SEVGİLİ NEWAL’IN ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN!!!!!!!!!!
SEVGİLİ NEWAL’IN ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN!!!!!!!!!!
Aso Zagrosi
Sevgili Newal’ın ölüm haberini duyduğumuz zaman hiç olmasa bir yolunu bulup cenaze töreninde hazır bulunmak istedik. Bundan dolayı bazı arkadaşlarla ilişkiye geçip nasıl gideceğimiz konusunda sohbet ettik ve çeşitli arayışlara girmeye başladık.
Bu arada zaman çok dardı. Avrupa Kupası maçlarından ve son saatlerde uçakta yer bulmak bir hayli zordu. Bir de bilet fiyatları tam ateş pahasınaydı. Brahim Ziravav riski göze aldı. Bizi tam zamanında cenaze törenine yetiştirdi. 9 saat gidiş 9 saat geliş ve tam 26 saat boyunca gözünü kırpmadan bizi götürüp getirdi. Ben bir gece Paris’te kalıp ertesi günü yolculuk yapma taraftarıydım. Fakat, Brahim’in ertesi günü çok acil bir randevusu vardı ve mutlaka dönmesi gerekiyordu. Yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen reflekslerinde fazla bir değişim olmadı.. Sadece bir kere bir viraja çok hızlı girdi, ama yine de kontrolü sağladı.
Paris’e, Newal’ın toprağa verileceği mezarlığa vardığımız zaman, Newal’ın tanıdıkları yavaş yavaş gelmeye gelmeğe başladılar. Çok kısa süre içinde mezarlığın kenarındaki bahçeye tanıdık yüzler dolmaya başladı. Tüm katılımcılar alana toplanmaya başladıkları zaman, gördüğüm tablo beni geçen yüzyılın seksenli yılların ortalarına götürdü.
Katılımcıların ezici çoğunluğunun ve belki de %90’nın yüzleri tanıdıktı. Benim Paris’i terk etmemin üzerine tam çeyrek yüzyıldan fazla zaman geçmesine rağmen kendimi yeniden hiç bir şey olmamış, hiç bir kopukluk olmamış gibi yeniden sıcak bir ortamda buldum. Cenaze törenin psikolojik ortamı, bizden biri olan Newal’ın zamansız ayrılışının neden olduğu kırgınlık, hüzün ve burukluk havasına rağmen, katılımcılarla hiç konuşmadan kalplerindeki sıcaklığı ve gözlerindeki dostça ışıltıları insan hissedebiliyordu.
Sanki zaman, seksenli yılların ortalarında durdurul/dondurulmuştu. O dönemler aktif olan insanların bir çoğu oradaydı. “Zamanın dondurulmasından” söz ederken kastım o zamanın cıvıl cıvıl gençlerin olduğu gibi kaldıkları değil. Keşke böyle bir imkan olsaydı. Bu arkadaşların ezici çoğunluğu zaman ile yarışlarından yarım asırlık ömrü çoktan gerilerden bırakmış durumdaydılar.
Nede olsa bir çoğu 12 askeri darbesinin Türk solu ve Kürd yurtseverlerine karşı yürüttüğü imha ve yok etme kampanyaları neticesinden Fransa’ya sığınarak Paris’e yerleşmişlerdi. 12 Eylül üzerine 36 yıl geçti. Darbe öncesi 15 yaşlarında olan 50 yılını geride bıraktılar.
Newal’ın cenaze töreninde bulunanların ezici çoğunluğu 12 Eylül darbesinden sonra darbecilere karşı politik aktiviteleri örgütleyen ve katılan arkadaşlardı. Cuntacıların katliam ve tutuklamalarına, cezaevlerindeki tutsaklara karşı yapılan baskılara sürekli yürüyüş, gösteri ve dayanışma açlık grevlerini örgütleyen ve doğrudan katılan arkadaşlardı.. Halepçe katliamını protesto, Dr. Qasimlo’nun öldürülmesi ve Paris’te toprağa verilmesi esnasında yapılan yürüyüşe yine bu çevreler katıldılar. Newal’ın cenaze töreninde hazır bulunan Türkiye Solu ve Kürdistan yurtsever çevrelerinden olan bu arkadaşlar, 80’li yılların ortalarında yüzlerce belki binlerce ortak eylem birlikte hazırlayıp pratiğe aktardılar. Biraz geriye dönüp baktığımız zaman aslında ortak eylemlikler konusunda fazla pürüz çıkmıyordu. Sürgünün ilk yıllarının eylem platformu biraz cezaevlerindeki idarelerin yaptırımlarına karşı gerçekleşen eylem platformlarına benziyordu. Mezarlığın bahçesinde toplanan bu arkadaşların ezici çoğunluğunun “Devrim Projeleri”, “Ülkeye Dönüş” ve büyük idealleri vardı.( hala da var olduğunu düşünüyorum) Bu idealleri için de kavga ediyorlardı. Paris’te kalmak geçici bir olay olarak düşünülüyordu.
Newal’ın istemi üzerine cenaze töreni için Cami ve Cem gibi dinsel ritüeller yoktu. O kendini arkadaş ve dostlarının hazır bulunacakları bir “Dostlar Senfonisine” bıraktı. 22 Haziran’a kadar Paris’te havalar kötü ve yağmurluydu.. Newal’ı toprağa vereceğimiz gün olan 22 Haziran günü çok güzel ve güneşli bir hava vardı. Newal’ın tabutunu Kürdistan Bayrağına sararak , gül ve çiçeklerle süsleyerek Mezarlığın bahçesinde yem yeşil bir alana bir ağacın altına bıraktılar. Bazı arkadaşlar ve Newal’ın kızı Kejê kısa konuşmalar yaptılar. Törende hazır bulunan sözünü ettiğim arkadaşlar sessiz bir şekilde Newal’ı yolcu ettiler.. Tüm kitle birlikte Newal’ı mezarlığa götürüp hepimizin gideceği toprağa verdik. Daha sonra bir derneğe gidilerek birlikte yemek yenildi ve başsağlığı dilendikten sonra herkes dağıldı.
Newal’ın cenaze töreni büyük bir arkadaş ve dost katılımıyla çok sade ve güzel geçti. Kanser ve sürgün o kadar iç içe geçmiş ki, genç yaşlarından kanserden ölen arkadaşlarımızın sayısına baktığımız zaman sanki “sürgün kanserleşiyor” imajı insanın beyninde şekilleniyor. Büyük Kürd şairi Fayiq Bêkes geçen yüzyılın başlarında Irak hükümeti tarafından Kürdistan görkemli dağlarından, Nuh’a mekan olan diyardan Basra çöllerine sürgün ettiği zaman Bêkes “Derdê Dûrî Derdê Kuştime” dîye bir şiir yazıyor.. Her halde o da bu gerçekliği ifade ediyordu.
Ev dunya xan e man e, Hinek çûne, hinek man e Ewen man e jî mêwan in..
Oxirbe Newalxan Oxirbe dayîka Cindo û Kejê
Oxirbe Xuşka min, oxirbe!!!!
Aso Zagrosî