„Kürdler Ayasofya’da Hancerlerle Birbirlerine girdiler!!“
„Kürdler Ayasofya’da Hancerlerle Birbirlerine girdiler!!“
Aso Zagrosi
Geçenlerde büyük Kürd şairi Pîremêrd’in
Suleymaniye’de çıkardığı Jiyan ve Jîn de çıkardığı irdiler!! gazetelerinde yayınladığı bazı makalelerini okuyordum.
Bu arada Jiyan’ın devamı olan Jîn gazetesinin 1949 yılında çıkan 953. Sayısındaki “Yeniden Tarih” adlı makalesi sanki Kürdlerin aktüel durumunu anlatıyordu.
Bundan 63 yıl önce Pîremêrd Kürdlerin tarihsel hastalığı olan “Derdekurd”e vurgu yapıyor.
Pîremêrd yaşadığı dönemi özetlerken Kürdlerin 3 çıkışına 3 tecrübesine tanıklık ettiğini ve üçününde aynı akibete uğradığını söylüyor.
Kürdlerin var olan girişimlerinin başarısızlığının esas nedenin Kürdlerin bir birilerini kabul etmemelerine, Kürd ileri gelenlerinin kendi aralarında “ kim reis olacak?” kavgalarına bağlıyor.
Yıllarca Kuzey Kürdleri İdrisi Bitlisi’yi Yavuz Sultan Selim ile girdiği ilişkiden ve Sultan’a Kürdistan Mirlerinin başına Bıyıklı Mehmet Paşa’yı atama önerisinden dolayı “hain” ilan ettiler.
Aslında İdrisi Bitlisi’nin aklında Kürd Mirlerinden birini ya Hasankef yada Bitlis Mirini Miremiran olarak atamak vardı..
Fakat, hiç bir Kürd Miri buna razı olmuyor.
Niçin “Derdekurd”un tek sorumlusu İdrisi Bitlisi olsun?
Kürdlerdeki bu tarihsel hastalık İdrisi Bitlisi’den önce de ve ondan sonra da hep vardı.. Bugün de bu hastalık devam ediyor.
Kürd Mirliklerinin tarihine bakıldığı zaman aynı gerçeklikle karşı karşıya kalıyoruz.
Biraz güçlenen ve merkezi otoriteden kopup bağımsızlaşmak istiyen Kürd Mirliklerine karşı diğer Kürd Mirlikleri merkezi devletlerle birleşerek direnişleri kırmışlardır.
Ve diğer Mirlerde direnişe geçtikleri zaman aynı akibette uğramışlar.
Türk Cumhuriyeti döneminde baş gösteren tüm Kürd direnişlerinin bölgesel kalmaları, direnişler esnasında bazılarının devletle işbirliğine girmesi yada “tarafsız” kalmaları neticesinden tüm direnişler başarısızlığa uğradılar ve direnişler kanla bastırıldı.
Direnişler sonrası ise direnişlere katılan yada katılmayan ve hatta devlet ile işbirliğine girenler dahi cezalandırıldı.
Kendisini Ahmedê Xani’nin takipcisi olarak gören Hacî Qadirî Koyî
bundan 120 yıl önce Kürdlerin bu hastalığına dikkat çekiyor ve şöyle yazıyor:
„Kurdî ême nezan û paşkewtin, pêkewe agir û pûş û newtin
…………………………………………………..
Rûm û Cû çake, îttîfaqî heye, Kurd bêxîretî û nîfaqî heye.“
Evet Kürdler birbirlerine karşı ateş, gaz ve saman gibiler.. Yahudi ve Yunan gibi halkların kendi içlerinde ittifaklar var ve bundan dolayıda durumları iyidir.
Kürdler ise kendi aralarında kavga içinde ve vurdum duymazlar.
Kürd dostu ve düşmanı olan yabancı gözlemcilerde Kürdlerin bu hastalığını görüyor ve tespit edebiliyorlar.
Irak denilen sunni devletin oluşumunun mimarı olan Gertrude Bell 1923 yılının 12 Nisanında yazdığı bir mektupta Kürd din adamları ve ileri gelenler için “her biri ne kadar şeytandan nefret ediyorsa o kadar birbirlerinden nefret ederler…….. Nasıl bunlar Kürd devletini kurarlar?“ diye soruyor.
Asırlar once Ahmedê Xanî Kürdlerin ittifaksızlığına dair HAWAR ediyordu..
Haci Qadri Koyi Xani’nin Hawar’ını yeniden ve bir başka Kürd lehçesiyle seslendirdi..
Haci Qadri’den 70 yıl sonra Pîremêrd Kürd direnişleri üzerine dururken “hep aynı akıbete uğruyorlar” diyor.
Pîremêrd makalesinde Halabçe’de olduğu döneme ilişkin anılarını aktarırıken Osmanlı devletinin yıkılmaya doğru gittiği bir dönemde Caf Aşiret Konfederasyon’un liderlerinden Mahmud ve Osman Paşa’ların Kürdistan devletini kurma girişimlerini anlatıyor. Caf liderlerinin Osmanlıdan taraf fazla umutları yok. Kürd ileri gelenleriyle Kürdistan’ı kurmak amacıyla bir toplantı yapıyorlar. Pîremêrd ‘e de yeni kurulacak Kürd devletinin Anayasası diyebileceğimiz taslağın hazırlanması görevi veriyorlar.
Pîremêrd’in kafasında Almanya’nın Bismarck dönemine dair federasyon fikri var. Hatta Pîremêrd Almanya Federasyonun işleyişi Caf Aşiret Federasyonu ile aynı olduğunu yazıyor.(araştırmaya değer)
Caf liderlerinden biri Pîremêrd’e geliyor ve taslağı soruyor.
Pîremêrd “Paşam ben kendimi boşuna yormak istemiyorum” diyor.
Paşa alabildiğine kızıyor.
Pîremêrd: „Paşam hükümetin oluşum biçimi ve yasa hazırlamak kolaydır ve daha şimdiden hazırdır.. Sorun kim hükümet reisi olacak? Baban Mehemed Paşa mı?“
Pîremêrd yazısında uzun uzun herkesin “baş olma” kavgasını anlatıyor ve sonuç olarak başarısızlık..
Pîremêrd Kürdistan Teali Cemiyeti’nin tecrübesini anlatırken işçi, memur, hamal, ağa ve paşalardan binlerce insan cemiyete katıldılar diyor. Cemiyet başkanlığı meselesi gündeme geldiği zaman 7 baş çıktı ortaya … Bazıları Şeyh Abdulkadır’ın bazıları Şerif Paşa’nın……… vs.. peşindeydi….. Bu yedi ordu Ayasofya Cami’sinde hançerlerle birbirlerine saldırdılar. Kimse kimsenin büyüklüğü kabul etmiyordu, diye yazıyor.
Pîremêrd’in kendiside Kürdistan Teali Cemiyeti’nin aktif üyelerinden ve yaşanan gelişmeleri yakından takip eden biriydi.
Bilindiği gibi KTC ilk kurulduğu zaman Şeyh Abdulkadir başında buluyordu.. Daha sonra Sevres Antlaşması esnasında cemiyetin saflarında çelişkiler başlıyor.. Pîremêrd’in tarih vermeden aktardığı „Hancerli Ayasofya Kavgası“ bu sıralarda baş göstermesi gerekiyor.
Pîremêrd’in makalesinde “Ayasofya Kavgası” dışında başka yeni bilgilerde var.
Bunlardan biride bugüne kadar Azadi Örgütüne ilişkin yapılan araştırmalarda Pîremêrd’in hiç ismi geçmiyordu.
Pîremêrd bu makalesinde “ Xalid Bey, Yusuf Ziya Bey, Dr. Fuad ve Kemal ile…………… Erzurum Kürd Devrim Komitesine emek verdim” diye ibare var. Burada anlaşılan o ki Pîremêrd Azadi ile yakın ilişki içindedir.
Pîremêrd’in Xalid Begê Cibrî hakkında bir iddiası var. Bugüne kadar Xalid Bey’e ilişkin yazılan yazılarda böyle bir şeyi görmemiştim. Zaten Xalid Bey’in yaşamı ve mücadelesine dair Türk devletinin düşmanca tutumundan dolayı bir dizi belgeye ulaşılamıyor. Bundan dolayı da Xalid Bey’in İstanbul süreci, Birinci Dünya Savaşı sırasında konumu ve mahkemesi konusunda tam bir tablo oluşturmak zor.
Pîremêrd bu makalesinde “Erzurum Devrimi’nin Reisi Xalid Bey Osmanlı hükümetinden ayrılmama kararı almıştı. Bir Şahzade’yi Kürdistan Umumi Valisi yapmak istiyordu” diyor.
Pîremêrd Xalid Bey’in tutumu hakkında bu tespiti Şerif Paşa ve Şeyh Abdulkadirlerin arasındaki kavgaya vurgu yaptığı cümlenin hemen altında yapıyor. Acaba Xalid Bey Kürdistan Teali Cemiyeti içinde çıkan tartışmalar esnasında mı böyle bir tutum takındı?
Bilemiyoruz. Xalid Bey’in biografisi sağlıklı bir şekilde belgeler ışığında yeniden inşa edildiği taktirde bu sorularında cevabı ortaya çıkacaktır.
Yeniden konumuza dönersek Pîremêrd’in „hep aynı akıbete varmak“ olarak toparladığı Kürd trajedisinin tersine çevirmenin anahtarıda Kürdlerin elindedir.
Sadece 20.yüzyılda milyonlara varan bir Kürd kitlesi sömürgeciler tarafından katliamlara uğradı. Kürdlerin kendi aralarındaki kavgaları, birey, aile, aşiret ve bölge çıkarlarını her şeyin üzerine tutan yaklaşımları herkese pahaliya mal oldu.
Lord Palmerston’un “İngiltere’nin ebedi dost ve düşmanları yoktur, değişmez çıkarları vardır” diye bir sözü var.
Lord Palmerston’un bu söyleminine katılır yada katılmaz, ama bugün dünya böyle işliyor.
Bugüne kadar Kürdler „Ulusal Çıkarları“ yada Kürdistan Forum’da arkadaşların yürütükleri tartışmalarda „Ulusal ihtiyaçlarını“ ortak bir şekilde tespit edip, kırmızı çizgilerini çizerek, kurumlaşıp ortak davranmadılar.
Her parti, grup, kişi ve bölge kendi çıkarlarını her şeyin üzerinde tutuğundan dolayı, sadece Kürdistan ortak çıkarları bir kenara bırakılmadı, yaraları uzun yıllar boyunca „Xwekuji“ yada „Kurdkuji“ dediğimiz iç savaşları yaşadık..
Sonuç olarak sözü yine Piremerd’e bırakalım. Pîremêrd 1949 yılında makalesini şöyle bağlıyor: „eğer biz kendimiz adam olmasak ve birlik olmasak kimse bizi adam yapamaz. Yada namuslu bir şekilde evimizde oturalım çiğerlerimizi(gençler için kullanıyor) ölüme göndermiyelim ve geleceklerini yok etmiyelim“ .
Not: Yıllar önce Pîremêrd’in yaşamına ilişkin kaleme aldığım ve tamamlamadığım makalemi ekte yayınlıyorum. Pîremêrd’in yaşamı hakkında bir hayli bilgiyi içeriyor.
Aso Zagrosi