Gerçekten Kürdler Barişçıl Bir Şekilde mi İslamiyeti Kabul Ettiler?
Gerçekten Kürdler Barişçıl Bir Şekilde mi İslamiyeti Kabul Ettiler?
Aso Zagrosi
ÖZGÜNLÜĞÜMÜZ YADA ORJİNALİTEMİZ YOK MU? (3)
Son yıllarda ülkemizin Güney parçasında birçok din ve tarih araştırmacısı, ”Kürdistan’ın Araplaştırma politikalarını” irdelerken, ”İslam ve Araplaştırma” arasında doĝrudan bir baĝlantı kuruyorlar… Kürdler, Baas rejiminin Kürdistanı Araplaştırmak için dışardan Arapları getirerek Kürd şehirlerinin demografik yapılanmasını deĝiştirme girişimlerine açıklık getirmeye çalışırken, başka bir gerçeklikle karşı karşıya kaldılar… Çünkü Arapların Kürdistan’a kolon yerleştirme tarihi İslam ordularının Kürdistanı işgal etmeye başladıĝı andan başlayan bir süreçtir. Musul ve Germiyan mıntıkasında bulunan bazı Arapların durumu böyledir…. İslam ve Araplaştırmanın birlikte Kürdistan’a ayak bastıĝı tezinin savuncuları, Prof. Dr. Cemal Nebez, Refiq Sabir, Şiwan Osman vb gibi ”Laik”lerin yanında Mela Cemil Rojbeyani ve Mela Rauf gibi İslam ulemasından gelen akademisyenleri de kapsamaktadır.
Yukarıda isimlerini verdiĝim aydınlar, Kürdlerin ”kılıç zoruyla İslamı kabul ettiklerini” savunuyorlar. Buna karşı çıkan İslam ve arap tarihcileri ise ”Hz. Ömer’in Sasani kralına 12 aracıyı gönderdiĝini ve kendisinden İslamı kabul etmesini veya vergi vermesini istediĝini, ama halefenin bu istemi Sasani kralınca alaya alındıĝını ve bundan dolayı Qadise savaşının başladıĝını” yazıyorlar. (Hiwa Selam)
Aslında sorunun bu şekilde konulması ve savunulması dahi kendi başına zorla kendisini empoze etme olayıdır…. Ya “benim dinime geç ve haraç ver yada savaş” ikilemi… O dönemler İslami çevreler Kürdistanı ”Iqlimi Cibal” ve ”Cizre” diye iki bölgeye ayırıyorlardı… Sasanilerin hakim olduĝu bölge olan “Iqlimi Cibal” esas itibariyle Zerdüşti dinine baĝlıydı… Cizire ise hıristiyan dinine baĝlıydı… ”Qadise”, ”Celewla” ve ”Tikrit” savaşlarında İslam Ordularına karşı savaşta Sasanilerin esas savaşçı güçleri Kürdlere dayanıyorlardı… Bu gerçekliĝi İslamiyetin “Kürdleri özgürleştirdiĝini” savunan kesimlerde kabul ediyor. Mesele ”Celewla” savaşına ilişkin olarak Hiwa Selam: “Celewla Kürd bölgesiydi…. Çok doĝaldır ki, Sasaniler Kürdleri siper olarak kullansınlar“ diye yazıyor. Ayrıca Şiwan Osman, tarihçi Belazri’ye dayanarak “İslam orduları Xaniqîn şehrinde Kürdlerin geri kalanlarını yok ettiler“ diye yazıyor…. İslam ve Arap tarihçileri de Xaniqin’de katiam olduĝunu kabul ediyor… Ama, katledilenlerin “Fars“ olduĝunu ileri sürüyorlar… Şiwan Osman, “Musul ve Cizire Kürdleri Tikrit savaşı esnasında Kürd kardeşlerini desteklemek için gidip savaşa katıldılar“ diye yazıyor….
Arap ve İslami çevrelerin bu teze karşı tavırları ”Bizanslardan kaynaklanıyordu“ şeklindedir. Geçenlerde Kamuran Melikendi arkadaş, ”Ardeşêr’in etnik kökeni“ hakkında yazdıĝı makalede İslam Ordularının Fars ülkesindeki Kürdlere karşı yaptıĝı katliamla ilgili ”Farsname“den bir alıntı yapmıştı…. Ne deniliyor o alıntıda: ”Farsname“nin yazarı Ibni Ulbelxi, ‘eskide Fars ülkesinde beş Kürd aşireti vardı… Her aşiret 100 bin aile veya evden (Reme kavramını kullanıyor) oluşuyordu. Bu beş kol, Gileweyi, Dewan, Lologan, Karyan ve Bazenganlardan oluşuyordu. Fars ordusunun rengi ve gururu bu Kürdlerdi, sayılarıda alabildiĝine çoktu. Fakat, İslam’ın başında bir defadan yok edilerek darmadaĝan oldular… Yapılan kıyımdan müslümanlıĝı kabul eden bir kişi olan ”Elik“ hariç hiç kimse kurtulamadı. Elik’te milletini temsil ediyor…. Kürdleri Isfahan çevresinden Şiraz’a getirmişler ve orada çoĝalmaya başladılar…. İşte Fars ülkesinin tarihi“!!! diyor…
Birçok tarihçi ”Ehwaz bölgesindeki savaşada Kürdler, çok yoĝun bir şekilde katıldılar ve büyük kayıplar verdiler“ diyor… Kürd ve Kürdistan’a yönelik katliamlardan olacak ki Hz Ömer aşaĝidaki rüyayı görebiliyor…. ”Hz. Ömer gece uykusunda İslam Ordularının kuşatma altına alındıklarına ve askerlerin kötü duruma düştüklerine dair bir rüya görüyor. Uykudan kalkıyor ve çok rahatsız bir durumdadır. O gün de cuma günüdür… Hz. Ömer 2.Halife olarak Medine’deki minderinin üzerinde cuma konuşmasını yaparken, ansızın tüm güçüyle ‘Ey Zuneyim Oĝlu Sarye Daĝlar!!!!!! Daĝlar!!!!!“ diye baĝırıyor(Akt. K. Melikendi)
Arap ve İslami araştırmacılar Hz. Ömer’in Kürdlere karşı savaşmak istemediĝine dair kendisine ait olduĝu söylenen bir anekdotu aktarıyorlar… “Keşke bizimle daĝ (Kürdistan- A.Z) arasında ateşten bir daĝ ve kılıç olsaydı…. Ne onlar bizim üstümüze ve ne de biz onların üstüne gidebilseydik“ diye… (Akt. Hiwa Selam) Ama Kürdler Arap yarım adasına saldırmadılar ki !!! Kendi dinlerini zorla onlara empoze etme yoluna gitmediler ki…. Hz. Ömer’in yukarıdaki söylemlerindende çıkarılabileceĝı gibi Kürdistan’da çok acı ve ciddi katliamların yaşandıĝı gerçekliĝidir. İslam ordularıyla Sasanilerin Celewla, Tikrit ve Helwan’da yaptıkları savaşlar ve alınan yenilgiler, tam bir kırılma noktasıydı…. Arap orduları Kürdistanı adım adım işgal ettiler. İşgallerden sonra Kürd halkı yine durmadı… Malatya, Diyarbekir, Urfa, Cizire, Hamadan, Musul, Şamşat ve Şarezur’da İslam ordularına karşı başkaldırılar oldu…. İslami yazarlar, Kuzey Kürdistan’daki bu ayaklanmaları ”Kürdlerin arasındaki hıristiyanlıĝın etkisine“ ve ”Bizansların kışkırtıcılıĝına“ baĝlıyorlar. İslami çevreler, geçmişte Sasanilerin denetiminde olan bölgelerdeki gelişmeleri onlara, Bizansların bulunduĝu alanlardaki gelişmeleri de Bizanslara baĝlamaktadır. Bu çevreler öyle bir tablo çiziyorlar ki, sanki Araplar Kürdistan’a geldiĝi zaman Kürdistan boştu, Kürdlerin bir dini yoktu… Onun için Kürdler hiç bir çatışmaya girmeksizin ya İslamı barışçıl bir şekilde kabul ederek veya Araplara ”Cizye“ yada ”ceza“ vererek İslam aleminin bir parçası halıne geldiler. Fazla uzatmadan Türklerin Kürdistan’a girişini dahi İslam kolaylaştırmıştır… Türkler 1071 yılında Bizanslarla girdiĝi Malazgirt savaşında Kürdlerin bir kesimi Türklere karşı savaşırken diĝer bir kesimi Türklerle birlikte hıristiyanlara karşı savaşa girişiyor… Örnek bazında: 951-1198 yılları arasında varlıĝını sürdüren Aran, Dwin ve Gençe mıntıkasında Muhamed Şeddadi tarafından kurulan Şeddadi Kürd Devleti Türklerin Bizanslara karşı giriştikleri savaşlarda önemli ve bazı savaşlarda etkileyici rol oynadılar… Ermenilerin Apou Sivar, Arapların Abu El Uswer ve Bizan-ların Aplesphares dediĝi Şeddadi Emiri, Alparslan’la birlikte kordineli olarak Bizanslara saldırıyor… Daha önceleride Apou Sivar Anı şehrini ele geçirmişti, ama Bizans kralı ”Tüm doĝu ordularını üzerine gönderdiĝinde“ (Aristakes) o yeniden vasallıĝı kabul etmek zorunda kalmıştı…. Ama, Apou Sivar Alparslan’la birlikte Malazgirti aldıktan sonra Urfa’yi birlikte Bizanslardan temizlediler…. (Matthieu D’Edesse-Urfali Matthieu’den akt. Rene grousset, Histoire De L’Armenie)
Şeddadiler daha sonra ANI şehrini başkent yaptılar… Bu örneĝi getirmemin nedeni sayın Çiftçi, yazısında Kürdlerin İslamı kabul etmelerini ”Ermenilerin akibetine uĝramamak için tarihi bir karar“ olduĝunu söylemişti… Şimdi burada görülen olay, Kürdler hıristiyan olsaydı, Türklerle deĝil, Bizanslarla birlikte hareket etmiş olacaktı. Belki bu hipotez gerçek olsaydı, Ermeni, Asuri ve Kürd jenoside de olmayabilirdi… Türkiye diye bir devlet olayı ve Anadolu’nun mevcut demografik yapılanmasıda olmayabilirdi… Tarihe mal olmuş bir hâtâ olarak deĝerlendirip geçiyorum… Araplar dinleri ve dilleriyle beraber ”çöl kültürünü“ Kürdistan gibi çok renkli adeta Gulistan diyebileceĝimiz bir yapılanmaya empoze ederken, aynı zamanda çölleşme daha başka bir ifadeyle ”kültürel yabancılaşma“ olayınıda beraberinden getirdi…. Arap kültürü Kürdlerin ulusal bünyesine uygun deĝildi… Kürdler İslama kendi renklerini katmaya çalışırkende çatışma ortamına giriyordu ve daha da parçalanıyordu… Bu durum ise ister istemez dıştan gelen saldırılara kolaylık saĝlıyordu… Kürdler dışındaki müslüman olan halklardan olan Farslar kendilerine göre Şii mezhebini seçerek bir ”ulusal duruş“ sergileyebildirler… Farsların Şiiciliĝi ”Kan davasına“ dönüşünce Araplara karşı daha otonom hale geldiler… Ama Kürdlerin böyle bir imkanı olmadı… Kürdler kendi aralarında , Sünni, Şii, Alevi, Kakayi, Hıristiyan, Yahudi, Êzidi vs. vs… bölününce dışardaki saldırılara karşı ortak refleks geliştirme kabiliyetini yitirdi… Sünni Osmanlılar ve Kızılbaş/Şii Safeviler arasındaki tüm savaşlarda, bu iki devlet Kürdlerin Sünniliĝi ve Kızılbaş/ Şiiliĝini ön plana çıkararak Kürdleri bir savaş malzemesi olarak sonuna kadar kullandılar… Osmanlılar ve Safeviler arasında 1514 yılında Kuzey Kürdistan’ın Çaldıran kazasında yapılan savaşta Kürdlerin hem ülkesi savaş alanı olurken ve hemde Kürdler Sünni ve Şii diye bölünmüş başka güçlerin çıkarı için birbirlerini kırıyorlardı…
Devam edecek…