SEVGİLİ XECÊ(HATİCE YAŞAR) İLE NEWŞİRWAN MUSTAFA ÜZERİNE!!!
19 Mayıs günü vefat eden Newşirwan Mustafa’nın 29 Haziran da ölümünün 40. Günün de “YADÎ NEWŞÎRWAN MUSTAFA- Xelk, Gul û Mum” adı altına anılacaktır. Yapılacak olan tören Newşirwan Mustafa’nın mezarının bulunduğu Girdî Zergete de olacak. Newşirwan Mustafa yarım yüzyıl boyunca Güney Kürdistan siyaset, basın, tarih, edebiyat, anılar ve askeri faaliyetlerine damgasını vuran ender insanlardan biridir. Newşirwan yaşadığı süre içinde Kürdlere dair farklı alanlarda 20 civarında esere imza attı. Vefat ettiği zaman da 100 binlerce insan kendisine son yolculuğunda refakat etti ve mezarını ziyaret etti. Bu 40 gün boyunca Newşirwan’ın cenaze törenine katılanlara, türbesini ziyaret edenlere, onun hakkında yerli ve yabancı basında çıkan yazılara ve gönderilen mesajlara baktığım zaman Kürd milliyetçiğinin babalarından olan HACÎ QADIRÎ KOYÎ’ni bundan 150 yıl önce kaleme aldığı bir şiiri aklıma geldi.
HACÎ QADIRÎ KOYÎ şiirinde şöyle diyor:
“Mirin û jîyan mîna sêber û tav e
ew ê baqî bimîne her nav e!!”
Sevgili Xecê Kuzey Kürdistan’da Newşirwan Mustafa’yı yakından tanıyan çok ender insanlarımızdan biridir. Bundan dolayı kendisine Newşirwan Mustafa hakkında bir kaç soru sordum ve aldığım cevapları yayınlıyorum.
Silav û rêz
Aso Zagrosi: Yıllar boyunca Newşirwan Mustafa ile ilişkin oldu,Newşirwan ile ilgili bazı anılarıni anlatırmısın?
Xecê: 40 yılı aşkın bir süredir yazıyorum ama ilk kez duygularımı yazı yoluyla ifade etmekten zorlanıyorum. 40 yıllık dost ile ortak anılar üst-üste yığılıyor hangisini seçeceğimi bilemiyorum. Aylarca aynı kaptan yemek yediğim, aynı evlerde kaldığım, aynı cephelerde omuz-omuza olduğum, açlığı , 4 yandan kuşatılmışlığı ve 20 mart 1991’de özgür Kerkük ‘te Newroz kutlamalarının mutluluğunu birlikte yaşadığım bir dost ile yaşanan ortak anılar arasından seçim yapmak meğer ne zormuş. Kendimi dost zengini sayarım ama, kavga ederken dostluğa halel getirmeyecek kelime aramak bence dostluğu sınırlara hapseder. Asıl dostluk; kavga ederken, kelimeleri ağzında, beyninde dolandırmamaktır, beynini ve kelimeleri özgür bırakmaktır. Newşirwan ile böylesi ender rastlanan bir dostluğum var. Bu dostluğun ilk taşları birçok insan için karşılıklı selamı-sabahı kesmeye yetecek olan bir kavga ile başladı. Cins, yaş farkı gözetilmeyen, sadece karşıdakini alt etmeyi amaçlamayan eşit şartlar da birbirinin göz hizasında bir kavga.
1978 Haziranında YNK Hakkari de büyük bir felaket ile karşı-karşıya kaldı. Yüzlerce Peşmergesi katledildi ve efsanevi liderleri Eli Eskeri ve Dr Xalit gibi birçok lideri de Qiyade Muwaqet (O yıllarda ki KDP’nin adı) tarafından esir alındı. KDP’li bir yetkili bu durumu büyük bir gururla bana aktardı; “Saddam’ın cahşı Talabaninin 800 adamı Iran’ın da yardımı ile bize saldırdı, Talabani’nin kendisi de Ecevit’in temin ettiği bir helikopterden operasyonu yönlendiriyordu.” Vasat bir zekaya sahip herhangi birisinin sorusunu sordum. “Kayıp çok mu? Neler yapabiliriz?. Karşımdaki gülümseyerek; “ korkma bizde kimsenin burnu kanamadı,karşı taraf telef oldu ve en büyük komutanlarını da esir aldık.”
Karşısındakini ahmak yerine koyan bu cevap karşında gereken tavrı koyduktan sonra Rizgarî hareketinin koymasi gereken tavrı aldık. Rizgarî hareketi olarak, benim tüm siyasi yaşamımda son derece ciddiye aldığım bir prensibimiz vardı. “ideolojik mücadele’ siyasi dostluk” diyorduk ve hiçbir gerekçe ile siyasi tutuklu kavramını kabul etmiyorduk. O dönemde bizim QM ile dostça ilişkilerimiz vardı ve özellikle benim YNK ve önderleri konusunda Dr. Şiwan’ın KDP’nin resmi görüşlerini tekrarlayan yazısı dışında herhangi bir bilgim yoktu. Ama yine de bahsettiğim ilkemiz gereği dostumuz QM dan Eli Eskeri ve arkadaşlarını kayıtsız’ şartsız serbest bırakmalarını talep ettik. Kürdçe ve Türkçe “QM girtîyan berde” manşetli 10 binlerce duvar gazetesi yayınladık. Yanılmıyorsam böylesi bir Tavrı sadece biz gösterdik. Bir süre sonra Necmettin Büyükkaya aracılığıyla YNK temsilcisi Kemal Xoşnav zor koşullarda ulaştığı Ankara’da bizimle görüşme talebinde bulundu. Görüşmeye ben ve Ruşen Arslan katıldık. Bu ilk görüşme benim açımdan bir çok ezberlerimi bozan bir görüşme oldu.
Kürdistanî idik, tüm Kürdistan’ı kurtarmaya aday proleter devrimci önder hareket idik ama Türk tarihini bildiğimizin binde biri kadar kendi tarihimizi bilmediğimiz gibi ülkemizdeki siyasi gelişmelerden de bi haberdik. Özellikle sol gelenekten gelen benim gibiler. ( Daha organik ve Kürdistani olan KDP’lileri ayrı tuttuğumu özellikle belirtmek isterim)
Türkler Kürdlere hangi gözle bakıyorsa bizlerde diğer parçalara aynı gözle bakıyorduk. Feodal veya en hafifinden Küçük burjuva hareketleri demeye devam ediyorduk.
Kemal Xoşnav; YNK’nin 1975 felaketinden hemen sonra mücadeleye devam eden yarı cephe niteliğinde bir hareket olduğunu ve en büyük parçasının 1968 lerden itibaren örgütlenen ve bize çok yakın görüşler savunan Komelay Rençderanî Kurdistan olduğundan ve 2 sekreterinin Irak rejimi tarafından katledildiğinden bahsediyordu.
Bu arada biz Ala Rizgarî olduk ve yine Necmettin aracılığı ile Komelayla ilişkilerimizi geliştirme kararı aldık. Komela’nın sekreteri Newşirwan ile görüşecektik. Randevu yeri olarak Necmettin kendi evini ayarlamıştı. Ben de aranıyordum ve Newşirwan’ın başına 1 milyon dolar konduğunu da biliyordum. Salona girdiğimde Newşirwan”ın son derece rahat yerleştiğini gördüm. “ hemen burayı terk etmemiz gerek” demem üzerine Newşirwan ile ilk kavgamız başladı. Yazarken Kürdçe kelimelerle oynayan arkadaşım kavga sırasında kelimeleri özgür bırakıyordu. Bana baktı ve “biliyor musun tüm çirkin kadınlar devrimci oluyor” dedi. İkimizi de tanıyan Neco odayı terk etti. O’na göre ilk diplomatik görüşme başarısız hatta düşmanlık ile sonuçlanıyordu. Ben de karşılık olarak “sen ayna düşmanısın galiba “ dedim, şaşırdı ve “niye?” dediğinde “Darwin’in tezinin ispatısın” dedim. Birbirimize baktık ve 40 yıl sürecek kahkahaları koy verdik.
Daha sonra, hiçbir sömürgeci devletle ilişkili olmamak adına “Peşmergenin son başkenti “ olarak adlandırdığım Nawzeng’de beraber olduk. Günlük yaşantımızda işgali altında yasadığımız farelerden niye korkmamak gerektiğini kendi parmağını fareye ısırtarak , odamda vaktinden önce karşılaştığım akrebi kurşunla değil de ufacık bir taşla öldürebileceğimi hafiften dalga geçerek bana öğretiyordu. Akşam yemeklerinden sonra odasında kurulan meclisler benim açımdan üniversite dersleri gibiydi. Her bölgeden gelen Pesmergeler kendi bölgelerindeki farklılıkları dillendiriyorlardı ve Newşirwan bu sohbetleri başlatırken en iyi dinleyici oluyordu. Kürdlerin niye her söze başlarken “bila mana” demek gereği duyduklarını da Newe’den benimle bolca dalga geçmesi bahasına öğrendim. Bir köyde son derece masum olan bir kavram yan köyde çok garip fantazilere neden olabiliyordu. Kek Newe benim için Kürdistan tarihi, coğrafyası ve 50 yıllık mücadele tarihi olarak başvurduğum bir ansiklopedidir. Kendi tezlerine aykırı bile olsa yalansız bilgi aktarmayı biliyor.
Aso Zagrosi: Dağdaki Newşirwan ile şehirdeki Newşirwan arasında nasıl bir fark görüyorsun?
Xecê: İktidar insan türünün tüm cilalarını söküp atan ve onu aslı olan barbara dönüştüren bir güce sahip. Newşirwan ; iktidarın her türünü tatmış olup kendisi gibi kalmaya devam eden ender ulusal kurtuluşçulardandır . Iktidarı elde tutmak için adına taktik denen eğilip-bükülmeleri ve gerçek duygularını saklamayı bilmek yani real politiker olmak gerekir. Oysa , Newşiwan real politikanın göbeğinde, en tepesinde görünürken bile hayatının hiçbir döneminde real politiker olmadı.
Diyarbakır da ilk olarak karşılaştığım kaçak ve Hakkari felaketi nedeniyle kadroları neredeyse parmakla sayılacak halde olan Komela’nın sekreteri Newşirwan nasıl idi ise 1991 Kûrd baharının askeri ve siyasi komutanı aynı insandı. Hiçbir koşulda eğilip-büküldüğüne elde ettiklerini korumak için bile olsa taktik yoluna başvurduğuna rastlamadım. Xuşka Helîm’den Kewş adetini dinlerken gösterdiği özen Madame Mitterand’a gösterdiğinden daha fazlaydı.
1975 felaketinden hiç de geri kalır yani olmayan Enfal sonrası Newşirwan ile 2 haftada Saddam’ı Kürdistandan süpürüp atan ayaklanmanın tek lideri Newşirwan aynı insandı.
–
Aso Zagrosi: Newşirwan’ın Kürdistan’ın bağımsızlığına ilişkin tavrı nasıl dı?
Xecê: Newşirwan Kürdçeyi çok iyi bilen yazarken kelimeler ve nüanslarıyla oynayan biridir. 1960 ‘lı yıllarda hakim siyaset Kurdler için otonomiden bahsederken Newşirwan Slêmanî ’de yayınlamaya başladığı dergisinin adını Rizgarî koydu. Rizgarî ve azadî arasındaki farkı iyi bilen biri olarak bu adı tesadüfen seçmemişti. Rizgarî etrafında örgütlenen siyasi hareket daha sonra YNK ‘nin en büyük gücüne dönüşecek olan Komala’nın asli 3 kanadından birini oluşturmuştur. 1991 Kürd baharından sonra hemen “ Mafê Çarexwenivîsîn , li ser singîman dınivîsîn” şiarını gündeme getirdiklerinde, bu gün bağımsızlıktan bahseden birçok çevre ‘bunlar provokasyon yapıyorlar, dağı ve savaşı özlemişler” propagandası yapıyorlardı. Kürdistan’daki 1992 seçim propagandalarının arşivlerine artık isterse herkes ulaşabilir. Ama Kuzeyli okur-yazar ve klavye kahramanları futbol takımı tutma hevesleri üzerinden siyasi taraf tutma yolunu tercih ediyorlar. Onlarca kitap yazmış, Kürdistan’ın her kulilkının ve en küçük tepesinin adını bile sevgiyle yazıya dökmüş birinden bahsediyoruz. Mahabad sonrasında “dostlarımız” tarafından Kürd Ulusal Kurtuluşçularına tek yol olarak dayatılmış olan ve sömürgeci devletlerden biriyle zorunlu ilişkiyi kader gören real politikanın çıkmazını “Xulanewe le nav baznede” ( Kısır döngü içinde debelenmek) kitabında birinci elden tanıklıklara dayanarak kitaplaştıran yine Newşirwandır. Kurd halkını siyasi haklar itibariyle kendisiyle eşit şartlara sahip bir komşu olarak görmeyen türk, Arap ve Fars devletlerini lojistik-stratejik dost olarak görmenin Kürd halkını felaketlere sürükleyen bir kısır döngü olarak gözler önüne sermiştir. Bu 4 komşu Kürd ulusal kurtuluş hareketine birbirlerine karşı kullandıkları bir koz olarak yaklaşmışlardır-yaklaşırlar.
Büyük şairimiz Salim’in ;
“le gel dil şerte (Salim) ger necatim be la Tehran,
Behîşt ger beta deştî Rey, be Irana guzar nakem.”(Salim; yürekten şart olsun diyor; eğer Tahrandan kurtulursam;
Cennet Rey ovasında olsa bile , bir daha Irandan geçmem“
Dizelerini kendi pratiği ve de somut belgeleriyle ortaya koyan ender ulusal kurtuluşçuların başında geliyor.
Franz Fanon; sömürge okur-yazarlarının; sömürgecileri karşısında içselleştirdikleri aşağılık duygusuna özel olarak vurgu yapmış ve bu duygunun nedenlerini araştırmaya neredeyse ömrünü vakfetmiştir.
Ancak kendi tarihini, şarkılarını, şiirlerini, fıkralarını yani kendisini iyi tanıyan ve kendisi ile barışık olarak özgürlük kavgasına girenlere entegre aydın der. Kek Newe ile Kurdistan’ın 4 parçasında Paris, Viyana , Berlin, Londra gibi büyük şehirlerde, diplomatik görüşmelerde birlikte oldum, Her yerde herkes ile eşit şartlarda bir araya geliyordu. Fransızların siyasi olarak sahip olduklarının hepsini bir Kürd olarak kendisine de layık görüyordu.
Sömürgeci devletler de Newşirwan’i iyi tanıyorlardı. Ateşkes dönemlerinde üzerinde kendi resmi bulunan pahallı saatleri hediye olarak gönderen Saddam “nasılsa Newşirwan bu saati kırar bari resmimi çiğnemesin “ derken Türkler de, Mam Celal’den “görüşmelerde Newşirwan bulunmasın” ricasında bulunuyorlardı. (Newşirwan bir Ankara ziyaretinde arkasına 2 koruma takan Türklere “bunlar kim?” diye sorduğunda “sizi korumak için cevabını aldığında ‘ “burada sizden başka kimse beni öldürmez , beni kendinizden mi koruyorsunuz” demişti.
Enfal sonrası idi, Paristeydik. Türk devletinin yine Kerkük Musul teranelerinin gündemde olduğu günlerdi. Le monde ile röportajında “Türkler Güney’i ‘işgal etmesinden korkmuyor musunuz? “ sorusuna “gelsinler bakalım birde onlar kendilerini denesinler. Ayrıca bizim için fena da olmaz, 2 parçamız birleşmiş olur ve de 23 Arap devletinin ırkçılığından kurtulmuş oluruz” diyordu.
Kürdistan’i ve Kurd halkını daha doğrusu kendisini iyi tanıdığından sadece Rizgari yetmez “Kürdler Rizgari ve azadiyi aynı anda hakkediyor “ u savundu, ve savunmaya devam ediyor. Bazı halkları ; kutsal sloganlar ile oyalayarak, özgürlüklerinden feragat etmeleri sağlanabilir ama söz konusu Kürdler olunca Rizgari mutlaka azadi ile taçlandırılırsa bir anlam ifade eder. Jekaf’ın yayın organı Niştiman ‘rêkeftin serkeftina” şiarını yüzyıllık tecrübelerden süzerek edinmişti.
Newşirwan , Kek Newe kayıtsız şartsız bağımsızlığı kendisine amaç edinen entegre aydın bir Kürd ulusal Kurtuluşçusudur. Yaşamı zaten gözler önünde bağımsızlık konusundaki görüşleri için yukarıda bahsettiğim kitabın yanında “pencekan yektir deşkênîn” (parmaklar birbirini kırıyor) kitabını da okumak gerek. Kendi mücadele tarihimiz ile ilgili olarak sadece bizlere değil gelecek kuşaklara da birinci ağızdan tecrübe-bilgiler aktarıyor. Bağdat, Ankara, Tahran ve Şam’ı stratejik-lojistik dost görmenin Kürdlerde hangi katliamlara neden olduğunu eğilip-bükülmeden dosdoğru gösteriyor.
Teşekkürler
28.06.2017
Aso Zagrosi