Kürd Selahaddin ve Kudüs'ün alınışı - 4-Son

Kürd Selahaddin ve Kudüs'ün alınışı - 4-Son


barkirin: Sermawêz 2, 2018, 4:15
hit: 6087


Evliya Çelebi’nin  “200 bin Hristiyan ve Mıkdısî [Mikhitaryan mezhebine bağlı] Ermeni'yi, Rum-ı Frenki (Fransız veya Avrupalı Hristiyanları) ve 50 bin papazı kılıçtan geçiren Yusuf Selahaddin'in, Kudüs kalesini temelinden yıkıp Mısır’a gittiğin,“ doğrulayacak  hiç bir kaynak yok.Yani kısacası içi boş bir iddiadır.  Zaten baş vurduğum tüm kaynaklar Evliya Çelebi’nin iddiasını yalanlıyorlar.   Daha sonraki süreçlerde yazılan binlerce  eser de   şehrin barışçıl ve antlaşma  sonucu el değiştirttiğini söylüyorlar.  Okuyucuyu daha fazla tarihi alıntılarla   sıkmamak için   daha fazla alıntı vermeyeceğim.  02 Ekim 1187 de  Kudüs  Selahaddin tarafından alındığı zaman  ne şehir ve ne de   “Kudüs Kalesi temelden yıkılıyor”. 

Kudüs’ün alınışı sırasında Franklar denilen   Batı Hıristiyanlarla,  Rum, Ermeni, Mıkdisi/melkit, Süryani  denilen Doğu Hıristiyanlar arasında ayırım yapılıyor.

Kudüs’ün  alınışından sonra  İmadedin ve başka tarihçiler  Urfa ve  Al Bira emirleri   “haça gelmiş” kendi vatandaşları  diye binlere varan  Doğu Hıristiyanlar için  gereken parayı vererek  serbest bırakıyorlar, diyorlar.

Doğu Hıristiyanlar Kudüs’ün alınışından sonra da  şehir de ve bölge de kalıyorlar. Yine Cizye denilen vergileri  vererek  eski statularını koruyorlar. Bazı tarihçiler Frank/Latin Hıristiyanları  mal ve mülklerini Doğu Hıristiyanlara sattıklarını da yazıyorlar. Bilindiği gibi  1099’da  Haçlılar Kudüs’ü  ele geçirdikleri zaman  Yahudileri de toplu kıyımdan geçirmişlerdi.  Selahaddin Kudüs’ü  ele geçirdikten sonra  dışardan Yahudileri getirerek  Franklardan boş kalan evlere  yerleştiriyor. 

Evliya çelebi’nin Doğu ve Batı Hıristiyanları birleştirerek/aynılaştırarak  ““200 bin Hristiyan ve Mıkdısî [Mikhitaryan mezhebine bağlı] Ermeni'yi, Rum-ı Frenki”  demesi de doğru değildir.

Bu konuda  Histoire des Patriarches d’Alexandrie  adlı eserden  bir alıntı yapmak istiyorum:

“O dönem(Kudüs’ün alınışı sırasında-Aso)  Kudüs şehrinin  nüfusunun büyük çoğunluğu  Yunan Hristiyanlarından yani Melkitlerden oluşuyordu. Melkitler, Frank ve Latin Hıristiyanlarına karşı  ölümcül bir kin besliyorlardı. Selahaddin bu durumdan yararlanmak istiyordu. Selahaddin’in yanında  Kudüs asılı Melkit Hıristiyanlarından(Melkit Süryanice bir kavramdır.. Kralcılar anlamında kullanılıyor. Arapçadaki Melik kelimesiyle aynı kökenden geliyor-Aso)  Josef Batit adlı biri vardı. Josef Batit, Selahaddin’in güvendiği adamlardan biriydi. Selahaddin Josef’i   Hıristiyan prenslerin çıkarlarını yakından biri olarak devreye soktu.  Selahaddin  Josef’i şehir kapılarını açmak için Melkit Hıristiyanlarına gönderdi. Bu girişim başarılı oldu.  Melkit Hıristiyanları  şehri teslim edeceklerine  dair söz veriyorlar. Melkit Hıristiyanları   Franklar  öldürmek için hazırlıklara girişiyorlar. Bu durumu öğrenen  şehri savunan liderler  büyük bir paniğe kapıldılar ve  teslim olmak için  harekete geçtiler” diyor.  

Hatta yazar daha  ileri giderek“ şehir teslim alındığında  Hıristiyan  Melkitler,  Frankların  katledilmemelerini gördükleri zaman büyük üzüntü duydular”  diyor.(M. Michaud,  Bibliotheque des Croisades, 1829  Paris  Cilt 4, sayfa 207)

Haçlılar konusunda uzman  olan bir başka bir çok  kaynak Doğu ve Batılı  Hıristiyanlar arasında yaşanan sorunlara dikkat çekiyorlar.

“Kutsal Kabir Kilisesi” yada Ortodoks  Kilisesinin “Yeniden Diriliş Kilisesi”  dediği  kilise üzerine  Doğu ve Batı Hıristiyanları sürekli kavga içindeydiler. Yunan Hıristiyanları “Kudüs’ün Latin/Frank  Katolik denetiminde  olacağına Müslümanların denetiminde olmasını tercih ediyorlardı”(Rene Grousset, Histoire des Croisades, Paris, 1960, Cilt 2, sayfa 813)

Selahaddin’in Kudüs’ü alınışından sonraki süreç üzerine duran kaynaklar açık bir şekilde Doğu  ve Latin  Hıristiyanlar arasında ayrımın yapıldığını  ifade ediyorlar.

Tarihçi  Hannes Möhring’in   anlatımlarına  göre Selahaddin “1187 yılında Kudüs’ü fethettikten sonra, eski  Haçlı devletlerin sınırları içindeki  Doğu Hıristiyanları ve  Yahudileri kendisine katmayı başardı.   Kudüs Frankların hakimiyeti altında bulunduğu zaman Yahudilerin  şehre yerleşmeleri yasaktı.  Selahaddin Yahudilere yeniden şehre yerleşmeleri için  izin verdi. Katolik Haçlılara aksine  Doğu Hıristiyanlar ve  ondan sonra gelecek kuşakları  yenilmişler olarak değil,  dindaşlarının sahip olduğu statüye kavuştular.  Haçlı Katoliklerin hakimiyeti altında  kendilerine  eşit davranılmayan  Doğu Hıristiyanlar  Selahaddin’in  iktidarını dirençsiz  kabul ettiler”.( Hannes Möhring, Saladin- Der Sultan und  seine Zeit 1138-1193,   München 2012, Sayfa 117 )

Selahaddin  Kudüs’ü ele geçirdikten sonra  Hakkarî Kûrdlerînden  ÎSÊ HAKKARÎ/İSA HAKKARİ’yi  Kudüs’un başına  getiriyor. Kudüs Hıristiyanlarının  statüsünü yeniden düzenleyende o dur. 

İmadedin İsfahani konuya ilişkin “ Doğu Hıristiyanlar  baçlarını vererek  güvenlik içinde  ve sürgün korkusu yaşamadan Kudüs ’da kaldılar..  Statüleri hukukçu İsa tarafından tespit edildi”diyor. 

ÎSÊ HAKKARÎ Kürdlerin yüz akı olan  bir devlet adamıydı.

Kürdlerin bu kadar yoğun görev yaptığı bir ortamda elbette bir “Kürd inter dayanışması” da vardı.. Selahaddin’in Şêrko’dan sonra bir dizi aday arasından sıyrılıp vezir olmasından Diya El Din İsa El Hakkari’nin önemli bir rolu olmuştur. İsa Hakkari bir çok adayın Selahaddin lehine çekilmelerinden önemli payeye sahip olduğunu bir çok tarihçi söylüyor..( İbni Xaliqan) Cizri Botan’da eğetimini tamamlayan İsa Hakkari, Halep’te Şêrko’nun imamı oluyor. İbni El Esiri İsa Hakkari için “ aşiret esprisine sahip bir şövalye” olduğunu söylüyor.. ( El Kamil Fi Tarikh’ten aktaran B. James age sayfa 85) İsa Hakkari saygı gören ve Selahaddin’in yakın çevresinde yer alan bir Feqi ve aynı zaman kabilyetli bir emir ve diplomattı..Şêrko sonrası kimin Fatimi Halifesinin Veziri olacağı tartışların yapıldığı bir ortamda bazı Kürd emirleri ya kararsızlık gösteriyorlardı yada kendileri Şêrko’nun yerine geçmek istiyordu.. Tamda bu ortamda İbni Xaliqan’nın anlatımına göre İsa Hakkari, yine kendiside Kürd olan Qutbeddin Xusro El Hezbani’ye hitaben : “ Selahaddin ve sen aynı gruptasınız.. İkinizin aslıda Kürd( inna asluhu min El Akrâd) ve siz ikidarın Türklerin eline geçmesine izin vermeyeceksiniz değilmi?” diye sorar.. (İbni Xaliqan’dan akt.. B. James ve Prof. Muhsin Muhamed)

Evet daha fazla uzatmanın bir anlamı yok.  Evliya Çelebi’nin Kudüs’ün yıkılışı  ve katliamları yönündeki iddiasını   doğrulayan tek bir Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman tarihçi yoktur.

Yüzyıllar boyunca   Haçlı Seferleri ve  Selahaddin üzerine binlerce eser yazıldı ve hala da yazılmaya devam ediyor.  Selahaddin yaşadığı  dönem  çevresindeki insanlardan  Qazi El Fazil,  Bahaddin Şeddadi ve İmadeddin İsfahani  farklı biçimlerde  3 tane  biyografisini yazdılar. Ne yazık ki hala hiçbiri Kürdçeye çevrilmiş değildir. Kürdlerin %99’uda  bu kitapları  başka dillerde okuma imkanı olmadı.  Tariq Ali gibi  bir solcu “Saladin”  eserini yayınlıyor. Amin Maluf bir başka gözle  Selahaddin’i  Avrupa kitlelerine taşıyor..    Anne-Marie Edde  “Saladin” , “Eyyübiler döneminde Halep”  ve daha bir çok eseriyle  Eyyubi Kürd Hanedanlığının tarihini   ortaya çıkarmak için  ömrünü tüketiyor. B. James  Kürd boyutunu irdeliyor. 

 Selahaddin’e ilişkin (bir yada birkaç  çalışma dışında)  araştırmalarda  Kürdlerin fazla bir rolleri yoktur.

Aslında  Kürd yurtsever  aydınları ve entelektüel çevreleri  Kürd ulusal bilincinin  oluşumunda  ve yayılmasında  Selahaddin gibi tarihsel bir şahsiyetin oynayabileceği  rolü görüyorlar.  Bundan dolayı 1912 yılında yayınladıkları  Hêvî  Dergisinin ilk sayısının  kapağına Selahaddin’in resmini koydular.. Osman Sebri’nin   Ronahî  dergisinin 3 sayısında  yayınladığı    ve  “Serdarê Kurd  Sultan Selahaddîn”  olarak   tanıttığı Selahaddin yazı serisini de bu çerçeve de ele almak lazım.

Dante Alighieri (1265–1321) Divina Commedia   adlı eserinde  Selahaddin’i büyük filozofların, peygamberlerin ve devlet adamlarının  bulunduğu Limbo’ya yerleştiriyor.    Diğer tarafta da  bilindiği İnferno var.  Dante öyle Müslüman sıcak bakan  biri değildir.   Hz. Muhammed’e dahi  İnferno’da yer veren biridir.

Çevremizde  aydın  ve okumuş çevreler   sık sık Voltaire’in(1694-1778) ““Fikirlerinize katılmıyorum ama fikirlerinizi ifade edebilmeniz için canımı bile veririm”  sözünü aktarırlar. Ama hiç biri  Voltaire’in hangi eserinde  bu sözü ifade  ettiğini yazmıyor.

Acaba Voltaire  Selahaddin için ne diyor?

Volaire 1756 yılında kaleme aldığı “  Essai sur les moeurs et  l’esprit des nations” adlı eserinin 56.bölümünde   Selahaddin’e“Kudüs’ü  yumuşak bir şekilde alınışına  methiyeler diziyor”ve  Selahaddin’in ölümü üzerine “ deniliyor ki,  bıraktığı vasiyetnamesinde  zekatların Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi fakirleri arasında eşit bir şekilde  dağıtılması gerekiyor demiş. O  bu tavrıyla şunu demek istemişti:  Tüm insanlar kardeştir. Onlara yardım edilirken  neye inandıklarına değil, neyin derdini çektiklerini sormak gerekiyor demek istemiş”diyor.

Voltaire yazısının devamınde “keşke bizim prenslerin bazılarında onun gibi alicenaplık olsaydı” diyor.

Gotthold  Epfraim Lessing 1779 yılında yayınladığı “Nathan der Weise” adlı  eseriyle Selahaddin’in   toleranslı kişiliğine  ilişkin  başka bir pencere  açıyor. (aşağıda  Nathan der Weise’nin geniş bir özetini bulacaksınız)

Selahaddin Hıristiyan Şövalyelerin ilk yazılı kodu dediğimiz  kitapta “Örnek Şövalye”olarak tanıtılıyor. Fransızlar “onun  Fransız bir yanı olduğunu”,“İngilizler “annesinin Hıristiyan olduğunu”,  bazılarına göre “gizli Hıristiyan”ve bazı Ermeni kaynakları ise  babası Eyyub yada dedesi Şadi Dvin’den geldiğinden  dolayı  “Ermeni yanını gündeme  getirdikleri”   biliniyor. Arap ve Türkleri de saymıyorum.

Evliya Çelebi’nin Kudüs’ün 1187 yılında alınışına  dair ileri sürdüğü  iddiaların hiç biri doğru değildir.  

Kürdlerin yapması gereken 4 Mart 1193 yılında vefat eden  “Eyyubi Kürd Hanedanlığını” kuran,  büyük devlet adamı, askeri uzman ve “Dünyaya Ders Veren Kürd”: Selahaddin Eyyubi’yi ölüm yıl dönümü olan 4 Martta anmaktır. 

Aso Zagrosi

Not: Sabrı olan  aşağıda verdiğim  “Nathan der Weise”nin hikayesini okusun!!

Üç Yüzüğün Kıssası
Selahaddin:

Yakına gel Yahudi, daha yakına, buraya yanıma,

Hiç korkun olmasın.

Nathan:

O yakınlığı düşmanlarınıza saklayın!

Selahaddin:

Adın Nathan mı?

Nathan:

Evet.

Selahaddin:

Bilge Nathan?

Nathan:

Hayır.

Selahaddin:

Sen öyle demesen de insanlar öyle diyor sana.

Nathan:

Belki insanlar öyle diyordur.

Selahaddin:

Sanma sakın

İnsanların sesini hor gördüğümü;

Tanımak istedim o adamı,

Bilge diye tanınan kişiyi.

***

Nathan:

O zaman şüphesiz öğreneceksiniz yolculuğumda

Düşmanların hareketlerinden neyi fark ettiğimi,

Yeniden canlandı onlar. Açıkça konuşmama izin varsa –

Selahaddin:

Göndermemin sebebi bu da değildi:

Bilmem gereken her şeyi biliyorum zaten.

Kısacası, burada olmanı istedim –

Nathan:

Emrettiniz, Sultanım.

Selahaddin:

Çünkü diğer noktalarda bilgiye ihtiyacım var.

Bu kadar bilge bir adamsın madem, söyle bana, hangi yasa

Hangi inanç sana daha iyi geliyor?

Nathan:

Sultanım, ben Yahudi’yim.

Selahaddin:

Ben de Müslüman’ım.

Hıristiyan da tam aramızda duruyor. Bu üç dinden

Sadece biri doğru olabilir.

Senin gibi bir adam, talihin doğmasını emrettiği

Doğduğu yerde kalmaz pek, kalsa bile

Bunu irfanıyla, seçerek, tercih ederek yapar.

O zaman irfanını paylaş benimle – bırak duyayım

Tercihinin sebeplerini, inceleme zevkine

Sahip olmak isterim – seçimini öğrenmeliyim,

Sebeplerini de…

Böylece benim olurlar.

Güvenerek soruyorum bunu. Nasıl da şaşırdın,

Gözlerinle tartıyorsun beni! Muhtemelen

Böylesi bir kaprisi ilk yapan sultanım ben,

Ve bence bir sultan için pek de değersiz

Değildir bu istek. Haksız mıyım? Konuş öyleyse – Konuş.

Nathan:

Eski zamanlarda, bir adam varmış doğuda,

Değerli bir el bir yüzük vermiş ona

Sonsuzmuş değeri: Opalmiş taşı,

Değişmez görünürmüş rengi; ayrıca

Gizli bir erdem sağlarmış sahibine,

Tanrı ve insanlar severmiş görünce,

Ve inanırmış kim yüzüğü taktıysa. Garip midir

Adamın bu yüzüğü hiç çıkarmaması parmağından,

Sürekli de güvencede tutmak için uğraşması

Kendi evinde bile? Bu yüzden – miras bıraktı onu;

İlk önce, oğullarından en çok sevilene,

Onun da en aziz çocuğuna bırakmasını şart koştu – ve

Sonrakinin de doğum sırası gözetmeden en gözde oğluna,

Yüzüğün erdemini sadece,

Evin efendisi takmalıydı – Duyuyor musunuz beni Sultan?

Selahaddin:

Anlıyorum – devam et.

Nathan:

Oğuldan onun oğluna,

Sonunda bir babaya miras kaldı bu yüzük,

Üç oğlu vardı adamın; üçü de aynı derecede itaatkâr;

Bu yüzden eşit severdi üçünü de.

Bazen birini, bazen diğerini, bazen de üçüncüyü,

(Ayrı ayrı üçü de sahibi oluyordu

Onun kalbinin coşkusunun) değerli gördüğünden

Miras bırakacağını yüzüğü, iyi kalpliğinin verdiği zayıflıkla

Her birine söz veriyordu tek tek.

Böyle gitti bir süre. Ama ölüm yaklaştı

İyi kalpli babanın utancı arttı. Olmazdı

Sözüne güvenen iki oğlunun umudunu boşa çıkarmak,

Dayanamazdı buna. Ne yapmak gerekiyordu? Gönderdi

Gizlice bir kuyumcuya yüzüğü,

Gerçek yüzüğün modeline göre

Ismarladı iki yüzük daha, ama emri şuydu

Ne para ne de emek esirgenecekti benzetmek için

Gerçek yüzüğe. Sanatçı başardı bunu.

 

 

 

BERDEWAM >>


  • kürd
  • selahaddin
  • kudüs
  • alınışı

  • Benzer içerikler

    KÜRDİSTAN  SİYASETİNİN 70 YILLIK CANLI TANIĞI BİR KÜRD KADINI:GELAWÊJXAN Tarih
    KÜRDİSTAN SİYASETİNİN 70 YILLIK CANLI TANIĞI BİR KÜRD KADINI:GELAWÊJXAN
    Bahlul/Behlulî  Mayî/Mahî /Dana   kimdir? Tarih
    Bahlul/Behlulî  Mayî/Mahî /Dana   kimdir?
    „Ararat Kartalı“: İhsan Nuri Paşa Tarih
    „Ararat Kartalı“: İhsan Nuri Paşa
    Kürd  İzzet    yoksa  Arap İzzet Paşa-   Murat Bardakçı’nın   makalesi  üzerine Tarih
    Kürd  İzzet    yoksa  Arap İzzet Paşa-   Murat Bardakçı’nın   makalesi  üzerine
    Ortadoğu’nun İlk Feminist Erkeği:   Kürd Qasim Emin(1) Tarih
    Ortadoğu’nun İlk Feminist Erkeği: Kürd Qasim Emin(1)
    NEWŞİRWAN MUSTAFA, SULEYMANİYE OLAYLARI VE  BAZI KUZEYLİ KÜRDLER Tarih
    NEWŞİRWAN MUSTAFA, SULEYMANİYE OLAYLARI VE  BAZI KUZEYLİ KÜRDLER
    Kürdistan Tarihinin Mechul Kadını: PERÎZAD XATUN!!! Tarih
    Kürdistan Tarihinin Mechul Kadını: PERÎZAD XATUN!!!
    Kürd Selahaddin ve Kudüs'un alınışı - 1 Tarih
    Kürd Selahaddin ve Kudüs'un alınışı - 1