MARÊ MAM OMER VE SÖMÜRGECİLERLE İLİŞKİLERİMİZ!!!!!!!
Aso Zagrosi
Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı devleti kalmadı. İttihat ve Terakki artıkları olan Mustafa Kemal gibileri yargılamalardan kurtulmak için Kürdistan’a sığındılar. Kürdler Mustafa Paşa Yamulki’yi dinleyerek Yunanistan ile ittifak kurarak
bu katil sürülerinin varlığına son vereceklerine her türlü yardımı yaparak hem Serhat’ta ve hem de Antep ve Urfa’da büyük bedeller ödeyerek onları iktidara taşıdılar.
Sonuç Kürd soykırımı Koçgiri’den başlayan 1940’lara kadar trajedi üzerine trajedi yaşadık.. Süreç hala devam ediyor.
2003 yılında Irak devleti yıkıldı. Irak’ta tek örgütlü güç Kürdlerdi. Bağdat’taki yeşil bölgeyi ve yeniden oluşturmak istenen devlet kurumlarının güvenliğini Peşmergeler üstlendi.. Kürdler Paul Bremer’i de hayretler için de bırakacak bir şekilde Irak devletinde görevler almak için yarışa girdiler.. Sonuç, Irak devleti kısmen güçlenmeye başladığı zaman Kürdistan üzerine ordularını gönderdi.. Kerkük, Xaniqin ve Şengal’de yaşanan trajedileri biliyoruz. Süreç hala devam ediyor.
Doğu Kürdistan’da Şah rejimi yıkıldıktan sonra, o dönem Kürdistan’da etkili olan din adamlarından biri olan Ahmedi Müftizade Humeyni rejimini destekledi. Humeyni Şiiler içinde ünlü olduğu kadar Müftizade de Sünniler içinde tanınan bir şahsiyetti. İslami prensipler temelinde Kürd sorununu çözeceğine inanıyordu ve Humeyni ile yakın ilişki içindeydi. Humeyni rejimi Doğu Kürdistan’ı yakıp yıktıktan sonra İran rejimi Müftizade’yi yargılamadan ömür boyu zindana attı. Müftizade ölmeden kısa bir süre önce serbest bırakıldı.(Müftizade üzerine başka bir yazıda duracağım)Batı Kürdistan’da uluslararası güçlerin bölgesel çıkarları devre dışı kalırsa, sahip olunan “demokratik Suriye” perspektiflerinin de farklı bir sonuca varamayacağı açıktır.
Kürdler tarihlerinden ders almadıklarından, ulusal hafızakırımına uğradıklarından yapılan hataları binlerce defa tekrar ediyorlar.
Siyasi komedyalara dönüşen Kürdlerin bu durumunu, en iyisi yine Kürdler arasında çok meşhur olan “MARÊ MAM OMER” açıklıyor.
“MARÊ MAM OMER” hikayesini büyükler kadar çocuklarda severdi.
Yaşlılar kendi elleriyle kendi mezarlarını kazanlara bu hikayeyi anlatarak dolaylı olarak hak ettiklerini söylerlerdi.. Aynı şey siyasi sınıf içinde söylene bilinir..
Anlatımlara göre MAM OMER atına binmiş bir köyden başka bir köye gidiyor. Yolda bir ot yığınına ateş düştüğünü görür ve yaklaşıyor. Bu arada tam ateşin ortasına düşmüş ve çaresizlikte yol bulamayan bir yılan dikkatini çekiyor. MAM OMER ellindeki çubuğu uzatarak yılanı kurtarmaya çalışıyor. Yılan Mam Omer’in çubuğuna sarılarak yükseliyor ve bu arada Mam Omer’in boğazına sarılıyor.
Mam Omer yılana ben seni kurtardım bırak beni diyor. Fakat, yılan Mam Omer’in yakasını bırakmıyor ve sokmak istiyor.
Mam Omer, yılana gel seninle bir antlaşmaya varalım. Yoldan geçen birinin hakemliğine baş vuralım. Yılan da kabul ediyor.
Bu arada yolda bir öküz geçiyor. Mam Omer öküzü durduruyor ve hakem olmasını istiyor. Mam Omer başlarından geçen hikayeyi baştan sona kadar anlatıyor.
Öküz: “ Vursun!! Hak etmişsin niye kurtardın” diyor.
Mam Omer öküzün hakemliğini kabul etmiyor. Yılana başka birilerin hakemliğine baş vuralım diyor. Yılan da öneriyi kabul ediyor.
Bu arada yolda “Mam Rûvî” ile karşılaşıyorlar.
Tilki hakemliği kabul ediyor.
Mam Rûvî, Mam Omer’e sen sopanı uzak bir yere at. Yılan da sende uzaklaş!! İkisi de Mam Rûvî’nin dediklerini kabul ediyorlar ve söylediklerini yapıyorlar.
Bu arada Mam Rûvî, Mam Omer’e dönerek atalarım bana her zaman ısrarla bir şey öğrettiler: “DEST BİDE DAR, BİKUJE MAR”!!! Mam Omer, Mam Rûvî’nin söylediklerini
yapıyor.
Biz Kürdler ne zaman “MARÊ MAM OMER” den kurtulmak için “MAM RÛVΔnin dediklerini yerine getireceğiz?