KİLİS’TEN LÜBNAN’A: CANPOLAT KÜRDLERİ!!!
KİLİS’TEN LÜBNAN’A: CANPOLAT KÜRDLERİ!!!
Aso Zagrosi
Newroz.Com yayın faaliyetine başladığı andan itibaren Kürdistandaki günlük siyasal gelişmeleri yanında Kürdistan tarihine ve Kürd edebiyatına da büyük bir önem verdi. Bu gerçekliği yerinde tespit etmek için Newroz.Com’un arşivine bakmak yeterli olacaktır.
Son dönemlerde Newroz.Com’un bazı yazarları Ortadoğu Kürdlerini mercek altına almaya çalıştılar. Bu girişim, bir başlangıç olarak kabul edilmelidir. Söz konusu girişim bir dizi Kürd tarafından farklı boyutlarda tartışılıyor.
Kürdistan Forum’daki son dönemlerdeki tartışmalar, önümüzdeki süreçte yapılacak araştırma ve tartışmalar için iyi başlangıçtır.. Tartışan arkadaşların “Kürd asılı” olduğu söylenen bu kesimlere yönelik (pozitif yada negatif) tartışmaları önemlidir.. Bu tartışmalardan bir dizi ders çıkarılabilinir ve bu tartışmalar yeni kapılar açabilir.. Çünkü, tarihimiz hâlâ yeni yazılıyor ve tarihimizin karanlıklarda kalan bir çok yaprağı var.
Kürdistan Forum’da tartışılan şahsiyetlerden biri de Lübnanlı Dürzi liderlerinden Welid Canpolattır.. Bilindiği gibi Welid Canpolat geçen yüzyılın 90’lı yıllarında Sosyalist Enternasyonal bir kongresinde “Kürd asılı olduğunu” ortaya atmıştı.. Daha sonraki dönemlerde o, bu hususu çeşitli vesilelerle tekrarladı. Geçenlerde Güney Kürdistan’da çıkan “Rudaw gazetesine” verdiği söyleşide bu gerçekliğin altını çizdi ve “ aslen Kürd olduğunu ve kültürel olarak araplaştığını” ifade etti.
Bugün Lübnan’daki Canpolatlar Dürzi dinine bağlılar.(bu konuyu ayırıca ele almak gerekir) Türkiye’deki Canpolatlar sünnileşmişlerdir.. İttihat ve Terakki’nin önderlerinden Ali Canpolat bu “aileden” geliyor. Haci Bekir Canpolat bu ailedendir. Kilis, Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Antep, Maraş, İslahiye ve Merzifonda bir çok Canpolat yaşıyor.
Rusya’daki Canpolatlar Hıristiyan dinine geçmişler. Rusya’daki Canpolatların daha çok ön plana çıkaran ve aristokrat yapılanmalara entegre ettiren olay: Temruk Canpolat’ın kızı Maria Tamrukovna’nın Rus Çarı Korkunç İvan ile evlenmesidir.. Maria Tamrukovna 1569 yılında yaşama veda ediyor. Rusya’nın Piatigorsk, Ghevrghiewsk, Chochedok gibi yerleşim birimlerinde Canpolatlar bugünde yaşıyorlar. Tanınan şahsiyetlerinden biri Yahya Canpolattır.(Rus Ansiklopedisi, 19.cild, sayfa 209-230’dan aktaran Selim Hassan Hichi, La Famille Djoumblatt, sayfa 20)
Canpolatlar nereden geliyorlar?
Şimdi biraz Canpolatların kısa tarihçesine geçelim..
Canpolatlar Lübnan’a yerleşmeden önce hangi bölgelerde yaşıyorlardı? Kürd toplumu içinde konumları neydi? Osmanlılarla hangi ilişkiler içindeydiler? Niçin Lübnan’a göç ettiler? Buna benzer bir dizi sorulabilinir….
Bilindiği Canpolat kelimesi Kürdçedir.. “Can”(ruh) ve “Pola” (çelik) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur..
Yine bilindiği gibi Araplar ünlü bir çok Kürd ailesine sahip çıktıkları gibi, Canpolatları da Abbasilere bağlıyor.. Arap kaynakları Abbasi devletinin yıkılmasından sonra “Al Mustasim’ın çocuklarından Siraceddin Nihawend dağlarına ve Loristan’a sığınıyor ve orada Lor Kürdlerinin ruhani lideri oluyor” diyorlar. İzeddin 4 oğlu ile Bixma’ya sığınıyor(Mahfuz, İmareti Behdianan, sayfa, 12-13, akt. S. H. Hichi, age sayfa 23) İzeddin’in ölümünden sonra oğlu İmad El Din babasının yerine geçiyor, Abbasi devletini yeniden tesis etmeye çalışırken yeniliyor ve Kilis şehrine sığınıyor.. İmad El Din , Amediye Emiri Şuça El Din’in kızı ile evleniyor. İmad El Din’in ölümünden sonra oğlu yerine geçiyor ve kısa bir süre sonra ölüyor.. Onun ölümünden sonra dayısı Bahaddin Bağımsız Behdinan Mirliğinin başına geçiyor.(age)
Bahaddin Haçlılara karşı büyük bir direniş gösteriyor. Bahaddin’in ölümünden sonra 3 oğlu Şemsedin, Bahadin ve Muntaşah Mirliğinin hakimiyetini alıyorlar. 3 oğlu bir Kürd aşiretinin manevi ve politik liderliğini üstleniyorlar.(Şerefxan, Şerefname, sayfa 248) )
Şemseddin, Hakkari bölgesine geçerek, “Şemû”(bazende Şembû’de deniliyor) aşiretinin başına geçiyor. Bahaddin Amediye şehrini ele geçirerek Behdinan’ın başına geçiyor. Menteşa ise Kilis şehrini ele geçirerek Êzidî Kürdlerin lideri oluyor. Aslında Menteşa’ye ve çevresine Mend de diyorlar(Şerefxan, age sayfa 248)
Bizim esas meselemiz Kilis Beyleri ve Conpolatlar olduğundan dolayı bu alan üzerine yoğunlaşmaya çalışacağım.. Menteşa alandaki Kürdlerden büyük bir destek alıyor, Çorm (Selim)yada Cun(Şerefxan)ve Kilis Kürdleri onu destekliyor.(Selim, age, sayfa 25)
Eyyubi(Şerefxan) yada Osmanlı(Selim) Sultanı Menekşa’ya “Haleb, Şam ve çevre bölgelerinde bulunan Kürdlerin liderliğini” veriyor. (Şerefxan, age s, 248; Selim, age, sayfa 25)
Burada Selim bir yanlışlığın içine düşüyor. Çünkü kitabının daha ileri bölümünde Şerefxan ile aynı düşünceleri savunarak Mend’in küçük oğlu Ahmed’in yönetimi Eyyubilerin son dönemine denk geldiğini yazıyor. Bu anlamda Mend’e o bölgelerin hükümdarlığını veren Eyyubilerdir. Ayrıca bir çok Arap ve Kürd kaynağı bu ailenin Eyyubiler soyundan geldiğinini söylüyorlar. Örneğin Siweriki “ Mir Canpolat Kurê Qasim Beg, Kurê Ahmed beg, Kurê Camal Beg, kurê Ereb Beg, Kurê Mendikê Eyyubîye” diye yaziyor(Mehemed Eli El Siweriki, Kovara Metin, r, 161)
Yine söz konusu kaynaklara göre “Menteşa’nın yükselen prestijini kabul etmeyen Maraş ve Hamma Kürdleri direnişe” geçiyorlar.(Selim) Şerefxan bu tespiti doğruluyor ve bu Kürdlere “Êzidi Kürdleri” diyor.(daha başka belgelerde var o dönemler Hamma, Maraş, Antep, Haleb, Kilis ve Şam’a kadar yoğun bir Êzidi kitlesi, iktidar olan ve iktidara oynayan bir kitle-Aso)
Kürdlerle(Êzidi Kürdler) Mend arasında bir çok çatışma oluyor ve bir çoklarında Mend başarılı oluyor. Mend’in ölümünden sonra yerine oğlu Arab Bey(Şerefxan) yada Arabo Şah(Selim) geçiyor. Arabo, var olan Mirliğin işlerini iyi bir şekilde yürütmeyince kardeşi Cemal yada Cemaledin işin başına geçiyor. Cemal’dan sonra Mend’in küçük oğlu Ahmed Mirliği devr alıyor. Mir Ahmed’in dönemi Eyyubilerin iktidarını Memluk’lara kaptırdığı döneme denk düşüyor(Şerefxan, Selim)
Memluklar var olan Eyyubilerin Mirliklerini birer yıkıyorlar.. Selim’e göre “Ahmed Memluklara bağlılığını” bildiriyor(Selim, age, sayfa 25). Şerefxan ise tam tersi “Mir Ahmed’in Memluklara boyun eğmediğini ve son günlerini bağımsız bir hükümdar olarak geçirdiğini” yazıyor.(Şerefxan, age, sayfa 249)
Mir Ahmed ölümünden sonra arkasından iki oğlan, Habib ve Kasım’ı bırakıyor.. Şerefxan’ın söylemiyle Mir Ahmed’in yerine “Kürdlerin hükümdarlığını alan Habib Bey Çerkes Sultanları kendisini aldatarak kendi taraflarına çektiler ve Haleb’e getirtip orada suikastla öldürdüler” diyor.(Şerefxan, age, s 249)
Habib’in öldürülmesinden sonra kardeşi Kasım Bey yerine geçiyor. Fakat Memluklar onun Mirliğini kabul etmiyor ve yerine “Yezidi Kürd Mirlerinden İzzedin’i” görevlendiriyorlar.(Selim, age, s 26)
Şerefxan bu olaya vurgu yaparken açık bir şekilde Kasımı destekliyor. Şerferxan: “Çerkes sultanları Kürd hükümetini Yezidi Şeyhlerin torunlarından olan Şeyh İzzeddin’e verdiler. Tekrar mürted olup Yezidiliğe geçen Kürdlerden bir topluluk onun etrafından toplandı” diye yazıyor.
Mîr İzzeddin’in başa geçmesinden sonra “bölgedeki tüm Kürdler onun bayrağı altında toplandı. Genel Kurmay Başkanı Şahriyan Bey Ramadatilo önderliğinde bir ordu kurarak Kasım Bey Canpolat’ı tasfiye etmek için Haleb üzerine” gönderdi.
Kasım, Mîr İzzeddin’in ordusu karşısında yenilgi alarak taraftarlarıyla birlikte Sayioun(Sahyun-Şerefxan) dağına sığınıyor.. Memluk Sultanı Gavri yeğinin önderdiğinde bir birliği Mîr İzzeddin’in yardımına gönderiyor.. İki taraf arasında bir çok çatışma yaşanıyor.. Kasım Canpolat’ın güçleri dağlık alanlara çekilerek “tipik bir gerilla savaşını” yürütüyor..
Kırsal kesime geçerek Mîr İzzeddin ve Memluk güçlerine karşı savaşan Kasım Canpolat „bir çok çatışmada başarılı“ çıktı(Şerefxan, age, sayfa 250)
İşin ilginç yanı tamda o sıralarda Osmanlılar devreye girmeye başlıyorlar..
OSMANLI DEVLETİ VE CANPOLATLAR
Kasım Canpolat ile Mîr İzzeddin ve Mısırlı Memluklar arasında çatışmaların sürdüğü tarihsel süreçte, „Osmanlı Sultanı Yavuz Sultan Selim Mısır, Şam ve Haleb fethine çıkmıştı“(Şerefxan, age, s, 250) Kasım Canpolat ve Çerkes Hayri Bey birlikte Sultanı karşılamaya gidiyorlar ve maiyetine giriyorlar. (Şerefxan) Fakat başka kaynaklar, „Yavuz Sultan Selim’in 5 Ocak 1516 yılında Kasım Canpolat ile birlikte İstanbul’dan ayrılarak„(Soberheim’den akt. Selim, age, s 36) Konya’da Sinan Paşa(gerçek ismi Vicomte Scipione Cigala) ile buluşup Anteb ve Kilis üzeri alana doğru yürüyorlar. Bu arada Kasım Canpolat „ Memlukların Haleb valisi Hayri Beyi ikna ederek efendisine ihanet etmesini sağladığını“ Selim Soberheim’den aktarıyor.
İki ordu Haleb’in kuzey yakasında Marc Dabik diye bilinen bir alanda karşı karşıya geliyor. Mısırlılar büyük bir yenilgi alıyor. Memluk Sultanı Gavri bu savaşta öldürülüyor..
Eğer biz, Soberheim’ın anlatımlarından hareket edersek, Canpolat’ın İstanbul’dan Sultan birlikte yola çıktığını veri olarak alırsak, bu ilişkinin „Çaldıran Savaşı” esnasında kurulduğunu bir ihtimal olarak düşünmek gerekir. „Çaldıran Savaşı” 1514 yılında yapılıyor, Mısır seferi ise 1516 yılında.. Bu ilişki İdrisi Bitlis’i üzeri de kurulmuş olabilir.. Fakat, Şerefxan’da böyle bir tespit yok..
Selim ise bu süreci değerlendirirken „ Osmanlı Sultanı 1.Selim Memlukların tehlikesini bertaraf etmek için Canpolat ile anlaştığı bu ittifakın Mısırların yenilgisine neden olduğunu“ yazıyor(Selim, age, sayfa 26) Osmanlı Ordusu 22 Eylül 1516 yılında Şamı, 22 Ocak 1517 Gaza Savaşıyla Filistini ve 27 Ocak 1517 yılında Kahireyi işgal ediyor.. Kasım Canpolat tüm bu savaşlarda Yavuz Sultan Selim ile birliktedir. Tüm bu savaşlar boyunca Kürdler Osmanlı ordusu saflarında ciddi bir rol oynuyorlar.
Osmanlı Orduları Şamı işgal ettikleri zaman “Lübnan Emirlerinden –Şuf Emiri- Fahredin de gelip Sultan’a bağlılığını” bildiriyor.(Selim, age sayfa 37)
Aslında bu esnada Kasım Canpolat ile Emir Fahreddin arasında ilk tanışma ve dostluk ilişkisi gelişiyor. Bilindiği gibi daha sonraki süreçte Canpolatlar Fahreddinlerin başında bulunduğu Lübnanlı Dürzilere sığınıyorlar. Ayrıca bu iki çevrenin dinsel ortaklıkları yanında “ırksal” birliktelikleri de vardı. Emir Fahreddin’de Kürd asılıydı.. Bunlara “Ma’an” yada “Mahani” denir. Sayın Siweriki Mahani ailesi için şöyle yazıyor: “Mahan, Eyubi Kurdi’nin oğlu Rabihi’nin oğludur. Ataları Fars ülkesinde yaşıyordu(bu konuda Cemil Rojbeyani’nin Fars Kürdleri adlı çalışmasına bakabilinir-Aso) Önceleri Cizire’ye daha sonra büyük dedeleri Mahan, Eyubi Kurdi’nin oğlu Rabihi’nin oğlu Lübnan’a sürgün edildi ve oraya yerleşti………… Tarihçi Muhamed Emin El Mahani(aynı aileden geliyor) ‘Fahreddin El Mahani’nin bazı torunları bize, bizim aslımız Kürd ve biz o ülkede yaşamışız’ diye yazıyor.(akt. Siweriki, Kovara Metin, sayfa 158)
Yanı sonuç olarak Eyyubi devletini yıkan Memluklara karşı Kürdlerin ve Eyyubileri destekleyen kesimlerin büyük bir kini ve tepkisi vardı.. Osmanlılar, Memluk’lara karşı savaşa girdiği andan itibaren bir dizi Kürd kesiminin desteğini aldılar..
Osmanlı Sultanı bu fetihlerinden sonra İstanbul’a geri döndüğü zaman Kasım Canpolatı ve oğlu Canpolat Canpolat’ı beraberinden götürüyor. O zaman Canpolat Canpolat, Şerefxan’a göre “18 yaşında”(age, sayfa 250), diğer kesimlerine göre “12 yaşında” idi.(Selim, age, s 39)
Daha sonra “Yavuz Sultan Selim Kasım Canpolat’ın bir bacısı ile evleniyor. Sultan’ın bu kadından olan bir oğlu Canpolat ailesinden bir bayan ile evleniyor.(F. Perrier, La Syrie sous le Gouverneman de Mehemet Ali sayfa 203-204)
Şerefxan Bedlisi, Êzidi Şeyh’i Mir İzzeddinin Haleb Valisi Karaca Paşa’nın hizmetine girdiğini ve bazı entrikacılar aracılığıyla adı geçen Paşa’yi etkilemeye muvaffak olduğunu yazıyor.. Karaca Paşa Sultan’a bir rapor yazıyor ve şöyle diyor: “ Kasım Bey’in Haleb’e dönmesine göz yumulduğu taktirde burada şiddetli bir karışıklık ve taşkın bir kargaşalık çıkacaktır.(Şerefxan, age, sayfa, 250)
Şerefxan Sultan’ın “jurnallara kulak verdiğini, Kasım Beyi öldürdüğünü ve oğlunu hazine hesabına yetiştirilen çocuklara katılması için saraya alındığını” yazıyor.( age, s 250)
Selim ise “Kasım Bey’in Erzurum’da öldürüldüğünü ve mezarının hâlâ orada bulunduğunu” yazarak bu durumu doğruluyor.(age, s 39)
Kasım Canpolat’ın öldürülmesinden sonra Sultan “ O taraftaki Kürdlerin beyliğini Şeyh İzzeddine veriyor”(Şerefxan, age , sayfa 251)
Selim’de bu yaşanan gelişmeyi doğruluyor ve Sultan’ın Kasım Canpolat’ın yerine “Kilis ve çevresindeki Kürdlerin lideri olan Şeyh İzzeddin’i atadığını ve Canpolat Canpolat’ı da Saraya kapatığını” yazıyor.(age, sayfa 39)
Fakat Îzzeddin El Yezidi olarak bilinen Mîr İzzeddin kısa bir süre sonra yaşama veda ediyor. Mîr İzzeddin’in “çocukları olmadığından ve yakın çevresinde bu işi yürütecek birileri çıkmadığından, Sultan Şeyh İzzeddin’in Antakya taraflarından bulunan özel mülklerinin Sultanlık emlakına katılmasını ve Kürdlerin Hükümetinin de Hasankeyf hükümdarları soyundan gelen Melik Muhammed’e verilmesini uygun buluyor”(Şerefxan, age, s 251)
Selim ise o tarihsel süreci irdelerken “İzzeddin El Yezidi’nin ölümünden sonra Sultan Antakya’nın Kürd asılı valisi Melik Alim’i onun yerine atadı” diye yazıyor.(Selim, age, s 39)(1)
Canpolat Canpolat Osmanlı Sarayında sivil, askeri ve dinsel eğitimini tamamladıktan sonra Sarayın “Protokol Bakanlığına” getiriliyor..(Selim, age, s 39)
Daha sonraki süreçte, Canpolat Canpolat Osmanlı Ordularının tüm fetih seferlerine katıldı. Bu seferlerden bazıları “Belgrad, Rodos ve Buğdan(Bağdat) a yönelik yapılan seferlerdi.
Bu arada Canpolat Canpolat’ın tüm savaşlar boyunca gösterdiği başarılardan dolayı onunla Kanuni Sultan Suleyman arasında yakın ilişkiler gelişiyor.
Canpolat Canpolat, Kanuni’den Yavuz Sultan Selim döneminden el konulan babasının mülklerini kendisine geri verilmesi talep ediyor. Şerefxan ne var ki diyor: “ O şeytanlık yerde Canpolat Bey’in oraya dönmesi halinde çıkabilecek kargaşalıktan kaçınarak, kendisine Haleb’e bağlı bir başka sancağı uygun gördü” diyor.
İşin enteresan yanı Şerefxan sözkonusu bölgeye “Şeytanlık Yer” diye söz ediyor.. Şerefname’nin tercumesini yapan sayın M.E Bozarslan haklı olarak Şeferxan’ın “ Yezidilerin şeytana karşı duydukları sempatiden ötürü böyle yazmıştır” diye dipnot düşüyor. Aslında buda gösteriyorki Kilis, Anteb, Maraş ve Halebe kadar olan bölgede Êzidi Kürdler siyasal, askeri ve dinsel bazda tayin edici bir rol oynuyorlar.. Osmanlı Sultanları yada Memluklar onları hesaba katmadan bazı kararları alamıyorlar.. Şerefxan’ın “Şeytani Yer” tespiti yabana atılacak gibi değil…
(1)Aslında burada bir kaç sorun var. Birincisi; Şerefxan “Şeyh İzzeddin’in Antakya taraflarından bulunan özel mülklerinden” söz ediyor.. Selim ise “Antakya’nın Kürd asılı valisinden” söz ediyor. İkinci sorun ise Mîr İzzeddin’in yerine atanan Kürd şahsiyetinin ismi. Birincisi Melik Muhammed derken, ikincisi melik Alim diye kayda geçiriyor.
Aslında bu soruna en iyi cevap Şerefname’nin orjinal’ine bakmak gerek yada bu konuda yapılan çevirilerine.. Birde Selim’in yararlandığı bazı eski kaynaklara….Benim aktüel durumda buna imkanım yok.(aso)
Bu arada Karaca Paşa devreye girerek Kilis’in Canpolat’a verilmesine engel oluyor. Sultan kendisine bağlı böyle bir adamın şevkini kırmamak için “Kilis Eyaletindeki Kürd aşiretlerin Sultan’a bağlılık derecesini tespit etmek için”(Selim, age,s 40) Hüseyin Han Paşa(Hadım Hüseyin Paşa-Şerefxan)yi görevlendiriyor. Hüseyin Paşa hazırladığı raporda bölgede “Canpolat’ın çok meşhur olduğunu, bölge halkı onun prestijine çok inanıyorlar” diyor. Sultan’da seve seve Kilis Vilayetini Canpolat’a veriyor.(Selim, age, sayfa 40)
Şerefxan ise aynı olayı çok farklı bir dil ile izah etmeye çalışıyor. Şerefxan Hüseyin Paşa’nın hazırladığı raporda Padişah’a “Kürd hükümdarlığının Canpolat’a verilmesi gerektiğini, kötülüğe ve bozgunculuğa eğilimli olan bu Kürdleri Canpolad Bey’den başka kimsenin dizginlemeyeceği” (Şerefxan, age sayfa 253) yazdığını ifade ediyor.. Burada da görüldüğü gibi Şerefxan “kötülüğe ve bozgunculuğa eğilimli olan bu Kürdler” derken Êzidî Kürdleri kastediyor.
Şerefxan Canpolat hakkında bir dizi detaylara ilişkin bilgi vermesine rağmen bazı gelişmeleri ya bilinçli bir şekilde anlatmıyor yada bilgisi dahilinde değildi!!!
Canpolat Kilis Eyaletinin başına geçtikten sonra “1559-1560’a kadar kanla bastırdığı bir Kürd isyanı ile karşı karşıya kaldı. Sultan Canpolat’a teşekkür etmek için şahsen Haleb’e geliyor. Canpolat acele bir şekilde zaferin işareti olarak Padişah’ın geçeceği yolun üzerine kesilmiş 40 başı kazıklara dikmişti”(Selim, age, sayfa 40)
Selim’in anlatımlarına göre Sultan bu olaydan rahatsızlık!!!! duyuyor, Canpolat’ı cezalandırmak istiyor.. fakat, Rüstem Paşa’nın devreye girmesinden sonra, Padişah Canpolat’ı afediyor.
Canpolat, iktidara yeniden gelişini ve Sultan’ın kendisini afetmesinin karşılığında Bugünde hâlâ Kilis’de bulunan Camiyi ve Hammamı yaptırıyor.
İlginç olan yine Şerefxan’ın sözünü etmediği, Canpolat’ın belirleyici bir rol oynadığı ve Kürdlerle doğrudan ilişkisi olan başka olaylar var.
1567 yılında Şatül el Arab’ın Basra şehrinde yeni bir ayaklanma başladı. Kürd şefi Sadredin tüm bölgeyi harabeye çevirerek bağımsızlığını ilan etti..
İkinci Sultan Selim ayaklanmayı bastırma görevini Canpolat Canpolat’a veriyor. Canpolat ve İskender paşa Kürd ve Arap gönüllülerinden oluşan 6000 asker ve 2000 Yeni İçeri ile ayaklanmayı bastırabiliyorlar. Ayaklanmanın bastırılmasından sonra Canpolat İstanbul’da bir kahraman gibi giriş yapıyor..
Fakat, Şatül el Arab ve Basra bölgelerinden yenilgi alan “Kürd isyancıları Rewandiz kalesine çekiliyor ve tüm bölgeyi denetim altına alıyorlar”(Selim, age, sayfa 41)
Sultan’ın emri ile ayaklanmayi bastırmakla görevli Lale Mustafa Paşa Canpolat’ı şu cumlelerle yardıma çağırıyor:
“Kürdistan Emirinden başkası kalmadı
Bulad oğlu seni çok görmek isterim.
Şimdi senin zamanındır.
Şimdi cesaret, yiğitlik, kahramanlık zamanıdır.
Şimdi azamet günüdür.
Canbolat senin ruhun çeliktendir”(M.Tevfikoğlu’nun 1964 yılında Ulus Gazetesinin , 14524 sayında Canpolat üzerine yazdığı makaleden akt. Selim, age, sayfa 42)
Canpolat Canpolat, Lale Mustafa Paşa’nın imdadına yetişerek Kürdlerin Rewandiz isyanını kanlı bir şekilde bastırıyorlar. Rewandiz Kalesine Osmanlı bayrağını dikiyorlar. O dönemler Osmanlı Sultan’ı Bağdat’ta bulunuyor, Sultan Canpolat’ı Bağdat’ta bir kahraman gibi karşılıyor.. Osmanlı Sultan’ı ile Canpolat Canpolat birlikte Kilis’e gidiyorlar ve “Sultan kışı Canpolatların yanında geçiriyor”(Selim, age, sayfa 42)..
Fakat Şerefxan Sultan’ın “İran seferinin dönüşünde kışı Haleb’te geçirdiğini” yazıyor.(Şerefxan, age, sayfa 252)
Sonuşta bir çok tarihçinin hemfikir olduğu ortak görüş, Kilis ve Haleb mıntıkaları Canpolat Canpolat’ın denetimi altındaydı.
Şerefxan Sultan Haleb’te bulunduğu zaman bazı kimseler Sultan’ın kılıcını çalıyorlar.. Canpolat Canpolat’ın prestijinden rahatsız olan Sadrazam Rüstem Paşa Sultan’a giderek “Bu işi Canpolat’a bağlı Kürdlerden başka kimsenin yapmadığını, çünkü bu haddini aşmışlardan başka kimsenin bu büyük suçu işlemeye cesaret edemeyeceğini” bildirmiş.(Şerefxan, age,sayfa 253)
Sonuçta Canpolat kılıcı bulmak için Sultan’dan 5 gün gibi bir süre istiyor, 4 gün içinde kılıcı buluyor ve kelesini kurtarıyor…!!!!
Şerefxan’nın anlatımlarına göre Canpolat Canpolat 100 yaşına yaklaşan uzun ömrü boyunca 70 oğlunu gördü. Babalarının ölümünden sonra hâlâ yaşıyan 10 oğlunun isimleri şöyle: Habib, Ömer, Ahmed, Abdullah, Hüseyin, Cafer, Gazanfer, Zeynel, Haydar ve Hıdır Beyler…
Bazı kaynaklara göre Rüstem Paşa Canpolat’ın Vezir olmasını engellemiş ve Canpolat ömrünün sonuna kadar atalarının mülkiyetinin başında kalmıştır.
Şerefxan Bedlisi, Şerefname’de Canpolat’ın Kıbrıs seferine katıldığına dair hiç bir şeyden söz etmiyor. Şerefxan, 1543 yılında İran’ın Qum şehrinin yakınlarında dünyaya gelmiş. Ölüm tarihi ise bazılarına göre 1599, bazılarına göre ise 1603-1604 yıllarının cıvarındadır.
Şerefxan’ın Şerefname’yi bitirdiği tarih 1597 yılıdır.
“Kıbrıs Fethi” denilen olay ise 1571 tarihine denk düşmektedir.. Fakat, Şerefxan’ın yaşadığı bir dönemde yaşanan Kıbrıs Fethi hakkında bir şey söylemiyor. Canpolat Canpolat, Lala Mustafa Paşa, Piyala Paşa, Muheddin Paşa gibi Osmanlı Paşalarıyla birlikte Kıbrıs seferine çıkıyor. Osmanlı Ordusu Limasol, Tuzla, Girne ve Lefkoşi’yi işgal ettiği zaman Canpolat Canpolat yapılan tüm savaşlarda başarılı bir tablo çiziyor. Osmanlı Ordusunun en son işgaletmeye çalıştığı Famagusta’dır..(Türkler Mağusa diye adlandırıyorlar)
Osmanlı Ordusu uzun süre uğraşarak Famagusta kalesini almaya çalışıyor.. Bir çok askeri komutanı bu çatışmalar esnasında yaşamını yitiriyor.
Venedikliler, var olan kalenin kapılarının üst kısmına “giyotini gibi keskin bir çark” yerleştirmişler. Canpolat kale kapısını açıp içeri girerken aniden çark harekete geçiyor ve Canpolat’ın başını uçuruyor. Anlatılan hikayeye göre : “Canpolat kelesini koltuğuna alıyor” ve çatışmayi sürdürüyor. Venedikliler bu tablo karşısında paniğe kapılıp kaçmaya çalışıyor ve büyük bir yenilgi alıyorlar.(Tevfikoğlu’nun Kıbrıs Fethi ve Canpolat Destanı, 1964’dan akt. Selim age, sayfa 44) Osmanlı Ordusu alanda büyük bir katiam yapıyor. Bazı kaynakla 50,000 ölü 180 bin esirden sözediyorlar.
Bugün hâlâ Famagusta’da “Janbulat Tomb and Museum- Famagusta” adı altında Canpolat’ın türbesininde bulunduğu bir müze var..
Şerefxan’ın verdiği bilgilere Canpolat arkasından „ 70’den fazla çocuk“ bıraktı. Canpolat’ın ölümünden sonra 7 oğlu bölge de ve Osmanlı devletinin nezdinde önemli roller oynadılar. Bunlar Cafer Bey, Habib Bey, Omer Bey, Abdullah Bey, Gazanfer Bey, Zeynel Bey, Haydar Bey Hıdır Bey ve Hüseyin Beylerdir..
CAFER BEY CANPOLAT
Canpolat Canpolat’ın ölümünden sonra oğlu Cafer Canpolat Kilis’te babasının yerine geçiyor ve 4 yıl boyunca bölgeyi yönetiyor.. Cafer Canpolat, Ferhad ve Mustafa Paşalarla beraber önemli bir rol Tebriz’in fethinde oynuyor. Cafer Canpolat’ın güçleri, Tebriz’de Pers ordusunun komutanlarından Ali Paşa ve Tokman paşasının kuşatmalarını kanlı çarpışmalar neticesinden yarabiliyor.(Hammer, Y. Histoire de l’Empir Ottoman, 3.cilt, sayfa 150-151) Bu kuşatma yaklaşık olarak 10 ay sürüyor, kırktan fazla çatışma oluyor. Sonuçta 10 bin Dürzi Kürdü Cafer Canpolat ve Ferhad Paşa’nın imdadına yetişerek onları kurtarıyor. Bu güçler Pers ordusunu darmadağan ediyorlar ve Tebriz üzerine denetimlerini kuruyorlar. Bir kaç ay sonra Tebriz’de büyük bir isyan baş gösteriyor. Cafer Canpolat “ çevre bölgelerdeki Kürdlerin yardımıyla isyanı bastırabiliyor”.(Selim, age, s. 47)
Cafer Canpolat ve Ferhad Paşa 1588 yılında Pers ordularıyla savaşarak Karabağ ve Gence bölgelerinide ele geçiriyorlar. Şah Abbas ile Osmanlı Sultanı arasında 21 Mart 1590 yılında yapılan bir antlaşma neticesinde , Tebriz, Karabağ, Gence, Şirwan, Kürdistan, Azerbeycan ve Loristan gibi bölgeler Osmanlılara bırakılıyor.
Cafer Canpolat Osmanlı Sultanı tarafından Tebriz’e vali olarak atanıyor. Tam o sıralarda Sultan ile Ferhad Paşa arasında yaşanan bazı sorunlardan dolayı Ferhad Paşa istifa ediyor ve yerine Mir Alim Yusuf getiriliyor..
Bu arada Yeniçeriler “maaşları düşürüldüğünden dolayı” !!!!! ayaklanarak Ferhad Paşa’yi öldürüyorlar. Silah arkadaşının ölümü üzerine Cafer Canpolat 35 Yeniçeri’yi idama gönderiyor. Bu olay karşısında Yeniçeriler isyan ediyor ve Cafer Canpolat’ın sarayını kuşatmaya alıyorlar. Bazı kaynaklara gore bu kuşatma da 10 ay sürüyor.. Daha sonra Canpolat’ın dindaşları olan Dürziler ve Kürdler onun yardımına gelerek kuşatmayı kırıyorlar.(Hammer, age, s. 48) Daha sonra Cafer Canpolat, Yeniçerilere yönelik bir davetiye veriyor ve bu esnada onlara karşı komplo kurarak 1800 cıvarında Yeniçeri’yi öldürtüyor..(Selim, age, s.48)
Daha sonra Osmanlı Sultanı Cafer Canpolat’ı Romanya ve Macaristan savaşlarına gönderiyor.. Cafer Canpolat birlikleri Erlau savaşında büyük bir kayip veriyor. Cafer Canpolat’ın komutasında bulunan birlikler 2000 cıvarında asker ve 43 top kayıp ediyor. Osmanlı Sultanı Cafer Canpolat’I görevden alıyor.. Böylelikle Canpolat siyasal ve askeri faaliyetlerden elini çekerek Macaristan’a yerleşiyor. (Hammer, age, 3.cilt, s. 294-295)
Daha sonra Cafer Canpolat, Karacadağ’da attan düşerek!!! Yaşama veda ediyor.*
Cafer Canpolat’ın ölümünden sonra kardeşi Habib Canpolat zorla babasından kalan bazı mal ve mülklere el koyuyor, babasının hapishanesinde yatan mahkumları serbest bırakarak kendisine askeri bir güç oluşturuyor. Habib Canpolat İstanbul’a Sultan’ın divanına giderek kardeşlerinden davacı oluyor.. Yine Şerefxan’ın anlatımlarına gore Canpolat Canpolat, büyük oğlu olanı Habib’i evlatlıktan atmış ve miras hakkından mahrum etmişti. Habib İstanbul’a giderken Sokulu Mehmed Paşa, Sultan’a “ Habib Bey’I babası sağlığında hükümdarlık görevinden ve miras hakkından mahrum bırakmıştır; istediklerinde hiç bir hakkı yoktur” diyor..(Şerefxan, age, s 255) Sultan Kilis Hükümdarlığını Hüseyin Canpolat’a, Selimiye sancağınıda Habib’e veriyor. İki kardeş arasındaki iktidar kavgası uzun yıllar devam ediyor.. İstanbul’daki Vezirlerin, büyük din adamlarının ve bölgedeki Osmanlı Paşalarının değişmelerine bağlı olarak Kilis Hükümdarlığı sürekli iki kardeş arasında el değiştiriyor. Habib Canpolat’ın ölümünden sonra tüm bölge Hüseyin Canpolat’a kalıyor.
Şerefxan bu iki kardeş arasındaki kavgayi şöyle toparlıyor:
“Halkın rahatı için dünyayı iki hisseye böldük,
Ben yeryüzünü aldım, o da yerin içini” diyerek noktalıyor.
HÜSEYİN CANPOLAT
Şerefxan’ın anlatımlarına gore Canpolat Canpolat ölmeden once iktidarını 5.oğlu olan Hüseyin Canpolat’a vermek istiyormuş.(Şerefxan, age, s 256) O, var olan oğullarının içinde Hüseyin’i daha çok tercih ediyormuş. Habib Canpolat’ın ölümünden sonra, Sultan Trablus Sancağını da Hüseyin Canpolat’a veriyor. Sultan, Hüseyin Canpolat’ına “Mirêmiran” ünvanını veriyor ve “Hüseyin Paşa” lakabıyla anılması konusunda Padişahlık emirnamesini çıkarıyor.(Şerefxan, age, s.257)
Hüseyin Canpolat uzun yıllar bölgedeki Kürdlerin Miri olarak çatışmalardan uzak bir şekilde bölgeyi idare etti..
Bu arada Şeyhülislam Hoca Sadeddin Efendi’ye bağlı(Selim yeğeni olduğunu söylüyor) Kamize adlı bir Arap ileri geleni Saraya topladığı aşar vergilerini İstanbul’a götürüyormuş.. Kamize ve beraberindeki karwan Canpolat’ın hakimeyetinde olan geniş alanda yolda saldırıya uğruyor. Saldırı esnasında korumalar dahil herkes öldürülüyor ve aşar vergilerinin gelirleri talan ediliyor. O sıralarda Hüseyin Canpolat’da İstanbul’dan Trablusşam’a hareket etmişti.. Canpolat’ın düşmanları onu Osmanlı Sultanı’na ihbar ediyor ve bu talan olayını ona mal ediyorlar. Osmanlı Sultanı emir ile Hüseyin Canpolat tutuklanıyor ve Haleb zindanı atılıyor.. Canpolat bir kaç yıl zindanda kaldıktan sonra serbest bırakılıyor.(1597) Şerefxan’ın Şerefname’nin yazımını bitirip ilk Farsça baskısını yaptığı 1597 yılında Hüseyin Canpolat’ın hiç resmi bir görevi yok.. Şerefxan, Hüseyin Canpolat geleceği için şöyle diyor: “ Fakat feleğin kendisine gülümsemesi ve şansın yeniden kendisine yar olması kuvvetle umulur. Çünkü kendisi aslında son derece ağır başlı, zeki, alicenap ve dahi bir gençtir”(Şerefxan, age, s. 258)
Aslında Şerefxan’ın Hüseyin Canpolat hakkında söylediği bu son sözler, aynı zamanda Canpolatlar hakkındaki söz sözleridir. Çünkü Şerefname’nin yazımı tamamlanmıştır..
Hüseyin Canpolat, Halep zindanından çıkarıldıktan sonra Osmanlı Sultanı tarafından “Halep Valiliğine” atanıyor.
Fakat sonuçta Hüseyin Canpolat’ın Osmanlı devleti ile ilişkileri büyük oranda bozulmuştur. Hüseyin Canpolat 1598 yılında Pers ülkesine karşı yapılan sefere katılmayi reddettiğinden dolayı Osmanlılar tarafından Van’da öldürülüyor.
Hüseyin Canpolat’ın ölüm haberi ailesine ulaştığı andan itibaren, yeğeni Ali Paşa Canpolat amcasının intikamını almak amacıyla Osmanlı devletine karşı büyük bir ayaklanmayi başlatıyor.
* Aslında “Karacatag”(Selim), “Karacatag”(Şerefxan) ve “Karacadağ” meselesinde bir sorun var. Selim bu “Karacatag”ın Macaristan’da olduğunu yazıyor ve bu savını Şerefxan’a dayandırıyor. Sayın Mehmed Emin Bozarslan’ın yaptığı Şerefname tercumesinde ise “Diyarbekir cıvarındaki Karacadağ’dan attan düşüp öldüğü” söyleniyor. Şerefname’nin aslını kontrol etmek gerekiyor, fakat şimdilik buna imkanım yok.
Canpolatlar Osmanlı Devletine karşı başkaldırıyor
Hüseyin Canpolat’ın Osmanlı devleti tarafından öldürülmesinden sonra, Ali Canpolat Osmanlılara karşı büyük bir direniş başlatarak bağımsızlığını ilan etti. Ali Canpolat’ın komutasındaki Êzidî, Dürzi ve müslüman Kurdler çok kısa bir zaman içinde Haleb, Kilis, Urfa, Adana, Şam ve Antakya gibi yerleşim birimlerindeki Osmanlı güçlerini darmadağan ettiler. Ali Canpolat önderliğindeki hareket sadece bölgede ve Osmanlı devletinin başkentinde etkisini göstermedi, aynı zamanda Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde de büyük yankılar yaptı..
Toskana Duk’u Ferdinand 25 Ocak 1607 tarihli mektubu ile Ali Canpolat’a desteğini bildiriyor:
Ferdinand şöyle yazıyor:
“Haleb Valisine
- Ocak 1607
Soylu Canpolat ailesinden gelen, Haleb, Şam, Tripoli ve tüm kutsal toprakların valisi soylu Ali Paşa hazretlerine,
Sizin Bab-i Ali zulmüne karşı soylu ve kararlı duruşunuz, size eşi görülmemiş bir ünvan ve tüm Hıristiyan dünyasında büyük bir kardeşlik duygusunu kazandırdı. Tüm Hıristiyan dünyası size içtenlikle şan ve zafer diliyor.
Her zaman hizmetinizdeyim.
Ferdinand..
Ali Canpolat sadece Toskana Duk’unden değil aynı zamanda Papa 5.Paul’danda Şubat 1607 tarihinde bir alıyor.
Mektup uzun olduğundan dolayı tümden aktarmayacağım. Papa 5. Paul’da uzun mektubunda Canpolat’ın Osmanlı devletine karşı isyanına ve zaferlerine övgüler yağdırıyor ve desteğini sunuyor.(Selim, age, s. 52)
Ali Canpolat, o dönemler Lübnan’da etkili bir pozisyonda bulanan Fahreddin( yukarıda sözünü ettiğim Dürzi Kürdlerin lideri) ittifak kurarak Şam’I koruma ile görevli Yeniçerilerin komutanı Kürd Hamza’ya saldırıyorlar. Ali Canplat ve Fahreddin Şam’ı işgal ettikten sonra 3 günlüğüne yağmaya bırakıyorlar.
Bu yağma olayını yaşıyan Şamlı şairlerinden biri olan Mahfuz El Damaşki bir şiirinde şöyle diyor:
“Kuduz develer gibi ordu Şam’a girdi,
Onlar halkın nefret ettiği vahşi Kürdler ve
tüm öğütleri ayaklar altına alan Dürzilerdi.
Onlar Şam’ı yağma ve talan ettiler, halka kötülük ettiler.
Şam cumada ayında yağma edildi zalimlerin sefilliği yaydığı bu tarihi unutmayınız“ diye(serbest çeviri yaptım-Aso)
Aynı süreçte Ali Canpolat’ın yeğeni Derweş Habib Canpolat’da Tripoli’yi ele geçiriyor. Derwiş, Sifa ailesini alanda uzaklaştırıyor. Daha sonra Sifa ailesi Ali Canpolat ve Fahreddin ile bir antlaşmaya varıyorlar. Bu antlaşmanın bir gereği olarak Ali Paşa Canpolat, Sifalı Yusuf Paşa’nın kızıyla evleniyor ve kız kardeşinide Yusuf Paşa’nın oğluna veriyor.
Ali Paşa Canpolat’ın Şam’ı ele geçirmesi Osmanlı devletine büyük bir darbeydi.
Toskana Duk’u bu arada Michelangelo Corai ve Hippolyti Lioncini adlı iki diplomatını Ali Paşa’ya gönderiyor.
Ayrıca Ali Canpolat ve Fahreddin İtalya’daki Medecis’lerle bir ticaret antlaşmasını imzalıyorlar. Bu antlaşmanın bazı gizli maddeleri Osmanlılara karşı askeri işbirliğini öngörüyordu.(Selimi, age, s. 53)
Ali Canpolat kendi adına para basıyor ve Cuma hutbesini kendi adına okutuyor.
Osmanlı devleti Kuyucu Murat Paşa önderliğinde bazı kaynaklara 300 bin, diğerlerine göre 400 bin kişilik orduyu Ali Canpolat’ın üzerine gönderiyor.
Ali Canpolat 80 bin Kürd’ün başında Osmanlı ordularıyla girdiği Oruçi savaşında yeniliyor. Bu arada Ali Canpolat’ın kalesini, yakınlarını ve hazinesini korumakla görevli olan Tolmax Osmanlılarla işbirliğine girerek Ali Canpolat’a ihanet ediyor. Kuyucu Murat Paşa Halebe girerek büyük bir katliam yapıyor. Ali Paşa’nın bir çok yakını öldürüyor ve Ali Paşa’nın annesini 30 piastres’e satıyor(Weieibi’den akt. Selim, age, s. 54)
Osmanlıların katliamından kurtulan Kürdlerin bir kesimi Lübnan’da hakimiyetini sürdüren Fahreddin’e sığınmaya başlıyorlar.
Ali Canpolat, amcası Haydar ve yeğenleri Mustafa ve Muhamed Anadolu’un dağlarına sığınıyorlar( Selim, age, s.54)
Belli bir dönem sonra Osmanlı Sultanı Ahmed Ali Canpolat’ı af ediyor. Sultan’ın sözüne inan Ali Canpolat teslim oluyor. Sultan, Ali Canpolat’ı Tamshwar Valisi olarak görevlendiriyor.. Daha sonra bu bölgede bir isyanın baş göstermesinden sonra Sultan verdiği sözleri unutarak 16 Mart 1630 Ali Canpolat’ı öldürtüyor.
Bu arada Canpolat’ı destekliyen Kürdler yoğun bir şekilde Lübnan yolunu tutmaya başladılar. Canpolatların Lübnan seferi de böyle başladı..
Devam edecek.