“Mela Kafir” yada Muftî Pêncuwênî kimdir (1)
“Mela Kafir” yada Muftî Pêncuwênî
Aso Zagrosi
Bugüne kadar Kuzey kürdistan’da Muftî Pêncuwênî üzerine hiç bir şey yazılmış değildir. Hatta Kürd edebiyatı tarihi ile ilgilenen Kürdler dahi kısa bir yazı ile de olsa Muftî Pêncuwênî üzerine bir şeyler yazmış değiller. Sadece Kuzey Kürdistan’da değil, Muftî Pêncuwênî doğduğu Güney Kürdistan’da dahi görmezlikten gelinmiş, onun yaşamı, şiirleri, toplumsal ve ulusal duruşu hakkında fazla bir şey yazılmış değildir.
Bugün kısa bir makale çerçevesinde de olsa Muftî Pêncuwênî tanıtmak istiyorum.
Muftî Pêncuwênî yada Mela Kafir kimdir?
Halk arasında “Mela Kafir”, “Mela Babî” ve “Mela Agirperest” olarak bilinen Muftî Pêncuwênî 1881 yılında Pêncuwêne yakın Bêstan köyünde dünyaya geldi. Asıl adı Mela Kerim’ın oğlu Abdullahdır. Abdullah hala çocuk olduğu dönem babası vefat ediyor. İlk eğitimine kardeşi Mela Ahmed’in yanında başlıyor. Daha Doğu Kürdistan’ın Saqiz şehrine gidiyor ve eğitimini Saqiz Müftisinin yanında devam ediyor. Muftî Pêncuwênî , Saqiz’dan sonra Mahabad, Bokan ve Meriwan’da din alimlerinin yanında eğitimine devam ediyor.
Muftî Pêncuwênî Doğu Kürdistan’daki eğitiminden sonra yeniden Pêncuwêne, Güney Kürdistan’a dönüyor ve abisi şair Mela Ahmed(Şefîq)ın yanında eğitimini sürdürüyor.
Muftî Pêncuwênî daha sonra ilim, şiir, edebiyat ve irfan merkezi konumunda olan Hawraman’a Bîyare’ye gidiyor ve orada Mela Abdulqadir Melayê Gewre Bîyare’nin yanında eğitimin sürdürüyor. Mela Abdulqadir, Muftî Pêncuwênî’ye “Muftî” lakabını veriyor. O dönemler Doğu Kürdistan’ın Sine/Sanandaj şehirinde meşhur bir din adamı olan Mufti Mela Abdullah vardı. Mela Abdulqadir Biyare Sanandaj Müftisine olan saygı ve sevgisinden dolayı Mufti lakabını Feqisine veriyor.
Muftî Pêncuwênî Bîyare’deki eğitimini tamamladıktan sonra Pêncuwên’e dönüyor. Pêncuwên’de yani doğduğu şehire döndüğü zaman imamlık yapmıyor ve tütün işleriyle uğraşıyor.
Muftî Pêncuwênî, tüm yaşamı boyunca toplumsal reformlar için mücadele etti, kadın haklarını savundu, kız çocukların erkek çocuklarla birlikte okula gitmelerini savundu, ağa, bey ve gerici din adamlarına karşı mücadele etti ve Kürdlerin ulusal bilinçlerini yükseltmeye çalıştı … Muftî Pêncuwênî tüm bu özellikleriyle Kürdistan’da hakim olan geleneksel yapıyla açık bir şekilde çatışma içine girdi.
Muftî Pêncuwênî 15 Haziran 1952 yılında Güney Kürdistan’ın Suleymaniye şehrinde vefat etti, istemi üzerine cenazesi Pêncuwêne götürüldü ve Hacî Şêx Mezarlığında toprağa verildi.
Muftî Pêncuwênî, Kürd ve Kürdistan
Muftî Pêncuwênî’nin şiirlerini okuduğumuz zaman hemen hemen tüm şiirleri Kürd ve Kürdistan meselesiyle doğrudan ilişkili olduğunu görüyoruz. Muftî şiirleriyle bir yandan Kürdlerin ulusal bilinçlerini yükseltmek için çaba gösterirken, diğer yandan Kürdistan’da var olan eğitimsizliğe, adaletsizliğe, kadınlar sorununa da dikkat çekiyor. Muftî Pêncuwênî bunlarla da yetinmeyerek Kürdlerin başına gelen felaketlerin başında bilim dünyasıyla buluşmamalarını gösteriyor ve Kürd gençlerine okumalarını ve bilim ile ilgilenmelerini öğütlüyor.
Sözü Muftî Pêncuwênî bırakalım:
“Ey Watan min têdigem bo şîn û zarî kart e,
Bo nebûnî îlmî berzî gewre û serdar te,
Ax û dax û ahî serdî to sebeb em duawaneye,
Xo pesîndîye û xaye wîstî gewrekan te”
Şair açık bir şekilde vatanın geri kalmışlığının sebebini anladığını, bilimin yokluğu ve kendini bir şey sanan liderlerden kaynaklandığını söylüyor.
Muftî Pêncuwênî “Soz” adlı bir şiirinde Kürdlerin artık uykudan uyanmaları gerektiğini, aydınlama dönemi olduğunu şöyle ifade ediyor:
“Kurde xew ta key desa destî min û daman te,
wextî hoşyarî te, xewn zîncîrî ejno û ran te,
dujminit daîm xerîkî mulk û mal û gîyan te,
heyfe to fikir û xeyalî gerdiş û seyran te,
rojî têkoşîn û hewl û katî helsuran te”
Muftî Pêncuwênî bu şiirinde açık bir şekilde Kürdlere çağrı yaparak uykudan uyanmalarını, düşmanların her tarafta Kürdlerin mal, mülk ve canlarına kıydığını ve Kürdlerin harekete geçip mücadele etmeleri gerektiğini söylüyor.
Muftî Pêncuwênî, birilerin dışardan gelip Kürdleri kurtaracağına inanmıyordu.. O Kürdlerin millet olarak kendilerine güvenmeleri gerektiğini, bilimle buluşmaları ve okuyarak kendi kaderlerini ve geleceklerini kurtulacaklarına inanıyor. Şair Kürdlerin bilim ve akıllarını kullandıkları zaman tarihsel anları kaçırmayacaklarını, mal ve ruhlarını son nefeslerine kadar millet için harcamaları gerektiğini söylüyor.
Mufti bir şiirinde bu gerçekliği şöyle ifade ediyor:
“Îlîm aqlit ger bibê em roje qet nadey le dest,
ruh û malit serfî qewmit ke ta axir nefes,
xot eger hewlî nedey tahey bekes nabî bekes,
ta bekey bot lê bidem şehpûr û naqus û ceres”
Muftî Pêncuwênî bilime ve eğitime inanıyordu. O yaşadığı dönem Kürdistan ile Lübnan’ı kıyaslıyor ve şöyle diyor:
“Ferqî to û lubnan beynî ezman û zemîn”
Yanî Kürdistan ile Lübnan arasındaki farkı yer yüzü ile gökyüzü arasındaki fark olarak görüyor.. Bilindiği gibi Lübnan o dönemler bir hayli gelişmişti.. Beyrut’ta Ortadoğu’nun Paris’i deniliyordu. Son yıllara kadar hatta günümüzde de en çok kitabın yayınlandığı ülkedir.
Muftî Pêncuwênî’nin ulusal yanı şiirlerinin esasına yansıyor. O pratik olarak Kürd hareketi ile ilişki içindeydi… Şêx Mahmud’un Irak ve İngiliz sömürgecilerine karşı mücadele sırasında şair Şêx Mahmud’u desteklemek amacıyla halk arasında para topluyor.. Bu bilgi İngiltere yetkilerine ulaştığı zaman Muftî Pêncuwênî’ye yüklü para cezasını veriyorlar. Doğu Kürdistan’da Kürdistan Demokratik Cumhuriyeti kurulduğu zaman, hasta olmasına rağmen Mahamad’a gidiyor ve gözleriyle Kürdistan Cumhuriyetini görmek istiyor. Muftî Pêncuwênî’nin şiirleri Kürdistan Cumhuriyeti’nin basınında yani Kürdistan gazetesinde ve çocuklar için çıkan Grugalî mindalan adlı dergi de yayınlanıyor ..
Muftî Pêncuwênî’yi o dönem Kürdistan’da hakim olan geleneksel yapı ile karşı karşıya getiren onun reformcu yaklaşımıydı. Mela eğitimini görmesine rağmen imamlık yapmadı.. Sadece imamlık değil, camiye gitmez ve namaz da kılmazdı. Ayrıca kadın ve erkek eşitliğini savunuyordu. Muftî Pêncuwênî bu düşündüklerini ve şiirlerinde dile getirdiği şeyleri pratikte uygulamaya çalışıyordu. O dönemin Pêncuwên’de kızını erkek çocuklarla birlikte okula gönderiyor. Bu durum ise geleneksel yapıların tepkisini topluyor ve Muftî Pêncuwênî’yi “Mela Kafir” , “Mela Agirperest” ve “Mela Babi” demeye başlıyorlar.
Mela Kafir” yada Muftî Pêncuwênî (2)
Aso Zagrosi
Muftî Pêncuwênî ve Kadın Meselesi
Muftî Pêncuwênî dinsel eğitimini tamamladıktan sonra Molla olarak çalışmadığını daha önce vurgulamıştım. Muftî Pêncuwênî Bîyare’den döndükten sonra tütün işleriyle uğraştığını ve hatta kendisine “Mela Abdullah Tutunci” denildiğini biliyoruz.
Muftî Pêncuwênî Melalık olayını bir şiirinde dile getiriyor ve şöyle söylüyor:
“Melayî û xwendewarî xurîştî xom û bawan me,
keçî min arzuyî nan û jîyanî wek mela nakem”
O dönem okumak isteyenler Camilerde hücre eğitimini görüyorlar. Mufti eğitimini tamamladıktan sonra ekmek ve yaşamı için Melalık yapmıyor.
Muftî Pêncuwênî Kürd kadınlarının içinde bulunduğu duruma isyan ediyor. O dönemler daha önce de ve sonralarda beşik kertme , kız karşılığında kız ve barışmak için kan davası karşılığında kızları vermek çok yaygın bir gelenekti. Kızların gönlü olmadan zorla evlendirme dahil bir dizi gelenek vardı.
Muftî Pêncuwênî var olan bu geleneklere karşı isyan bayrağını kaldırarak kadın haklarının bir avukatı ve savunucusu olarak ortaya çıkıyor.
Burada sözü Muftî Pêncuwênî ‘ye bırakıyorum:
“Dax û cexarî kîjî Kurdistan,
beyan nacre be sed destan,
le rêzî beşer derkrawene der,
xwartir le heywan kiz û qur beser,
ta panzdeh salî her wekî rencber,
îşyan pê deken le deşt û le der,
emca ke wextî dawakarî bû,
be şertî şerhî zû deden be şû,
ya be malî zor dagir eken,
ya be jin be jin esîr eken
eden be pîsî yaxud be pîrî,
……………….
Herkamyan ke wa tûşî xetabê,
Obal be estoyî bawik û brabe,
Dîsan ew kesîş mare ebrê,
Le qîyameta yexey ew egerê
Min her dilsozim dujmin be kes nîm
Bo ximet nebe min be temay çîm”
Muftî Pêncuwênî”nîn bu şiiri tam bir kadın hakları beyannamesi gibidir.
Kürdistan kızlarının haline acıyor ve eğer durumlarını izah etmeye kalkarsak 100 destan bile yetmeyecektir diyor. Kürdistan kızları insanlıktan çıkarılmış ve hayvanlardan daha aşağı duruma düşürülmüşler. Kızları 15 yaşına kadar dışarda ve çöl de çalıştırırlar.. Evlilik zamanı geldiği zaman ya zorla verirler, ya kız karşılığında kız vererek esir ederler yada bir pise ve ihtiyara verirler. Bunun sorumlusu ise baba ve kardeşleri ve bu kızlarla evlenenlerin ise kıyamete yakalarına yapışırlar.
Sonuç olarak Muftî Pêncuwênî ben samimiyim ve kimseye düşmanlık yok, hizmet olmasa hiç bir şeyde gözüm yok diyor.
Muftî Pêncuwênî bir toplumsal yaraya dikkat çekerken kendisini dışardan tutmuyor ve bu geleneği ve tabuları yıkmayı kendi ailesinden başlatıyor.
Muftî Pêncuwênî kızına karşı nasıl davranacağını bir şiirinde sohbet biçiminde veriyor:
“KIÇ: babe nêzîke katî arzûm,
xozge emzanî kê ebê be şûm,
min zor etrsim ke bemdey be şû,
bemdey be kesî be xulq û bedxû,
ya le ber ewey ke paredare,
ya kurî axa û beg û zordare,
ya blên kurî xizmî xomane……
MUFTÎ: Kiçim tê egem awatit çîye,
Ew fikre kone lelay min nîye,
Şerte be şerhî û fermûyî quran
Min betedem be şû netxeme zîndan,
Her kesî ke xot hezî lê ekey
Hîç nawestî lêy zû şû pê ekey”
Özet olarak Muftî Pêncuwênî’nin kızı, babasına evlenme zamanı yakındır, kendisini kime vereceğini sorar .. Ardından huysuz birine, paralı birine, ağa, bey ve zordar birine yada bir akrabalarına vereceğinden korktuğunu söylüyor.
Muftî Pêncuwênî ise kızına umudunu anladığını, bu köhne fikirlere sahip olmadığını, kuran üzerine yemin ederek eğer kendisini evlendirirse zindana koymayacağını ve her kimi seviyorsa, durmadan gidip onunla evlenmesini ister.
Muftî Pêncuwênî toplumsal reformlardan yana biri olarak kızını erkek çocuklarla birlikte okula gönderiyor. Mufti’nin bu girişimi çevrenin ve din adamlarının tepkilerine neden oluyor. Mufti’nin bu girişimlerini dine ve Kuran’a aykırı olduğunu söylüyorlar.
Mela Abdulqadri Armerdi, Muftî Pêncuwênî’ye şiirli bir mektup yazıyor. Kızların okula gönderilmesi olayı Tanrı’nın gazabına neden olacağını yağmur yerine ateş yağacağını söylüyor.
Muftî Pêncuwênî Mela Abdulqadri’ye verdiği cevapta:
“…………………………
Fermûte kiçan bo mekteb eçin,
Key xwa fermûye xwendewar nebin,
Ewaniş wekî to ademîzadin,
Şerîkî pîyawin, hur û azad in,
Jinî welatan bûn bekarbedes,
Toş emir ekey bixrête qefes
Nûsîn be Kurdî takey kufire lat,
Bo çi lat naxoşe zmanî welat—————“
Muftî Pêncuwênî verdiği cevapta kızların niçin okula gittiğini soruyorsunuz, Tanrı nerede söylemiş kızlar okuma ve yazma öğrenmesinler!! Onlar da senin gibi insan, erkeklerin ortağı hür ve özgürler. Başka ülkelerde kadınlar yönetici, sen ise kafese koymayı emir ediyorsun!!! Kürdçe yazmak senin için niçin küfürdür, senin için ülkenin dili niçin kötüdür diyor.
Şiir uzun olduğundan dolayı aktarmadım.. Ama Muftî Pêncuwênî sadece kadın haklarını değil, Kürd dili ve kültürünü de sahipleniyor ve o dönemler Arapça’yı Kuran’ın dili diye empoze edenlere de tavır alıyor.
Muftî Pêncuwênî torunlarından biri olan Serdar Hemereş annesinin anlatımlarından hareket ile Spêde kanalının Mufti üzerine yaptığı bir programa “ Kanalî Spêde, Mêjûy Mela Kafir Deşêwînêt” adlı makalesiyle cevap veriyor.
Annesinin anlatımlarına göre mahallenin çocukları onları sürekli rahatsız ediyorlardı. Müfti’nin çocukları mahalle çocuklarından dolayı korkularından dışarı çıkamıyorlarmış, çocuklar camlarını kırıyor, peşlerine düşüyor “Mela Kafirin kızı” yada “Mela Kafirin oğlu” diye taciz de bulunuyorlarmış.
Muftî Pêncuwênî ‘nin camiye gitmediği, namaz kılmadığı ve kız çocuğunu erkek çocuklarla beraber okula gönderdiğine dair sadece Pêncuwên’de değil, tüm çevre bölgelere yayılıyor.
Muftî Pêncuwênî ve ailesi Pêncuwên’de ciddi bir toplumsal izolasyon ile karşı karşıya kalıyorlar.. O dönem Pêncuwên’de bazı Yahudi aileler var. Müfti ile en yakın ilişkide bulunan ve bayramlarda onu ziyaret eden onlarmış.
Muftî Pêncuwênî’nin kızının anlatımlarına göre “Fakir ve yoksulların şairi olarak bilinen Qaneh” bölgeye geldiği zaman Muftî Pêncuwênî’yi ziyaret ediyormuş. Şair Qaneh tanrıya inanmamasına rağmen halkla ilişkilerini koparmamak için camiye gider ve namaz kılardı. Bundan dolayı halk şair Qaneh’e saygı duyardı. Muftî Pêncuwênî’nin kızının anlatımlarına göre Müfti şair Qaneh gibi yapmıyordu, inatçı, isyancı ve sert kafalıydı, camiye gitmediğinden ve namaz kılmadığından dolayı çocuklarını da kötü bir ortama süreklemişti.
Bu arada şair Qaneh yine bir gün Muftî Pêncuwênî’nin evine geliyor ve sabaha kadar Müfti’nin sadece görünmek için de olsa, çocukları için camiye gidip namaz kılması konusunda ikna ediyor. Müfti’nin kızı babası ile şair Qaneh’in camiye gittiklerini gördüğü zaman çok mutlu olduğunu ve kimseden korkmadan dışarı çıkabileceğinden dolayı sevindiğini söylüyor.
Muftî Pêncuwênî öldükten sonra da Pêncuwên din adamları ailesi üzerine baskı kurmaya devam ediyorlar. Sürekli olarak çocuklarına babaları namaz kılmadığından ve oruç tutmadığından dolayı cehenem ateşinde yandığını söylüyorlar. Bu söylentiler Muftî Pêncuwênî’nin küçük oğlu üzerine bir hayli etkili oluyor. Bir gün küçük oğlu babasının mezarı başında bulunduğu bir sırada acı çeken bir ses yada haykırış duyuyor. Müfti’nin oğlu bu duyduklarını çevresine anlatıyor ve bu söylenti bölgedeki din adamlarının kullaklarına gidiyor. Din adamları Muftî Pêncuwênî’nin oğluna “duyduğu ses, babasının sesi olduğu, cehenem ateşinde yandığı ve eğer babasının Tanrı tarafından af edilmesini istiyorsa her gün mezarının başına gidip Kuran okumasını “ istiyorlar.
Muftî Pêncuwênî’nin oğlu sürekli olarak babasının mezarına gidip Kuran okuyor ve aşırı dindar bir insan oluyor. Müfti’nin oğlunun din adamlarının etkisinde kalması “babasının ruhunu kurtarma” girişimi, aile içinde de tartışma ve rahatsızlıklara neden oluyor. Muftî Pêncuwênî’nin eşi ölene kadar sürekli olarak oğlunu “babasının düşmanlarını sevindirdiğine” dair suçluyormuş. Serdar Hemereş’in anlatımlarına göre annesi yani Mufti kızı da vasiyetnamesinde “öldüğü zaman Kuran Mame Qale’nın Şimşalı ile toprağa verilmesini” istemiştir.(Mame Qale için https://www.youtube.com/watch?v=uUVOfo4T0vk )
Sonuç olarak Muftî Pêncuwênî tüm yaşamı boyunca kadın hakları, Kürdistan davasını ve emekçi haklarını savundu. Eğitim ve bilimle Kürd insanın din yobazlarından kurtulabileceğine inandı ve savundu.. Muftî Pêncuwênî teorik olarak söylediklerini, pratikte de uyguladı. Burada kısa bir makale çerçevesinde Muftî Pêncuwênî tümden anlatmanın imkanı yok. Kısa da olsa Kuzey Kürdlerinin “Mela Babî”, “Mela Kafîr” yada “Mela Agirperest” diye saldırılara uğrayan Muftî Pêncuwênî’den haberdar etmek istedim.
Kaynaklar:
Dr. Maruf Xaznedan, Mêjûy Edebî Kurdî, Beşî şeşem, Dezgayî Aras,
Dr. Aras Mehemed Saleh, “Muftî Pêncuwênî şaîrekî reformxwaz, Kovarî Raman
Serdar Hemereş, “ Kanalî Spêde, Mêjûy Mela Kafir Deşêwînêt” Malpera Kurdistanpost
Aso Zagrosî