Sovyetler Birliğinin Kürdlere Karşı Resmi Tavrına İlişkin Önemli Bir Belge
Sovyetler Birliğinin Kürdlere Karşı Resmi Tavrına İlişkin Önemli Bir Belge
Aso Zagrosi
2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında Doğu Kürdistan’da yaşanan olaylar ve Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti tecrübesini anlamak için Sovyetler Birliğinin o dönem Kürdlere ve özellikle Doğu Kürdlerine karşı yaklaşımın anlamak gerekiyor.
O dönem Sovyetler Birliğinin Dışişleri Bakanı olan Molotov’un gönderdiği bu talimatlar SSCB’nin Doğu Kürdistan politikası olarak devam etti. Sovyetler Birliği Tahran Büyükelçiliğinin danışmanı A. Yakubov 4 Mart 1945 tarihinde Sovyetler Birliğinin Urmiye Konsolosuna gönderdiği bir mektupta: “ Yoldaş Molotov’un Kürd meselesine ilişkin talimatını yerine getirin” diyor. Yani tüm süreç boyunca bu talimatlar Sovyetler Birliğinin resmi politikası oldu.
Sovyetler Birliğinin Kürdlere dair arşivlerini inceleyen değerli Kürd araştırmacısı rahmetli Dr. A. Hawrami bu talimatlara ilişkin yaptığı değerlendirmede mektubun “çok gizli” ve “kopyalanamaz” özelliğinden dolayı mektup imza karşılığında bölgedeki üst düzeydeki yöneticiler tarafından okunmuş ve okuduklarına dair imzalamışlar. Mektup Sovyetler Birliğinin bölgedeki askeri ve diplomatik kadroları tarafından okunmuştur. Bunlardan, Kızıl Ordunun İran Genel Komutanı, General Vasilosvsky, General Emir Aslanov, Sovyetler Birliği Tebriz, Urmiye, Maku, Kirmanşah ve Meşhed Konsolosları ve ayrıca Tahran, Tebriz ve Urmiye Konsolos sekreterleri tarafından okunmuş ve imzalanmıştır.
Molotov Dışişler Bakanı olarak Doğu Kürdistan’da bulunan Sovyetler Birliğinin askeri ve diplomatik kadrolarının Kürdlere ilişkin yürüttükleri politikaların yanlış olduğunu, Kürd meselesini kavramadıklarını ve politika değişikliğini istiyor.
Moskova’da oturan Sovyet Devletinin elit yapısını rahatsız eden ne?
Sovyetler Birliği’nin askeri ve diplomatik kadroları bölgeye gittikleri zaman Kürdler tarafından büyük bir sempati ile karşılanıyorlar. Kürdler kendilerine yiyecek veriyor, hayvan kesiyor, yol gösteriyor, bölgede faaliyet gösteren, İran, Türkiye ve Alman kadroları hakkında bilgi veriyor. Ayrıca Kürdler Kızıl Ordu için para topluyor ve bazı Kürdler Kızıl Ordu yetkililerine giderek saflarında savaşmak istediklerini bildiriyorlar.. Hatta bir Kürd köyü ismini değiştirerek “Stalinabad” ismini alıyor. Kürd toplumunun farklı kesimlerinden Sovyetler Birliğine karşı ciddi bir dayanışma ve sevgi gösterileri var.. Bölgedeki Sovyet askeri ve diplomatik kaynakları bu gördüklerini merkeze raporlar halinde gönderiyorlar.
Moskova, İran ve Kürdistan’da bulunan kadrolarının Kürdlere yakınlaşmasından rahatsız oluyor ve bölgede bulunan kadrolara “siz değil, biz Kürdleri daha iyi tanıyoruz” diyerek tutum alıyor.
Sayın Hawrami mektupta gündeme getirilen bölgede bulunan Sovyet askeri ve diplomatik kadrolarının İran ordusunun bölgeye gelmesini engelleme hususunda ise “bu engellemenin Kürdleri korumak için olmadığını” söylüyor. Bölgede huzur ve güvenlik var. İran ordusunun bölgeye gelmesi durumunda var olan güvenliğin ortadan kalkacağı Kürdlerle İran ordusu arasında çatışmaların çıkacağı gerekçesiyle istemiyorlar. Tüm o süreç boyunca Kürdistan’da ve diğer Kürd yerleşim alanlarında tek bir Sovyet askerinin burnu dahi kanamıyor. Fakat Moskova Kürdleri yeniden İran ordusunun denetimi altına vermek istiyor.
Zaten Kızıl Ordu bölgedeki Kürdleri kontrol altında tutabiliyordu. Bölgedeki Kızıl Ordu Komutanlığı Tahran Sovyet Büyükelçiliğine ve Sovyet Dışişleri Bakanlığına gönderdiği bir raporda “ Kürdler bir kaç defa Urmiye ve başka şehirleri almak istediler, ama izin vermediklerini” söylüyor.
Molotov mektubunda bir taraftan Kürdleri “talancı” ve “kışkırtıcı” olarak değerlendirirken diğer taraftan Kürdlerin “ otonom ve bağımsız Kürdistan” isteminde söz ediyor ve “Bağımsız Kürdistan’ı gericilikle” suçluyor.
Talancılar nasıl bağımsız Kürdistan gibi ulusal ve siyasal taleplere sahip olabilirler?
Molotov talimatında Kürdlerin “emperyalistler” le olan ilişkilerinden söz ediyor ve hatta hızını almayarak bazı Kürdlerin Nazilerle ilişkilerinden söz ediyor. Bu suçlamaları doğrulayacak tek bir belge yok. Doğu Kürdleri o dönem Sovyetler Birliği ile birlikte hareket etmek istiyorlar. Hatta bazı Kürd aşiretleri Sovyetlerin vatandaşlığına geçmek istiyorlar..
Sovyetler Birliği İran’dan petrol çıkarma imtiyazını almak istediği zaman doğan sorunların ardından Komelay Jîyanewey Kurd(JÊKAF)bir açıklama yayınlayarak İngiltere ve Amerika’ya değil, tüm dünya Kürdleri adına petrol imtiyazlarını Rusya’ya vermesini istiyordu.
Molotov Sovyetler Birliği adına açık bir şekilde Kürd düşmanlığı yapmakla kalmıyor, Kürdistan’ın bazı bölgelerini de “Azerilerin kadim yurdu” ve Azerileri “Kadim halk” ilan ediyor.. Bay Molotov ve efendisi Stalin’in unuttukları ikinci Dünya Savaşı sırasında kendilerine bağlı oluşturdukları Azerbaycan’a başkent ilan ettikleri Tebriz, Rewadi Kürd Devletinin başkentiydi… Türkler o zaman hala Orta Asya’dan gelmemişlerdi. Molotov daha da hızını almayarak “satılmış ve gerici Kürd liderlerine değil” Azerilerle ilişkileri derinleştirmek istiyor. Bu politikalarını İran’da kaldıkları tüm süreç boyunca pratiğe aktardılar.
Sovyetler Birliği İran’da Kürdleri doğrudan karşısına da almak istemiyordu.. Kürdleri karşılarına aldıkları zaman büyük zararlara uğrayacaklarını biliyorlardı. Bunun için Kürdlerle iyi geçinmek, oyalamak ve Kürdleri kendi çıkarları için kullanmak siyasetini tatbik ettiler.
Hatta Sovyetler Birliği Urmiye olayları sırasında kanlı Iran rejiminin askerlerine Kürdlere karşı kullanmak için silah ve cephane veriyor.. Olaylar büyümeye başlayınca kendi söylemleriyle 10 bin silahlı Kürd Urmiye şehrini almak için kuşatmaya başlayınca Kürd “dostu” Sovyetler Birliği Kürdlerin şehri almasını engellemek için aracı olmaya başlıyor ve de başarıyorlar. Sadece Urmiye değil, Sovyetler Xoy, Maku ve Salmas gibi Kürd şehirlerinin Kürdler tarafından özgürleştirilmesini de engellediler. Yıllar boyunca Kürdlerin Doğu Kürdistan şehirlerini özgürleştirmesine karşı çıkan Sovyetler Birliği, daha sonra bir dizi Kürdistan şehirlerini kendilerine bağlı Azeri Firqasının denetimine verdiler. Hatta kendi raporlarına göre tek bir Kürde dahi mahalli yönetimlerde yer verilmedi..
Sovyetler Birliği, İran ve Sovyetlere bağlı Azerbaycan yönetimi tüm imkanlarını kullanarak kendilerine rağmen ortaya çıkan Pêşewa Qazi Muhammed’in önderliğinde oluşan Demokratik Kürdistan Cumhuriyetini Mahabad ve çevresinde bulunan bir kaç şehirle sınırlamak ve süreç içinde Azerbaycan yönetimine bağlamaktı..
Sovyetler Birliği’nin anti Kürd politikası Mahabad’ta başlamadı… Daha önceleri Simko’ya karşı yaklaşımları, Cibranlı Xalid Bey’in önderliğindeki Azadi Partisini yıllar boyunca oyalamak şartıyla Kemalistleri güçlendirip Kürdlerin üzerine saldırmaları biliniyor. Sovyetler Birliği Kemalistlerle birlikte Şeyh Mahmud ile İngilizler arasındaki çelişkileri derinleştirdiler ve sonra Güney Kürdlerini İngiliz saldırılarına karşı yalnız bıraktılar. Ararat Cumhuriyeti sırasında Sovyetler Birliği Kemalistlerle omuz omuza Kürdlere karşıydı. Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti’nin yıkılışında Sovyetlerin rolü sadece İran ile petrol antlaşmasıyla sınırlandırmayacak kadar derindir. Cumhuriyetin yıkılışında Rusya’ya sığınan rahmetli Mela Mustafa Barzani ve arkadaşları tam esir muamelesi gördüler.
Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Molotov’un Mektubunu Sayın Dr. A. Hawrami Rus arşivinde bularak yayınladı ve bende Türkçe çevirisini yaparak okuyucuya sunuyorum….
Aso Zagrosi
Sovyetler Birliğinin Kürdlere Karşı Resmi Tavrına İlişkin Önemli Bir Belge
31 Ağustos 1942
Sayı 142- M
Gizli ve kopyalamak yasaktır
Sovyetler Birliği İran Büyükelçisi Yoldaş Simirnov’a,
Bu yılın 12 Mayısında Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı, Büyükelçiliğe gönderdiği telgrafta Konsolos ve Askeri yetkililerin İran Azerbaycan’ında yaptıkları yanlışlıklar dikkat çekmiş ve talimatlar göndermişti.
Kızıl Ordunun Rızaye’ye(Urmiye) gelmesini savunmak bu hataların birinin neticesinde meydana geldi.
Konsoloslarımızın bölgede asayiş ve güvenliği sağlamak için askeri güçlere ve İran’a özel şartlar ileri sürmemelerini 13 Mayıs tarihinde açık bir şekilde tespit etmiştik.
Bundan dolayı,
1. yapılanlar sorunlara ilişkin gönderdiğimiz resmi tavsiye ve talimatlara aykırıdır.
2.İranlılara karşı asayiş ve güvenliği sağlamak amacıyla ileri sürdüğünüz sınır ve şartlar İranlılar tarafından sizlerin taraf tutuğunuz şeklinde değerlendiriliyor. Bölgede kaos ve huzursuzluğun tüm sorumluluğu bize mal ediliyor ve bu ise Sovyetler Birliğinin çıkarlarına zarar veriyor.
Sovyetler Birliği Konsolos ve Askeri yetkilileri devletin gönderdiği talimat ve kararlara bağlı olmaları gerekiyordu ve İran Ordusunun Rizaye’ye gelmesi önüne sorunlar çıkarmamalıydılar. Pratik olarak atılan bazı yanlış adımlardan dolayı Rizaye’deki(Urmiye) İran askeri birlikleri bölgede asayiş ve güvenliği sağlamak için hiç bir adım atamaz duruma düşmüşler.
Bu durum açık bir şekilde gösteriyor ki, bölgede bulanan yetkililerimiz merkezden gönderilen talimatlar doğrultusunda hareket etmeliler. Yaptıkları hataları anlamış değiller ve gerekli dersler çıkarmamışlar. Sizin göreviniz yapılan hataları analiz ve tespit etmektir. Böylelikle bölgedeki işlerin doğru dürüst yürütülmesine yardımcı olabilirsiniz.
Ayrıca Rizaye’deki olaylara ilişkin yapılan hatalar Büyükelçinin Konsolosluklara gönderdiği 25 Mayıs tarihli mektupta açık bir şekilde tespit edilmiştir. Bu mektupta konsoloslukların nasıl hareket etmeleri gerektiği şöyle anlatılıyor: “ Rizaye olaylarının değerlendirilmesi neticesinden söylemek gerekir ki, Konsoloshane ve askeri yetkililerimiz gönderilen talimatların içeriğini anlamamışlar, İranlılarda öyle anlıyorlar ki bizler Kürdleri destekliyoruz ve Kürdlere karşı yumuşak davranıyoruz” …..
Bölgedeki Sovyet memurlarının tavırlarına ilişkin değerlendirme doğru değildir. Sorun İranlıların Konsoloshane ve askeri yetkililerimizin Kürdlere karşı yumuşak davrandıkları sanmalarından değil, gerçekten de Rizaye olaylarında yetkililerimizin Kürdleri desteklemesindedir. Rencevekan …..
Yetkililerimiz İran askeri güçlerinin asayiş ve güvenliği sağlamak, Kürdleri kontrol altına almak önüne engeller çıkardılar ve Kürdler