Kürd Selahaddin ve Kudüs'un alınışı - 2
Aso Zagrosi/Evliya Çelebi’nin Kudüs şehrinin ve kalesinin yıkılışını ve şehirde katliamlar yapıldığına dair tezini ne Osmanlı, ne İslam, ne Bizans, ne Frenklerin ve de ne Doğu Hıristiyanlar kaynaklarında doğrulayacak bir ibare yoktur.
Bu sadece Evliyaca bir hayal ürünüdür.
Kaynaklarımıza devam edelim.
Malatyalı Bar Hebraeus Ebü'l Ferec ( 1225 Malatya - 30 Temmuz 1286,Marega), olarak bildiğimiz tarihçi de Süryanice yazdığı tarih eserinde Kudüs meselesi üzerine duruyor. Bar Hebraeus’de Kudüs’da katliam ve yıkımdan söz etmiyor ve sözü ona bırakalım:
“Franklar yardımdan ümidi kesince içlerinde bilgi sahibi olan iki kişiyi Selahaddin’e gönderdiler ve canlarını koruması için söz istediler. Selahaddin özür dileyerek ‘bu şehri ancak kılıçla fethedeceğim ve siz bu şehri aldığınız zaman ne yaptıysanız aynısını yapacağım dedi” diyor.
Bu arada kısa bir parantez açmak istiyorum. Burada Selahaddin’in sözünü ettiği Birinci Haçlı seferi sırasında Haçlılarla tarafından 1099’da yapılan Kudüs işgalidir. O dönem Kudüs Mısır’da hakim olan Fatimilerin yada “Şiilerin” elindeydi. İslam, Hıristiyan ve Yahudi tarihçilerin hepsi şehrin zorla alındığı kadın, erkek, çocuk, Müslüman, Yahudi ve Ortodoks Hıristiyan ayrımı yapılmaksızın herkesin kılıçtan geçirdiğini söylüyor. Fakat, ölü sayısı konusunda aralarında çelişki var.. Cizreli İbn El Esir 70.000 kişiden söz ediyor. Bazı Hıristiyan kaynaklar 30.000 insan öldürüldü diyor.. Bazı kaynaklar da daha aşağılara çekiyorlar.. Ama, sonuçta ciddi bir katliam oluyor.(konuyu dağıtmamak için geçiyorum)
Malatyalı Bar Hebraeus Bunun üzerine iki Franktan biri Selahaddin’e şu sözleri söyledi: ‘bana darılmayacağınızı va’d ederseniz size bir söz daha söylemek isterim’
Sultan: ‘ ne isterseniz söyleyin darılmayacağım’ dedi.
Frank da şu sözleri söyledi: ‘biz sizin basiret sahibi olduğunuza ve hükümdarlar arasında eskiden beri saygı gören kanuna karşı gelmeyeceğinize emin olduğumuz için size müracaat ettik. Eskiden beri saygı gören kanunlara göre mağlup olan bir düşman silahını bırakırsa ve sulh isterse artık onunla harp edilmez. Sizin buna karşı geleceğinizi bilseydik müracaat etmezdik. Fakat geldik ve sizden iyilik görmekten ümidi kestik.’ diyor.
Kısacası ardından tehdit edercesine elimizde bulunan esirleri öldüreceğiz, camileri, kiliseleri ve diğer binaları yıkacağız, kadın ve çocuklarımızı kendi ellerimizle öldüreceğiz ve size karşı sonuna kadar savaşırız diyor.
Yazarın Frank olarak adlandırdığı ve sözleri sarf eden Kudüs savunmasının başında olan Balian d'Ibelindir.
Selahaddin geri çekiliyor ve kurmayı ile durum değerlendirmesini yapıyorlar. Selahaddin Balian d'Ibelin’i çağırarak yeni şartlarını kendisine aktarıyor ve şöyle diyor: “Müracaatınızı kabul ediyorum. Fakat, şehirde bulunanların mukabilsiz çıkıp gitmelerine müsaade etmeyeceğiz……………..”
Mesele şu şekilde halledildi: “ Şehirden çıkacak her erkekler 10 Dinar, her kadın 5 dinar, her erkek ve kız çocuk 2 Dinar verecek ve bunlar taşıyabilecekleri her şeyi alıp gideceklerdi. Franklarda bu şartları kabul ettiler, verecek bir şeyleri olmayan fakirler namına 30.000 dinar verdiler. Zenginler kendi namlarına ve fakirler için dinarlar vererek sulh içinde çekip gittiler. Yalnız sayıları 5000 tutan verecek bir şeyleri olmayan gençler esir kaldılar. Arap muhafızlarından herbirine birer dinar verildi ve bunlarda şehirden çıkarıldılar.”(Abu’l Farac Tarihi, II. Cilt sayfa 445-446)
Bar Hebraeus yazısının devamında Şehir ’de bir Yunan Prensesi ve bir de Frank Prensesi olduğunu Selahaddin ikisine de sahip oldukları her şeyi alıp gitmelerine izin verdi ve hatta kendilerine koruma verdiğini yazıyor. Diğer kraliçelere da aynı şekilde davrandığını söylüyor. Bar Hebraeus Frankların Patriki meselesinde ise: “Patrik büyük kilisenin vesair kiliselerin eşyasını altın ve gümüş kandilleri vs alıp götürdü. Diğer şehir halkı da taşımadıkları mallarını sattılar” diyor (age sayfa 446)
Bar Hebraeus Kudüs’un alınışı sırasında Selahaddin’in yanında bulunan tarihçi İmadeddin ile Selahaddin arasında geçen konuşmayi şeyle aktariyor: “ İsmi İmad olan bir yazıcı bu münasebetle Selahaddin’e şu sözleri söyledi: ‘Biz bunlara yalnızca canlarının selameti için söz verdiğimiz halde, bunlar niçin bu kıymetli eşyaları alıp götürüyorlar?”
Selahaddin de şu cevabı veriyor: “Hakikat bu merkezdedir. Fakat Franklar farkında değiller. Biz bunların ellerindeki eşyaları alacak olursak içtiğimiz andı tutmadığımıza dair dışardan söz söyler ve böylece adımızı kirletirler” diyor.( Bar Hebraeus alıntı veriyor ve kaynak vermiyor. Zaten o dönemlerde böyle bir gelenek yoktu. İmadeddin kitabı Conquete de la Syrie et de la Palestine sayfa 49' da bulabilirsiniz)