DR. ABDULRAHMAN QASIMLO ANISINA!!!
DR. ABDULRAHMAN QASIMLO ANISINA!!!
Aso Zagrosi
Bundan 27 yıl önce 13 Temmuz 1989 tarihinde Dr. Qasimlo ve arkadaşları Kürd katili İran sömürgeci devleti tarafından Avusturya başkenti Viyana’da alçakça katledildiler. İran devletinin eli kanlı katilleri hiç bir şey olmamış gibi İran’a döndüler. Dr. Qasimlo ve yoldaşlarının öldürülmesi olayı cani ve Kürd düşmanı İran devletinin en üst kadroları tarafından planlandı ve uygulandı.
Bugüne kadar Avusturya devleti kendi toprakları üzerinde işlenen bu cinayetin hesabını sormak için hiç bir şey yapmadı. Avusturya bilinçli bir şekilde katillerin İran’a geri dönemlerine izin verdi.
Kürdler bu olayın peşini bırakmamalı.. Dr. Qasimlo’nun katillerinden ve bugün Doğu Kürdistan’da Kürd kanını dökmeye devam eden İran İslam Cumhurhuriyetinden mutlaka hesap sormalılar.
Dr. Qasimlo ile ilgili bazı Kürd ve yabancı yazarların daha önce çevrisini yaptığım bazı anılarını yayınlayacağım.
Paris Gezisi ve Dr. Qasimlo’nun Düşündürdükleri
Aso Zagrosi
Ağustos’un ortalarından Eylül ayının ortalarına kadar yıllık tatilimi kullandım.. Tatile çıktığım zaman Newroz.Com’a bu yönde bir not düşmüştüm.. Sevgili HeK’te tatil sonrası gördüklerimi ve gezdiğim yerlerle ilgili anılarımı yazmamı istemişti.. Bu gidişle çok zor olacak..
Zaten döndüğüm zaman Güney Kürdistan’da Irak devleti ile yaşanan sorunlar ve Türk devletinin Kürdlere karşı kabadayilikları gündemimizi tümden kaplamıştı.. Böyle bir ortamda anımı kalır..Ama, yine de HeK’i kırmamak için Paris’te kaldığım bir hafta içinde bir anımı vesile yaparak bir şeyler karalamak istiyorum.
Paris’e tatil yapan ve Paris’te oturan her Kürd’ün mutlaka uğradığı yerlerden biri “Paris Komuncularının Mezarlığı” olarak bilenen “Perres Lachaise”dir..Çünkü, büyük Kürd sinama sanatçısı ve film yönetmeni Yılmaz Güney’in, İran Kürdistan Demokrat Partisinin iki sekteri Dr. Abdulrahman Qasimlo’nun, Şerefkendi’nin mezarları orada bulunmaktadır.. Kürd ses sanatçısı Ahmet Kaya ve daha bir çok Kürd’ün mezarı Perres Lachaises’de bulunmaktadır..Aslında ben Paris’e ve Perres Lachaises Mezarlığına yabancı değilim.. Daha önce yıllarca Paris’te kaldım.. Bu sefer benim ile birlikte bir grup arkadaş vardı. Ben gittiğimizin hemen ertesi sabahı arkadaşların yönünü “Kürdistan şehidlerinin gurbet diyarı” olan Perres Lachaises’e verdim.. Qasimlo’ya, Şerefkendi’ye, Yılmaz’a ve Ahmet Kaya’ya birer gül bırakarak Paris gezintimize başladık… Dr. Qasimlo ve arkadaşları İran devleti ile Viyana’da yaptıkları bir görüşme esnasında 13 Temmuz 1989 yılında alçakça şehid edildiler.. Biz o dönem Dr. Qasimlo ve arkadaşları için görkemli bir cenaze töreni düzenledik.. Bende o cenaze törenini örgütleyen insanlardan biriydim.. Cenaze yürüyüşü sessiz olacaktı.. Biz yürüyüş boyunca o sessiz ortama denk gelecek Kürdçe bir muzik parçasını aradık.. Sonunda kaval ile seslendiren bir parça bulduk ve yürüyüş boyunca o parçayi çaldık.. Kaval ile seslendirilen o parçayi hiç unutmam.. Yürüyüşe katılan herkes bir duygu seline dönüşmüştü, bir çokları duygularını serbest bırakarak göz yaşları döktüler. O sessizlik, şehidler ve kaval sesi herkesi Paris’ten, göz yaşlarından utanmadan, erkekler ağlamaz geleneklerinden koparmış, rüyası görülen vatana ve duygu seline dönüşmüş Kürd’ün yekpare diyarına götürmüştü..
Mezarlığa vardığımızda bugün Fransa’nın Dışişler Bakanı olan Kürd dostu Bernard Kouchner “Sevgili Arkadaşım Qasimlo!!” diye başlayan konuşmasını göz yaşı ve hıçkırıklar içinde bitirdi.. O, gün herkes tüm tabulardan uzak, insan olmuştu.. Bernard Kouchner Kürdçe’yi İKDP’nin kamplarında Dr. olarak çalıştığı dönem öğrenmişti.Kürdistan Demokrat Partisi(İran)nin diğer bir Genel Sekreteri Şerefkendi ve arkadaşları 1992 yılında Berlin’de İran devleti tarafından öldürüldükleri zaman ben Kürdistan’daydım.Güney Kürdistan’da İran Kürdistan Demokrat Partisi liderlerinden Mustafa Hicri, Abdullah Hasanzade ve Celil Gadani tanıdım.. Başka Doğulu Kürd partilerinin önde gelen kişilerini de .. Bizim ile ilişkileri iyiydi, gittikleri yerlerde yemek yemezlerdi. Çünkü İran devleti ajanları aracılığı ile yemeklere zehir katıyordu.. Bu yönde acı tecrubeleri olmuştu..Paris’teki Doğu Kürdistan liderlerinin bulunduğu mezarlıktan çıktığım zaman aklıma Güneydeki liderleri, Simkolar, Qazi Muhamedler geldi.Evet, Doğu Kürdistan liderlerinin İran devleti tarafından fiziki olarak yok edilmesi siyaseti yeni değil.. Aslında bu siyaset Kürd ve Fars tarihi kadar eski..Daha fazla eskilere gitmeye gerek yok.. Safeviler döneminde(1502-1836), Qaçariler döneminde(1796-1925), Pehlewiler döneminde(1925-1979) ve İran İslam Cumhuriyeti(1979…) döneminde Kürdlere karşı aynı politikalar uygulandı ve Kürd liderleri öldürülerek Kürdler başsız bırakılmaya çalışıldı.. Farsların Kürdlere yönelik söz konusu olan bu siyaseti sistem haline gelmiştir. Sefeviler döneminde(1502-1836) Şah İsmail’in Tebriz’de 20 bin Sünni Kürdü ve bir yıllık Diyarbekir kuşatması sırasında 15 bin kişiyi katlettiğini burada anlatmayacağım.. Eğer onlar Diyarbekir’i alsaydı, tam felaket olurdu.( Kürd Mirlerinin Osmanlı Sultanı ile beraber hareket etme espirisini burada aramak lazım)Dr. Firset Hirehi İran devletinin bu tip terör faaliyetlerini anlattığı bir makalesinde Sefeviler döneminde Kürd liderlerini yok etme siyaseti hakkında çeşitli örnekler verdiyor:1) Hesnewi’ler ailesinden gelen Loristan Kürd Miri Şah Rustem’ın oğlu Cihangir İran Şahı Şah Tehmast tarafından öldürüldü.2) Yine Loristan’ın Kürd Miri Muhamedi’nin oğlu Şah Werdi, 1596’da İran Şahı Şah Abbas tarafından öldürüldü..3) Dimdim Kalesinin Miri, Xanê Lepzêrîn Şah Abbas tarafından öldürüldü.. Bu konuda Dr. Firset Sefewi tarihçilerinden İskender Beg’den bir alıntı yapıyor, alıntıda yazar: “ Safewiler, hem Kürd şavaşçıları ve hemde sivil kesimlerin hepsini tek bir insan kalmayıncaya kadar herkesi hünharca öldürdüler” diyor.4) İran Şahı, 1690 yılında Mukri aşiretinin lideri Mir Qubaxan’ı 150 adamıyla birlikte öldürüyor.. İran Şahı Mukri aşiretinin yok edilmesi için ferman çıkarıyor. O dönem söz konusu aşiretten birlere varan insan öldürülüyor. Bilindiği gibi, İran Şahı, Şah Abbas Kürdlerden kurtulmak için büyük bir Kürd kesimini Horasan’a götüp yerleştiriyor.. “Çemişgezek göçü” var.. Nasıl Osmanlı Sultanı savunma için “Kürdlerden etten duvar” oluşturduysa Şah Abbas’da Özbeklerin saldırılaraına karşı Kürdleri savunma kalkanı olarak o bölgeye yerleştirdi.Nadir Şah döneminde baş gösteren Mukriyan, Botan ve Hewlêr direnişleri ve ayrıca Dumbuli Kürdlerinin geniş alana yayılan direnişleri kanla bastırıldı.. Bir çok tarihçiye göre Şah Nadir Kürdlere karşı toplu katliamlar yaptı.. Şah Nadir’ın Kürdlere yönelik katliamları Kürdçe’nin Goran edebiyatında önemli bir yer alıyor. Neyse sonuçta Şah Nadir 1747 yılında Horasanlı bir Kürd tarafından öldürüldü..Bilindiği gibi Şah Nadir’dan sonra Kürd kökenli Zend ailesi İran’da iktidara geçti.(aslında bu meseleye ilişkin daha geniş yazmak lazım)Daha sonra Muhamedxan Qaçari, son Zend Şahı Letif Elixan’a karşı başarılı olduktan sonra 6 bin esiri öldürüyor.. Bir çok tarihçiye göre Muhamedxan Qaçari Kürdlere karşı çok merhametsiz ve barbar davranıyordu.. 1797 yılında Şikak aşiretinin lideri Sadikxan Muhamedxan Qaçari’yi Kafkas cephesinde öldüryor. Yine Qaçarilerden Meraxa hakimi Ahmedxan Meqdem meşhür Kürd aşireti Mangur’ların lideri Birinci Bapir Ağayi öldürüyor.Şeyh Ebeydullah Nehri 1880 yılında Farsların üzerine yürüdüğü zaman orada şartlar elverişliydi.. Tüm İran Kürdleri hareketi desteklediler.. Van gölünden Urmiye gölüne kadar tüm alanın kısa bir süre içinde kontrol altına alınmasının nedenleri birazda burada yatmaktadır.. Daha sonra o dönemin büyük güçlerinin Farslara verdikleri destekten dolayı hareket yenilgi aldı. Şeyh Ebeydullah’ın yandaşlarından 50 kişinin İran Şahı tarafından idam edilmesi, tanınan Kürd şahsiyetlerden Feracullahxan’ın işkence ile öldürülmesi Şeyh’i daha sert davranmaya götürdmüştü.. Hareketin yenilgisi esnasında Celil Ağayı topun önüne koyarak param parça etmeleri, Mengur aşiretinin lideri Cafer ağanın Emir Nizam tarafından görüşme masasında katledilmesi bunlardan sadece bir kaç örnek..Farsların Kürd liderlerine pusu kurma ve görüşme masalarında öldürmeleri tarihsel bir gelenek.. Bir Fars geleneği..Simko Şikak’ın abisi Cewahir ağa yine görüşme masasında öldürüldü. Daha sonra Pehlewiler döneminde Simko’nun kendisi yine görüşme esnasında alçakca öldürüldü.. Qazi Muhamed, Sadir Qazi ve Seyfi Qazi’nin Çarçira Meydanında idam edilmeleri. Yine sonraki dönemde İKDP lideri Mehini’nin öldürlmesi.. Evet, Paris’te mezarları ziyaret ettiğimiz, Dr. Qasimlo ve Şerefkendi gibi liderlerinin ölümü bu kanlı Fars kültürünün ne ilk ve nede son halkalarıdır.Not: İmkan bulduğum andan itibaren sayın Dr. Firset’in Metin dergisinde çıkan İran devletinin Kürd liderlerine karşı uyguladığı teröre dair olan bu değerli çalışmayi çevireceğim.. Ayrıca Dr. Firset geniş bir kaynak taraması yapmış.
Aso Zagrosi
Çok yönlü ve kabiliyetli olan bir lider: Dr. Qasimlo
Dr. Kemal Mazhar
1959 baharında yani bundan tam 40 yıl önce ilk defa „Enwer“ adlı birinin ismini duydum. „Enver“, Dr. Qasimlo’nun kullandığı takma isimlerden biriydi. O dönem Bağdat Üniversitesinde Kürdçe bölümü yeni açılmıştı. Bu bölüme giden Kürd öğrenciler yararlarından dolayı hocalarından büyük bir saygı ve takdirle söz ediyorlardı.
Bu öğretim görevlerlilerden Dr. Qasimlo ve Şair Goran ilk sırada yer alıyorlardı. Elbette böyle ilerici ve kabiliyetli bir aydını tanımak her samimi Kürdün istemi ve umut ettiği bir şeydi. Sevgili kardeşim Dr. İzeddin Mustafa Resul aracılığıyla benim için çok kısa bir zaman içinde böyle bir imkan hasıl oldu. İlk defa onu Bağdat’ta Kerada Meryem mahalesindeki evinde gördüm. Qasımlo’yu gördüğüm zaman onun tüm alanlarda kabiliyetli, eşi ve emsali bulunmayan, konuşmasını bilen, hoş sohbetli, yurtsever ve gerçekten derin ileri görüşlü bir alim olduğu düşüncesi benden hasıl oldu. Fazla sürmedi, onu „Derdekurd“ın ölümcül, bulaşıcı hastalığından dolayı Irak’tan sınır dışı ettiler.
Bu karar beni o kadar etkiledi ki kendimi tutamadım „Niçin?“ anabaşlığı adı altında çok sert bir makale yazdım. Bu makale de çok içten şehit Qasimlo’nun eşsiz kabiliyetinden söz ettim ve Irak’daki 14 Temmuz Devriminin kapılarını şehid Dr. Qasimlo gibi insanlara sonuna kadar açık olması gerektiğini yazdım. O dönem „Jin Gazetesi“nin baş yazarı şair Piremerd’in torunu olan Ahmed Zirengiydi.. Benim yazım Ahmed Zirengi’nin gönlüne hitap etmiş olacak ki Jin’in baş yazısı olarak yayınladı. Benim makalem bir Kürdün uğursuz kinini deşmiş olacak ki, „Derdekurd“ mikrobu bedeninin tüm damarlarının kanına bulaşmış olacak ki kinini çok sert bir şekilde Jin Gazetesinin sayfalarında bana verdiği cevapta kusmuştu. Sokak diliyle Qasimlo’ya saldırmıştı. O bana verdiği uygun olmayan cevabına da „Çünkü“ başlığını koymuştu.
Bu „Derdekurd“un cevabı yayınlandığı zaman ben yüksek eğitimimi yapmak için Sovyetler Birliğine gitmiştim. Şehid Qasimlo, bana cevabın yayınladığı Jin Gazetesinin bir nüshasını Prag’tan Moskova’ya göndermişti. Qasimlo Jin ile birlikte ders alınacak ve çok güzel bir kaç satırda bana yazmıştı.. Sanıyorum 1960’ın sonu yada 1961 yılının başlarında olacak, şehid Qasimlo doktora çalışması için materiel toplamak için Moskova’ya gelmişti. O zaman da ben de doktora çalışmamla uğraşıyordum. Kitapları nasıl karıştırdığını ve yorulmaz biri olduğu görüyordum.
O günlerde fark ettim ki bu dünyada onun gibi hem Doğu ve hemde Avrupayi dilleri bilen çok insan var. Kürdçe’nin iki temel lehçesi, Farsça, Azerice, Türkçe, Arapça, İngilizce, Fransızca, Rusça, Çekce, Slovakça ve diğer dilleri biliyordu. Bağdat’ta benim evimde bir oturumda Mobik(Chris Kutschera) ve eşiyle nasıl sorunsuz ve bülbül gibi Fransızca konuştuğuna şahit oldum. Karşılıklı olarak çok nükteli sohbetler yapılıyordu ve aynı zaman Dr. Qasimlo bize Kürdçe’ye çeviriyordu.
O sohbet hepimizi sarsmış ve mutlu etmişti. Dr. Qasimlo meclislerin gülüydü. Tüm bilim dalları üzerinde rahatça sohbet ediyor ve konuşuyordu. Siyaset, tarih, edebiyat ve diğer bir çok dalda o cirit meydanlarının suvarisiydi. Hatta Dr. Qasimlo sohbet esnasında ses tonunu da değiştiriyordu.. Eğer birileri onun tanımasaydı, onun siyaset adamı mı yoksa şair, edebiyatcı mı yoksa alim, tarihçi ve dilbilimcisi olduğunu bilmezdi. Çünkü, gerçekten de o hepsinin toplamıydı.
Onunla onlarca defa bir araya geldik. Onun gibi arogant olmayan, temiz dili ve yumuşak ruhlu çok az insan var. Bir buğday başağının bir danesine zarar gelmesini istemezdi. Dr. Qasimlo gerekli olduğu zaman dahi kimseyi kötülemezdi, yanan ateşe gaz dökmezdi. Tam tersi farklılıkları bir araya topluyordu. Bu konuda kimse onun gibi usta değildi. Dr. Qasimlo ile Batı ve Doğu gazetecilerinin yaptığı bir çok röportajı okudum. Hemen hepsi içtenlikle Dr. Qasimlo’nun çok yönlü ve kabiliyetli bir lider olduğuna dikkat çekmiş, ileriyi gören, demokrat, özgürlükçü, toleranslı, barışçıl, edebiyat dostu, kendine güvenen ve hoş sohbetli bir lider olduğunu yazmışlar. Hepsinin heybesinde Dr. Qasımlo’ya ilişkin detaylı ve ender bilgiler mevcut ve sevgiyle rahmetliye veda ettiler. Chris kutschera ve eşi „Heidi El Huseyni“nin Dr. Qasımlo için söyledikleri samimi tüm Kürd yurtseverlerinin gurur duyabilecekleri bir şeydir. Dr. Qasimlo’nun yoldaşları bunları ayrı bir kitap olarak yayınlayacaklar. Kürd davasını destekleyecek ender bir rehber olacağını umut ediyorum. Dr. Qasimlo’nun batılarla olan konuşmaları yerinde ve düşünceleri detaylıydı. Sonra lafı değiştirir ve sorardı: „ Kürdlerde uçak kaçırabilir, rehine alabilir, fidye istiyebilir ve suçsuz insanların kanını dökebilir. Kürdler bunları yapmadıklarından dolayı mı sizler sitem gören bu halkı anlamıyor, yardımına gitmiyor ve insani bir göz atmıyorsunuz“ ?
Eğer biz Dr. Qasimlo’nun eşsiz eserlerine gelirsek, şunu söyleyebilirim. Dr. Qasimlo’nun doktora çalışması öneminden dolayı bir kaç Avrupa ve doğu dillerine çevrildi. Buna ilişkin özel bir makale yazmış ve yayınlamıştım. Ben bu eseri Kurdoji’nin çok ender eserlerinden biri olarak değerlendirmiştim. Şehid Qasimlo’nun Kürd ve Kürdistan’a ilişkin aşkının sınırı yoktu. Hiç kimse onun kadar o kutsal aşkın susamışlığını Avrupa’ya ulaştıramadı. Dr. Qasimlo onlarca ve onlarca Avrupalı politkacının, tanınmış şahsiyetlerinin, meşhur gazetecinin dikkatlerini Kürd milletine kanalize etti. Dr. Qasimlo aynı zamanda İranlı bir yurtsever ve dünyanın büyük bir humanistiydi.
Kısaca Dr. Kemal Mazhar Dr. Qasimlo ile ilgili anılarını Sınır Tanımayan Doktorlar, Dünya Doktorları gibi kuruluşların kurucusu ve bir ara Fransa’da İnsan hakları bakanlığınıda yapan ve aktüel olarak Fransa’nın Dışişler Bakanı olan Bernard Kouchner’in Dr. Qasimlo’nun mezarı başında ve göz yaşları arasında „Tüm 3.Dünya ülkeleri içinde hiç kimseyi senin kadar sevmemiştim“ sözüyle bitiriyor.
Çev: Aso Zagrosi
Dr. Qasimlo’ya ilişkin bazı anılarım
Dr. Mahmud Osman
Dr. Qasimlo ile 30 yıl boyunca yakın ilişkilerim oldu. Onun düşünce ve görüşlerini belli ölçülerde biliyorum. Dr. Qasimlo’nun şehit edilmesinin 10.yılında kısada olsa onun hakkındaki düşüncelerimi yazacağım. Daha çok onun düşünce biçimine değineceğim ve halkımızın, Kürd milletinin bu ünlü mücadeleci şahsiyetinin çalışmaları hakkında daha fazla bilgi sahibi olması için bir şeyler karalayacağım.
1)Şehid Qasimlo’nun Kürd sorunu hakkında büyük oranda stratejik bir düşünüş tarzı vardı. Kürd sorunun nasıl değerlendirileceği ve nasıl çözüleceğine noktasında uzak görüşlüydü. Dr Qasimlo geniş bir perspektif ile Kürdistan’ın durumuna bakıyordu. Onun yaklaşımı dar partici sınırlarının ötesindeydi. Örneğin: 11 Mart 1970 Antlaşmasından sonra 1972-1975 yılları arasında Eylül Devriminin Önderliği ile Bağdat arasında şiddet bir hayli yoğundu ve 1970 Antlaşmasının pratiğe aktarılması önünde engeller daha çoğalıyordu. Dr. Qasimlo’nun hem şovenistlerin yanında ve hemde diğer kesimlerde saygılı ilişkileri vardı.
Dr. Qasimlo, diğer aracılarla birlikte engelleri bertaraf etme ve barışın sağlanması için büyük çabaları oldu. O dönem Irak Kürdistan’ında İran Kürdistan Demokrat Partisinin durumu iyi olmamasına rağmen Dr. Qasimlo böyle bir yaklaşım sergiledi. Özellikle o dönemler Eylül Devrimi İran’ın yardımına ihtiyaç duyduğundan dolayı günden güne İran’a daha çok yaklaşıyordu. Dr. Qasimlo, Kürd Siyasi Önderliğinin başarılı olmasını istiyor, Kürdistan’ın geleceği için Kürdistan’ın bu parçasında barışın yerleşmesinin ileri bir adım olduğunu düşünüyordu. Bu noktada Dr. Qasimlo kendisini partisinin dar çıkarlarına hapsetmedi. Daha sonra gördüğümüz gibi barış sağlanmadı, Eylül Devrimi 1975 yılında yenilgi aldı. Dr. Qasimlo’nun Bağdat’ta işi vardı, orada yaşıyordu ve siyasi faaliyetlerini de yürütüyordu..
Qasimlo, çok kısa bir zaman içinde Bağdat’ta kalan İKDP yöneticileriyle birlikte, Bağdat’tı terk ederek yurtdışına çıktılar. Dr. Qasimlo ve arkadaşlarının bu tutumu Irak rejiminin yenilgi almış, durumları kötü olan Irak Kürdlerine karşı onlardan yararlanmayı engellemekti.
2)İran Kürdistan Demokrat Partisi, İran rejimine karşı silahlı çatışmalar içinde olduğundan dolayı Irak rejimi ilişkileri olduğu doğrudur. Fakat, Dr. Qasimlo Irak ve İran savaşı(1980-1988) boyunca İran KDP’sinin Irak güçleriyle ilişkilerini çok aza indirgemesine önem veriyordu. İran’a karşı savaşta Irak güçleriyle ortak bir pozisyona düşmek istemiyordu. Irak ile ilişkileri olmalı ve böyle bir ilişkiden kaçınmamalı… Fakat, bu ilişkiye bir sınır konulmalı ve Irak Kürdlerinin sırtında olmamalı düşüncesindeydi.
3)Dr. Qasimlo potansiyel sahibi biri olarak siyasi ve diplomatik faaliyetler yürütüyor, yabancı dilleri bildiğinden ve oralarda okumuş ve yaşamış olduğundan dolayı dünyadaki gelişmeleri biliyordu. Dr. Qasimlo dünya arenasında, doğuda, batıda ve Avrupa’da çok ilişki yakalamış ve seviliyordu. Özellikle de uluslararası sosyal demokrat partileri tarafından seviliyordu. Onun Uluslararası Sosyal Demokrat Örgütle geniş ilişkisi vardı. İran Kürdistan Demokrat Partisinin Sosyalist İnternasyonala gözlemci olarak alınması onun çabaları sayesindeydi. Her ne kadar ne yazık ki kendisi katılmasada Dr.Qasimlo’nun 1989 yılında Paris’te yapılan Uluslararası Kürd Konferansının örgütlenmesinde önemli bir rolü vardı.
Dr. Qasimlo, şiddetin ve terörün kullanmasına karşıydı. Ona göre bu girişimler sorunları daha da çoğaltıyor. Dr. Qasimlo, diyalog ve barışçıl çözüme inanıyor ve insan haklarını savunuyordu. Bundan dolayı uluslararası arenada tanınıyordu. Fakat şunuda görmek gerekiyor. Dr. Qasimlo, Kürd halkının haklarını savunmak ve İran işgalci güçlerinin saldırılarına karşı koymak için İrak’ta ve İran’da elde silah bir Peşmerge olarak İKDP güçleriyle birlikte nasıl savaştığını ve dağların o kötü şartlarına nasıl adapte olduğunu biliyoruz. Yani Dr. Qasimlo’yu hem içerde ve hemde dışarda farklı ortamlarda kabiliyetli ve dirayetli bir lider olarak tanıdım ve gördüm. Ne yazık ki Kürdler böyle bir liderlerini kaybettiler ve bertaraf edilmez bir kayıp. Kürdlerin tanınan bir devletleri yok. İşgalciler her zaman Kürdlere karşılar. Büyük devletler Kürdlere zülum yaptılar. Bir çok Kürdistan lideri hileler neticesinden çok çabuk şehid edildiler ve zulme uğradılar. Bunlardan Şeyh Mahmud, Şeyh Said, Seyid Riza, İhsan Nuri Paşa, Simko, Qazi Muhamed ve Barzani….
Dr. Qasimlo ve yoldaşları barış görüşmeleri sırasında İran rejimi tarafından Viyana’da 13.07.1989 tarihinde alçakca katledildiler. Avusturya bir Avrupa devleti olarak tüm uluslararası yasaları ve en basit insan hakkını çiğniyerek Qasimlo ve yoldaşlarının katillerini güvenlik içinde Tahran’a gönderdi.
Dr. Qasimlo ve yoldaşları ölümsüzdür!!
Dr. Mahmud Osman
Çev: Aso Zagrosi
Dr. Qasimlo canlı bir ansiklopediydi/Chris Kutschera
Çev Aso Zagrosi
Soru: Sayın Chris Kutschera siz ilk defa ne zaman, nerede Dr. Qasimlo ile tanıştınız? Aranızda ne gibi konuşmalar geçti?
Cevap: İlk görüşmemiz ilginçti. İlk defa 1971 yılında Molla Mustafa Barzani’nin „Derbendi Çoman“ daki misafirhanesinde Dr. Qasimlo’yu tanıdım. Molla Mustafa Barzani’yi görmek için oraya gitmiştim. Misafirhanede Avrupa elbiseli saygılı bir adam gördüm. Öyle sanıyordum bizim dilimizi bilen kimseler burada yok.. Fransızca olarak eşime „bu adam sabah kahvaltısını bizimle yapacak mı yapmayacak mı“ diye sordum. Bu arada sözünü ettiğim adam bizim hayretli bakışlarımız altında Fransızca „ Evet bu adam sizinle sabah kahvaltısını yapacak“ dedi. Sabah kahvaltısını yaparken siyaset üzerine konuştuk. Qasimlo çok çabuk bir şekilde beni kendisine bağladı. Çünkü Qasimlo çok bilgiye sahipti. Bize rehber ve gözlemci olarak verdikleri adama bu adam kimdir? diye sordum. Dedi Dr. Qasimlodur. Dr. Qasimlo’ya Bağdat’ta kendisini görebilirmiyim diye sordum.. Dr. Qasimlo Bağdat’taki telefon numarasını bana verdi. Dr. Qasimlo Kürdistan tarihine ilişkin benim ilk hocamdır. Dr. Qasimlo rahmetli babasının 1946 yılında Qazi Muhamed ile Baku’ye yaptıkları seferi ve Mahabad Cumhuriyeti hakkında bana bilgiler verdi. Molla Mustafa Barzani’ye ilişkin bana detaylara dair çok bilgi verdi. Gerçekten de Dr. Qasimlo canlı ansiklopediydi. Konuşmaları arasında güldürmek için nükteli şeylerde anlatıyordu. Çok güler güzlüydü. Paris’te öğrenci olduğu zamana ilişkin anılarını bana anlattı. Kısacası var olan dostluğumuzun temelini böyle attık.
Soru: Duyduğumuz kadarıyla ilk görüşmenizden sonra eşinizle birlikte Bağdat’ta İran Kürdistan Demokrat Partisinin Politbürosunu ziyaret etmişsiniz? Güya siz Dr. Qasimlo’ya Kürd meselesinin çözümü için İran yetkilileriye görüşeceğinize dair söz vermişsiniz? Acaba böyle bir imkan doğdumu? İran’ın hangi yetkilileriyle görüşmeler için konuştunuz? Hangi sonuçlara vardınız?
Cevap: Ben sayın Huweyda ile görüştüm. O, Zahidan’a gidiyordu ve kendisine refakat etmek istediğimi söyledim. Uçakta olduğumuz zaman kendisiyle söyleşi yaptım ve Kürd meselesine ilişkinde kendisine bazı sorular sordum. Sanıyorum bu yolculuk 1973 yılındaydı. Bu röportaj Expres Dergisinde yayınlandı. Görüşmenin tümünü tam hatırlamıyorum, sanıyorum Huweyda İran’da „Kürd sorunu diye bir problemlerinin olmadığını“ söylemişti. Bu röportaj İran ve Irak arasında imzalanan Cezayir Antlaşmasından önce bana hasıl oldu. Fakat, Huweyda hiç önemli bir şeye işaret etmedi. Bu röportajın tamamı benim Paris’deki arşivimdedir. Ne yazık ki şimdi hepsi aklımda değil. Huweyda kabiliyetli bir siyaset adamıydı, hasas sorulara kaçamak cevaplar vererek geçiştiriyordu. Şah döneminde bir kaç defa İran’a gittim. Orada kaldığım hotellere gizli mikrofon yerleştirdiklerinden dolayı , Dr. Qasimlo’dan söz ettiğimiz zaman A.R.G diyorduk( isim ve soyismin ilk harfleri) Şimdi dahi Avrupa’da dostlar meclisinde Dr. Qasimlo’dan söz ederken A.R.G diyoruz. Rahmetli Qasimlo’nun eşi bizimle olan konuşmalarında ondan sözederken bu harfleri kullanıyor.
Ayrıca birinci sorunun cevabını verirkende Dr. Qasimlo’nun dikkat çeken bir şahsiyet olduğunu söylemiştim. Dr. Qasimlo, Kürd milletinin tarihi ve kültürü hakkında bana o kadar değerli ve dikkat çekici bilgiler verdi ki, ben Kürd meselesinin yol arkadaşı oldum. Biz çok yakın dost olduk. Sık sık görüşüyorduk. Bir kaç defa Bağdat’ta kendisine misafir oldum. Eski Pegeo arabasıyla geziyorduk.
Bazen bana „ beni sevmiyenler modası geçmiş en eski araçla gezdiğimi söylüyorlar“ diyordu. Dr. Qasimlo beni Hejar ve Hemin gibi meşhur Kürd şahsiyetleriyle tanıştırdı. Hemin ile birlikte şarap dışında bizim hiç ortak bir yanımız yoktu. Buna rağman çok hoş ve eğlenceli geceler geçirdik. Onların dışında birde beni yerlilerden „Hamza Abdullah“ gibi şahsiyetlerle tanıştırdı. Bu sorun benim için çok önemliydi. Çünkü, benim için büyük şaysiyetlerle tanışmak ve onlarla söyleşiler yapmak çok önemliydi. Önemli bir haber yazmak için kilit şahsiyetler gerekiyor. Benim Kürd meselesine olan ilişkimde Dr. Qasimlo önemli bir anahtardı. Gerçekten de Dr. Qasimlo çok bilgili ve derin humanist bir kişiliğe sahiptı.
Soru: Duyduğumuz kadarıyla İKDP’nin bir merkez komitesi toplantısı Paris’te sizin evinizde yapılmış. Qasimlo toplantıyı yönetmiş. Eğer cevap vermek istiyorsanız nasıl oldu evinizde toplantı yapmaya izin verdiniz?
Cevap: Kürd meselesine ilişkin ikinci kitabımda bu meseleye vurgu yapmıştım. Biz Chambur vadisine yakın büyük bir köşkte oturuyorduk. Çok geniş yerimiz vardı. O dönemler İKDP’nin ev konusunda durumu iyi değildi. Ben Dr. Qasimlo’ya evin uygun olduğunu ve yoldaşlarıyla birlikte oraya gelebileceklerini söyledim. Bir ihtiyar kadın kalıyordu ve Dr. Qasimlo’yu çok iyi tanıyordu.
O kadın İKDP Merkez Komitesinin toplantısının sürdüğü 3 yada 4 gün boyunca yemeklerini hazırladı. Merkez Komitesi toplantısına katılanlar onu çok sevmişlerdi ve işlerindede yardımcı oluyorlardı. Fakat, o bu mücadeleci insanlar grubunun siyasi olduğunu ve Şah rejimine karşı mücadele ettiklerini bilmiyordu.
Soru: Şahlık rejimin yıkılmasından sonra kaç defa İran’a ve Kürdistan’a gittin? Bildiğimiz kadarıyla İran İslam Cumhuriyeti ile Kürdistan halkı arasında yapılan „3 Ay Savaşı“ sırasında Kürdistan’a gelmiştiniz. Kuşkusuz o zamanda Dr. Qasimlo ile görüşmeleriniz oldu.. Sizin bu ziyarete ilişkin ne gibi anılarınız var.. Görüşmeniz daha çok hangi meseleler üzerineydi?
Cevap: 1989 yılının eylül ayında İran Kürdistan’ına geldim. O dönem ne savaş ve ne de barış vardı. Dr. Qasimlo ile „Pişkawe“ köyünde görüştüm. Tek odalı taştan yapılmış bir evde yaşıyordu. Dr. Qasimlo bana ilk defa ev sahibi oldum diyordu.
Dr. Qasimlo Kürd elbiseleri içindeydi ve belinde bir tabanca vardı. Dr. „Peşmergeler bana tabancayı nasıl kullanacağımı söylediler, fakat şimdiye kadar denemedim“ diyordu. Bizim o günlerde orada olmamız büyük bir şanstı. Çünkü, Dr. Qasimlo bir kaç gün sonra bizi kendisiyle birlikte Mahabad’daki büyük bir mitinge götürdü. Mahabad’ta bana Qazi Muhamed’in idam edildiği yeri gösterdiler. Binlerce insan meydanda toplanmıştı. Bu olay beni çok etkiledi. Çünkü, Mahabad’ın kenarındaki bir tepede tankları gördüğümüz zaman hayrete düşmüştük. Sanıyorum en son şair Hemin’i orada gördüm. Dr.Qasimlo’nun, bir kardeşinin ve şair Hemin’in güzel bir resimlerini çektim. O resim hala benim yazı masamın üzerindedir. Bu ziyaretim esnasında Peşmergelerin bazı eğitim alanlarını gördüm, çok düzenli ve örgütlüydüler.. İKDP’sinin bir merkez toplantısına katıldım. Çok huzurlu bir ortamda tam 3 hafta kaldık.
Soru: Acaba Dr. Qasimlo, Kürd meselesine dair, bir gazeteci olarak ve Kürd meselesinde uzman biri olarak sizlere danışma ve soru sorduğu oldumu?
Cevap: Biz Kürd meselesi üzerine çok konuştuk. Fakat ben Dr. Qasimlo’ya yol gösterecek seviyede değildim. O, öğretmen ve ben öğrenciydim. Fakat, bir çok defa onunla Kürd hareketinin stratejisi üzerine, Kürdlerin mücadelesinin geleceği, İKDP ile Bağdat ilişkileri ve diğer bazı meseleler üzerine konuştuk. Ben Kürdistan’ın dört parçasının birleşmesine inanıyorum. Bunun gelecek için amaç edilmesi gerekiyor.
Soru: Sayın Chris Kutscher Dr. Qasimlo’nun şehid edildiğini duyduğun an nasıl bir duygu sizde hasıl oldu?
Cevap: Dr. Qasimlo Avrupa’da okuyan tek Kürd lideridir. Bir kaç yabancı dili çok iyi biliyordu. Avrupa haklarını çok iyi tanıyordu ve onlarla nasıl konuşabileceğini ve davranacağını da biliyordu. Dr. Qasimlo’nun Avrupalı liderlerle dostluk ilişkilerini kurmada çok büyük bir becerisi ve kabiliyeti vardı. Dr. Qasimlo, kültürlü bir adam ve tam anlamında bir siyaset adamıydı. Bana göre eğer Dr. Qasimlo şimdi yaşamış olsaydı, belki de Irak, İran ve Türkiye Kürdistan’ının Kürdlerinin durumuda değişmiş olacaktı..
Son
Kawe Behrami
Dr. Qasimlo, Rêbereki modern, şoreşgereki demokrat adlı eserinden çeviren: Aso Zagrosi
Değerli Newroz.Com okuyucularına!!
Kısa bir süre önce Kürdistan Forum’da Canbek arkadaş Kürd liderlerine ilişkin bir tartışma başlattı. Bir çok arkadaş farklı biçimlerde o tartışmada yer aldı. Bende bir kaç yorumla o tartışmaya katıldım. Aslında tartışma son yüz yıl boyunca Kürd hareketine önderlik eden kadrolara kadar yayılan bir zemindeydi. Daha sonra Qasimlo ve Şerefkendi hariç diğer Kürd liderleri konusunda ortak görüşler şekillenmeye başladı. Yani geçen yüzyılın başında Kürd hareketine önderlik eden kadroların liderlikleri konusunda ortak bir tutum oluştu. Canbek arkadaş, kanlı İran rejimleri tarafından bir çok Kürd liderlerinin „görüşmeler esnasında öldürüldüklerini“ , Qasimlo ve Şerefkendi’nin bu tarihsel tecrübeden „ders almadıkları ve böylelerinin lider olamayacağı“ anlamında bir şeyler yazmıştı.
Gerçekten de Qasimlo lider değilmiydi? Lider olmanın kriterleri neler? Liderler hata yapmaz mı? Dünyanın her tarafında çeşitli tarihsel dönemlerde ortaya çıkan ve toplumların yaşamında önemli rol oynayan şahsiyetler vardır. Bu şahsiyetler ciddi işler yaptıklarından dolayı hatalarda yapmışlardır. Fakat, hiç kimse bir liderin canına mal olan bir „hata“dan dolayı o lideri liderlikten çıkarmaz. Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti(1946) döneminde çocuk yaşlarda mücaleleye katılan, siyasi faaliyetleri yanı sıra Paris, Prag ve Bağdat üniversitelerinde Kürd teması temelinde öğretim görevlisi olarak çalışan, Kürdçe’nin farklı lehçeleri dahil olmak üzere Türkçe, Farsça, Arapça, Rusça, Çek ve Slovakça, Fransızca ve İngilizce gibi yabancı dilleri bilen ve bunların hepsini Kürd davası için angaje eden, Kürd kadro ve liderleri içinde genel Kürd davasına en çok dost kazandıran Dr. Qasimlo lider değilse kim liderdir? .(Dr.Qasimlo’nun yaşamına ilişkin yazacağım) Tarih boyunca bildiğimiz Kürd liderleri içinde farklı kültürlerle en çok kaynaşan ve içselleştiren Kürd lider Dr. Qasımlodur.. İnsanlarımız hep „ Batı tipi liderlerden“ söz ediyorlar, belki bu tipin içini en iyi doldurabilen Kürd lideri Dr. Qasimlodur.
O, kırk yıl boyunca bir dizi tuzaktan ve suikasten kıl payı kurtuldu.. Genel de Kürdistan’da ve özellikle de Doğu Kürdistan’da İran rejimleriyle ilişkiler patlayıcılarla olan ilişkilere benziyor. Patlıyıcalar üzerine çalışan herkes e söylenen bir söz var: „İlk hata, son hatadır“ diye.. Var sayalım ki Dr. Qasimlo „ilk ve son hata“sını yaptı ve kimsenin değil kendi canına mal oldu.. Bu „hata“ Dr. Qasimlo’nun Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinde oynadığı liderlik rolunu azaltabilirmi? Acaba bu „hata“ bu liderlik pozisyonunu daha da güçlendirmedi mi?
Önce sözü Kürd ve yabancı akademisyenlere ve politikacılara bırakalım..
Bugün Prof. Dr. Maruf Xaznedar’ın Dr. Qasimlo’ya ilişkin anılarını çevirerek aktaracağım.
Saygılarımla
Aso Zagrosi
Dr.Abdulrahman Qasimlo
Prof. Dr. Maruf Xaznedan
Dr. Qasimlo ile 1959 yılında Bağdat’daki ilk karşılaşmamız:
Dr. Qasimlo ile ilk karşılaşmamız ve tanışmamızla birlikte ellimde hiç bir belge ve veri olmamasına rağmen aklımdan iyi bir insanla karşılaşma duygusu doğdu. Benden onunla gelecekte arkadaş olma arzusu doğdu. Onun arkadaş olmak beni mutlu edecekti.
1959 yılıydı ve ben Kerkük’te yaşıyordum. Fakat Bağdat’ta gidip geliyordum. O dönem Bağdat’ta gitmiştim. Bir gün öğleden önce Bağdat’taki Eğitim Bakanlığına bağlı „Kürdçe Eğitim ve Öğretim Kurumu“na uğramıştım. Bu kurum Kürdler için yeni oluşturulmuştu.. 14 Temmuz 1958 askeri devriminin kazanımlarından biriydi. Bir oturum esnasında Dr. Sıdıq Etroşi, beni yaşıtlarımdan bir genç ile tanıştırdı. Bu genç „Abbasi Enweri“ydi.. Uzun yıllar sonra 1965 yılında Avrupa’da „Abbasi Enweri“ bana Kekecan : „benim asıl ismim Abdulrehman Qasimlodur“ dedi.
Dr. Qasimlo Bağdat’ta olduğu zaman iki defa daha görüştük. Böylelikle Dr. Qasimlo tamamiyle gönlümde yer edindi. O dönem ve şimdide siyaseti günlük meslek olarak seçenlerle yıldızım pek barışmıyor. Fakat Dr. Qasimlo ile böyle olmadı. Baştan itibaren benim için açıktı ki Qasimlo canı gönülden zamanını siyasete ayırmış ve aktif biriydi.( İran Kürdistan Demokrat Partisi aracılığıyla) Gerçi öğrenciydi, öğrenmek istiyordu. Her şeyi, dilleri, bilimleri, edebiyatı ve ulusal kültürünü vs… Bağdat’ta görüştüğümüz o bir kaç gün içinde bir birimizden haberdar olmaya karar verdik. Hiç olmasa dünyanın neresinden olursa olalım, mektuplar aracılığı ile birimizin durumundan haberdar olalım diye..
1960 yılında Berlin’de Kürd Öğrencilerin Kongresi:
1960’da Berlin’de Kürd öğrencilerinin Kongresi toplandı. O dönemler Berlin Doğu ve Batı diye ikiye bölünmüştü. Fakat, hala Berlin Duvarı inşa edilmemişti. Bu Kongre, Kürd Öğrencilerinin en büyük kongrelerinden biriydi. Avrupa’da okuyan Kürdistan’ın tüm parçalarından öğrenciler katılmıştı. Hata İran Şah yönetimi siyasi ilticacı olan Türk Kürdlerinden „İhsan Nuri Paşa“ya misafir olarak Berlin gelip kongreye katılma izni vermişti. İhsan Nuri Paşa’nın yanına da bir Sanandajlı ve diğeri ise Mahabadlı iki Kürdü refakat olarak göndermişlerdi. Bana mutluluk veren yakınen tanıdığım iki kişi daha gelmişti.. Biri Çekoslovakya Kürd öğrencilerini temsilen gelen Abdulrehman Qasimlo; diğeri ise Paris’ten gelen Dr. Kamuran Bedirxandı. Kürdistan’ın farklı parçalarından gelen ve Kongreye katılan öğrenciler arasında kardeşçe bir ortam vardı. Kürdler böyle huzurlu bir ortamı çok ender yakalıyorlar. (Fakat, ne yazık ki bu kurum fazla sürmedi.)
Kek Qasimlo’nun rolü büyüktü. Çünkü, onun aktiviteleri, görüşleri yaşından çok daha büyüktüler. Onun Kürd öğrencilerinin faaliyetlerine katılımı çok aktifti. O dönemler İran ve Türkiye Kürd öğrencileri çok az olmalarına ve Irak Kürd öğrencileri çoğunluğu teşkil etmesine rağmen Qasimlo’nun önemliydi. O 10 gün boyunca Berlin’de Qasimlo ile birlikteydik. O süreçte Qasimlo’nun düşüncelerini, ahlakını ve eğilimlerini daha iyi anladım. Benim için açık bir şekilde ortaya çıktı ki, bu öğrenci yalnızca siyasi bir şahsiyet ve illegal bir partinin üyesi değil, aynı zamanda okuyan bir insan, aydın ve edebiyat zevki olan bir şahsiyettir. Eğer var olan akademik taraflarına ve ulusal kültürüne önem verirse belli başlı bir uzman oldur. Bu arada mektuplarla ilişkilerimizi sürdürelim yönünde karar verdik.. Bu arada kendisine 3 ay sonra yani önümüzdeki sonbahar da Moskova’dan Saint Petersburg(eski Leningrad)e taşınacağımı ve yeni adresimi kendisine göndereceğimi söyledim.
1961 baharı Saint Petersburg da :
Saint Petersburg Doğu Bilimler Akademisindeki yüksek eğitimimin üzerinden kısa bir zaman geçmişti ki, bir sabah Akademinin Sekreteri beni arıyarak bir Kürd misafir olarak Saint Petersburg’a gelmiş, Astorya hotelinde kalıyor ve seni sordu dedi. Bu hotel bu şehrin en eski ve en büyük hoteliydi. Yaklaşık 200 yıl boyunca Çarlık Rusyasının başkentinde hizmet veriyordu. Ben gelen misafirin tanıdığım 3 yada 4 kişiden biri olduğunu düşündüm.. Bunlardan biri de Qasimlo’ydu. Hemen Astorya hoteline doğru yola düştüm.. Çünkü, bu hotel Akademimize yakındı. Qasimlo’yu gördüğümde sevinçten uçuyordum. Birbirimize sarılıp öpüştük ve ben kendisine „Kak Qasimlo sen siyasi bir insansın, özel iş ve görevler için gelmişsin.. Rıca ediyorum bana söyle kaç günlüğüne gelmişsin ve benim payıma kaç gün düşüyor?“ dedim.
Dr. Qasimlo: „ 3 gece kalacağım. Bir gün ve bir gece sana düşüyor. Sonra Mosokava’ya gideceğim.“ dedi. İlk işimiz birlikte Yüksek Araştırmalar Akademi’sinin öğrenci yurduna gitmek oldu. Ben orada ikamet ediyordum. Öğrenci yurdunda Mahabad’da kalan ve Kürdçe bilen İran Azerbeycan’dan biride vardı. Bu İranlı Azeri ile Qasımlo benim odamda karşılaşıp tokalaştılar. Qasimlo bana dönerek: „ Bu Asker Suleymandır. Komela döneminde (Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti ve İran Kürdistan Demokratik Partisi kurulmadan önce oluşan Komela JK kastediliyor) bizimle birlikte gençlik örgütündeydi. Kürdistan Cumhuriyeti yıkıldıktan sonra Sovyet Azerbeycan’a geçti.“ dedi.
O dönemler Askeri Baku’da yaşıyordu. Yüksek Tarih eğitimi için Saint Petersburg’a gelmişti. Qasimlo’nun meşhur Armitaj müzesini ziyaret etmek için sadece iki saatı vardı. Biz birlikte müzenin o dondurucu ortamında iki saat kaldık.
Benim kaldığım Michalovik Yurdu ile Armitaj müzesi çok yakındı. Qasimlo zevkle başını salıyarak : „Sen çok mutlu olmalısın. Her gün başından sonuna kadar Armitaj’ın kapısının önünden geçiyorsun“dedi.
Armitaj’ı ziyaret ettikten kısa bir süre sonra Doğu Bilimler Akademi’sindeki Kurdoloji bölümünü ziyaret etti. Oradaki bilim adamlarıyla tanıştı. Özel olarak bölüm başkanı Qanatê Kurdo ile tanıştı. Bu kadar dar zaman içinde Qasimlo Çaykowski’nin „Sone Gölcülüğü“ adlı balesini görmek istiyordu. Qasimlo: „eğer burada yada Moskova’da onu görsem çok iyi bir iş olur. Fakat, çok zor bir iştir. Çünkü, her zaman gösterilmiyor ve ayrıca billet bulmakta çok zor“ dedi.
Bende kendisine: „Eğer bu gece bu Bale gidersek ne dersin?“ dedim.
Qasimlo: „Bu şakadır. Olamaz“ dedi.
„ya olursa“ dedim.
Qasimlo: „Sen Kureşçev misin?“ dedi. Bende gülerek „öyle“ dedim.
Qasimlo Saint Petersburg’a gelmeden 2 ay önce ben o Bale için iki bilet almıştım.. Qasımlo benim yanıma geldiği zaman söz konusu olan Bale oynuyordu. Biz ikimiz birlikte Saint Petersburg’un Büyük Tiyatro’sunda romantik ve duygulu bir Bale seyrettik. Politikacılarda böyle hakiki ve yüksek sanat tadına sahip insanlar çok ender çıkar. Fakat, gerçekten de Dr. Qasimlo bilinçli mücadeleci, çalışkan, alim, yazar ve sanatı seven bir insandı. O, kendi pratik özel yaşamında bunların her birine yer ayırmaya ve yerlerini tespit etmeyi biliyordu.
1968’den 1970’li yılların başında Bağdat:
1968 yılında tümden Bağdat’ta geri döndüm. Bağdat Üniversite’sinde Kürd Edebiyatı üzerine öğretmenliğe başladım. Qasimlo da Bağdat’taydı. Kuşkusuz yoldaşlarıyla birlikte siyasi aktiviteler içindeydi. Yoldaşlarıyla birlikte partilerinin merkezi faaliyetlerini Bağdat’ta taşımak istiyorlardı. O dönem özellikle de Irak merkezi hükümetiyle Molla Mustafa Barzani önderliğindeki Kürd Devrimi arasında imzalanan 11 Mart 1970 Antlaşmasıda Qasimlo ve yoldaşlarının işlerini daha da kolaylaştırıyordu..
O dönemler bizim evimiz Bağdat’ta Davudi Mansur mahalesindeydi. Bizim evimiz onlarında dedikleri gibi evlerinden biriydi. Haftadan bir bizim eve geliyorlardı. Hepsinden daha fazla Qasimlo bize gelip gidiyordu. Şair Hemin, Abdullah Hasanzade,Kerim Hisami ve diğerleri de sürekli bize gelip gidiyorlardı. Bu arada Qasimlo daha önce Prag’da birinci baskısını Arapca yaptığı doktora çalışması olan „Kurd û Kurdistan“ı Beyrut’ta basıma vermek istiyordu. Bu işi kendisi için yerine getirmem konusunda benden beklentisi vardı. Özellikle de Beyrut’ta kitapları basan yayın evi ile yazışmak konusunda…. Fakat ne yazık ki yayın evi Qasimlo’nun şartlarını görmezlikten gelmiş ve kitabı basmıştı. Bundan dolayı Qasimlo mecburi olarak Bağdat’ta çıkan „El taxi-Brayeti“ gazetesine bir açıklama yaparak Beyrut’ta yapılan kitap baskısının kendisine ait olmadığını deklere etti. Her ne kadar 1970’lerin ilk yarısında Qasimlo’nun ikamet yeri Bağdat’ta olsa yurt dışına sık sık gidip geliyordu. O dönem Kürdistan Demokrat Partisi(İran)nin merkezi yayın organı olan „Kürdistan“ gazetesini düzenli olarak çıkarıyordu. Kürdistan gazetesi birleşik Kürd edebiyat dilinin pratiğe aktarılmasında iyi bir kaynaktı.
1974 baharındaki olaylar, Kürd Devriminin yeniden dağa çekilmesi ve 1975 baharındaki yenilgi Kürd Ulusal Hareketinin geleceği üzerine büyük bir etki yaptı. Kuşkusuz İran Kürdistan Demokrat Partisi, yani Qasimlo ve yoldaşları da kötü bir duruma düştüler. Bazıları İran’a ailelerine döndüler. Diğerleri ise yurtdışına çıktılar. Böylece bir daha Qasimlo ile birbirimizden ayrıldık. Daha sonra İran-Irak savaşı başladı. 1981 yılında beni emekliliğe ayırarak Bağdat Üniversite’sinden uzaklaştırdılar. Daha sonra Cezayir’e giderek Ennabe Üniversite’sinde göreve başladım. Qasimlo ise siyaset ve partisinin işleriyle ilgileniyordu. Avrupa, Kürdistan, İran ve Irak arasında mekik dokuyordu. Bu arada ne ben onu ve ne de onun beni unutuğunu sanmıyorum. Mektup ve dostlar aracılığıyla ilişkilerimizi sürdürüyorduk. Bana ve aileme karşı vefası sınırsızdı. Qasimlo 1983-1984 yıllarında Hewler’den geçip dağa gittiği zaman bizim aileyi sorar ve arkadaşlarına benim çocuklarıma bakmalarını temeni ediyordu. Qasimlo iyi bir dosttu. Yaşama ilişkin en detaylı işlerden haberdardı. Kendisine, ailesine, partisine, yoldaşlarına dair her hangi bir gelişmede her türlü iyiliği yapar ve yardım elini uzatırdı.
1986 Yılında Paris
1986 yılının ağustos ayının son günlerinin bir akşamında Fransız Kurdolog’u J. Bleu ile vedalaştım ve iki sonra Cezayir’e dönecektim. Qasimlo’da bir gün önce Paris’e gelmiş, benim Paris’te olduğumu ve iki gün sonra döneceğimi duymuş. Gece bana bir telefon geldi. Benim sevdiğim bir arkadaşımın beni ertesi gün öğle saatlerinde Notre Dame’ın karşısındaki bir Çin restaurantında beklediğini söylediler. Beni bekleyen arkadaşımın Qasimlo olabileceğini düşünmüştüm. Gerçektende tahminim doğruydu. Bizim bu oturumuz unutulamaz. Yemek ile birlikte tam 3 saat sürdü. Yemekte Qasimlo vardı. İKDP’nin Avrupa sorumlusu Qadiri, J. Bleu ve komunist bir Fransız gazeteci bayan vardı. Ben Qasimlo’ya „ bu güzel kadını niye getirdin? Ben Fransızca bilmiyorum“ dedim..
Qasimlo: „ ben onu da çağırdım, çünkü Rusça biliyor. Ben nasıl ortak bir dil olmadan birini senin davetine getirebilirim“ dedi. Bu 3 saat içinde biz 3 gün değerinde sohbetler yaptık. İyi bir anıdır. Onu hiç unutamam. Daha sonra Qasimlo ve yoldaşları Kürd düşmanlarının kanlı elleri tarafından şehid edildiler. Paris’teki bu 3 saat Dr. Qasimlo ile olan son görüşmemizdi, yani veda görüşmesi… Onu bir daha görmedim. Qasimlo, eşsiz bir dünyalıydı, vefadarlığı, mücadeleciliği, yurtseverliği, aydın duruşu ve şairce duygusallığıyla insanlığın çok ender özelliklerini tek bir şahsiyetten toplamıştı. Bu konuda daha çok şey söyleyebiliriz. Qasimlo’nun dünya ufkusu çok genişti ve ender biriydi. Kürd şehidi Abdulrehman Qasimlo ve yoldaşları ölümsüzdür!!
Prof. Dr. Maruf Xaznedar
Dr. Qasımlo’nun Anısına(7)
Yeniden General İhsan Nuri Paşa Üzerine(2) Aso Zagrosi
Bu yazının daha önceki bölümünde CİA ajanı Archie Roosevelt’ın anılarında İhsan Nuri Paşa’ya ilişkin bölümünü çevirerek yayınlamıştım.
Bugün ise Dr. Abdulrahman Qasimlo’nun Çek asılı eşi Helene Krulich- Chassemlou’nun 2011 yılında Paris’te Karthala yayınları tarafından çıkarılan “Une Europeenne au Pays des Kurdes”adlı eserinde General İhsan Nuri Paşa hakkında yazdıkların aktaracağım. Kitap hâlâ elimde yok, yeni sparişini verdim.
Fakat, kitap olmadan nasıl İhsan Nuri Paşa ile ilgili bölümünü bulduğumu ve çevirdiğimi sormayın… Kendi başına bir serüven..
Değerli Kürd araştırmacılardan Rohat Alakom bir hafta önce bana bu kitaptan söz etti, Google kitap bölümünde var olduğunu ve İhsan Nuri Paşa’ya ilişkin bölümün sayfasınıda vererek içeriğine bakmamı istedi.
Ben Google kitap bölümüne baktım ve kitabı buldum.
Fakat, kitabın İhsan Nuri Paşa’ya ilişkin 43 ve 44. Sayfaları yoktu.. Diğer bazı bölümleride kesintili bir şekilde verilmişti. Ne de olsa okuyucuların merakını uyandırmak için kitabın bazı bölümlerini de vermişti.
Tamam kitabı satın alacağım, kitapta Kürdlerle ilgili bir hayli bilgi var.
Fakat, kafama takılan husus, niçin Rohat bu kitabın sözkonusu sayfalarına ulaşbiliyor da ben ulaşamiyorum?
Bu sefer değişik bilgisayarlar üzerine kitaba ulaşmaya çalıştım.. Fakat, hiç bir sonuç almadım. Bugün yeniden kitaba ulaşmaya çalıştım. Fakat bu sefer, “google Books”, “Google Bücher” ve “Google Livres” gibi farklı dillerden sözkonusu kitaba ulaşmaya çalıştım..
Nihayet Helene Krulich- Chassemlou’un İhsan Nuri Paşa’ya ilişkin yazdığı sayfalara ulaştım.. Millet Facebook üzerine “devrimlerin örgütlemesini” yapıyor. Alman Piratları kısa bir süre içinde Berlin seçimlerinde %9 oranında oy toplayabiliyor..
Ben nasıl sevgili Rohat’ın ulaştığı bu iki sayfaya ulaşmam?
Helene Krulich- Chassemlou Anılarını 3. Tekil şahısın ağzıyla anlatıyor. Burada ismi “Lena” olarak geçen kendisidir.
“İhsan Nuri Paşa” ara başlığıyla ondan şöyle söz ediyor:
“Bir gün İhsan Nuri Paşa’nın evine gittiler.(Helene ve Dr. Qasimlo-Aso) İhsan Nuri Paşa Türk ordusunda subay olan Kürdtü.
1927-1931 yılları arasında Türkiye Kürdistan’ın Bitlis bölgesinde bir ayaklanma oldu. Bu ayaklanma ‘Otonomi İçin Ararat Komitesi” tarafından yönlendiriliyordu. İhsan Nuri Paşa harekete katıldı ve askeri kanadının genel komutanlığını üstlendi. 4 yıllık mücadeleden sonra Komite Türk ordusundan tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. İhsan Nuri Paşa büyük bir yolculuktan sonra İran sınırını geçmeyi başarabildi.
İhsan Nuri Paşa İran’da olduğu zaman genç eşini Yaşar Hanım’ı yanına götürdü. İhsan Nuri Paşa, sürekli olarak ilişkileri iyi ve kötü arasında gelip giden Türkiye ve İran arasındaki iyi olmayan ilişkilerin ortamında yararlandı.
Onlar(İhsan ve yaşar) Tahran’da küçük bir evde oturuyorlardı. İhsan Nuri Paşa belli bir yaş seviyesine varmıştı. Fakat, fiziki olarak iyi bir konumdaydı, uzun boylu ve aklı zehir gibi çalışıyordu.. Tavırları her zaman biraz militerceydi. İhsan Nuri gelenekselci ve önün gözünde kadınlar her zaman erkeklere göre daha alt kademedeydiler. İhsan Nuri, Abdulrahman(Dr. Qasimlo) ile ciddi bir şey konuşmak istediği zaman, kadınların olmadığı bir yere götürüp konuşuyordu.
Yaşar Hanım küçük( onun boyundaydı), yaşlı, yönlendirilen ve hassas bir kadındı. Yüzünün hatlarından eski güzeliği görülüyordu. Misafirperver ve çok nazik olan Yaşar Hanım Lena’yı kanatları altına aldı. Yaşar Hanım hiç bir zaman Persçe’ye öğrenmedi. Onların(Yaşar ve Helene) ortak bir dilleri yoktu. Fakat onlar birbirlerini anlayabiliyorlardı.. Allah bilir nasıl?? Yaşar Hanım Lena’nın hiç bir zaman karşılaşmadığı doğunun farklı ve leziz mutfakların en iyi Cordon-Bleu suydu.(Cordon-Bleu bir yemek çeşitinin yanında Fransız mutfağını temel alan uluslararası bir mutfak okulu anlamına da geliyor. Burada ikinci anlamda kullandığını sanıyorum-Aso) Lena, eşsiz bir dizi Kürd, Türk ve Pers aşçılarını daha önce görmesine rağmen bu böyleydi.
Lena ziyaretleri sırasında , Yaşar Hanım’dan bölge mutfağının temel özelliklerini ve mutfak sanatının tadını aldı.
Fakat onlar(Lena ve Yaşar) Lena Kürdistan’a gittiği zaman birbirlerinden ayrıldılar ve bir daha görüşmediler.”(Helene Krulich- Chassemlou, Une Europeenne au Pays des Kurdes, Edition Karthala, 2011, sayfa 43-45)
Not: Sayın Helene Krulich- Chassemlou’nun İhsan Nuri Paşa’ya, Yaşar Hanım’ın İran’a gitmesi tarihine, Ararat Hükümetini yönlendiren siyasal yapıya ve hareketin başlayış bölgesine dair yaptığı tespitlere katılmama rağmen yada eksik bulmama rağmen bu kısa yazıyı Ararat Hükümeti üzerine yapılacak çalışmalar için çevirmeyi gerekli gördüm.
2.Not Daha sonra Helene Krulich- Chassemlou, Une Europeenne au Pays des Kurdes, Edition Karthala, 2011 adlı kıtabının aslınıı elde ettim.
Aso Zagrosi