Kürd Kadınlar Toplantısı ve Amira Zengene’nin kısa yaşamı
Aso Zagrosi
30 Mayis günü “Kürd Kadınlar Platformu“ “Navend Ji Bo Lekolînên Kurdî“ birlikte “Cinsiyetler arası demokrasi“ konulu bir toplantı yapacaklar. Bu toplantıda kadın sorunlarına ilişkin bir çok tebliğ sunulacak ve tartışmalar olacak. Tebliğleri sunanlar hepsi kadın.(geniş bilgi için toplantı programına bakınız)
Aslında “Kürd Kadınlar Platformu“ 15 yıldan beri Kürdistan’ın farklı parçalardan gelen kadınların yılda bir sefer buluştuğu ve kadın sorunları konusunda görüş alış verişi yaptıkları bir platformdur. 15 yıldan beri düzenli bir şekilde toplanan “Kürd Kadınlar Platformu“ hep erkeklere kapalıydı. Bu yıl 3 gün sürecek olan toplantı 30 Mayis ta başlayacak. Ama bu sefer diğer toplantılardan farklı olarak erkeklere de bir günlüğüne kapılar açık. Tartışılıcak sorun “Cinsler arasında demokrasi“ olunca erkekleri çağırmamak olmazdı. Tebliğlerin tümü kadınlar tarafından sunulursa , erkeklerde yerlerinde adamlar gibi otururlarsa “Cinsler Arası Demokrasiye“ mutlu çocuklar gibi ilk adımları atarız!!!! Sol geleneklerden gelenler bilirler. Bizlerin “sınıf demokrasisi“ olarak propaganda ettiğimiz demokrasi “kadın demokrasisi“ olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır. Sınıf/kadın düşmanlarının rehabitulasyana sürecinden geçmeleri gerekir. Bir cins/sınıf için demokrasi olunca diğeri için diktatörlük olacak!!! Ama, kadınların bir günlükte olsa erkekleri kendi mekanlarının çok uzağında yapacakları bu konferansa davet etmeleri önemli.
Aslında bildiğim kadarıyla bu 15 yıl içinde bir keresinde erkeklerimizden biri “özel bir izinle“ kadın toplantısının alanına kadar sızabilmişti. Kadınlarda onu uzak tutmak için çocuklara bakma görevini vermişlerdi. Oda asıl görevi olan “çocuk bakıcısı “ olarak alnın akıyla yerine getirmişti. Umut ederim ki Köln ve çevresindeki hemcinslerimiz bu tarihsel anı değerlendirerek toplantıya katılırlar. Ne de olsa 15 yılık yasak deliniyor! Bugüne kadar hep erkekler konuştu. Sorunları çözmümü konusunda çok teori oluşturuldu. Ama pratikte fazla bir değişim olmadı. Biz bugüne kadar bir dizi sorunumuzun sorumluluğunu sömürgecilerin sırtına yığmaya çalıştık. Bunun doğruluk payı var. Acaba bizim hiç mi bir sorumluluğuz yok? Güney Kürdistan’da 1991 Büyük Raperin’den bu yana orada sömürgeci rejim yok. Ama, 1991’den bu yana şu veya bu şekilde 13.000 cıvarında kadın toplum baskısından kurtulmak için ya intihar ettiler yada ailesinden biri tarafından öldürüldüler. Biz Kürdler Halebçe’nin “Kürd jenosidi“ olduğunu dünyaya kabul ettirmeye çalışırken “5000 kişinin öldüğünü“ söyluyoruz. 1991’de Özgür Kürdistan’ın“ bayrağı altında kadınlara yönelik 3 Halabçe gerçekleştirildi. Kürdistan’da her gün “namus“ meselesinden dolayı kadınlar ölüyor. Bu da yetmiyor gibi Kürdistan Parlamentosu erkeklere çok eşliliği yasal zemin hazırlamak için yasa çıkarıyor. Parlamenterlerimiz gururla toplumun karşısına çıkıp çok eşliliğe sınır ve şartlar getirdiklerini söylüyorlar.
Getirilen zorlayıcı şartlar neler?
Eğer kadın hasta olursa, Eğer kadın çocuk doğurmuyorsa, Eğer erkeğin ekonomik durumu uygunsa vs…Sanki erkekler hiç hasta olmuyor? Sanki çocuk olmadığı zaman sorun sadece kadından kaynaklanıyor? Güney Kürdistan’ın bir çok bölgesinde genç kızların cinsel organları tahrip ediliyor. İmamlarımız hala bu tahrip olayının vacip mi yoksa sünnet mi olduğunu tartışıyorlar. Eğer yarın kadınlar sokaklara dökülürse “biz evlenme konusunda eşit haklar istiyoruz“ deseler bizim erkek dünyası ne diyecek merak ediyorum. Geçenlerde böyle bir ortama tanık oldum. Erkeklerin reaksiyonları görülmeye değerdi. Kuzey Kürdistan’ın bir çok şehrinde sistemli olarak kadınlar fiziki olarak imha ediliyor. Diyarbakir’da Batman’da vs… Geçenlerde Mardin’de yaşanan olay yüzkızartıcıydı. Kürd siyasi çevrelerinde de “ yoz ilişki“ adı altında bir dizi kadın öldürüldü. Türk sömürgeci devletinin “mehmetcik basını“ hemen işin üzerine çullanarak Kürdleri tümden karalamak için “namus cinayetleri Kürdlerde etno-sosyolojiktir“ demeye başladılar. Kürd düşmanları ne diyorlarsa desinler. Onları söyledikleriyle başbaşa bırakalım. Ama bir gerçeği de görelim.Namus cinayetleri Kürd toplumunun bir yarası olmaya başlamıştır.Bizim buna bir çare bulmamız gerekir. Kürdlerin millet olarak bu belanın üzerine gitmesi gerekir. Bu yaranın bertaraf olması ve köhne kültürün kökünü kazımak için kadın örgütlerine büyük görevler düşüyor. Aslında tarihimizde bu yaranın ilacı mevcut. Kürdlerin sosyal alandaki tarihsel bilincini ön plana çıkarmak gerekir. Zerdüşt’ün döneminde dahi kadınların rızası olmadan evlendirilmiyordu. Zerdeşt Peygamber’in kadınlara karşı yaklaşımını tam olarak bir yere oturtabilmek için küçük kızının düğününde yaptığı konuşmada bir kaç alıntı vermek istiyorum.
Zerdeşt şöyle buyuruyor: “ En büyük yol, en temiz yaşam yasası ve adeti doğru eylem, doğru söylem ve doğru düşüncedir..……………… Yezdan’ın rıza göstermesi için razı olmak, sevgi ve arzu gereklidir.“
Zerdeşt konuşmasının devamında kızına : “Şimdi sen ey Pur Çista, Spinmani ailesinden Zerdeşt’in en küçük kızı, ben temiz, doğru ve iyi ahlakı temelinde doğru hareket eden ve hakiki dini destekleyen Camasb’ı sana eş olarak seçtim. Git iyi düşün, eğer aklın ererse bu öğütlere ve razı olursan kutsal nikah törenine başlayabilirsin“ diyor. Her nekadar Zerdeşt kendi kızına bir eş seçiyorsada “kızının razı olması“ koşulunu koyuyor. Burada çıkabilecek sonuç, Zerdeşt’in kızı sözkonusu evliliği reddedebilirdi. Çünkü, Zerdeşt’in felsefesinde “sevgi, arzu ve razı olmak“ Yezdan’ın rıza göstermesini de beraberinden getiriyor. Eğer bir ilişkide bu özellikler yoksa Ahura Mazda’da rıza göstermez. Zerdeşt Peygamber’in “İyi düşün, iyi konuş, iyi yap“ diye özetleyebileceğimiz temel felsefesi kadın ve erkek ayrımı yapmaksızın herkesi kapsıyor.
Zerdeşt konuşmasından devamla: “ Kulaklarınızla en iyi kelimelerimi duyunuz ve dikkatli bir şekilde üzerine düşününüz. Kadın ve erkek kendi yollarını kendileri seçmeliler. Tavırlarınızla ve hakettiği şekliyle benim öğütlerimi tanıyınız“ diyor. Zerdeşt peygamber Avesta’da çok yaygın bir şekilde “kadın ve erkek“ diye hitaba başlıyor. Bu hitab şekli dahi kendi başına bir olaydır.
Yine Zerdeşt Peygamber kadın ve erkeklere hitaben şöyle diyor: “Erkek ve kadınlar her hangi bir şeyin kullanımının doğru ve iyi olduğunu düşünüyorlarsa, bu şeyi kullanmalılar. Sadece kendilerine saklamalılar, başka kimseleride bundan haberdar etmeliler, onlarda kullansınlar“.……….. Zerdeşt konuşmasına devamla “Şimdi nerede dünyaya gelmişlerse gelsinler temiz ahlaklı kadın ve erkeklerin ruhlarına saygı gösteriyorum..………………İnançlı erkek ve kadınlar nerede dünyaya gelirlerse gelsinler, vicdanları doğru ile doludur……“ diyor. (geniş bilgi için Haşım Reza’ın, Afret li Serdemi Avêsta adlı çalışmasına bakınız)
Aslında Zerdeşt’i diğer Peygamberlerden ayıran esas kriter “yaratılış fikrinde“ kaynaklanıyor. Zerdeşt Peygamber Ahura Mazda’nın kadın, erkek ve doğa ayrımı yapmaksızın her şeyi kendinden itibaren yaratığını söylüyor. J. Droysen 1917 yılında Berlin’de basıma verdiği “Geschichte Alexanders des Grosses“ adlı dev eserinde “ Medlerin Atropat Strapi sınıra gelerek kralı(İskender) selamladığını ve beraberindeki 100 silahlı kadının Amazonlar olduğunu söylediğini“ aktarıyor(age, sayfa 559-560) Daha fazla eskilere de gitmeye gerek yok. 1830’larda Kürdistan’ı gezen M. Babtistin Poujoulat Kürd kadınyla diğer Müslüman ve Hıristiyan kadınlar arasındaki farkı görüyor ve hayretler içinde kalıyor. Bu hayretini gizlemeyen ve yazıya döken Poujoulat şöyle diyor: “ Kürd kadınları gerçek Amazonlardır. Atlara mükemel binerler. Eşleri gibi silahlılar. Boyları zariftir. Fakat yüzleri güneşten dolayı yakılmış fazla hoş görülmüyor. Kürd kadınları örtünmüyor. “ diyor.( M. Babtistin Poujoulat Voyage dans L’Asie Mineure, 1940 Paris, sayfa 354-355) Vital Cuinet 1891 yılında Paris’te yayınladığı 3 ciltlik “La Turquie D’Asie“ adlı eserinin 2.cildinde Dersim kadınlarını şöyle tanımlıyor: “Kürd kadını eşi kadar cesurdur, özgür yaşıyor. Ev içinde evin büyükleriyle eşit pozisyondadir………….. Dersim kadınları dikiş ve nakış bilmezler. Kilim ve perde yapmada uzmanlar. Halı ve perdeleri sadece doğuda değil, Avrupa’da meşhurlar“ diyor(age,sayfa 386-387) Eduard Nolke 1892 yılında yayınladığı “Reise Nach İnnerarabien, Kurdistan und Armenien“ adlı eserinde Kürd Hamawend aşiretinin Osmanlı devletine karşı yürütüğü mücadeleyi destansı bir şekilde anlatıyor. İran ve Osmanlı devletinin ortak komplosu sonucu öldürülen Hamawend aşiret reisi Camer’in eşi Osmanlı Paşası Muhamed’i Bağdat kapılarına kadar kovuyor.(age 153-154)
Aslında dah fazla kaynak vermeyede gerek yok. Mella Mahmudê Beyazid’in 1800’ün ortalarında kaleme aldığı “Kürd gelenek ve görenekleri“ adlı eseri Kürd kadının durumunu iyi bir şekilde ortaya koyuyor. 30 Mayis günü “Kürd Kadınları Platformu“ Kürd kadının farklı alanlardaki sorunlarını, cinsiyetler arası demokrasi vb konuları tartışacaktır. Umut ederim ki toplantıya katılacak arkadaşlar bizlere derli toplu bilgi aktarırlar.
Ben “Kürd Kadınlar Platformu“ nun NAVEND ile birlikte örgütledikleri bu toplantının haberini vesile ederek Kürdler tarafından tanınmayan bir Kürd kadının portresini sunmaya çalışacağım.
Bunlardan ilki Amira Casar.
AMİRA CASAR KİMDİR?
Amira Casar 1 Temmuz 1971 yılında Doğu Kürdistan’da dünyaya geldi. Amira’nın babası doğu Kürdlerinden, annesi Rus asılı bir opera sanatçısıdır. Amira hala çocukken ailesi İngiltere’ye taşınıyor. Amira’nın çocukluğu İrlanda’da ve İngiltere’de geçiyor. Amira hala 14 yaşındayken meşhur fotorafçı Helmud Newton tarafından Fransa’nın güney bölgesinde bulunan Cote d’Azur sahillerinden keşfediliyor. Amira “Vogue et Vanity Fair“
dergileri için poz veriyor, Jean Paul Gaultier, Chanel ve Helmut Lang için mankenlik yapıyor. Amira daha sonra komediye yöneliyor “Cours Florent“e katılıyor.. Bu arada “Hedda Gabler d’İbsen“i sahneye koyan Raymond acquaviva Amira’ya bir rol veriyor. Bu arada Amira Paris’te bulunan “ Conservatoire National d’Art Dramatique“ de yüksek eğitimini yapıyor. Amira Casar’ın ilk filmi Radovan Tadic’ın yönetiği “Erreur de jeunnesse“ (1989)tir. İlginç olan bu filmde Amira “Amira Zanganeh“ ismiyle oynuyor. Bilindiği gibi Zengene, Güney ve Doğu Kürdistan’a yayılan büyük Kürd aşiretlerinden biridir. Amira’nın babası Zengene aşiretine mensup doğulu Kürdlerindendir.
Aslında bugün bizim yanlış olarak “Talabani aşireti“ olarak adlandırdığımız “Talabaniler “ Zengenelerin bir koludurlar. Yani Mam Celal ile Amira aynı aşirete mensuplar!! Amira Casar bir çok film ve tiyatro sahnesinde başrolu oynadı ve oynama devam ediyor. Amira’yi gündeme taşıyan ve sinema severlerinin bağrına basan film “La Verite si je mens“ adlı filmdir. Amira bu filmde aldığı rolden dolayı 2001 yılında en iyi kadın Cesar ödülünü alıyor. Amira 2004 ve 2005 yıllarında “Anatomie de l’enfer“ ve “ Peintre ou faire Lamour“ adlı filmleriyle sinema seyircilerinin gündemine oturdu. Bu filmleri “porno“ olarak değerlendiren olduğu gibi sadece “erotik“ diyenlerde var. Sanıyorum Rocco Siffredi adlı pornostarının bu filmlerin ilkinde aldığı rolden dolayı bu kanı oluştu. Amira kendisini iyi yetiştirmiş ve geniş bir kültüre sahip bir tiyatro ve sinema sanatçısıdır. Bugüne kadar yüzlere varan tiyatro piyeslerinde ve filmlerde rol aldı. Antoine de Baecque 25 Ağustos 2005 tarihinde Fransız Liberation gazetesinde Amira üzerine yazdığı uzun bir makalede onun “İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Almanca, İspanyolca ve biraz Rusca“ bildiğini yazıyor. Dünyanın basının en önde gazeteleri ve televizyon kanalları bugüne kadar Amira Casar ile yaptıkları yüzlerce söyleşiyle onu gündemize taşıdılar. Hem de dünyanın en ciddi gazetecileri aracılığıyla bu söyleşiler gerçekleşti. Amira Casar’ın filmleri dünyanın bir çok sinemalarında oynuyor. Tüm bu söyleşilerde Amira’nın babasının “bir Kürd“ olduğunu ve yada “Amira’nın Kürd olduğu“ yazılıyor. Fakat ne yazık ki bugüne kadar bir tek Kürd gazetesi yada televizyonu bir muhabirini gönderek onunla bir söyleşi yapmadı. Hatta bugüne kadar bir haber bile yapılmadı. Dünya basının “kendine güvenen“, “kendini empoze eden“, “sinemanın umudu“, “tabusuz“, “aykırı“, “hedonist“ ve “Doğu Güzeli“ dedikleri Amira Casar’dan habermiz bile yok. Umut ederim bazı Kürd gazetecileri Amira ile görüşerek babası hakkında daha fazla bilgiyi ortaya çıkarırlar. Amira bu söyleşilerinde yer yer annesinden sözediyor. Örneğin “annemin evi her gün tiyatroydu“ gibi ifadelerle gündeme getiriyor. Amira bir kız kardeşinin olduğunu söylüyor. Amira’nın annesi ve babasının ayrıldıklarını biliyoruz.
Fakat babası hakkında tek bir şey söylemiyor. Hatta bazı gazeteciler bu yönde direk soru sormalarına rağmen cevap vermekten kaçınıyor. Hatta bir keresinde bir gazeteci ona “babanız Kürd anneniz Rus“…… diye başlıyarak “nereden geliyorsunuz?“ anlmında bir soru sormak isterken “annemin bacakları arasından geldim“ diye bir cevap veriyor. Bir Kürd gazeteci nin Amira Zengene ile bir söyleşi yapması şart. Ben eğer bir gün o taraflara gidersem kendim böyle bir söyleşi yapmak isterdim.. Eğer bir arkadaş bu arada bunu yapabilirse çok sevinirim. Amira Zengene genelikle Paris’te basın toplantılarını Oskar Wilde’nin intihar ettiği otelde yapıyor. Bunun nedenini kendisine soran gazetecilere onun geleneklere , törelere ve sisteme karşı aykırı duruşunu ön plana çıkarıyor. Umut ederimki bu yazı bazı Kürd gazetecilerinin Amira Zengene ile söyleşi yapmalarına vesile olur.
Amira Casar’ın rol aldığı filmler:
- 1989: Jugendsünde (Erreur de jeunesse)
- 1995: Ainsi soient-elles
- 1996: Départ immédiat (Kurzfilm)
- 1997: Lügen haben kurze Röcke (La vérité si je mens)
- 2000: Wenn wir erwachsen sind (Quand on sera grand)
- 2001: Would I Lie to You? 2 (La Vérité si je mens! 2)
- 2003: Mariées mais pas trop
- 2003: Anatomie de l’enfer
- 2003: Sylvia
- 2005: Malen oder Lieben (Peindre ou faire l’amour)
- 2005: The Piano Tuner of Earthquakes
- 2006: Transylvania
- 2007: Une vieille maîtresse
- 2008: Coupable
- 2008: Made in Italy
- 2008: Diese Nacht (Nuit de Chien)
- 2009: Oscar und die Dame in Rosa
- 2011: Playoff
- 2015: Der letzte Sommer der Reichen
- 2015: Ich und Kaminski
28 Mayis 2009
Not: Eski bir yazı. 8 Mart Kadınlar Gününü Kutluyorum!!! Aso