„İran’da Yezîdî(Êzîdî ve Sünni ) Kürdlere Karşı Savaş ve Katliamlar”
„İran’da Yezîdî(Êzîdî ve Sünni ) Kürdlere Karşı Savaş ve Katliamlar”
Aso Zagrosi
Kürd ve Kürdistan tarihinin Kuzey Kürdleri tarafından en az bilenen yanlarından biri de İran’da peş peşe iktidara gelen güçlerin Kürdlere karşı tutumudur. Îdrîsî Bedlîsî, Çaldıran Savaşı ve Kürd Mirleri temelinde olumlu yada olumsuz biçimlerde Osmanlı-Kürd ilişkileri sürekli olarak gündeme geliyor ve tartışılıyor. Îdrîsî Bedlîsî’yi Çaldıran Savaşı ve Kürd Mirlerini anlamak ve sağlıklı bir şekilde değerlendirmek için İran’da iktidara gelen güçlerin Kürdlere karşı tutumunu bilince çıkarmak gerekiyor. Yoksa tek ayak üzerine hareket edildiği zaman, sakat bir sonuçtan başka bir şey ortaya çıkmaz. Kuzey Kürdistan’da Alevi ve Êzîdî Kürdlerin mazlumiyyeti ile Doğu Kürdistan’da Sünni ve Êzîdî Kürdlerin mazlumiyyeti o kadar birbirlerine benziyor ki, Osmanlı ile Safevi’yi, Sünni ile Alevi’yi yer değiştirdiği zaman aynı tablo ortaya çıkıyor ve biraz düşünüldüğünde orta da sadece kıyımlara uğrayan Kürdler kalıyor. Sömürgeci güçler dini yayılmalarının ideolojik bir aracı olarak kullandılar. Şafii Kürd olan Şah İsmail’in ataları ideolojik nedenlerden dolayı mezhep değiştirirken, Batı’ya yöneldikleri zaman Bektaşilikte yararlanan Osmanlılar, Doğu’ya yöneldikleri zaman aniden Sünni olmalarının nedeni güç/iktidar ve yayılma hırsıydı. Kürdler hafıza kırımına uğramamış olsaydı, kolektif sosyal, psikolojik, kültürel ve ulusal hafızaya sahip olsaydı, tarihlerinden ders alsaydılar bugün köle olarak, parçalanmış ve devletsiz bir halk olarak yaşamayacaklardı. Neyse konumuza geçelim.
Daha önce “Dimdim Kalesi” ve “Bîrkujî” gibi makale serileriyle Doğu Kürdistan’da yaşanan tarihsel olaylar üzerine durmuştum.
Kısa bir süre önce Dr. Ali Tatar Nêrweyî’nin “Kurd û Mejû” adlı eserini okuduğumda yazar İrani kaynaklara dayanarak daha başka tarihsel olaylara ışık tutuğunu fark ettim. Bu konuda sayın Nêrweyî’nin yazdıklarını okuyucularla paylaşmak istiyorum. Şimdi okuyucu makaleye ana başlık olarak koyduğum “İran’da Yezîdî(Êzîdî ve Sünni Kürdler) Kürdlere Karşı Savaş ve Katliamlar” a itiraz edebilir. Çünkü “Yezîdî” terimini hem “Êzîdî” ve hem de “Sûnnî” Kürdler için kullanmışım. Aslında bu tespiti ben değil, İran rejimleri Şah İsmail’den başlayarak Kürdlere karşı savaşta rakipleri olan Kürdleri Êzîdî olsun yada Sûnnî olsun hepsini Muaviye’nin oğlu Yezide bağlayarak “Yezidilere karşı savaş” olarak kitlelerine sunmuştur. Hatta bugün Kuzey Kürdistan’da dahi bu derin tarihsel çarpıtmanın izlerine rastlamak mümkündür. Dr. Ali Tatar Nêrweyî yazısına Êzîdî Kürdlerin bir Qewla Bedîla xedara ile başlıyor:
“Fermanek hebû wan li me rakir
Halê me xweş bû, wan qirapkir,
Wan zêr û malê me li xwe belavkir”
Dr. Ali Tatar Nêrweyî, Safevilerin yayılma alanlarından biri Êzîdî ve Sünni Kürdlerin yerleşik olduğu Azerbeycan olduğunu, Safeviler bu iki dinsel gruba karşı saldırılarında her ikisini de “Yezidi” diyerek ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Burada sözü edilen “Yezidi” Hz. Hüseyin’i Kerbela’da katleden Muaviye’nin oğlu Yezidtir.
Safeviler “Yezidi” kelimesi suçlular, katiller ve yok olması gereken çevreler için kullanıyordu. Onlar için Yezidi olmak’tan daha kötü bir şey yoktu. Safeviler “Yezidi” olarak gördükleri Êzîdî ve Sünni Kürdlere karşı savaşlarda öldürmeyi, talan etmeyi ve yakıp yıkmayi helal etmişlerdi. Osmanlılarda bir başka cephede aynı siyaseti uyguluyor ve Kürdlere büyük zararlar verdiler. Safeviler döneminde Kürdlerin başına her türlü felaket getirildi, topraklarını Türkleştirmek ve Şiileştirmek amacıyla. Êzîdî Kürdlerinden en açık ve bariz söz eden kitaplardan biri yazarı anonim olan “ Alemi Arayi Safewi” adlı eserdir. Bu kitap 1676 yılında yazılmıştır. Bu kitapta büyük oranda Şah İsmail’in yaşamı ve savaşları üzerine duruluyor. Yazarın kendisi de Safevi sofilerden biridir.(age, sayfa 20) Yazar kitabında sürekli olarak Kürdlere saldırıyor ve Safevi hükümetinin Kürdlere dair düşüncelerini seslendiriyor. Ondan önce de İskender Beg Monşi’de her ne kötü şey varsa Kürdlere mal ediyordu.(Dimdim Kalesi üzerine yazdığım yazı serisinde İskender Beg’den bir hayli yararlanmıştım. Kendisi Dimdim Kalesi direnişinin başlangıcından ve daha sonra Dimdim direnişçilerinin toplu katliamının tanığıydı. Merak eden arkadaşlar o konuda yazdığım yazı serisine bakabilirler. Aso) İskender Beg Mönşi “ Kürd Mirlerini en vahşi insan türü” olduğunu yazabiliyordu.(İskender Beg Mönşi, Tarikhi Alem Arayi Abbasi, Tehran, cilt 2, s. 1305) “ Alemi Arayi Safewi” adlı eserde Sarimxan adlı Çekari(Hakkari) Kürdistan Mir’inden söz ediliyor. Sarimxan kendi döneminde en dirayetli ve savaşçı bir Kürd Mir’iydi. “ Alemi Arayi Safewi” adlı eser ondan “Eski Zerdeşti Yezidi” diye söz ediyor. Sarimxan 40 bin savaşçısıyla ve Mustafa Mahmud Xanê Kurd yardımıyla Safevilerin başkentini ele geçirmeye çalışıyorlar. Sarimxan Xoy savaşında Safevilere büyük bir kayıp vererek 1500 kişiyi öldürüyor. Tebriz’in kuzeyinde bulunan Sufyan savaşında Sarimxan’ın güçleri Safevi ordusunun iki büyük komutanı olan Abdi Beg Şamlu ve Ali Muhurdar Takelu’yu öldürüyorlar. Sözünü ettiğim eserde Şah İsmail’in de doğrudan savaşa katılması ile birlikte Sarimxan’ın güçleri büyük bir yenilgi alıyor ve Sarimxan’da öldürülüyor.(Alemi Arayi Safewi, sayfa 103-106) (Aslında Sarimxan bu savaşta öldürülmüyor, sonradan vefat ediyor. Sarimxan’ın kendisi Mukri Mir’i Seyfeddin Mukri’nin oğludur. Kendisi Sünni Kürdlerdendir. Fakat, Safeviler onu eski zerdeşti ve Yezidi olarak lanse ediyorlar-Aso) Yine sözünü ettiğimiz “ Alemi Arayi Safewi” adlı eserde pek mantıka sığmayan bazı şeyler de anlatılıyor. Şah İsmail Bağdat seferine çıktığı zaman bir nehirden geçiyorlar. Bu esnada sadece bir kişi suda boğuluyor. Şah İsmail bir Sofi’nin suda boğulamayacağını söyleyerek hemen boğulan kişinin elbiselerini çıkarma emrini veriyor. Ölen kişinin üzerindeki elbiseler çıkarıldıktan sonra “Êzîdî Kürdü” olduğu anlaşılıyor.(age, sayfa 126) Safeviler döneminde Doğu Kürdistan’da(Batı İran’da) yoğun bir Êzîdî Kürd kitlesi vardı(Ahmed Tacbexşi, Tarixi Safewi, Şiraz, sayfa 62) Êzîdî Kürdlere karşı girişilen katliam ve sürgünlerden dolayı tek bir Êzîdî Kûrd alanda kalmıyor. Bu durum Safewiler döneminde yaşandı. Şah Nadır döneminde de aynı siyaset sürdürüldü. Nadir Şah iktidarı sırasında da Kürdler büyük saldırılara hedef oldular. Nadir Şah kendi döneminde büyük bir askeri komutan olarak tanınıyordu. Nadir Şah döneminde yapılan saldırılar esnasında yaş ile kuru ayrımı yapılmaksızın herkes ortadan kaldırılıyordu. Nadir Şah yaptığı savaşların büyük çoğunda başarılı çıkmıştı. Nadir Şah Hindistan başkenti Delhi’yi (1739)aldıktan sonra büyük bir askeri güce ve cephaneye sahip olmuştu ve hiç bir güç kendisine karşı koyamıyordu. Nadir Şah döneminde yaşanan olayları onun çağdaşı olan bir kaç kişi tarafından kaleme alınmıştır. Bunların içinde en iyi eser Muhamed Kazim Beg Mervi Veziri Merve tarafından kaleme alınan “Alem Arayi Nadiri” dir. Muhamed Kazim Beg, kitabında anlatığı olayların doğrudan tanığı konumunda olan bir kişidir.
Muhamed Kazim Beg tarafından yazılan “Alem Arayi Nadiri” adlı eserin yazımı 1753 yılında bitmiştir. Muhamed Kazim Beg de hemen kitabının girişinde “tüm Kürdleri Yezidi olarak” adlandırıyor. Yazar, Şah Sultan Hüseyin Safevi’ye karşı Silêman Baba önderliğinde gelişen devrimi “Yezidi Kürd Aşireti” olarak adlandırıyor. 1732 yılında Nadir Quli tarafından Musul’a yönelik saldırıda Kürdlere büyük bir zarar verildi. Surdaş mıntıkasında büyük savaşlar yapıldı Kerkük’ten Musul’a ve oradan Akre’ye kadar olan bölgede adaletsizce her şey yakılıp yıkıldı. Bu savaşlarda büyük sayida Êzîdî Kürdler de öldürüldü, mal, mülk ve çocukları talan olarak götürüldü. Ondan bir yıl sonra da Osmanlılar Êzîdî Kürdlere karşı kıyım yaptı ve talan yaptılar. İki yıl için de Êzîdî Kürdlere karşı iki devlet tarafından katliam yapıldı ve sahip oldukları her şey talan edildi. Kaldı ki, Êzîdî Kürdler Osmanlı devletinin vatandaşıydılar.!!!! Nadir Quli tarafından Êzîdî Kürdlere karşı ikinci saldırı Azerbeycan’da başladı. Nadir Quli’nin kardeşi İbrahim Xan Azerbeycan valisiydi. İbrahim Xan’ın esas görevi Êzîdî Kürdlere karşı savaşı başlatmaktı. İbrahim Xan 12.000 “Gazi” ile Merax ve Sulduz’daki Bilbas ve Êzîdî Kürdlere karşı saldırıya geçti. Bu savaşta 1500 aileyi esir aldı ve her şeylerini talan edip götürdü. Başka bir sefer de 1735 yılında Mahabad, Sulduz ve Merax bölgesinde Bilbas ve Êzîdî Kürd aşiretleri direnişe geçtiler. Nadir Quli, Muhamed Dost begi Qerxlu, Muhamed Qasimxan Afşar Urmiye ve Alineqixan Mukri’ye bağlı güçleri Kürdlerin ilerleyişini engellemek amacıyla bölgeye göndermişti.. Nadir Şah döneminde Êzîdî Kürdlere karşı 3. Saldırı 1742 yılında başladı. Nadir Şah karar verdi ki, Alineqixan Mukri onunla birlikte Êzîdî Kürdlere karşı savaşa katılsın. Êzîdî Kürdler Sulduz bölgesine saldırmışlardı. Bu saldırı da Nadir Şah’ın güçleri 10.000 Kürd ailesine karşı saldırıya geçtiler. Bu saldırıda Kürdlerin büyük bir kesimi öldürüldü, geriye kalan kesimler esir alındı. Nadir Şah’ın ordusu 20 gün Kürdistan’da kaldı ve Kürdlere karşı yapabilecekleri tüm kötülükleri yaptılar. Nadir Şah’ın 1742 yılında Musul’a yönelik saldırısı Êzîdî Kürdlere karşı 4.saldırısı(ferman)ydı. Nadir Şah Altinkopru’ye vardığı zaman kendisine verilen bilgilere göre bölgede Ehrimanperest aşiretler var, ne Allah ve ne de Peygamber tanırlar. Eğer Nadir Şah güçleri Musul’a doğru harekete geçerse ilk önce onların saldırılarına uğrarlar ve tek bir kişiye yol vermezler. Oyle anlaşılıyor ki, o dönemler Êzîdî Kürdler Kerkük cıvarında da yaşıyorlardı. Bu saldırı Nadir Şah’ın Êzîdî Kürdlere karşı en büyük saldırısıydı. Bir çok tarihçi bu saldırıdan söz ediyor. Nadir Şah kardeşi oğlu Ali Qulixan’ı büyük bir ordu ile bölge de bağımsız yaşıyan bu “din düşmanlarına” karşı savaşa gönderiyor. Nadir Şah Ali Qulixan’a “tek bir Êzîdî’yi sağ bırakmama” talimatını veriyor. Bölge deki Êzîdî Kürdler, hemen Êzîdî Kürd ileri gelenlerini Nadir Şah’ın yapacağı saldırıya ilişkin bilgilendiriyorlar.
Êzîdî Kürdler’den 10.000 cıvarında insan Nadir Şah’ın kendilerine karşı girişeceği saldırıya karşı hazırlıklarını yapıyorlar. Nadir Şah’ın ordusu 12.000 savaşçıdan oluşuyordu. Nadir Şah Êzîdî Kürdlerin askeri güçlerini gafil avlayarak “Şiblan Dağı’nın Deresine” saldırdı. Êzîdîlerin bir kısmı uykularında ve bir kısmı da işleriyle meşgul olduklarından dolayı, bazıları kaçtılar, bazıları savaşa giriştiler ve bazıları da düşmanın eline düştüler. Nadir Şah’ın ordusu Êzîdî Kürdlerden çok insanı bu savaşta öldürdü. Daha sona 3000 cıvarında Êzîdî Kürd savaşçısı Nadir Şah’ın ordusunu kuşattılar ve şavaşa girdiler. Êzîdî Kürdlerin şansızlığı Özbek Komutanı Ataxan 5000 savaşçıyla savaş meydanına ulaştı ve Êzîdî Kürdleri arkadan kuşatma altına aldı. Güç dengesizliğine rağmen iki taraf arasında kanlı bir savaş oldu ve Êzîdî Kürd savaşçıları ağır bir yenilgi aldılar. Ali Qulixan büyük bir Êzîdî Kürd’ü esir alarak Nadir Şah’a götürdü. Nadir Şah kendisine götürülen Kürd esirlerinin başlarını kesme emrini verdi ve hepsini öldürdüler. Özbek Komutanı Ataxan’da Êzîdî Kürdlerden esir aldığı büyük bir kitle ile Nadir Şah’a geldi. Nadir Şah “hepsini öldürme emrini verdi”.
Bölgedeki Nadir Şah yandaşları kendisine eğer şimdi Êzîdî Kürdlere karşı saldırıya geçilmese ve yerleşim birimleri talan edilmese sarp dağlara çekilecekler diyorlar. Nadir Şah hemen Ali Qulixan’a Êzîdîlere karşı saldırı ve onları tümden katliamdan geçirme talimatını veriyor. Ali Qulixan Êzîdîlere karşı saldırıya geçtiği zaman karşılarında liderleri İblis’in(Nadir Şah’ın yazarı bilinçli bir şekilde bu ismi seçmiş olmalı) önderliğinde 3000 Êzîdî Kürd savaşçısını savaşa hazır konumda buldu. Êzîdî Kürdler, Nadir Şah’ın ordusuna karşı gece saldırıya geçip yenmek istiyorlardı. Nadir Şah Êzîdî Kürdlerin bu planını göz önüne alarak tüm ordusunu tek bir alana topladı ve her tarafa nöbetçiler gönderdi. İkinci gün iki taraf arasında kanlı bir savaş başladı. Dışardan Êzîdî Kürdlere sürekli yardım geliyordu. Şah Nadir, eğer savaş böyle devam ederse ordusu yenilgiye uğrar düşüncesine kapılır. Nadir Şah koruma ordusuyla bir tepenin başında ordusunu savaşa teşvik ediyordu. Durumun ciddiyetini anlayan Şah Nadir koruma güçleriyle savaş alanına indi ve doğrudan savaşa katıldı. Nadir Şah’ın yanındaki güçlerle savaşa katılmasıyla birlikte güçler arasında sayısal olarak büyük bir dengesizlik oluştu ve Êzîdî Kürdler yenilgi aldılar. Sonuç olarak bu savaşta da Êzîdî Kürdlerden yoğun bir şekilde kadın, çocuk, mal ve mülkleri Nadir Şah’ın eline geçti. Kızılbaş ordusu 7000 süvariyle Êzîdî Kürdlerin yerleşim alanlarına karşı saldırıya geçtiler. Nadir Şah’ın ordusu vardığı zaman Êzîdî Kürdler dağlık kesimlere kaçmak için hazırlıklarını yapıyorlardı. Hazırlıksız yakalanan Êzîdî Kürdlerden 3000 aile çocuk ve kadınlarla esir alındı. Êzîdîlere ait mal, mülk ve servet her şey talan edildi. Nadir Şah ordusuna “dinsizlerin” kökünü kurutmak için talimat Verdi. Her tarafta Êzîdîlerin avına çıkıldı. Bu saldırıdan ve Kerkük Kalesinin alınmasından sonra bölgede Êzîdî Kürdlere ilişkin “temizleme” hareketi oldu, din değiştirenlerin yanında din değiştiremiyen “o bir dünyaya gönderildi”.
Şêxan bölgesi de katliamlara sahne oldu ve yakalanan Êzîdî Kürdlerin başları kesildi. Nadir Şah bu sefer kardeşi oğlu Ali Qulixan’ın komutasında bir orduyu Şengar üzerine gönderdi. Şengar Kürdleri, As ve Êzd adlı iki liderlerinin komutasında bir araya gelerek savaşa hazır pozisyona girdiler. As ve Êzd kadın ve çocukları dağlık alanlara göndererek 15 bin süvari ve piyade ile savunma pozisyonuna geçtiler. Kızılbaş orduları alana geldikleri zaman aldıkları bilgileri de değerlendirerek ordularının bir kesimini As ve Êzd üzerine, diğer kesimi kadın ve çocukların peşine gönderdiler. Nadir Şah’ın ordusu esirlerden de aldığı bilgileri değerlendirerek As ve Êzd önderliğindeki güçleri farklı kollardan kuşatılar. Êzîdî Kürdler bu savaştada yenilgi aldılar. Bir çokları öldürüldü. Bu savaşta önderlerinden biri olan Êzd esir düştü ve sonra öldürüldü. As ise çemberi yararak kurtulmayi başardı. Kadın ve çocukların peşine düşen Nadir Şah’ın güçleri onlara yetiştiler. Kadın ve çocuklarla giden Êzîdî savaşçıları savunmaya geçtiler, fakat sayısal güç dengesizliğinden dolayı yapacakları fazla bir şey yoktu. Bu esnada 10 bin ile 15 bin arasında Êzîdî aile esir alındı. Esirler “eski Kaleye” götürüldü.(Bu eski kale Şengar kalesi olabilir) Çemberi yarıp kaçan AS Şiblan yada Şiblaq dağında bulunan Mihaz’ın yanına gitti. Mihaz As ve 8000 savaşçıyla birlikte Şengar’a doğru hareket ettiler. Mihaz ve As Şengar’a doğru yolda oldukları zaman kendilerine kadın ve çocukların esir alındığını ve “Eski Kaleye” yerleştirildikleri haberi geliyor. Mihaz ve As’ın önderliğindeki güçler kaleyi kuşatıyorlar. Kalenin dışında yapılan savaşta Kızılbaşlar büyük kayıplar vererek kaleye çekiliyorlar. Kale dört bir yandan kuşatma altına alınıyor. Êzîdî Kürdler gecede kaleye karşı saldırılarını devam ediyorlar. Bazı kızıbaşlar kuşatmadan kurtulmak için harekete geçtiler, fakat başarılı olamadılar. O gece hınçlarını esirlerden aldılar ve bir hayli esir öldürdüler. Ertesi günü Êzîdîler dört koldan kaleye saldırdılar . Gün boyu savaş sürdü ve Nadir Şah’ın güçleri bir hayli kayıp verdi. Akşam saatlerinde Nadir Şah’ın güçlerinin saflarında zayıflıklar baş göstermişti ve . Êzîdîler kalenin iki tarafını ele geçirmişlerdi. Tam da o süreçte Nadir Şah’a bağlı güçler dışardan yardıma geldiler ve Kaleyi saran Kürdlere saldırdılar. Êzîdî Kürdler mecburiyet karşısında kuşatmayı kaldırdılar. “Alem Arayi Nadiri”n yazarı düşmanları olan As ve Mihaz’ın direniş ve yiğitliklerinden söz ediyor. Nadir Şah’a bağlı güçlerin sayısal çokluğu karşısında Êzîdî Kürdler yenilgi aldılar. Bir çokları öldürüldü, yaralandı ve esir alındı. Mihaz Şengar Dağına sığındı. As ise bir mağara sığınarak saklandı. Kızılbaş askerleri esirlerle birlikte Altunkopru’ye(Pirde) Nadir Şah’ın yanına gittiler.
As zamanında 3 bin Êzîdî aile ye sahipti. Zamanında kendisini Hatemi Tay’a değiştirmezdi. As kendisine bağlı ailelerin öldürülmesinden ve esir alınmasından sonra kendisini dağdan atıp intihar etmek istiyor. Fakat, akşam saatlerinde fikrini değiştiriyor ve kendi kendisine mademki onun için “ ölüm ile yaşam aynı şey ise niye Nadir Şah’ın yanına gitmiyor? Esirleri görmüyor? Eğer bırakırlarsa iyi ve eğer bırakmasalar başı dik ölür” diyor. As 40 kişiyi çevresine toplayarak Nadir Şah’ın Karargah’ına doğru yola çıkıyor. Nadir Şah’a As’ın gelmek için yola düştüğü haberi geldiği zaman hayretler içinde kalıyor. Çünkü Nadir Şah defalarca As Êzîdî’yi görmek için çaba içine girmişti. Her seferinde As görüşmüyor ve kendisini göstermiyordu. As daha önceleri de Hamadan ve Ardelan bölgelerini talan etmişti. Nadir Şah As gibi yiğit ve savaşçı bir adamı merak ediyor ve görmek istiyordu. As korkusuzca Nadir Şah’ın huzuruna getirildiği zaman Nadir Şah kendisini af ediyor ve geri de kalan esirleri de serbest bırakıyor. Nadir Şah As’ada Şengar yöneticiliğini veriyor. Nadir Şah’ın Êzîdî Kürdlere karşı giriştiği 4 saldırıdan Êzîdî Kürdler onbinlerde kayıp verdiler. Musul, Hewler ve Kerkük arasındaki bölgelerde Êzîdî Kürdü kalmadı. Şengar ve Şêxan”da binlerce Êzîdî öldürüldü. As’ın yiğitliği sayesinde geriye kalan esirler kurtuldu. Nadir Şah Musul’a karşı saldırıya geçmek istiyordu ve bundan dolayı Êzîdî Kürdlerle anlaşma yoluna gitti….(daha geniş bilgi için age, s. 81-90 bakınız)
Aso Zagrosi