Şah Abbas’ın Mukrî Kürdlere Karşı Katliamı(ek 1 Çemişgezek)
Şah Abbas’ın Mukrî Kürdlere Karşı Katliamı(ek 1 Çemişgezek)
Aso Zagrosi
Geçenlerde Dimdim Kalesi ve Şah Abbas’ın Mukri Kürdlerine karşı yaptığı katliamlara ilişkin düştüğüm notlarda Çemişgezek Kürd liderlerinden birinden şöyle söz etmiştim: 1603 yıllarında Ali Paşa adında bir Osmanlı komutanı Safevilerin safına geçiyor yada esir alınıyor. Ali Paşa’nın Bostam’a götürülmesi gerekiyor. Burada Çemişgezekli bir Kürd liderinden şöyle söz ediliyor: “Şah Abbas, Celali isyanlarına katılan bir Kürd şefi olan Serdar Mahmud Çemişgezek ve 300 adamına Ali Paşa’ya yolda refakat etmek için gönderdi. Kendisi de ordu ileNahçivan yolunu tutu”(age sayfa 125) “
Bu pasaj bir çok arkadaşın dikkatini çekmiş ve çeşitli sorular sordular.
Aslında arkadaşların “Çemişgezek”e ilişkin sordukları sorular, bugün Kuzey Kürdistan’da “Alevi”, “Şafi”, “Raya Heq” “Kızılbaş”, “Kurmanç”, “Zaza”, “Yavuz Sultan Selim” ve “Şah İsmail” gibi konularda ve büyük oranda dışardan empoze edilen tartışmaların hassasiyetinden kaynaklanıyor.
Yoksa düştüğüm ve bir çoklarıda Kürd tarihi açısından yeni olan notlara çok daha kafa yormak gerekiyordu.
Kürdistan tarihine baktığımızda ya tümden yada kısmi olarak yer değiştirmeyen tek bir Kürd yapılanmasını görmek çok zordur. Kürdlerin trajedisi, gönülü yada zorunlu olarak var olan tarihsel göçlerden gizlidir. Kürdistan denilen çoğrafya tarih boyunca dönemlerine göre büyük güçlerin savaşlarına, talanlarına ve yıkımlarına sahne oldu. En azından insanların yaşadıkları olayları yazıya dökdükleri andan itibaren bu gerçeklerin var olduğunu biliyoruz.(diğer bilimsel çalışmaları bir kenara bırakıyorum)
Reel durum bu olunca Çemişgezeklilerinde bir çok Kürd yapılanması gibi yer değiştirmesi anlaşılır bir durumdur.
“Çemişgezek Kürdleri” kavramını kullandığım zaman Ayşe Hür gibi Kürdlere “akıl hocalığı” yapan kesimlerin pek hoşuna gitmez. Çünkü yazdıkları yazı “Dersim” ve “Kürdistan”ı iki ayrı ülke gibi lanse ediyorlar.
Şerefxan Bitlisi bundan 400 yıl önce Çemişkezek Mirlerinden söz ederken “ Ülkeleri ise genişlik ve önem bakımından uzak yakın herkesçe “Kürdistan” özel ismiyle tanındı; öyle ki, berat ve emirnameleri de ve diğer Sultanlık belgelerinde bu ad geçtiği zaman yalnız bu önemli vilayet anlaşılır; ayrıca Kürdler arasında “Kürdistan” sözcüğü geçtikçe bundan yalnız Çemişkezek Vilayeti anlaşılır”(Şerefxan, 1976, 190)
Hatta Çemişgezeklerin Xorasan’da yerleştikleri alanların “Kürdistan” diye adlandırdırıldığını da burada söylememe gerek yoktur sanıyorum.
Şerefxan Şerefname’de geniş bir şekilde “Çemişgezek Mirliği” üzerine duruyor. Esas olarak Safevi ve Osmanlılar dönemi Çemişgezeklilerin durumu ile ilgilendiğimden dolayı bu konuyu geçiyorum.(daha geniş bilgi için Şerefname’ye bakınız)
Şerefxan, Çemişgezek Miri, Hacı Rüstem Bey’in Yavuz Sultan Selim Kemah Kalesini almak isterken kaleyi teslim ettirmediğini, buna karşılık Şah İsmail Nur Ali Halife’yi bölgeye gönderdiği zaman Haci Rustem Bey hiç bir direniş göstermeksizin kalesini teslim ettiğini ve Şah İsmail’e bağlılığını bildirmek için İran’a gittiğini yazıyor. Haci Rüstem Bey, Şah İsmail tarafından hilatla taltif ediliyor, Çemişgezek yerine Irak’ta görevlendiriliyor.
Çaldıran Savaşı sonrası Hacı Rüstem Bey adamlarıyla Yavuz Sultan Selim’e bağlılığını bildirmeye gittiği zaman 40 adamıyla birlikte yukarıdaki gerekçe ile öldürülüyor.
Hacı Rüstem olayına ilişkin eski Osmanlı tarihçilerinden başlayarak daha sonraki tarihçiler ve hatta günümüz tarihçileri de dahil hep aynı şey tekrarlanıyor.
Fakat ciddi bir soru orta da duruyor. Eğer Hacı Rüstem Bey Şah İsmail’e o kadar bağlıysa Şah İsmail’in adamı Nur Ali Halife neden Çemişgezek te katliam yapıyor?
Ayrıca Şah İsmail’e bağlı olan, bölgesinde tarihsel köklere ve etkileme gücüne sahip olan Hacı Rüstem Bey gibi bir Miri Arap diyarına gönderip etkisizleştiriyor?
Bölgede etkili bir aileden gelen ve Osmanlı Sultanları tarafından (güçlerinden dolayı olacak ) dahi saygı gösterilen bir lideri niçin etkisizleştirsinler?
Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet Trabzon Rum Kralığı ve Akkoyun lideri Uzun Hasan ile savaşmak için yolla çıktığı zaman, Uzun Hasan Fatih Sultan Mehmet ile barışmak amacıyla “ Annesi Sara’yı, Çemişgezek Şeyh’i Şeh Hüseyin’i aracı olarak gönderiyor……………. Fatih, Sara’ya sürekli olarak ‘Anne’, Şeyh Hüseyin ise ‘baba’ diyormuş. “(Hammer, age, 174-175)
Ayrıca Fatih Sultan Mehmet Uzun Hasan’ın annesi Sara ve Şeyh Hüseyin’in götürdükleri barış önerisini Uzun Hasan’ın Rum Kralı’na destek vermemesi şartıyla kabul ediyor.
Şah İsmail’in kendisi Uzun Hasan’ın torunu olmasına rağmen, Akkoyunlu devletinin başında bulunan Elvend Mirza’yı yenerek Akkoyunlu devletine son verdi ve Safevi devletini ilan etti. Akkoyunlularda uzun yıllar Şah İsmail’i öldürmek için aradılar. Eğer onu bulmuş olsaydılar onlar öldürürdü.
Nawşirwan Mustafa Emin yazdığı “Kurd û Ecem” adlı eserinde Şah İsmail’in amacını 3 noktada topluyor:
1)Kürd Mirlerinin elindeki Mirlikleri almak, bölgelerinden uzaklaştırmak ve onların yerine kızılbaş Türkmenleri getirmek,
2)Sünni Kürdleri mezhep değiştirmeye zorlamak,
3)Akkoyunlu devleti sırasında ileri gelenlere, halka ve o dönem iktidarlarını koruyan Kürd Mirlerine karşı şiddet uygulamak…
Nawşirwan Mustafa buna 3 Kürd Mirini örnek veriyor: Çemişgezek Büyüyü Hacı Rüstem Bey, Şah Rüstemi Lor ve Zahir Bey Hakkari vb…
Nawşirwan Mustafa kıtabında Yavuz Sultan Selim’in babası II.Beyazid’in Çemişgezek Miri Hacı Rüstem Bey’e ve Haci Rüstem Bey’in II. Beyazid’a Şah İsmail hakkında yazdığı mektupları yayınladı.
Yavuz Sultan Selim’in babası II. Beyazid 1 Rebihi 908(4 Eylül 1502) tarihinde Çemişgezek Mir’i Mîr Hacî Rûstem’e “Emir muhterem ve kebir” ile başlayan ve daha bir çok övgüyü de içeren mektubunda bir isteği var: Kızılbaşlarla Bayundur devleti (Akkoyunlular)arasındaki çelişki ve çatışmalar hakkında bilgi için rıca da bulunuyor.
Ne de olsa Mîr Hacî Rûstem’in denetimi altında bulunan bölgeler Safevilerle Akkoyunluların komşusu ve bundan dolayı da yaşanan gelişmelerden haberdardır.
Mîr Hacî Rûstem II. Beyazid’e gönderdiği cevabi mektubunda Şah İsmail çevresine “Tanrı lanetlerini versin” diyerek, Elwend’e zarar verdiklerini, Acem Irak’ına geçerek Murad Han’i yenilgiye uğradıklarını,………….. Mısır’daki Çerkezlerle barış yaptıklarını ve birlik kurduklarını ve şimdi de amaçları Diyarbekir ve Maraş’a saldırmaktır” diyor.(Dr. Abdal Huseyn Nwani, Şah İsmaili Safewi,Tehran 1368, s 31; Rehimzade Safewi, Zindegani Şah İsmaili Safewi, Bahmen Yusuf Pur Safewi, Tehran Kitebfroşi Xiyam 1341, s 217-218’den aktaran Nawşirwan Mustafa age, 21-22)
Mîr Hacî Rûstem mektubunun devamında “İran’ın durumu onların yaptıkları adaletsizliklerden dolayı perişandır. Bir çok ülke ve merkez onların zulüm ve zorbalıklarından dolayı viraneye döndü.” diyor. Mîr Hacî Rûstem’e “bu güruhun ortadan kaldırılması” için II. Beyazid’e çağrı yapıyor.
II. Beyazid, Mîr Hacî Rûstem’in öngörülerini dikkate almıyor ve hiç bir bir şekilde harekete geçmiyor.. Bu arada bilindiği gibi Şah İsmail Nuri Ali Halife Rumlu’nun komutasında askeri güçlerini Erzincan ve özellikle Çemişgezeklilerin üzerine sürdü, Han Muhammedhan Ustaclu’yu Diyarbekir Kürdlerine karşı harekete geçirdi.(Muhammed Han Ustaclu’nun Diyarbekir ve Cizre’ye ilişkin saldırılarını farklı yazılarda gündeme getirdiğimden dolayı geçiyorum)
Nuri Ali Halife Rumlu, bölgeyi işgal ettikten sonra, bölgede Kürdlere karşı katliamlar yaptı ve Mîr Hacî Rûstem dahîl olmak üzere Çemişgezek ileri gelenleri Ecem Irak’ına gönderdi..
Elbette Mîr Hacî Rûstem ve beraberindekiler Xoy’a giderek Şah İsmail’e eski iktidarlarına yeniden dönmek amacıyla bağlılıklarını bildiriyorlar.. Fakat, Şah İsmail Kürd Mirlerine karşı var olan siyasetine bağlı olarak Mîr Hacî Rûstem’ I de Kürdistan’a dönmemek üzere başka alana yerleştiriyor.
Çaldıran Savaşı öncesi, Şah İsmail Kürdistan Mirlerini tasfiye ediyor ve onların yerine Türkmenleri(Alevi Kürdleri değil) görevlendiriyor. Örneğin Maraş, Hasankef, Diyarbekir, Erzincan, Kemah, Kiği, Erzincan vb Kürd şehirlerinin başına Türkmen yetkilileri görevlendiriyor. Bu görevlendirmeler barışçıl bir şekilde gerçekleşmiyor, savaş ve katliamlar neticesinden gerçekleşiyor. Çaldıran Savaşı öncesi Kürdistan Beylerinden 11 bey Hesenkêf Mîri Mîr Xelil Eyyubi ile birlikte büyük hediyelerle Xoy şehrine gidip Şah İsmail’e bağlılıklarını bildirmek istiyorlar. Bilindiği gibi Kürd Eyyubi Hanedandlığı tüm Ortadoğu’da yitirmesine rağman Hesenkêf kesintilerle de olsa Eyyubilerin son kalesi olarak varlığını sürdürdü.. Mîr Xelîl Eyyubî Şah İsmail’in eniştesiydi.(bacısıyla evliydi) Şah İsmail’e bağlılıklarını bildirmeye giden mirlerin bir yada ikisi hariç hepsi tutuklanıyor ve yerlerine Türkmenler atanıyor. Mîr Xelil Eyyubi’de 3 yıl Tebriz’de hapiste kalıyor ve sonra kaçıyor.
Bir dizi Kürd çevreleri Safevilerin Kürdistan’da gerçekleştirdikleri katliamları, Kürdistan’ı Kürd Mirlerinden arındırma ve yerlerine Azeri ve Türkmenleri getirme politika ve pratiklerini görmezlikten gelerek içi boş ve gerçeklerden uzak tahlilleri yapabiliyor.
Yavuz Sultan Selim’in 1512’de iktidara geçmesinden ve Îdrîsî Bedlîsî’nin Kürdleri Osmanlılarla ittifak ortamına çekmeden önce Safeviler onlarca yıl boyunca Kürdistan’daki Kürd Mirlerinin ezici çoğunluğunun iktidarlarına son vermişti.
Îdrîsî Betlîsî’den çok önce Çemîşgezek Mîrî Mîr Hacî Rûstem de dahîl bir dizi Kürd Miri Safevilerin yayılmasına ve saldırılarına karşı Osmanlıdan yardım istemiştir. Osmanlılar yerine başka bir güç olsaydı, Kürd Mirlerini onlardan yardım isteyeceklerdi. Kaldı ki Safeviler döneminde Kızılbaş Dunbuli Kürdler Safevilerin katliam’ından kaçarak Osmanlılara sığındıklarını, Sünni Kürdlerin Qazi Bey olayında görüldüğü gibi güçler dengesini Safevilerin lehine değiştirdiğini görüyoruz. (Şah Abbas’ın Mukrî Kürdlere Karşı Katliamı(3) bakınız)
Örneğin Şah Abbas dönemin yapılan Erivan kuşatmasına Safevilerin saflarında ciddi bir sünni Kürd gücü savaşa katılıyor.
Naima Tarihi’nde Erivan kuşatılmasını gündeme getirirken Şah Abbas’ın komutasında Kürd Qazi, kardeşleri Qoçi ve Seyfeddin, Mirza Paşa Oğlu Şeyh Haydar nam Kürd alayı, Alaeddin Bey halkı, Maku Hakimi Mustafa Bey alayı ve bir miktar Kürd Zeynel bey alayı, Eleşkird beyi Kılıç Bey katılmıştı.(Naima Tarihi, Cildi Evvel, 1967, İstanbul sayfa 368-369)
Naima Tarihinde Osmanlılar tarafından Şeyh Haydar’ın öldürülmesi üzerin “Emire hakimi Şeyh Haydar, namı şaki ki fazla secaati ile Rafızilerin mümtazı, Kürdlerin en cesuru idi, idam olunduğundan düşman rahnedar oldu” diyor.(Naima, age, sayfa 371)
Şeyh Haydar belgelerle açıkladığım Şah Abbas’ın Mukri Kürdlerine katliamında adı geçen Qubadxan Mukrî’nin babasıdır.
Sonuç olarak daha önce Safevilerle savaş içinde olan Kürdler,