GENERAL İHSAN NURİ PAŞA’NIN ANISINA!!
GENERAL İHSAN NURİ PAŞA’NIN ANISINA!!
Aso Zagrosi
25 Mart İhsan Nuri Paşa’nın 40. ölüm yıldönümüdür. İhsan Nuri Paşa’yı anmak amacıyla onun yaşamı ve mücadelesi hakkında kısa bazı bilgileri vermeye çalışacağım. Bu kısa makalede İhsan Nuri Paşa ve Xoybûn Partisi hakkında elime geçen bazı tarihsel bilgileri okuyucularla paylaşmak istiyorum.
Bugüne kadar Kuzey Kürdistan’da İhsan Nuri Paşa’yı tek başına konu olarak alan bir çalışma yok. Hep içinde ve ilişkide olduğu hareketler temelinde ele alındı.Rohat Alakom Xoybûn , Cemil Gündoğan Beytüşşebap Ayaklanması ve M.Kalman Ağrı Direnişleri adlı eserlerinde seçtikleri konular bağlamında İhsan Nuri Paşa hakkında bazı bilgileri Kürd kamuoyuna sunmuşlardır.. Bu çalışmalar yapıldığı dönemler itibarıyle Kürdistan özgürlük mücadelesinin karanlıkta kalan bazı sayfalarını aydınlatmak için çok önemli rol oynadılar. Bugün gelinen yerde o döneme dair yüzlerce yeni belge(Sovyetler Birliği, Fransa,Britanya, Almanya, İtalya, İran ve Türkiye arşivleri) ortaya çıktı. Bu yeni belgeler ışığında sözkonusu olan tarihsel dönem yeniden değerlendirilmelidir. Umut ederim ki bu arkadaşlar sözkonusu olan eserlerinin yeni baskılarında bu yeni verileri değerlendirirler. Yada başka tarihçiler bu yeni veriler ışığında daha kapsamlı bir çalışma içine girerler.
İhsan Nuri Paşa’nın özel yaşamına dair bazı makale ve araştırmalarda doğum yılı olarak 1893 veriliyor. Fakat İhsan Nuri Paşa “Ji serbihurî min“ adlı yazısında 1892 yılını doğum tarihi olarak veriyor.
İhsan Nuri şöyle yazıyor: “ Ben 1892 yılında Kuzey Kürdistan’ın Bitlis şehrinin Eli Quli sokağında ve Eli Quli evinde dünyaya geldim. İlk önce Gök Meydan camisinde okumaya başladım ve sonra Bitlis Askeri Ruştiyesine geçtim. 1907 yılında Erzincan Askeri Rüştiyesine devam ettim ve daha sonra 1909 yılında İstanbul Harp okuluna geçtim. 1910 yılının baharında Harp Okulunda mezun olan 339 öğrenci içinde başarı sırasına göre ben 27.sırayı tuturarak teğmen olarak mezun oldum.“(Rehim Aşnoyi Mahmudzade’nin General İhsan Nuri Paşa adlı eserinden akt. Heme Kerim Arif)
Bildiğimiz gibi İhsan Nuri Paşa Birinci Dünya Savaşı öncesi ve esnasında Osmanlı ordusunun saflarında bir çok cephede savaşa katıldı. Bunlardan Arnavutluk, Arabistan, Yemen ve daha sonraları Erzurum ve Çıldır gibi alanlarda savaşa katıldı ve bir çok defa yaralandı..(konumuzla ilişkili olmadığından dolayı bu boyutu bir kenara bırakıyorum)
İhsan Nuri Paşa’nın Birinci Dünya Savaşı öncesi Kürd yurtsever yapılanmalarıyla hangi ilişkiler içinde olduğunu bilemiyoruz. Ama, savaştan sonra Kürd hareketine önderlik eden siyasal kadronun ileri gelenlerinden bir çoğu İstanbul’da bulunuyordu. Mesela İhsan Nuri Paşa, Cibranlı Xalid Bey ile aynı dönemlerde İstanbul’da bulunuyor. Ayrıca ikiside Cibri aşiretine mensuplar.
Bizim bildiğimiz İhsan Nuri Paşa “Kürdistan Teali Cemiyeti“nin kuruluş faaliyetlerine katılyor ve önemli görevler alıyor.
Bizim bildiğimiz bir başka olay Miralay Cibranlı Xalid Bey Başkanlığında kurulan “Azadi Partisinin“ kuruluş kongresine katılmış ve İsmail Hakkı Şawes’in sözünü ettiği “40 Kürd kahramanından“ biridir.
İhsan Nuri Paşa Rusya Cephesinde bulunduğu sırada bölgede bulunan Kürd subayları ile geniş bir ilişki içindeydi. Azadi Partisinin kuruluşundan sonra Türk Ordusunun içinde illegal faaliyetler yürüten Kürd komutanlarının en önden gelenlerindendi.
Tarihe “Beytüşşebap Ayaklanması“ olarak geçen 1924 dirinişine Rasim, Tevfik, Xurşit ,Ali Rıza ve İsmail Hakkı Şaweslerle birlikte Türk Ordusundan firar ederek katılmaları bu örgütlenmenin açık ifadesidir. Belki de bu olay, çağdaş Kürdistan tarihinde Kürd subaylarının kendi ulusal davaları için saflarında bulundukları düşman ordusuna silah çektikleri bir ilkti.
Beytüşşebap ayaklanmasının yenilgisinden sonra Ali Rıza yakalanıyor. Bazı Subaylar Güney Kürdistan’a geçiyorlar. İhsan Nuri Suriye Kürt bölgesine ve oradan Güney Kürdistan’ın Şengar bölgesine geçiyor. Bu arada İnglizler İhsan Nuri Paşa ile ilişkiye geçiyorlar. İngilizlerin birlikte çalışma önerilerini reddederek İngilizlerin aracı olarak görevlendirdiği Qadırili Sıddık Paşa’ya şunları söyler: “ Ben Kürt halkının haklarının verilmesi için mücadele vermek istiyorum. Irak Ordusu’nda yer alarak İngilizlerin kucağına girmek için değil!“ (İhsan Nuri Paşa, Ağrı Dağı İsyanı, med yayınları, sayfa,9)
İhsan Nuri bu arada arkadaşları, Rasim Bey ve Tevfik Cemil’i de alarak İran’a doğru yola çıkar. Şeyh Said ayaklanması sırasında İran’dadır. İran’da tutuklanarak Zeycan’a gönderilir. Bir süre burada kaldıktan sonra, Xoy kentine gelir. 1925 Devrimi’ne katılmak için bazı girişimlerde bulunuyor, fakat başarılı olamıyor. 1925 Devriminin yenilgisi Kuzey Kürdleri için tam bir ulusal felaketi de beraberinden getirmiştir. Türk devleti Kürd ve Kürdistan adına ne varsa yok etmeye çalışıyor. Toplu kıyımlar, sürgünler at başı gidiyor. Devlet sadece Bitlis’te Cibranlı Xalid ve arkadaşlarını, Diyarbekir’de Şêx Said ve arkadaşlarının idamlarıya yetinmiyor. Türkler harekete bulaşan yada bulaşmayan ayrımını yapmaksızın Kürdistanı Kürdlerden arındırmak istiyor.Kemalistler Kürdistan demir ve ateşle yönetiyorlar. Bu jenosid esnasında bir çok Kürd ileri gelenleri(siyasal kadrolar, aşiret reisleri ve din adamları) Güney Batı Kürdistan’a akına ediyor. O zaman o bölge Fransızların denetimi altındaydı.
Ağrı mıntıkasında ise geçmişte devlet ile ilişki içinde olan ve hatta 1925 devrimi sırasında “tarafsız“ kalan kesimler dahi soykırımın hedefi haline gelmişlerdi. Türk devletinin katliam ve sürgün politikalarını boşa çıkarmak için Celali aşireti lideri Broyê Heskê Telo ve başka aşiret liderleri 1926’dan itibaren Türk devleti ile tüm köprüleri uçurarak dağa çıkıyorlar.. Sürgüne gönderilmek istenen veya sürgüne gönderilen bir çok Kürd çevresi kaçarak Ağrı’ya sığınıyorlar. Ağrı, 1926-27 ve hatta daha sonraları Türk cehneminden kaçan Kürdlerin “Nuh’un Gemisi“ olmuştu. Broyê Heskê Telo Ağrı doruklarında isyan ateşi yakmıştı.Kürd isyanı Kürdistan’ın en stratejik alanlarından birinde başlamıştı. Türk devleti eski hile ve enrikalarını devreye sokarak Kürd fedayilerini caydırmaya çalışıyordu. Türklerin ne şiddeti ve ne de tatlı sözleri artık dinlenmiyordu. Türklere yapılan bir dizi hizmetin karşılığı “Kürd jenosidi“ ve “Kürd sürgünü“ idi. Bu gerçeği en iyi bilenler Ağrı doruklarında isyan bayrağını kaldıranlardı.
Bu arada Güney Batı Kürdistan kaçan ve daha önce orada yaşıyan Kürd ileri gelenleri 5 Ekim 1927 tarihinde Beyrut’ta “Kürd Ulusal Kurultay‘ını topladılar. Bu Konferans’ta var olan bir çok Kürd siyasal grubu kendilerini lağvederek tek bir ulusal çatı altında toplanmaya karar verdiler. Bu Ulusal Kongre, aynı zamanda “Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“un ilk kongresi oldu.(daha sonra Xoybun üzerine uzun bir şekilde duracağım)
İşte bu kongre İhsan Nuri Paşa’yı onun ifadesi ile: “ Ağrı’da bu savaş sürerken uzak bir yerde de Kürd Ulusal Kongresi toplanmıştı. Bu Kongre Xoybûn ismiyle bir komite oluşturdu. Xoybûn Komitesi İhsan Nuri’yi(beni) olağanüstü askeri komiser seçerek, savaşın yönetini bana teslim etti“ (İhsan Nuri Paşa, age, sayfa 27)
İhsan Nuri Paşa 1927 yılında Xoybûn Partisinin kararı doğrultusunda Ağrı’da baş gösteren Kürdistan Ulusal Direnişinin başına geçer
İhsan Nuri Paşa gibi yetenekli ve yurtsever bir Kürd subayının hareketin başına geçmesi, Türk devletinin daha çok paniklemesine neden oluyor. Çünkü, İhsan Nuri’nin Ağrı bölgesine gelmesi ile birlikte onun kişiliğinde Xoybûn Partisi hareketin siyasi, askeri ve örgütsel önderliğini üstleniyor. İhsan Nuri’nin bölgeye gelmesi birlikte “Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“un bağımsız Kürdistan için hazırladığı strateji ve taktikler adım adım uygulamaya konuluyor.
Kürd hükümetinin ilan edilmesi, idari ve askeri görevlendirmeler, peşmerge savaşını yoğunlaştırılması, “Agirî Ulusal Marşının“ hazırlanması, “Agirî“ dergisinin yayın faaliyetine sokulması, Ağrı dağına Kürd ulusal bayrağının çekilmesi, Kürd Peşmerge ve subayları için rozetlerin hazırlanması, kurtarılmış bölgelerde telefon şebekelerinin tesis edilmesi, Ağrı’nın dışında diğer Kürdistan bölgelerinde gerila savaşının yaygınlaştırılması Kuzey Kürdistan ulusal mücadelesi tarihinde bir ilkleri oluşturuyordu.
Burada şunu vurgulamak lazım Cibranlı Xalid Beyin önderliğinde oluşan “Azadi“ Kuzey Kürdistan tarihinde ülke zemininde oluşan en ciddi örgütlenmeydi. Fakat, 1925 Devrimi başladığı zaman, hareketin beyni pozisyonunda bulunan Cibranlı Xalid dahil olmak üzere bir çok temel kadrosu fiziki olarak Türk devleti tarafından yok edilmişti.(İhsan Nuri ve arkadaşlarının 1924 yılındaki Hakkari’deki başarısız girişimlerini de eklemek lazım)
Şêx Said Önderliğinde gelişen 1925 Devrimi çok yaygın ve geniş bir bölgeye yayılmasına rağmen hem spontanitelik önemli bir rol oynamış ve hemde hareketin ömrü kısa olmuştur. Yukarı Ağrı Kürd Direnişi esnasında gerçekleştirilen adımların bir çoğu 1925’de yoktu.
Zaten Ağrı’nın 5 yıl boyunca Türk devletine karşı direnmesinin sırı burada yatmaktadır. Ağrı’da Kürdler çok küçük bir güçle ve yaygın gerila eylemlikleri ile Türk devletini büyük açmazlarla karşıya bırakıyorlar.
Türk devleti, Ağrı direnişini kırmak için tarih boyunca Kürdleri kandırmak için giriştikleri tüm planları hayata geçiriyor. Ağrı direnişine katılan önder konumdaki kadroların bir çoğu Türk devletinin Kürd düşmanı politikalarının ve oyunlarının bilincindedirler. Ayrıca İhsan Nuri Paşa gibi dirayetli bir komutanın ve Kürd ulusal bilinci ile donanımlı bir şahsiyetin hareketin başında olması bu planların boşa çıkarılmasında önemli bir rol oynamıştır.(Detaylar için İhsan Nuri Paşa’ın Ağrı İsyanı, M.Kalman’ın Ağrı Direnişlerine bakınız)
O döneme kadar Kürd kadrolarının Kürdistan Bağımsızlık ve Özgürlük mücadelesi için yürütükleri diplomatik ilişkilere bakıldığında Azadî Örgütünün Başkanı Cibranli Xalid Bey’in Sovyetlerle girdiği ilişkileri bir kenara bırakırsak(geniş bilgi için Aris Arda arkadaşın çevirisini yaptığı “Sovyet arşiv belgelerinde Kürd-Rus ilişkileri“ adlı çalışmayı Newroz.Com’un anasayfasında okuyabilirsiniz) Xoybûn Partisi Kürdistan diplomatik tarihinin doruklarında yer alıyor. Kürdistan diğer parçalarını ayrı tutarsak, bugün dahi Kuzey Kürdistan’daki Kürd yapılanmaları ulusal istemler bazında ve Xoybûn’un 5 yıl boyunca gösterdiği yaygın performans bazında onu gerisinden seyrediyorlar.
KÜRD ULUSAL LIGASI-XOYBÛN
Bilindiği gibi 1925 Kürdistan Devriminin yenilgisinin ardından Kemalistler Kürdleri tarih sahnesinden silmek için çok yönlü bir siyaset pratiğe aktarmaya çalıştılar.
Türklerin Kürdlere yönelik jenosid politikası tüm Kürdleri hedef haline getirmişti..
Bu arada Kuzey Kürdistan’ın bir çok ileri gelen şahsiyetleri o dönem Fransa’nın mandasında bulunan Suriye ve Lübnan’a geçmişlerdi. Ayrıca Kürdistan’ın Güney Batı parçası da Fransa’nın işgalı altındaydı. Birinci Dünya savaşının esnasında ve sonrasında da bazı Kürd aydınları o alana geçmişti.
O bölgeye bulunan Kürd ileri gelenleri ve aydınları Türk devletin
in Kürdlere karşı giriştiği soykırıma karşı sessiz kalamazlardı.
Herkes ailesel ve bireysel olarakta Türk devletinin vahşetinden çekmişti. Kuzey Kürdistan’ın bir ileri gelen ailelerinin üyeleri alanda bulunuyordu.
Türk devletine karşı bir ulusal hareket örgütlemek amacıyla var olan Kürd siyasal oluşumlarını ve ileri gelenlerini tek bir siyasal çatı altında toplamak için girişimler kısa bir süre içinde başladı.
5 Ekim 1927 yılında Lübnan’da “Kürd Ulusal Kurultayı“ toplandı. Bu toplantıya daha önce Kuzey Kürdistan faaliyet gösteren belli başlı yapılanmaların taraftarları kendi örgüt yapılarını tasfiye ederek “Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“un çatısı altında birleştiler.
Xoybûn ile ilgili çalışma yapan bir çok kişi kendilerini fesheden bu örgütlerin “Kürdistan Teali Cemiyeti“, “Kürd Millet Fırkası“, “Kürd İstiklal Komitesi“(Azadi) olduğunu söylüyorlar.
Xoybûn kuruluş kongresine katılan delegelerin veya daha sonra Xoybûn’a katılan şahsiyetlerin bu örgütlerden geldiği doğrudur. Ama bu örgütlerin varlığını 1927’ye kadar sürdürdüğü meselesi açık değildir. Çünkü, daha önce bazı örgütler “Azadi Partisine“ katılmışlardı.(bu konu araştırmaya değer)
O dönem alanda bulunan Kürd şahsiyetlerine bir gözatmak gerekirse sayın Dilawerê Zengî Xoybûn üzerine yazdığı bir makalede Xoybûn’un kurucuları olarak:
- Celadet Alî Bedirxan.
- Elî Riza kurê şêx Se’îdê Pîran.
- Dr.Şikriyê Mihemedê Segvan.
- Haco Axa.
- Bozanê Şahîn beg (serokê hoza berazan).
- Mistefayê Şahîn beg.
- Emînê Ehmed (Serokê hoza Rima).
- Memdûh Selîm.
- Bedredîn axayê Hebisbenê.
- Tewfîqê Cemîl.
- Fehmiyê Licî (nivîskarê Şêx Se’îd).
- Mele Ehmedê Şûzî.
- Feqe ’Evdilayê Cizîrî.
- Kamil efendî.
- Kerîm efendî.
Bunlardan Feqe Evdilayê Cizîrî û Mele Ehmedê Şûzî hariç diğerleri merkez üyeleriydi.
Xoybûn’u Güney Batı Kürdistan kuran ve yaygınlaştıranları da:
Bedirxan, K. Bedirxan, Xelîl beg Bedirxan, Sûreya Bedirxan, Şêx Ebdulrehmanê Garisî, Dr. Ehmed Nafis, Dr. Nûredîn Zaza, Haco Axa, Qedrî û Ekrem Cemîl paşa, Hemze begê Muksî, Dr. Nûrî Dêrsimî, Şewket Zulfî beg, Emîn Birûsk, Şêx Ebdilrehman û Mihemed Mihdî û Tahir birayên Şêx Se’îd, Ebdilrehmanê Eliyê Yûnis, Arif Ebas, Memdûh Selîm, Tewfîq Cemîl, Osman Sebrî, Cemîlê Seyda, Qedrî can, Reşîdê Kurd, Hesen Hişyar, Cegerxwîn, Ehmedê Namî, .. vs..“ diyor.
Daha sonra Batı Kürdistan’da hatırladığı kadarıyla başka isimleri de veriyor.
Aslında bu listelerde yer alması gereken bir çok Kürd şahsiyetleri var. Bunlardan Mili Aşiretinden İbrahim Paşa’nın oğullarından Sami Bey, Keddur bey; Şêx Muhammed Basrawi Güney Kürdlerinden İsmail Hakkı Bey ve Kuzey Kürdistan’dan sürgünden kaçıp gelen Kör Hüseyin Paşa, Hacı Musa Bey vs vs.. şaysiyetleri de saymak gerekir. Bir de İhsan Nurî Paşa gibi kongreye doğrudan katılmayan, fakat hareketin gidişatında esas rol oynayan şahsiyetler var.
Bugüne kadar Xoybûn “merkezi komitesi“ diyebileceğimiz yapılanmasıyla ilgili incelediğim belgeler büyük çelişkiler barındırıyor. Daha sonra yazılan anılardada nesnel olmayan yaklaşımlar var.(bu konuda alabildiğine belge var.. makalemin boyutlarını aştığından geçiyorum)
Ama bir gerçek var. O da o dönem var olan Kuzey Kürdistan ulusal birikimini teşkil eden siyasal kadroların önemli bir kesimi Xoybûn’un saflarında bir araya gelmiş bulunuyorlar.
Ama bugüne kadar Xoybûn ile ilgili Kuzey Kürdlerin ve bir çok yabancı kurdologların kaleme aldıkları kitap ve makalelerde Xoybûn’u Kuzey ve Güney Batı Kürdistanla sınırlamak istiyen yaklaşımları gördüm.
Belki bugüne kadar yeterince belge olmadığından dolayı böyle hatalı bir tespite gidildi.
Şimdi Xoybûn’un Güney Kürdistan’daki faaliyetlerine dair ortaya çıkan yeni belgelere bağlı olarak bu hatalı tutumu aşmak gerekiyor
Xoybûn Kürdistan’daki faaliyetlerine geçmeden önce bazı yanlış anlayışları yeni belgeler ışığında açığa çıkarmak gerekiyor.
Sayın Dilawerê Zengî’nin Xoybûn’un kurucuları olarak verdiği bir listeyi yukarıda aktarmıştım. Bu listede ismi bulunan 2 kişi hariç diğerlerinin hepsinin Merkez Komitesine seçildiğini yazıyor.
Bana bu söylem hiç mantıklı gelmiyor. Hiç bir kaynak verilmiyor.
Bu konuya dair araştırma yapan sayın M.Kalman ise “Hoybun’un başkanları Celadet ve kardeşi Kamuran Bedirxandı. Sekreteri ise Memduh Selimdi. Ayrıca Artin, Ali Hilmi, Radi Azmi, Mevlanazade Rifat, Tefik ve Haco gibi isimler bulunuyordu“ diye yazıyor.(M.Kalman, age, sayfa,34)
Görüldüğü gibi sayın Kalman’ın verdiği bilgiler çok dard ve verdiği isimler hakkında fazla bilgide yok. Xoybûn’un kongresine katılan kişiler ve merkez yapılanması arasında bir ayırımda yoktur. Kamuran ve Celadet Bedirxanların ikisini de “Xoybûn başkanları“ olarak göstermek doğru değildir. Çünkü, bugüne kadar ulaştığımız belgelerin esası Celadet Bedirxan’ın Xoybûn başkanı olduğu yönündedir. Her ne kadar bazı araştırmacılar ve yabancı gözlemciler ara sıra Celadet Bedirxan’ın büyük kardeşi Süreya Bedirxan’ı “birinci adam“ olarak gösteriyorlarsada, bir dizi belgede ve o dönemi yaşıyan insanlar Celadet’in başkan olduğunu söylüyorlar.
Sayın Wahe Tachjian Fransız belgelerinde aktardığına göre:
“29 Eylül ve 27 Ekim 1927 yılında Beyrut’un „Findiq El Arabi“ adlı otelde (kongenin bazı seanslarıda Behamdun ve Hammane adlı köylerde yapıldı)Kürdistan’ın bağımsızlığını hedefleyen ulusal Kürd Partisi Xoybûn’un kuruluş kongresi oldu.. Celadet Bedirxan, Mustafa ve Bozan Şahin, Haco Ağa, Emin Ağa, Memduh Selim Bey, Dr. Şükrü Sekman(Bağdat’ta kalıyordu), Harputlu Kerim Rustem, Suleymaniyeli Kemal Bey ve Fehmiyê Licî gibi önemli Kürd şahsiyetleri toplantıda hazır bulundular.. Xoybûn’un bu ilk kongresinde Mir Celadet Bedirxan, Memduh Selim, Mustafa Şahin, Haco Ağa ve Emin Ağa merkezi yönetime seçildiler.“( Wahe Tachjian, La France en Cilicie et en Haute- Mesopotamie, sayfa 365)
Taşnak Partisi ve Xoybûn arasında imzalanan antlaşmada çok enterasan bir başka nokta daha var.. Iki partinin ortak protokolunun B kısmının 2.maddesi „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum’u veren 89.maddesi geçersizdir“ diye yazıyor. Yine bu protokolun 13.maddesi „Kürd ve Ermeni konfederal devletinden „ söz ediyor..(age, 366- ayrıca bu antlaşmayi değerlendirmek gerekir)
Xoybûn’un merkez yapılanması ile ilgili bilgiyi 24 Kasım 1927 tarihinde Fransız yetkilerine veren Mustafa Şahindir.
Tam o tarihlerde 29 Ekim 1927 yılında Xoybûn ve Ermenilerin Taşnak Partisi arasında „askeri ve politik bir antlaşma“ imzalandı. Bu antlaşmayı Kürd tarafı olarak Şeyh Ali Riza, Dr. Şükrü Sekban, Mustafa Şahin Bey, Haco Ağa, Emin Ağa, Kerim Rustem Bey, Memduh Selim Bey, Celadet Bedirxan; Ermeni tarafı ise Dr. Vahan Papazyan imzaladı.( Wahe Tachjian, age, sayfa, 365; Prof.Dr. Kemal Mazhar Ahmed, Çend Laperek le Mêjûy Geli Kurd, sayfa 499-500)
Aslında Xoybûn’un Merkez Komitesine seçilenler Mustafa Şahin’in Fransızlara verdiği bilgideki 5 kişi ile Taşnaklarla Kürdler adına antlaşmayi imzalayan şahıslar arasındadırlar.
Zaten Şêx Aliriza, Mehmet Şükrü Sekman ve Kerim Rustem hariç diğer 5 kişiden Xoybûn’un Merkez Komitesi olarak sözediliyor.
Şêx Ali Rizayê Paloyî’nin Xoybûn’un kuruluş aşamasında önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.
Peresh, İhsan Nuri Paşa’nın “Ağrı İsyanı“ adlı eserini Fransızca’ya çeviren ve onun eserleri ile ilgili detay bilgilere sahip biri olarak Şêx Ali Riza ve İhsan Nuri Paşa arasındaki ilişkiler konusunda şöyle yazıyor: “ 1927 yılında yaz sonlarına doğru Piranlı Şêx Said’ın oğlu Şêx Ali Riza’nın taraftarlarından Şêx Hüseyin Suriye’den Pers ülkesine geçti. Onun görevi İhsan Nuri Paşa’yi Xoybûn’un oluşacağı Kürd milliyetçilerinin kongresine davet etmekti. Kürd subayları ihsan Nuri’yi Irak üzerinden geçirmek için görevlendirilmişlerdi. İhsan Nuri’nin toplantıya katılma imkanı olmadı. Fakat, bir mektupla Şêx Ali Riza’dan kendisini bu konferansta temsil etmesini istedi. Şêx Hüseyin Irak Kürdistanın yoluyla Suriye’ye geçti.“
diye yazıyor(General İhsan Nouri Pasha, La Revolte De Agridagh-Ararat- adlı esere Peresh’in yazdığı önsöz, sayfa 41)
Dr.Şükrü’de bilinen bir Kürd şahsiyetiydi. İstanbul’daki tüm Kürd örtütlenmelerinde önemli roller üstlendi, Xoybûn kurucularındandır. Bağdat’ta bakanlık yaptı. Daha sonra kendisini kemalistlere af ettirmek için Fransızca “La Question Kurde“ adlı rezil bir kitap yazdı.(Refik Hilmi ona cevaben bir bröşür kaleme aldı)
Kürd şahsiyeti olan Kerim Rustemi ve Kemal bey konusunda bir karşıklık var. Kemal Mazhar yukarı adı geçen eserinde “ Kerim Rustem’in Suleymaniyeli“ olduğunu yazıyor. Vahe Tachjian da “Kemal Beyin Suleymaniyeli“ olduğunu yazıyor. Güney Kürdlerinden İsmail Hakkı Şawes‘inde bu konferansa katıldığı biliniyor. Yukarıdaki kaynaklarda “Suleymaniyeli“ olarak geçen İsmail Hakkı Şawes olabilir.
Sonuç olarak “Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“ün Merkez Komitesi yeni belgeler gün ışığına çıkmadığı sürece yukarıda isimlerini andığım 5 yada 8 kişi arasında aramak lazım.
XOYBÛN’UN GÜNEY KÜRDİSTAN ÖRGÜTLENMESİ
Prof.Dr. Kemal Mazhar Ahmed, „Çend Laperek le Mêjûy Geli Kurd“ adlı eserinde İngiliz belgelerinde “Xoybûn“un Güney Kürdistan’daki faaliyetleri üzerine “ Xêr û Bêrî Raportnûsekî Kurd“ ana başlığı altında yayınladı.
Bu makalede de açık bir şekilde görülüyor ki, Xoybûn Güney Kürdistan’da ilegal bir örgütlenmeye gitmiş ve bir çok şehirde komiteler kurmuştur.
Aslında İngilizlerin bu raporlarının kaynağı Xoybûn ve daha “Komelay Zerdeşt“ adlı ilegal Kürd oluşumlarına katılan bir Kürd. İngilizlere ajanlık yapan bu Kürd’un sayesinde Güney Kürdistan’da faaliyet yürüten iki Kürd oluşumu hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Bundan dolayı Kemal Mazhar makalesine “ Xêr û Bêrî Raportnûsekî Kurd“ ismini vermiştir. Kemal Mazhar’ın verdiği İngiliz raporlarından biri Britanya Hava Bakanlığının arşivinde “1927-1929 yılları arasında ’Kürd Ulusal Hareketi“ adlı bölümde saklanmaktadır.
Suleymaniye’deki İngiliz İstihbarat subayı 27 Kasım 1928 tarihinde Britanya’nın Bağdat’ta bulunan Hava Kuvvetlerinin merkezine gönderiyor. Raporun üzerine de latin harfleriyle “Xoybûn Cemiyeti“ yazıyor.
İngiliz subayı şöyle yazıyor: “ Son dönemlerde örgütün bir üyesi aracılığı ile – ki benim adamımdır- örgüt hakkında fazla bilgi toplayamadım. Burada değildi. Kanuni işleri için Halebçe’ye gitmişti. Bir kaç gün önce çok acele bir şekilde kendisini Suleymaniye’ye çağırdım. Şimdi Piran’a gitmesi gerekiyor.(Şêx Mahmud’un yanına gidiyor. O dönem Şêx Mahmud sınırın karşı arafında Piran’a yerleşmişti-Kemal Mazhar) Bazı bilgilere ulaştım. Pîran’a gitmeden önce bana şimdiye kadar Xoybûn’a üye olanların tam listesini verdi. Ayrıca başka bölgelerde bildikleri isimleri verdi.“ (Kemal Mazhar, age, sayfa 290-291)
Xoybûn’un Suleymaniye’de 18 üyesi vardı. Raporu yazan Kürd kendi ismi hariç 17’sinin isimlerini yazıyor.
Listede isimleri bulunan Xoybûn üyeleri şöyle:
1)Mela Ahmed’in öğlu Mustafa Zeki Sahip Efendi, Xoybûn’un Suleymaniye komitesinin başkanı,
2) Şair Şêx Selam, Suleymaniye Komitesinin sekreteri,
3)Xani Şaliye, örgütün mali işlerine bakıyor
4)Osman Faik Efendi, tapuda memur,
5)Fuad Mesti(Irak ordusunda katip, Tofik Wehbi’nin kardeşi ve Nawşirvan’ın babası -Kemal Mazharın notu)
6)Kerim Said Bey, Zanist derneğinin başkanı, Kemal Zanist olarak biliniyor.
7)Said İbrahim, Şêx Mahmud’un kardeşi( babaları bir , annesi Soran Mirlerindendir)
8)Şêx Eziz Efendi, tapuda memur,
9)Wahid Efendi, oğretmen,
10) Haci Salih’in oğlu Ali Ağa, memur,
11) Azmi Bege Baban, şehrin ileri gelenlerinden,
12) Azmi Bege Baban’ın oğlu Şewket,
13)Celal Fetah Efendi, memur,
14)Aziz Ağanın oğlu Ahmed Efendi, memur,
15)Şêx Arif, vergi toplama memuru,
16)Kerim Rustem, Kerim Şalom olarak biliniyor. Osmanlı ordusunda subaydı. Mustafa Paşa Yamulki’nin 1926 yılında Bağdat’ta çıkardığı “Bangi Kurdistan“ın redaksiyonundaydı. Xoybûn’un kongresine katılmış ve Taşnak Partisi ile imzalanan antlaşmayi imzalayan Kürd şahsiyetlerinden biridir. Xoybûn’un merkez üyesi.(ben daha önceki makalemde onun İsmail Hakkı Şawes olabileceği ihtimalı üzerine durmuştum. Fakat , gelinen yerde onun o ihtimal ortadan kalkmıştır.)
17) Ali İrfan Efendi, yazar ve gazeteci(Suleymaniye’de çıkan Jiyan ve Jiyanawe gazeteleri-1926-1938)
İngiliz ajanı Kürdümüz sadece Xoybûn Partisinin Süleymaniye birimi hakkında bilgi vermiyor, Bağdat, Hewlêr, Rewandiz ve hatta Güney Batı Kürdistan’da bulunan Xoybûn kadroları hakkındada çok değerli bilgiler veriyor.
Biz yine sayın Kemal Mazhar’ın “ Xêr û Bêrî Raportnûsekî Kurd“ adlı makalesine dönelim.
Diğer Xoybûncular:
1) Memduh Selim Bey,
2) Mustafa Şahin Begê Berazi,
3) Celadet Bedirxan, şimdi İran’da bulunuyor(daha sonra Xoybûn diplomatîk faaliyetlerine değindiğim zaman Celadet’in niçin Tahran da bulunduğu meselesi üzerine duracağım -Aso)
4) Xelil Rahmi Bedirxan
5) Sureya Bedirxan, şu an Amerika’da bulunuyor( Onun Amerika gezisine de değineceğim-Aso)
6) Dr. Şükrü Muhamed, eskide Bağdat’taydı. Şimdi Suriye’de bulunuyor…
7) Mustafa Şewqi, Xoybûn’un Bağdat Komitesinin başkanı.. İyi bir aydın ve gazeteci, Mustafa Paşa Yamulki’nin 1926 yılında çıkardığı “Bangi Kürdistan’ın“ 3 sayısında önemli rol oynadı. Daha sonra Bağdat’ta tek başına “ Peyje“ dergisini çıkardı(K.M’nin notu)
8) Ali Awni, Kahire( amaç burada Muhamed Ali Awnidir. Mısır kral’ının diwanında tercümandı. Bir İngiliz belgesinde onun için Mısır Kraliyet ailesinden ve bilinçli bir aydın olduğunu yazıyor. Geçen yüzyılın 30’lu yıllarda Mehmed Emin Zeki’nin “Kürd ve Kürdistan Tarihini“ arapçaya çevirdi ve 1939 yılında Kahire’de bastı. Ayrıca yine Muhamed Ali Awni, Şerefxan Bitlisi’nin Şerefnamesini ilk önce farsça ve daha sonra arapça olarak Kahire’de basıma verdi-Kemal Mazhar’ın notu)
9) Mamend Remzi Efendi, okul oğretmeni
10) Abdulqaliq Efendi, Kerkük
11) Suleyman Bey, Rewandiz( Soran Mir’inin torunu)
12) Osman Bey, Rewandiz( Kemal Mazhar Osman Beyin o dönemler Rewandiz’da “Zari Kurmanci“ adlı dergiyi çıkaran Hüseyin Husni Mukriyani olabileceğini ve onun Xoybûn liderleri doğrudan ilişkiler içinde olduğunu yazıyor)
Ayrıca İngilizlere rapor veren Kürd Xoybûn üyelerinin görüşmelerde “Sinçuq distînin“ şifresini kullandıkları, Suleymaniye’deki Xoybûn biriminin kendilerini “şebeyi fedayi jimare yek“ ve Hewlêr birimi ise kendisini “Şubey Ewil“ olarak adlandırdıklarını yazıyor.
Daha sonra Güney Kürdistan’da bulunan Xoybûncular kendi aralarında “Asurilere ve hükümete karşı takınılması gereken tavır“ konusunda ayrışıyorlar.
Bir grup İsmail Hakkı Şawes önderliğinde “Komelay Zerdeşti“ yi kuruyor. Bu sefer İngilizlere çalışan “ajan Kürd“ “Komelay Zerdeşti“ adına çalışıyor. Bu arada “ajanımız“ “Komelay Zerdeşti“ adına kuryelik yapıyor. “Komelay Zerdeşti“ den Şêx Mahmud’a ve Mahmud Xani Kanisan’a mektuplar götürüyor. “Ajanımız“ götürdüğü mektupları ve verilen cevapların birer nushalarını İngilizlere ulaştırıyor. Ayrıca o, “Komelay Zerdeşti“ nin programı, tüzüğü ve yemini hakkında geniş bilgiler veriyor.(Belki bir gün “Komelay Zerdeşti“ hakkında bir şey yazarsam bu bölümüde aktarırım-aso)
Sonuç olarak bugüne kadar iddia edildiği gibi “Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“ Kuzey ve Batı Kürdistan ile sınırlı bir oluşum değildi. Kemal Mazhar’ın aktardığı bu belgelerde de anlaşılacağı gibi Güney Kürdistan’da kapsamlı bir çalışma içine girmişler.
Yine bu belgede Muhamed Ali Awni’nin ismi geçmesi kendi başına önemli bir olaydır. Kemal Mazhar yıllar önce kaleme aldığı “Mêjû“ adlı eserinde Muhamed Ali Awni’yi “ Kürd tarihçilerinin mechul askeri“ olarak adlandırıyordu. Muhamed Ali Awni’nin “Xoybûn“un üyesi olması bugüne kadar tam olarak anlaşılmayan “Xoybûn’un propaganda makinesini“ de anlaşılır kılıyor.(daha sonra bu hususa değineceğim)
“Kürd Ulusal Ligası-Xoybûn“ İngiliz ve Fransız sömürgecilerini karşısına almamak ve İran devletini yanına çekmek amacıyla programını esas olarak Kuzey Kürdistan’a göre şekillendirmişti.( Xoybûn’un programına bakınız)
Ama pratik olarak Xoybûn, dünyanın her tarafındaki Kürdleri Kürd ulusal davası için seferber etmek faaliyet yürütüyordu. Güney Kürdistan’daki Xoybûn’un ilegal örgütlenmesi bunun açık bir delilidir. Güney Batı Kürdistan’da Xoybûn oranın özgüllüğüne göre, Fransa’yi karşısına almamak ve hatta ondan yardım almak amacıyla Fransız mandasını savunmuş ve bu politikaya uygun olarak yapılan seçimlerde 3 üyesini parlementoya göndermişti.
Xoybûn stratejisini, politika, propaganda ve diplomasisini Kuzey Kürdistan’ı özgürleştirmek için Türk devletine karşı oluşturmuştu.
Xoybûn’un diplomatik ve basın ve propaganda faaliyetleri:
Xoybûn’un mücadele tarihine yakından bakıldığı zaman, o döneme kadar yapılanan Kürd siyasal oluşumları içinde Xoybûn doruk sayılır. Hatta Xoybûn’un “Ağrı Devrimi“(1927-1931) boyunca yürütüğü faaliyetlerin bir sentezi yapıldığı zaman 20.yüzyıl’ın son son dönemlerinde oluşan Kürd siyasi yapılanmaların çok ilerisindeydi. Söz konusu yapılanmalar propaganda, diplomasi, kadro birikimi ve “ulusal motifler“ konusunda Xoybûn’a göre zayıf kaldılar ve onu aşamadılar.
Cemil Gündoğan haklı olaarak “Kuzey Kürdistan’da siyasi savunma geleneği ve Kawa savunması“ adlı eserinde Xoybûn’un Kürd hareketine “yeni bir diskurs“ getirdiğini söylüyor.
Kuzey Kürdistan tarihinde ilk defa Kürdistan davası için yaşımını veren Kürd şahsiyetlerinden “ulusal kahramanlar“ yaratan ve “şehidlerin etrafında ulusal bilinç inşa etme“ olayi Xoybûn ile başlamıştır.
Kuzey Kürdlerin Garo Sasoni’den veya başka tarihçilerden okudukları Cibranlı Xalid’ten Şêx Said’e kadar 1925 devriminde şehid düşen Kürdlerin son sözlerinin kaynağı xoybûndur. Xoybûn’un 1928 yılında Kahire’de bastığı “ Les Massacres Kurdes en Turquie“ adlı ikinci kitapçık tümden bu konuyu işliyor.. Şimdiye kadar Xoybûn’un Fransızca, İngilizce, Arapça ve Farsça kaleme aldığı 6 tane kitap kitapçık elimize ulaşmış bulunuyor.
Xoybûn tüm bu kitap ve kitapçıklarla Türklerin anti Kürd propagandalarını boşa çıkarmak için Kürd tarihini, Türklerin Kürdistan’daki katliamlarını, Kürd milletinin istemlerini Kürdlerin direnişini, Kürd ulusal kahramanlarını geniş bir şekilde işliyor. Xoybûn Türk devletinin Kürdlere karşı giriştiği katliamlara, af girişimlerine ve diğer bazı manipülasyonlarına karşı farklı dillerde yüzlerce bildiri dağıtıyor. Xoybûn bu bildirilerinden birinde Kürdlere çağrı yaparak şöyle diyor:“ Değerli Vatandaş, sende Kürd milletinin değerli bir evladısın. Senin tarihe, ilerlemeye ve dine karşı sorumluluğun büyüktür. Kardeşler bu şartlarda silaha sarılmak gerekir. Biz böylece tüm dünyaya cesur atalarımızın kahraman çocukları olduğumuzu göstereceğiz, haysiyetimiz için öleceğiz ve öldüreceğiz.. ……………..“( Les Etudes Kurdes, sayfa 53)
Xoybûn sadece yazılı basını propaganda aracı olarak kullanmıyor, aynı zamanda geleneksel araçları kullanıyor. Xoybûn “ulusal dava“ için Kürd derwişlerini, din adamlarını ve dengbêjleride harekete geçiriyor.
Xoybûn Kürdistan tarihinde bir ilki gerçekleştirerek Said Axa Cizrewî adlı bir Kürd dengbêjîne şehidler üzerine iki disk doldurarak propaganda aracı olarak dağıtıyor(bu diskler Fransızlar tarafından elegeçiriliyor ve arşivlerinde bulunuyor)
Said Axa bir stranında şöyle diyor:
“Şêx halkı ve soyluları isyana davet etti.
Bizim Diyarbekir önlerinde Kürdistan’ın intikamını almamız lazım.
Savaş tüm dağlarımıza yayıldı, Şêx Abdulkadir öldü!!
Xalid Bey kahramanca mücadele ederek o da can verdi.
Şêx Said idam edildi, Kürdistan’ın ocağı yıkıldı………………….“ (Jordi Tejel, Les Etudes Kurdes, sayfa, 50)
Xoybûn diğer Kürd yapılanmalarından farklı olarak(Azadi’nin bu konuda yazılı olarak elimize geçen fazla bir şeyi yok ve zor şartlarda çalışıyordu), Osmanlı devletinin 1800’lerin ortalarında Kürd Mirliklerine karşı giriştiği savaş ve katliamları, Cumhuriyet Türkiyesinin Kürdler karşı giriştiği katliam ve sürgünleri birleştiriyor, “barbar Türklerin“ ve “mogol ırkının“ Kürdlere karşı savaşı olarak değerlendiriyor.
Xoybûn’un o dönem gerçekleştirdiği propaganda Türklerle tam bir kopuşu ifade ediyordu.. Kürdleri ulusal direnişe ve Türklerin son askeri çekilene kadar savaşı öngörüyordu.
Xoybûn 1928 yılında Kahire’de bastığı “ Les Massacres Kurdes en Turquie“ adlı ikinci kitapçıkta Kürdlere : “tekrar ediyoruz, mücadele uzun ve kanlı olacak, bu mücadele ancak son kurşun ve son Kürd ile son bulabilir“ diyebiliyordu.
Ayrıca Xoybûn’un o dönemler propaganda amaçlı filmler çektiğini biliyoruz. Süreya Bedirxan Amerika’ya gittiği zaman böyle bir filmi beraberinden götürdüğü bilinmektedir. (Jordi Tejel, Les Etudes Kurdes, sayfa,49)
Değerli Okuyucular!!
Bilindiği gibi İhsan Nuri Paşa 25 Mart 1976 yılında Tahran’da fiziki olarak aramızda ayrıldı. Ben 25 Mart’a kadar İhsan Nuri’nin anısına bir makale hazırlamak istemiştim. Fakat yaptığım araştırmalar ve elimdeki belgeleri bugüne kadar İhsan Nuri ve Xoybûn’a dair çıkarılan eserlerle kiyasladığım zaman söylenmesi gereken bir çok şeyin olduğunu ve yeni belgelerin olduğunu gördüm. Bundan dolayı “General İhsan Nuri Paşa’nın anısına“ yazdığım makalenin Xoybûn bölümünü sonraki sürece bırakarak, İhsan Nuri’nin 33. ölüm yıldönümü vesilesiyle ölümü ve sürgün yılları hakkında bir şeyler karalamaya çalışacağım..
Evet 25 Mart General İhsan Nuri Paşa 33. ölüm yıldönümüdür. 5 yıl boyunca Türk işgalci güçlerine karşı hiç bir taraftan askeri ve ekonomik yardım almaksızın ulusal tarihimizin “altın sayfalarından biri“ olan ve tarihe “Ağrı İsyanı“ olarak 1926-1930 devriminin askeri ve siyasi önderi, “Ulusal Kahraman“larımızdan(1962 Berlin’de toplanan KSEE’nin kararı) İhsan Nuri Paşa 46 yıllık sürgün yaşamından sonra halkına fiziki olarak veda etti.
İhsan Nuri Paşa’nın yaşamı hakkında 1930 yılına kadar şu veya bu oranda bilgi sahibiyiz. İhsan Nuri’nin kaleme aldığı “Bîranînên Min“ ve “Ağri İsyanı“ adlı eserleri o sürece ilişkin bir dizi bilgi vermekteler.
Ağrı Devrimin yenilgisinden sonra İhsan Nuri’nin yaşadığı 46 yıllık süreci bir çoğumuz için sır olarak kaldı. Kürd araştırmacılarında bu döneme ilişkin bir çabaları olmadı.
1926-30 devriminin yenilgisinden sonra İhsan Paşa, eşi Yaşar Hanım ve başka direnişçiler aileleriyle İran’a sığındıklarını biliyoruz.
General İhsan Nuri Paşa İran devletine sığındıktan sonra tutuklanıyor ve 9 ay hapishane de kalıyor.
Türk devleti İran’dan İhsan Nuri’yi geri iade etmesini istiyor. Zaten “Ağrı Direnişine“ yaptığı ihanetten dolayı İran’ın “kendi Kürdleri“ içinde de büyük hoşnutsuzluklar oluşmuştu.. Bundan dolayı İran devleti İhsan Nuri’ye “siyasi sığınma“ (General İhsan Nuri Paşa, La Revolte de Agridagh, sayfa 50 Pêreş’in Kitabı tanıtım yazısı)
Hapisten sonra İran Şah’ı İhsan Nuri Paşa’yi Kirman ve Sawe’ye sürgün ediyor. Kısacası birinci dünya savaşının ortalarına kadar İhsan Nuri Paşa, “sürgün içinde sürgün“ hayatı yaşıyor. Daha sonra İhsan Nuri Paşa’nın Tahran’a gelip yerleşmesine izin veriyorlar. 1945 ve 1946 yılları arasında Doğu Kürdlerin olan Dr. İsmail Ardelan haftalık “Koyistan“ adlı bir dergi çıkarıyor. Bizim bugün “Ağrı İsyanı“ dediğimiz “Waqahi Ararat“ bu haftalık dergide yazı dizisi olarak yayınlanıyor. Ama buyük oranda Ardelan ve İhsan Nuri tarafından otosansüre tabi tutuluyor.
Ben savaş süreci ve sonrasını irdelerken İhsan Nuri ile “Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti“(Mehabad) arasındakiler hakkında fazla bir şeye ulaşmadım. Bilindiği Mola Mustafa Barzani önderliğinde Kürd subayları da dahil olmak üzere bir çok yurtsever farklı kanallardan Mehabad’a ulaşır ve Cumhuriyetin kuruluşundan önemli rol oynuyorlar. Hatta “Xoybûn Partisi“ Suriye’den Cemilpaşazade’lerden birini temsicisi olarak oraya gönderiyor.
Neden ihsan Nuri Paşa Mehabad’a geçmiyor?
Bu konuda farklı söylemler var. İhsan Nuri Paşa ile bir çok Tahran’da birde 1962 yılında Berlin de görüşen İsmet Şerif Wanli bu meseleye dair İhsan Nuri Paşa’nın hem Mola Mustafa Barzani’ye(Eylül Devrimi-aso) ve hemde Qazi Muhamed’e “nasıl yararlı olabileceğini teklif ettiğini“ ve bunların “İhsan Nuri Paşa’nın istemlerini ignore ettiklerini“ yazıyor. (General İhsan Nuri Paşa, La Revolte de Agridagh, sayfa 26)
Hemekerim Arif “Tarixi Rişey Nijadi Kurd“un Soranca çevirisine yazdığı önsözde Dr. Haşim Şîrazî’nin “Xatirat Dr. Şîrazî“nin anılarına dayanarak şöyle diyor: “İhsan Nuri Paşa ile Qazi Muhamed Tahran’da görüştüler. İhsan Nuri Qazi Muhamed’e Kürdler bir bina inşa etme sürecindeler. Bina inşa edilmeden önce Kürdler binanın iç renginden dolayı birbirlerine girmemeliler“ didiğini yazıyor.
Sonuçta İhsan Nuri’nin Demokratik Kürdistan Cumhuriyetine katılmayışının nedenlerini incelerken bir dizi nedeni bulabiliriz.
1) Sovyetlerin Ağri Dirinişini arkadan hançerlemelerinden dolayı olabilir.
2) İsmet Şerif Wanli’nin yukarıda aktardığım “ yardım talebinin görmezlikten gelinmesi“ olabilir,
3) İngiliz ve İran yönetiminin baskıları neticesinde olabilir vs..
Sonuçta araştırmaya muhtaç bir konudur.
İhsan Nuri Paşa ve eşi Yaşar Hanım İran’a sığındıktan sonra, hapishane ve sürgünlerin dışında ekonomik olarak da çok kötü şartlarda yaşıyor. Onların tek serveti Yaşar Hanım’ın (asıl ismi Hatice Yaşardır) Türkiye’den beraberinden götürdüğü şahsi(evlilik) mücevherleridir. O dönemler İran devletinin onlara verdiği iltica parasıyla geçinme imkanı yoktu. İhsan Nuri ve Yaşar Hanım geçimlerini sağlamak var olan altın ve gümüşleri satıp bir yük kamyonu alıyorlar.. İhsan Nuri “Ararat Devrimi“ sırasında tanıdığı bir Ermeni dostunun vasıtasıyla bir Ermeni şoför buluyor.. Fakat kamyon bunlara gelir getireceğine zarar etmeye başlıyorlar. En sonunda kamyonu zararına satmak zorunda kalıyorlar.
Ekonomik durumun kötü oluşu aile içindede bazen tartışmalarada neden olabiliyordu.
Hemekerim Arif, İhsan Nuri Paşa’nın arkadaşı ve aynı zamanda onun üzerine “General İhsan Nuri Paşa“ adlı kitabı yazan Mamoste Rehim Şinoyî Mahmudzade’den bu tartışmalardan bir sahne aktarıyor: “ Çok iyi hatırlıyorum, 1956 yılının yaz aylarında İhsan Nuri Paşa çok dertli ve duygulu bir şekilde Kürdlerin içinde bulunduğu kötü durum üzerine konuşuyordu. Eşi bu arada devreye girerek ’İhsan ne zamana Kürdlerle uğraşacaksın? Niçin Kürdler bizim içinde bulunduğumuz durumu merak etmiyorlar? İran’da o kadar Kürd var, bir kaçı hariç kaç tanesi İhsan Nuri Paşa’nın kim olduğunu, nasıl yaşadığını biliyor? Eğer sen Türkiye’de kalsaydın, Kürd devrimi ile ilişkin olmasaydı, şimdi Türkiye’de yüksek bir rutbe sahibi olurdun ve yaşamında iyi olacaktı‘ diyor. İhsan Nuri, Yaşar Hanım’ın böyle konuşmasından tahatsız oluyor ve kendisine ’Yaşar ben iyi bir yaşam ve yüksek rutbe için mi Kürd Devrimi ile ilişkiye geçtim?
Hayir.
Ben o dönemler Devrim ile ilişkiye geçtiğimde zor günleri yaşıyacağımı, şehidler kervanına katılacağımı düşünerek girdim. Bundan da hiç bir zaman pişman değilim.“(age, sayfa 5)diyor.
Mamoste Rehim Şinoyî Mahmudzade’nin aktardıklarına göre 1958 yılında İran devleti İhsan Nuri Paşa’nın aylık maaşını 250 Tümen’den 1000 çıkarıyor. İhsan Nuri’nin yaşamının son dönemlerinde ise aylığı 4000 Tümene çıkmıştı. İhsan Nuri bu aniden yaşanan değişikliği Mamoste Rehim Şinoyî Mahmudzade’ye şöyle açıklıyor: “ İran hükümetin bu ilgisi ve yaşam koşullarımızın değişmesi Irak devrim(Abdulkerim Kasım-aso) ve Mola Mustafa Barzani’nin geri dönüşünden kaynaklanıyor. Kürd ulusal mücadelesinin yeniden başlaması bu duruma kaynaklık etti, başka bir şey değil“ diyor.(age, s,4)
İhsan Nuri İran’da kaldığı süre içinde bir defa da Avrupa’daki Kürd Öğrenciler Derneğinin(KSSE) Berlin’de yaptığı Kongreye katılma serüveni var. İsmet Şerif Wanlı ve o dönem dernek üyesi olan diğer Kürd öğrencileri, İhsan Nuri Paşa’yı kongrelerine davet ediyorlar. İran devleti “çeşitli koşullar altında“ bu yolculuğa izin veriyor. 1962 yılında İhsan Nuri Paşa 70 yaşındaydı. İhsan Nuri öğrencilerin bu kongresine katılarak “Kürdlerin geleceği olan bu öğrencilerin yurtsever girişimlerine manevi bir destek“ vermiş oluyordu. Kürd öğrencileri bu kongrelerinde İhsan Nuri Paşa’yi “Ulusal Kahraman“ ilan ediyorlar. Değerli Kürd yazarı ve politikacısı İsmet Şerif Wanli yukarıda sözünü ettiğim eserde İhsan Nuri Paşa’nın “az konuştuğunu“, “ melankolik“ olduğunu yazıyor(age,sayfa 25) Ona göre bu durum İhsan Nuri’nin İran’da yaşadığı koşullardan kaynaklanıyor. İhsan Nuri Paşa, onlara İran devletinin kendisine bu yurtdışına çıkma izni bir “dost“ refakatı şartı verdiğini, ona karşı dikkatli olmaları gerektiğini söylüyor. Söz konusu olan “dost“ “İran İstihbarat Teşkilatında“ çalışan subaylardandı. Kongre süresi olan iki gün boyunca yakınlardaki bir hotelde kalıyor. İhsan Nuri Paşa’nın pasaport ve diğer dokumanlarıda ondaydı.
İsmet Şerif Wanli ve diğer Kürd öğrencileri İhsan Nuri Paşa’ya ilticaya baş vurmasını öneriyorlar. İhsan Nuri Paşa yapılan öneriyi reddediyor. Tek gerekçesi ise Yaşar Hanım İran’dadır. Aslında İhsan Nuri Paşa yurtdışına çıkmak içi vurduğu zaman Yaşar Hanım ile birlikte gelmek istiyor. İran yetkilileri Yaşar Hanım’a izin vermiyorlar. Eski Osmanlı ve Fars oyunlarını devreye soktukları açık. Yani kısacası “Yaşar Hanım İran’da esir rehine“ olarak kalmıştı.
Kürd öğrencileri biraz daha fazla ısrar edince, bu sefer İhsan Nuri Paşa kendilerine bir şart ile kabul edebileceğini söylüyor. Şartı ise “Yaşar Hanımı yurtdışına çıkarın!“ idi.
Sonuçta İhsan Nuri İran’a geri dönüyor. İsmet Şerif Wanli Mola Mustafa Barzani’nin Yurtdışı Temsilcisi olduğundan dolayı defalarca İran üzerine Güney Kürdistan’a geçiyor. Bu arada 1964’te İhsan Nuri Paşa’yı onun söylemiyle “yaşlı kurdu“ evinde ziyaret ediyor. İhsan Nuri Paşa, İsmet Şerif Wanli’ya evin dinlenebileceği yönündeki kuşkusunu açıyor ve evde bulunan elyazılarının elegeçirilmesinden çekindiğini söylüyor. Evde sessiz konuşmaya çalışıyorlar.
İhsan Nuri Paşa bildiğimiz kadarıyla iki defa Molla Mustafa Barzani’yle görüşüyor. Birinci görüşme 1974 yılındadır.
Hemekerim Arif’ın Dr. Haşim Şîrazî’den aktardıklarına göre İhsan Nuri Mola Mustafa Barzani’ye: “ Umut ederim ki Şah Rıza’nın sözlerini ve söylediklerini ayaklar altına alarak Ararat’ta bizim başımıza getirdiklerini şimdiki İran’a sığınan Kürd hareketinin başına getirmezler. Çünkü biz Kürdler kendimizi İranlılarla aynı soydan sayardık. İranlıların bize ihanet edeceklerini düşünemiyorduk ve Şah Rıza bize ihanet etti.“ Diyor.
Ararat Devrimine ihanet edenler daha sonra 1975 yılında “Cezayir Antlaşmasıyla“ Eylül Devrimine de ihanet ettiler.
İkinci görüşme ise 1975 yenilgisinden sonra İran’da gerçekleşiyor. General Mustafa Barzani Tahran’a 45 km uzaklıkta Karaj’da bulunmaktadır. İhsan Nuri Paşa İran yetkililerinden izin alarak Barzani’yi görmeye gidiyor. Eyub Barzani’nin anlatımlarına göre bu görüşmede İhsan Nuri General Barzani’ye: “Gelecek Kürd kuşakları için anılarını yazmasını öneriyor. Fakat Molla Mustafa Barzani bu öneriyi reddediyor“.(La Revolte de Agridagh, sayfa 51)
Ben daha fazla bilgi almak için Eyub Barzani telefon görüşmesi yaptım. Bu görüşmelerden birinde Eyub bana “General Barzani’nin İhsan Nuri’ye yenilgiden başka ne yazayım“ dediğini söyledi.
Keşke General Barzani anılarını yazsaydı.. Barzan devrimini, Ağrı İsyanı , Mahabad günleri, Rusya sürgünü ve Eylül Devrimi….. Kürd tarihinin yarım asırdan fazla bir sürecini kapsıyordu. General Barzani Ağrı hariç tüm bu direnişlerin başındaydı.
İhsan Nuri Paşa 18 Mart 1976 tarihinde evinin yakınlarında bir motosikletin çarpması sonuçu yaralanıyor ve hastaneye kaldırıyor. Bir hafta sonra yaşama veda ediyor. İhsan Nuri’ye olayında motosikletçi yakalanıyor ve mahkemeye veriliyor. Yaşar Hanım bir avukat tutuyor. Belli bir dönem sonra avukat ona boşuna uğraşıyoruz “ Savak“ın bu işte parmağı vardır“ diyor.
Çünkü, İhsan Nuri hastanede olduğu zaman Yaşar Hanım kendisini ziyaret ediyor ve doktorlar “ tehlikeyi atlatı“ diyorlar.
Ondan sonra “ölümün kara haberi“geliyor. Tutuklanan motosikletci de serbest bırakılıyor..
İhsan Nuri İran’da sürgünde olduğu sırada hep kirada oturdu. Ölmeden önce vasiyatnamesinde “her şeyini Yaşar Hanım“a bırakıyor.
İhsan Nuri Paşa öldüğü zaman “kontosunda 1150 Riyal vardı“. O dönem bir Amerikan doları 70 Riyaldı. Bir kilo et ise 140 Riyal ediyordu.
İhsan Nuri Paşa’nın taziyesinin metnini büyük Kürd yazarı Mella Cemil Rojbeyani kaleme alıyor. Rojbeyani da daha sonra Baas rejimince şehit edildi.
Taziyede kullanılan teksti olduğu gibi çeviriyorum: İhsan Nurî Paşa li sala 1273-ê Hicrî şemsî ji dayîk bû. Li 28/12/1354 saet şeşî paşnîvro motorsiklê lêda û roja pençşemê 5/1/1335 saet şeşê beyanî li xestxana Sîna wefat kir û saet sêyê paşnîvro li Goristana Behîştî Zehra , kerta neh bi xak hate spartin“..
Yaşar Hanım ile İhsan Nuri Paşa’nın aşkı ve sevgileri kelimelerle ifade edilecek gibi değil. İkisi 9 aylık evliyken İhsan Nuri Paşa 1924 Beytüşşebab ayaklanmasına katılıyor. Ayaklanmanın yenilgisinden sonra İhsan Nuri Irak’a geçiyor ve oradan İran’a… Daha sonra 1927’de İhsan Nuri Ağrı Direnişinin başına geçiyor. 1929 yılında Türk hükümet ile Ağrı direnişçileri arasındaki görüşmeler neticesinden Türk hükümeti Yaşar Hanım’ın yurtdışına çıkışına izin veriyor. Yaşar Suriye’nin Halep şehrine gidiyor. Xoybûn örgütü Yaşar Hanım’ı Tahran üzerinden Ağrı dağına ulaştırıyor. Hareketin yenilgisinden sonra Yaşar Hanım eşi gibi ömür boyu bir sürgün hayatını tercih ediyor.
Yaşar Hanım’a ilişkin onların aile dostları tarafından anlatılan bir anekdot var.
“İhsan Nuri Paşa“ adlı kitabı yazan Rehim Şinoyî Mahmudzade sık sık onlara gidenden biridir. Mahmudzade kitabında Yaşar Hanım kendisine bir çok defa “Ağrı’da yaşadıkları zor günleri, açlığı, Türk uçaklarının sürekli bomba yağdırmalarını ve nasıl yaralıların yaralarını sardığını anlattığını“ geniş bir şekilde anlatıyor.
İşin enteresan tarafı Yaşar Hanım’ın anlatımlarına göre evliliklerinin üzerinden 8 (yanlışlıkla 9 ay yazmıştım)ay geçmeden İhsan ayaklanmaya katılıyor ve ilişkileri kopuyor. Daha sonra bilindiği gibi Yaşar Hanım Haleb ve Tahran üzeri Ağrı’ya geçiyor. Rehim Şinoyî Mahmudzade İhsan Nuri Paşa gözaltında olduğu dönem Yaşar Hanım onu zehirliyebilecekleri korkusuyla her gün evde hazırladığı yemekleri ona götüyor.
Savak’ın “Kürd İşlerinden“ sorumlusu olan İsa Pişmar daha sonra Amerika’da yazdığı anılarında İhsan Nuri Paşa motosiklet “kaza“sından sonra hastaneye kaldırıldığını ve Yaşar Hanım’ın “kaza olayını“ duyar duymaz hastaneye gittiğini yazıyor. Onun anlatımlarına göre hastane yetkilileri Yaşar Hanım’ın İhsan Nuri Paşa ile görüşmesini engellemişler. İsa Pişmar Yaşar Hanım’ın kendisini arayıp gelişmeleri anlatmasından sonra korumalarını araba ile hastaneye gönderdiğini ve koruma görevlileri doktorlardan izin alıp görüşmeyi sağlıyorlar.
Fakat Yaşar Hanım İhsan Nuri’yi görür görmez düşüp bayılıyor. Doktorlar hemen müdahale ediyorlar, ilaç veriyor ve ine vuruyorlar. Belli dönem sonra Yaşar Hanım kendisine geliyor ve ağlamaya başlıyor. Doktorl