1 Kasım Seçimi ve Sonrası
Bawer Zirek
Türkiye’de sistemin bütün siyasi partileri sistemin iflas eden paradigmasına hapsolmuştur. Buradan bakıldığında toplumun karşı karşıya geldiği hiç bir temel soruna uygun bir çözüm bulma yeteneğine, politikasına haiz değildirler. Gündemin başta gelen Kürd ve Kürdistan sorunu olmak üzere demokratikleşme sorunu ve toplumların karşı karşıya olduğu hiç bir soruna çözüm sunamamakta ve sunamazlar. Aralarındaki politik kavgaları, rant bölüşümüne dayanan, birbirini ısırmayan bir it dalaşıdır. Seçim vaatleri ve vaazları havaya savrulan boş bir “it uluması”dır. Siyasetin gereği halkların karşı karşıya olduğu sorunlara çözüm bulma yerine kısır tartışma, hile, yalan, aldatma meşru ve gayri meşru ve insani olmayan her türden yola ve yönteme başvurmaktadırlar. Son seçimde Kürd katliamı yürütülen kampanyanın bir parçasını oluşturmaktaydı.
Seçim sonuçları sadece hangi partinin kazandığını ya da kaybettiğini değil, asıl önemli olan kitlelerin düşüncelerini, eğilimlerini ve algılarını tespit etmemiz açısından veriler sunmasıdır. 1 Kasım seçimi ise daha çok ortaya çıkardığı “ şaşırtıcı sonuç” üzerine tartışma konusudur. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında 5 aylık süre içinde %40.9 olan AKP’nin %49,5’a çıkmış olması, HDP’nin ise %13.1den %10,8’e düşmesi, CHP’de dikkate değer bir değişme olmazken MHP’nin %4,4 oranında en büyük düşüşü yaşaması , 40 milletvekili kaybetmesidir. Çoğu yazar çizer ve kuruluş buna kafa yormaktadır.
Şaşırtıcı sonuç 7 Haziran’da tek başına hükümet kurumayan AKP’nin %8.6 oranında oyunu artırarak 258 milletvekilinden 317 milletvekili sayısına ulaşması.
Bu seçimler şaibelidir. Sadece belli sayıda sandıklardaki oyların yanlış sayılması, çalınması vs değildir, devletin MİT , Asker ve iktidar partisinin istediği tabloyu çıkarması ve bir dönem daha TC’yi kimin yöneteceğine karar vererek dizayn etmesidir. Kitlenin gerçek eğililimleri ve algıları 7 Haziran seçimlerinde ortaya çıktı.
Ortaya çıkan tabloda çoğunluğu alan AKP koalisyona yanaşmadı, ideolojik kutuplaşmalar ve başka nedenlerle bir koalisyon ortaya çıkmayınca devlet tıkandı ve siyasi kriz başladı. Sistemin bekası için 1 Kasım planlandı. 7 Haziran seçim sonuçlarına bakılarak 1 Kasım sonuçları tasarlandı.
Birincisi hiç bir ankette bu seçim sonucu görülmedi. İkincisi 2. 5 ayda AKP lehine %9 oranında kitle eğilimini değiştirecek bir gelişme yaşanmadı. Yaşananlar AKP aleyhine yaşanan gelişmelerdir. Şiddete başvurmak, Kürdlere zulmetmek, basını susturmak, çalmak iyi “meziyetler” olmasa gerek.Üçüncüsü, MHP, HDP, SP,HÜDAPAR vs nin kaybettiği oyları topladığında AKP’nin aldığı %9 oranına ulaşmıyor. Peki bu oylar AKP’ye nereden geldi? İzahı yok . Ya yeni seçmen diyorlar ya da oy kullanmayanlar. Aynı durumun diğer partiler içinde geçerli olması gerekir. Ayrıca HDP’nin kaybettiği oyların büyük kısmı AKP’ye gitmediği seçmenin sandığa gitmediği hesaplamalardan çıkmaktadır.
Sistemin partileri sistemin bekası için bir dönem daha AKP hükümeti ile yürütmeyi kabul ettiler. Peki HDP bu konuda yani seçimlere şaibe karıştırıldığı konusunda neden sessiz kaldı. Demek ki o da “Türkiyelileşerek” sisteme intikal edeceğine göre sistemle fazla ters düşmemek gerekir.
Bununla beraber biz HDP ve MHP’nin oy kaybı nedenlerine değinelim. Kürdleri bir tarafa bırakırsak toplumun yüksek bir oranı sağcı, tutucu bir kitledir. MHP ve AKP’ye taraf olan kitlenin arasında pek büyük bir fark yoktur. Sağcı Türk – İslam sentezcisi bu kitle AKP’ye kolayca yönlendirilebilir.
HDP üzerinde durmak gerekiyor. HDP’ye oy kaybettiren başlıca politika “ Türkiyelileşme projesi”dir. İkincisi 7 Haziran’dan sonra PKK’nin başlattığı “özyönetim ve hendek” olayıdır. Seçim sonuçlarına bakıldığında “özyönetim”’in ilan edildiği bütün yerleşim yerlerinde HDP’ye oy kaybettirmiştir. Buradaki sonuçlara bakan çevre bölgeler HDP’ ye oy vermekte çekimser kalmışlardır. Kürdlerin önemli bir kesimi HDP’yi test ediyor. Ama HDP’nin politik tavrı Kürdlerin haklarını savunacak güveni vermemektedir.
Sonuç olarak 1 Kasımı planlayanlar 7 Haziran’dan sonraki savaş konseptlerini harekete geçirmiş, seçimden sonra yapılan ilk toplantıda savaşa devam kararı sürmektedir. Yapılan “milli mutabakatta” Mit,ordu ve Erdoğan, Kürdistan, Rojava Kürdistanı ve Kuzey’deki Kürd hareketlerinin tasfiyesi döneminin savaş konseptidir. Asıl önemli olan Kürdlerin bu topyekün saldırıya nasıl bir tutum alacağı sorunudur.