hanım’a Hamadan buradan 2 saat uzaklıktadır, arabaya gereken yakıtı aldıktan sonra yeniden yola devam edeceğiz.
Bu arada Kirmanşahlı biri Yaşar Hanım’a niye inmiyorsunuz diye soruyor. Yaşar Hanım’da “Hamadan buradan iki saat uzaklıkta biz Hamadan’a gideceğiz” diyor.
Kirmanşahlı “ne diyorsunuz Hanım? Hamadan bizim geldiğimiz yoldan daha uzak”diyor.
Yaşar Hanım ve annesi hemen taksiden iniyorlar. Taksi sahibinin art niyetli olduğunu anlıyorlar. Yaşar Hanım ve annesi o gece Kirmanşah’da bir hotelde kalıyorlar. Ertesi günü bir taksi’ye binerek Tebriz’e gidiyor ve bir hotel bulamadıklarından bir pansiyona yerleşiyorlar.
Yaşar Hanım pansiyon sahibesine hasta olduğunu ve Dr. İkhyazaryan’ı çağırmasını istiyor.
Hotel sahibesi bu yakınlarda başka doktorlar var, onları çağırayım diyor.
Yaşar Hanım Dr. İkhyazaryandan ısrar ediyor.
Çünkü, Halep’te kendisine Tebriz’e vardıkları zaman Dr. İkhyazaryan ile ilişkiye geçmelerini istemişlerdi.
Yaşar Hanım ve annesinin ısrar etmelerinden sonra Hotel sahibesi Dr. İkhyazaryan’ı çağırıyor.
Bir saat sonra Dr. İkhyazaryan pansiyona geliyor ve Yaşar Hanım: “Affedersiniz Siz Dr. İkhyazaryanmısınız?” diye soruyor.
Dr. İkhyazaryan: “Evet benim” diyor.
Yaşar Hanım: “Halep’ten geliyorum, İhsan Nuri Paşa’nın eşiyim . Hasta da değilim” diyor.
Dr. İkhyazaryan İhsan Nuri Paşa’nın ismini duyduğu an rengi değişmeye başlıyor.
Yaşar Hanım konuşmasının devamında: “Xoybun beni Ağrı Dağı’na göndermek amacıyla sizin yanınıza gönderdi” diyor.
Dr. İkhyazaryan Yaşar Hanım’a cevap vermeden gitmek istiyordu.
Yaşar Hanım: “Doktor Bey ne diyorsunuz? Ne yapayım?” diye sorar.
Doktor: “ Size haber vereceğim” diyor ve gidiyor.
Aynı gün öğleden sonra iki çocuk Yaşar Hanım’a geliyorlar ve kendisine bir mektup veriyorlar. Mektup’ta ertesi gün için Tebriz’in bir alanında buluşma için gereken bilgiler vardı.
Fakat, Yaşar Hanım ve annesi ertesi günü görüşme yerine geç varıyorlar ve görüşme gerçekleşmiyor. Xoybun kuryeler aracılığıyla 4 gün peş peşe görüşme için gereken bilgileri gönderiyor, fakat görüşme gerçekleşmiyor.
5.gün Yaşar Hanım ve annesi görüşme yerine gitmek için bir faytona binmek istedikleri bir sırada görüşmek için gidecekleri adam aniden kendilerine yaklaşıyor ve kendisini tanıtıyor. Birlikte faytona binerek uzaklaşıyorlar. Kurye Yaşar Hanım ve annesini bir eve götürüyor ve onlara İhsan Nuri’nin Ağrı Dağı’nda olduğunu ve kendisine sizlerin gelişinizi bildireceğiz. Bu arada Kurye pansiyonun uygun olmadığını bir eve taşınmaları gerektiğini söylüyor ve bir ev buluyor.
Bu gelişmeler 1929 yılında yaşanıyor.
Taşnak Partisi İhsan Nuri Paşa’nın yanında temsilcileri olarak bulunan Ardeşir Muradyan’a bir mektup yazarak Yaşar Hanım’ın Tebriz’e geldiğini bildiriyorlar.
Bu arada Ardeşir Muradyan Bolşeviklerin kurduğu bir komplo neticesinde Aras kenarına giderken yakalanıyor ve Rusya’ya götürülüyor.
Mektup İhsan Nuri’nin eline geçiyor, fakat Ermenice bilen birileri olmadığından dolayı mektubu okuyamıyorlar.
1929 sonbaharın da İhsan Nuri Paşa Xoybun sınır bölgelerindeki birimlerini teftiş etmek amacıyla gittiği bir sırada eşinin Tebriz’e geldiğini duyuyor. İhsan Nuri Paşa arkadaşı olan Xoylu bir Kürdü Yaşar Hanım’ı yanına getirmek amacıyla Tebriz’e gönderiyor ve kendisi de sınırda bekliyor.
İhsan Nuri Paşa bir hafta bekliyor ve bir cevap almayınca İranlı Muzafer adlı bir Kürd’ün kimliğini alarak eski Kürd elbiselerini giyerek Doğu Kürdistan’a gitmeye karar veriyor.
İhsan Nuri Paşa, Haydaranlı Yusuf Ağa’nın adamlarından biri Silo’yu yanına alarak Xoy şehrine gidiyor.
İhsan Nuri ile Silo Xoy’a vardıkları zaman Silo’nun tanıdığı bir Kürdün evine gidiyorlar. İhsan Nuri’nin Yaşar Hanım’ı getirmek için gönderdiği Xoylu Kürd hala Tebriz’e gitmemiş. İhsan Nuri ona bir haber gönderiyor ve kaldığı çağırıyor. Xoylu Kürd İhsan Nuri’nin yanına geldikten sonra İhsan Nuri onu Tebriz’e Yaşar Hanım’ı getirmeye gönderiyor. İhsan Nuri ve Silo Xoy da bekliyorlar.
İhsan Nuri Xoy’da olduğu zaman askerler tarafından gözaltına alınıyor, fakat üzerinde bulunan İranlı Kürd’ün kimliği sayesinde kurtuluyor.
İhsan Nuri’nin Xoy’da olduğu oradaki İran yetkilileri tarafından bilindiğinden dolayı İhsan Nuri ve Silo sınıra doğru yola çıkıyorlar ve Haydaranlı Yusuf Abdal Ağa’nın evine gidiyorlar. İhsan Nuri Silo’yu yeniden Xoy’a gönderiyor.
Bu arada Yaşar Hanım ile İffet Hanım Xoy’a Mahsum Ağa’nın evine geliyorlar. Mahsum Ağa’nın evinin iki kapısı var. Mahsum Ağa tanımadığınız hiç kimseye kapıyı açmamalarını istiyor.
Bir gün birileri kapıyı çalıyor. Mahsum Ağa’nın ailesinden bir kadın Yaşar Hanıma geliyor ve bir Kürdün kendisiyle görüşmek istediğini söylüyor.
Yaşar Hanım kapıya gittiği zaman gelen Kürd kendisini Silo olarak tanıtıyor: “Hoş geldiniz! İhsan Nuri Paşa beni sizi almaya gönderdi” diyor.
Yaşar Hanım ve annesi bu haber karşısında sevinçten uçuyorlar.
Silo onlardan ayrılarak at bulmaya gidiyor. Belli bir dönem sonra atlarla geliyor ve atları Mahsum Ağa’nın Kervansarayına bırakıyor.
Mahsum Ağa’nın Kervan Sarayı biraz şehrin dışındaydı. Mahsum Ağa eve geliyor “bayanlar hazır olun gidiyoruz” diyor.
Mahsum Ağa önde Yaşar ve annesi arkasında şehirden çıkıyor ve kontrol noktalarını aşıyorlar. Kervansaraya gittikleri zaman Silo ateş yakmış ve kendilerine çay hazırlamıştı.
Çaylarını içtikten sonra yola düşüyorlar.
Qereziya ovasına vardıkları zaman bir düğün töreniyle karşılaşıyorlar. Kürd bölgesiydi ve tehlikeyi atlatmış sayılıyorlardı.
İhsan Nuri Paşa Silo’ya ovayı kontrol eden bir köyde kalacağını ve 4.gün kendisini bekleyeceğini söylüyor. Ayrıca İhsan Nuri’nin dağ köyünden itibaren ovayı kontrol edebilme imkanı vardı.
Bu arada Silo: “Paşa bizi dürbün ile görüyor şimdi” diyor.
Yolcularımız köye vardıkları zaman İhsan Nuri köyde yoktu. Hiç kimsenin de İhsan Nuri’den haberi yoktu. Köy imamının evine gidiyorlar. Silo onları imamın evine bıraktıktan sonra İhsan Nuri Paşa’yı aramaya koyuluyor. Yolda köylüler Silo’ya İhsan Nuri’nin Kiçan aşiret reisi Haci Keleş’in evinde olduğunu söylüyorlar.
Silo hemen Haci Keleş’in evine gidiyor ve evde bulunanları selamlıyor. İhsan Nuri Paşa Silo’ya: “ Silo ne haberler var? Geldiler mi?” diye soruyor.
Silo: “Hanımlar köydedir” diyor.
İhsan Nuri Paşa hemen bir grup süvari ile köyün yolunu tutuyor.
Bu arada Mahsum Ağa uzaktan gelen atlıları görünce şüphe düşüyor ve İhsan Nuri’nin kendisinden Tebriz’den getirmesini istediği iki tüfeği hazırlıyor ve yanındaki Teqi’ye “onlar ancak benim cesedim üzerine bu bayanlara dokunabilirler” diyor.
Bu konuşmaları duyan Yaşar Hanım ve annesi de tedirgin oluyorlar.
Belli bir dönem sonra süvariler geliyor ve kapıyı çalıyorlar. Yaşar Hanım kapıya gittiği zaman kapıyı çalan: “ Yaşar benim” diyor.
Yaşar Hanım annesine : “ İhsandır, sesini tanıdım” diyor. Yaşar Hanım kapıyı açtığı zaman İhsan Nuri ve Mahsum Ağa içeri giriyorlar. Mahsum Ağa: “ Hanımı getirdim, artık gam yemem” diyor ve dışarı çıkıyor.
Yaşar Hanım İhsan Nuri Paşa’yı Kürd milli giysileri içinde silahları kuşanmış bir halde buluyor. Öyle sanıyordu, ki İhsan Nuri yine subay elbiselerini taşıyor.
İhsan Nuri kayın validesinin elini öpüyor ve çektiği zahmetten dolayı kendisine teşekkür ediyor. Yaşar Hanımı da öpüyor ve biraz sohbet ettikten sonra yanında bulunan Kürd savaşçılarına atları hazırlamalarını istiyor ve birlikte Haci Keleş’in evine gidiyorlar. Orada Mahsum Ağa ve Teqi getirdikleri tüfekleri İhsan Nuri Paşa’ya veriyorlar ve veda edip ayrılıyorlar.
Devam edecek