Pîrşalyar, Hurmuzgan Şiiri ve Dr. Saîdxan Kurdistanî
Pîrşalyar, Hurmuzgan Şiiri ve Dr. Saîdxan Kurdistanî
Aso Zagrosî
„Hurmuzgan“ şiiri ile ilgili geçmişte bir hayli tartışmalar oldu. Bu şiir gerçekten Arap ve İslam ordularının Kürdistan’ı işgali sırasında Kürdler tarafından ceylan derisi üzerine mi yazıldı? Yoksa Hıristiyan dinine geçen Kürd yurtseveri Dr. Saidxan Kurdistanî tarafından mı yazıldı?
Eskide genel olarak Hıristiyan dinine geçen Kürdler, süreç içinde sahip oldukları millet kimliğine mesafe aldılar. Dr. Saidxan Kurdistanî tam tersiydi. O ciddi bir Kürd ve Kürdistani kimliğine sahipti. İncili “Mizganî” ana başlığı altında şiirsel bir dil ile Kürdçe’ye çevirdi.
Ayetullah Merdoxî Dr. Saidxan Kurdistanî için “yeni bir dine geçmesine rahmen Kürdçülüğü kat kat artmıştı, bana Kürdçe mektuplar yazıyordu” diyor.
Bugün elimizde bulunan resmi yazı belgelere göre Dr. Saidxan Kurdistanî tıp eğitimi için İngiltere ye gittiği zaman Hawraman Bölgesinde bulduğu yazılı tarih eserleri beraberinden götürmüştür. Bunlardan bazılarına bugün ulaşmış durumdayız.
Dr. Saidxan Kurdistanî götürdüğü bu belgelerin bazıları 1915 yılında “The Journal Hellenic Studies”in 35.cildinde “ Parchments of the Parthian Period from Avroman in Kurdistan” başlığı ile yayınlanmıştır. Dr. Saidxan Kurdistanî’nin bu tarihsel belgelerle doğrudan ilişkisi var.
Bu günlerde Pîrşalyar’a ilişkin sahip olduğum bilgileri aktarmaya çalışacağım..
Bu günlerde Pîrşalyar’a ilişkin sahip olduğum bilgileri aktarmaya çalışacağım..
Hurmuzgan ruman, atran kujan
Hoşan şardewe gewre gewrekan
Zorkeri Ereb kerdina xapûr
Ginani Pale bişî Şarezor
Jen û Kanêkyan we dîl bişêna
Mêrd aza tilêy werûy hûnîna
Rewş Zerdeşt manewe bê kes
Bizika nîka Hurmiz we hîç kes..
Ateşleri söndürdüler,
Ateşgahları viran ettiler,
Büyüklerin büyükleri kendilerini sakladılar,
Pale köylerinden ta Şarezora
Arap zorbaları her yeri harap ettiler..
Kadınları ve kızları esir götürdüler,
Cesur erkekler, kan içinde yatılar,
Zerdeştin ayını sahipsiz kaldı,
Hürmüz kimseye yardım etmedi..
Hurmuzgan: Tapınak, Ateşgeh,
Atran: adir, agir, awir, awêr, awrî diye Kürdçe’nin farklı lehçelerinde var… Ateş anlamına geliyor.
Kujan: Kuştin, Kuşteyi, Kuşyawo, kuştinewe olarak Kürd dilinde mevcut.. esas anlamı öldürmektir… Bizim Güney Kürlerinin “Soran“ lehçesini kullananlar “ awir kujrawe“(ateş söndürükmuş), Behdinan ise vekuştin filini kullanıyorlar..
Hoşan: wîşan, xoyan, yada Avêsta’daki Xoyan dır… Kurmanci’de xwe jî… Hoşan’ın içindeki “Ş“ kurmanci’deki “Jî“ anlamındadır.. Soranca’da bu “Ş“ kullanılıyor. “Minîş“ (min jî) gibi …
Xapur: xapurkirdin, wêrankirin… Harabeye çevirmek, viran etmek vs..
Jen: Jin (kadın) Kenîkyan: Kenî, kenîçî, Kenişk, keçik ve Avesta’da Ke’nîn, kinya, kız anlamına geliyor..
Bişêna: koken olarar Kürdçe’nın farklı lehçelerindeki: Şiyay, şo, Şandin, royîştin,
Mêrd: mêr, mêrd… Avesta’da: Merd
Hûnîna: xwînin, xwîn, xîn yada Xûn Avesta’nın “Hûn“, bugün Hewramca’da “Win“
Bu yazının birinci bölümünde kısaca üzerine durduğum “Hurmuzgan“ adıyla anılan şiir, 1910 yılında Güney Kürdistan’ın Suleymaniye mıntıkasında bulunan Hezarmêrd mağarasında bulundu..
Ceylan derisi üzerine yazılan“Hurmuzgan“ adlı şiir, Kürdçe’nin Goranca lehçesiyle yazılmıştır. Kürd edebiyat tarihinde bilinen ilk şiirdir.. “Hurmuzgan“ adlı şiir Hicri takviminin 31. yılında yazılmış.. Bir çok Kürd edebiyat tarihçisi bu şiiri Zerdeşti dininin rahiblerinden olan Pîrşalyarî’ya mal edilmektedir.
Fakat bugüne kadar, Kürd tarihçileri ve özellikle Kürd edebiyat tarihçileri tarafından Pîrşalyar’ın yaşadığı dönem hakkında belgelere dayalı bir çalışma yapılmış değil… Ayrıca Kürd edebiyat tarihi ve özellikle “Yarsan Dini“ incelendiğinde karşımıza bir çok Pîrşalyar çıkmaktadır..
Bu şiirin yazıldığı tarihte İslam Ordularıyla Şarezur ve Fars Kürdleri arasında kıran kırana bir savaş vardı… (Bu konuda detaylı bilgiye sahip olmak istiyenler, Aso Zagrosi’nin “Özgünlüyümüz yokmu?“ adlı yazı serisine bakabilir)
Pîrşalyar’ın kişiliğine düşüncelerine ve dinine ilişkin farklı görüşler var… Bir çok kaynakta o efsanevi bir kişilik olarak karşımıza çıkıyor..
Pîrşalyar hakkında bilinen onun bugünkü “Hawraman Text“ bölgesinde dünyaya geldiği ve orada yaşama veda ettiğidir. Her yıl rebandan ayının ikinci Çarşamba günü kara ve kışa rağmen Kürdistan’ın bir çok bölgesinden binlerce insan Pirşalyar’ın doğum ve evlilik yıl dönümü vesilesiyle evini ziyaret etmek amacıyla “Hewraman Text“ e koşuyor.. Binlerce yıldan beri sözkonusu olan Çarşamba günü Pirşalyar’ın evi önünde törenler yapılıyor, dini şarkılar söyleniyor, sema tutuluyor ve halay çekilip eğleniliyor…
İslam dini Hewraman mıntıkasına Kürdistan’ın diğer bölgelerine göre bir kaç yüzyıl sonra girdi.. Bu bölge “Yarsan“ dinin binlerce yıldan beri kendisine mekan ettiği bir alandır.. Bugün Kürdler arasında “Ehli Heq“, “Alî ’Îlahî“, “Hakka“ “Kakayî“ ve “Alevî“ olarak olarak adlandırılan kesimler “Yarsan“cıdırlar.. Bu kesimlerin kutsal kitapları olan “Serencam“, “Defterleri“ ve “Kelamları“ vardır..
Pîrşalyar “Yarsan“ cılarca kutsal bir kişilik olarak biliniyor… Aslında tüm bu Pîrşalyar törenlerini başlatanlar , organize eden ve bugünlere kadar getirenler onlardır.. Her ne kadar bugün “Müslüman derwişler“ tarafından monopolize edilmişsede…
Müslüman din adamları bölge halkının Pîrşalyar’a olan bağlılıklarını kıramayınca, ona sahip çıkmaya başladılar… Din adamları Pîrşalyarın seceresini Hz. Ali’ye kadar götürüyorlar..(Secere bende var)
Ama bölgenin müslüman halkı Pîrşalyar’ın müslüman olduğunu söylemelerine rağmen, Pîrşalyar’ın Kürd olduğunu söylüyorlar. Bölge halkı, Pîrşalyar’ın babasının “Baba Xudadat“ adlı bir Kürd olduğunu, Pîrşalyar’ın Zerdeştî dininden İslam geçtiğini söylüyorlar..
Kürd aydınları ve araştırmacıları Pîrşalyar’ın Zerdeşt dinine bağlı olduğu söylüyorlar… Her ne kadar onun yaşadığı dönemi İslam’dan bir kaç yüzyıl sonrasına dayandırsalarda, Hewraman halkının çok geç müslümanlığı kabul ettiğini vurguluyorlar.. Bir çok Kürd ve yabancı araştırmacı Hewraman bölgesi dağlık ve sarp kayalarla geçilmez bir alan olduğundan dolayı, Sasaniler döneminde “Mîtra Dinine“ bağlı kesimlerin sığındığı bir alan olduğunu, İslam dinin yayılmasından sonra kaçan Zerdüşt Peygamberin yanlılarınında sığınağı oldu.. Bugün Kürdistan’da “Yarsan“ olarak hala varlığını sürdüren dinsel yapılama üzerine yapılan incelemeler ve bu din ile “Mîtra“ ve “Zerdüşt“ Peygamber’in dini arasında yapılan kiyaslamalı çalışmalarda büyük ortak paydalar ve “ortak değerler“ gün ışığına çıkarılmıştır. Bugün yapılan “Pîrşalyar Törenlerin“e katılan kesimler, davul eşliğinde şarkılar söylüyor, halay çekiyor, sema yapıyor ve kendilerinden geçip mest olana kadar bu süreç sürüyor.. Ayrıca bu törenler esnasında mest olup, kendilerine “şiş“ ve “biçaklar“ sokan kesimler tüm yerli ve yabancı seyircileri hayretler içinde bırakıyorlar.. Bu “davul“ ve “şiş“ler eşliğinde yapılan törenlerin islam ile ilişkisi yoktur. Bu törenlerde ortaya çıkan sahneler “Mitra“ ve “Zerdüşt“ dinlerinin karışımı bir şey… Yada buna “a la Kurdica İslam“ diyebileceğimiz bir realite söz konusudur.
Aslında bazı kaynaklara göre bundan 50 yıl önce “Pîrşalyar Törenleri“ büyük ateşlerin yakılmasıyla başlıyordu.. Bu gelenek Zerdüşt dininden geliyordu.. Süreç içinde İslam din adamlarının “Ateş“ ve “Şeytan“ arasındaki bağlantıları yüzünden ve baskılarından dolayı halk bu gelenekten uzaklaştırıldı.. Bu törenler esnasında zikr eden uzun saçlı derwişlere bakıldığı zaman, onlarla “Êzidî“ ve “Alevî“ Kürdler arasında uzun saç ve sakal dayalı ortak paydalar hemen göze çarpıyor… O törenler esnasında söylenen şarkılar ve çalınan davulların müslüman gelenekleriyle ilişkisi yok..
Hewraman’da bir çok “Pîr“in türbesi var.. Bölge halkının bir kesimine göre bu “Pîr“lerin sayısı 99, başka bir kesimi ise 999 “Pîr“den söz ediyor..
Hewraman’ın en yüksek yerinde “Pîrî Serû“nun mezarı var.. Yine Hewraman’ın “Qeracgund“ yada “Qerac Köyünde“ bir başka “Pîrşalyar“ın mezarı var, bölge halkı ona “Pirşalyarî Siyah“ diyorlar.. İlginç olan Hewraman halkı “Pirşalyarî Siyah“ ın Zerdeşti olduğunu kabul ediyorlar..
Doğu Kürdistan araştırmacılarından sayın Şêrko Cihanî “Karwan Dergisinin“ 102. sayısında yayınladığı “Pîrşalyar, Ew Pîrey Merg Nanase“ adlı makalesinde “ Pîrşalyarî Sereki“ diye başka bir “Pîr“in varlığından söz ediyor.. Bu “Pîr“in “Pîrşalyarî Sipî“nin bir sembolu olabileceğini vurguluyor.. Sayın Şêrko “Pîrşalyarî Siyah“nın üzerine üzerine dururken Kürdlerin “Reş“ rengini “büyük“ anlamında kullandığını vurguluyor.. Mesela Êzidî Kürdlerin kutsal din kitabı “Mistefa Reş“ yani “Büyük kitap“, Güney Kürdistan’ın Suleymaniye vb yerleşim alanlarında sık sık tekrarlanan ruzgar fırtınasına “Reşeba“ denilir.. Mesela Kürdlerde büyük oğlana “Kurî Reş“ denilir..
“Demokratik Kürdistan Cumhuriyetin“ Başkanı Pêşewa Qazî Muhamed’in büyük oğlu olan sayın Ali Qazi’ye Kürdler arasında (kendiside bu ismi kullanıyor) “Kurî Reş“ denilir. Hewraman halkı hem “Pîrşalyarî Serû“ ve hemde “Pîrşalyarî siyah“ için törenler düzenliyorlar… “Pîrşalyarî Siya“yi “Zerdüştî“ ve hatta “kafir“ olarak görmelerine rağmen onun içinde törenler organize ediyorlar… “Reş“ ve “Sipî“ kavramları “Zerdeşti“ din büyükleri ve Pîrleri için kullanılıyordu.. Hewraman bölgesinde “Pîrşalyar“a ilişkin bir dizi efsane ve destan mevcut.. Bölge halkı için “Pîrşalyar“ı doğrunun, gerçeğin, iyi tavır ve konuşmanın sembolu olarak adeta peygamber gibidir. Bölge halkı “Pîrşalyar“ a ilişkin efsaneleri hakikat ve yaşamış gerçekler olarak görürler..
Hewraman halkı için “Pîrşalyar“ bir feylesof, hekim, sihirbaz ve aynı zamanda şairdi.. Sayın Şêrko Cîhanî halk arasında “Pîrşalyar“ a ilişkin antılan bazı rivayetleri anlatıyor… Bunlardan bazılarını aktarmaktan yarar var.
Hewraman halkının anlatımlarına göre “Pîrşalyar“ın babası “Baba Xudadat“ (yada Bawa Xudadat) bölgede ticaret ile uğraşıyordu.. O, işinden dolayı Bağdat’ta gidip geliyordu Bir seferinde Bağdat’ta giderken oranın “Hakimi“ tarafından tutuklanıyor ve zindana atılıyor.. Tamda o gün Bağdat’ta bir deprem oluyor ve şehrin yarısı yerle bir ediliyor.. Bağdat halkı ve “Hakimi“ “kutsal, temiz bir insan olan Baba Xudadat“ta haksızlık ve eziyet yapıldığından dolayı bu felaketin başlarına geldiğini hemen kavrıyorlar ve onu serbest bırakıyorlar. Böylece Bağdat’ın diğer yarısı yıkımdan kurtuluyor.. “Baba Xudadat“ hemen Hewraman’a “Pîrşalyarî Serû“nun yanına gidiyor.. Daha önceki bölümde de vurguladığım gibi “Pîrşalyarî Serû“ var olan Pîrler içinde “ en kutsalı, en kabiliyetlisi ve alimi“ olan, tüm Pîrlerin Pîriydi… Bazı Kürd edebiyat tarihçilerine göre o, Pîrlerin Şalyarı olduğundan dolayı ona “Pîrşalyarî Serû“ demişlerdi (M. E Hewrami, Mejûyî Hewraman) “Pîrşalyarî Serû“ nun kabri Hewraman’ın en yüksek yerinde bulunmaktadır. Halk içinde ona halk arasında “Muhamedi Dikele“ yada “Muhamedi Dike“ de denilir. (İkinci Muhamed yada diğer Muhamed) “Pîrşalyarî Serû“nun böyle adlandırılması onu Hz. Muhamed’e alternatif olarak görmelerinden de kaynaklanabilir!!!!…
“Baba Xudadat“ “Pîrşalyarî Serû“nun yanına giderken Pîr kendisine “büyük, iyi huylu ve örnek bir oğlana sahip olacağını“ müjdeliyor… “Pîrşalyarî Serû“ “Baba Xudadat“a 40 gün eşinden ayrı yaşamasını emrediyor.. “Baba Xudadat“ kırk gün “Pîrşalyar“ın kabrinin yanından bulunan “Çilexane“ diye bilinen yerde dua ediyor… Daha sonra “Pîrşalyarî Serû“ Baba Xudadat’a eşine yaklaşmasına izin veriyor… 7 ay sonra(Yarsanlarda yedi rakamının özel bir önemi var-sonra değinmeye çalışacağım) “Baba Xudadat“ın bir oğlu oluyor ve “Şalyar“ ismini veriyor. “Şalyar“ın doğum haberi “Pîrşalyarî Serû“ya ulaştığı zaman Pîr o günü, Rebandan ayının ikinci çarşambasını bayram ilan ediyor… O günden beri Hewraman’da “Pîrşalyar Törenleri“ yapılıyor..
yaşanan bazı gerçekleri bugün öğreniyoruz..
Yapılan tüm araştırmalara ilişkin kuşkuya evet…. Ama biz Kuzey Kürdlerinin kendi tarihimize ilişkin bilgi sefaletinin olduğu bir ortamda kesin hükümlerle yaklaşmaya hayır.
Zaman buldukca “Pîrşalyar ve Hurmizgan“ şiiri hakkında bilgileri aktarmaya çalışacağım.. Bu “Yarsan“ deryasında nasıl çıkacağımı da bilmiyorum..
Hurmuzgan Üzerine Tartışmalar
Son günlerde “Kürdistan Forum”da yazılış tarihi 1400 yıl öncesi olduğu iddia edilen “Hurmuzgan” adlı şiir hakkında güzel bir tartışma var.. Farqini, HeK, Amed ve Diyako’nun şiire ilişkin sohbetleri, sordukları sorular ve aradıkları cevaplar benimde ilgimi çekti ve takip etmeye çalıştım..
Aslında bu şiire ilişkin tartışma yeni değil… Hurmuzgan’a dair tartışmalar, şiirin geçen yuzyılın otuzlu yıllarında Saidxani Kurdistani tarafından “Hezarmerd Mağarasında” keşfettiği andan itibaren başlıyor.. Sayın Amed’in sorularına cevaben Diyako arkadaş şiirin buluş, dil ve kısa serüveni hakkında şu alıntıyı yapıyor: “ Dr. Muhamed Teqi Bahar, İrani takviminin 1347 yılında yazdığı “Sebik Şunasi ya Tariq Tusur Şi’ri Farsi” adlı kitabının 39 sayfasında şoyle yazıyor: “ Bu şiir Pehlewi Alfabesi ile Ceylan derisi üzerine yazılmış, ‘Şerq Nezdik” gazetesine gönderilmiş ve orada yayınlanmıştı. Ben şiirin aslını Dr. Said Kurdistani’de aldım, onun yardımıyla Farsçaya çevirdim”… (Akt. Adil Muhamedpur, Hurmizgan Seratay Serhildani Lirikay Nivîsari Kurdî, Karwan Dergisi sayı 129, sayfa 125)
Aslında Ş. Amed’in hayati önemdeki sorusuna cevap verilmiş değildir… Hurmuzgan şiirinin üzerine yazıldığı söylenen “Ceylan Derisi hangi müzede” korunuyor..? Bu şiirin “orjinal”ına ilişkin tam yetmiş yıldan fazladır aynı soru soruluyor..Sayın G.M. Behrendt 1987 yılında Almanca kaleme aldığı “Nationalismus in Kurdistan” adlı eserinde bir dip not düşerek “Hurmuzgan”nın serüveni hakkında değerli bilgiler veriyor.. Yazar , “Hurmuzgan”ın dünyaya iki koldan yayıldığını söylüyor… Birinci kol Mir Sureya Bedirxan.. Mir Bedirxan bu şiirin bir nushasını 1932 yılında Bazil Nikitin’e veriyor.. Nikitin bu şiiri bir makale ile o dönem Polonya’da Doğu sorunlarıyla ilgilenen bir dergide yayınlıyor..Diğer kanal ise Reşid Yasimidir..(Kürd asılı olan Yasimi edebiyat ve tarih konusunda bir dizi ciddi esere imza atmıştır… Baba Tahir Hamadani’nin Divanını çeviren ve yayınlayanda odur..) Reşid Yasemi vasıtasıyla “Hurmuzgan” Arap, Fars ve daha bir çok çevreler yayılıyor.. Ama, geçen yüzyılın ortalarına doğru büyük Kürd dilbilimcisi, politikacısı ve tarihçisi Tewfik Wehbi -1891-1984-( Mir Celadet Bedirxan nasıl Kurmanci Alfabesinin önünü açmışsa Tewfik Wehbi’de Soraninin) “Hurmuzgan”ın “basit bir uydurmasyon” olduğunu söylüyor.. Sonra Mac Kenzie’de aynı noktada onunla buluşuyor.. Hawraman Tarihi ve edebiyatı konusunda uzman olan değerli araştırmacı Eyub Rostemi “Baladestbûnî Şêwezimanî Hawramî le Şiiri Kurdi de” adlı çalımasında şehid Kürd tarihçisi Enver Mayi’nin Arapça kaleme aldığı “Behdinan Tarihi” adlı eserinde bir alıntı yapıyor “ Dr. Bliç Şêrko( Mir Sureya Bedirxandır) “ Bir Doğubilimcisi olan Filyaminov(Wilaminov da olabilir. Arapça’da telefuz edildiği gibi yazılmış) İran’ın kuzeyinde bir taşın üzerinde bir şiir parçasını görmüş, yazılış tarihi M.Ö 330 yılına dayanıyor” diyor..( Dr. B. Şêrko’nun La Question Kurde adlı eserine bakmak gerekiyor.. Bu eser Türkçeyede çevrildi… Orjinalı bende olmadığından dolayı kontrol edemedim) E. Rostemi yazısında devamla “Hurmuzgan”a değiniyor ve şiirin hem hem Hawramanca ve hemde Soranca tam metinlerini vererek “Şiirin ‘Cêşena mağarasında’ Said Xani Kurdistan tarafından bulunduğunu, Hawramanca yazıldığını ve 1400 yıl öncesine dayandığını “ yazıyor.. Aslında Kürd aydınları arasında şiirin verdiği politik mesaj fazla tartışılmıyor.. Çünkü, Yarsan edebiyatı “Hurmuzgan” da kullanılan dilden yabancı değil.. Arapları teşhir eden Kürdlere “Kürd eski dinine” övgüler yağdıran bir çok şiir var..“Hurmuzgan”ın “orjinal” olmadığını savunan bazı Kürd araştırmacılar “Hurmuzgan”nın kafiye düzenine göre kaleme alındığını ileri sürerek tezlerini geliştirmeye çalıştılar.. Onlara göre şiirin kafiye düzenine göre yazılması Arap şiiriyle başladı..(Ahmed Ş. Mahabadi, Sirwan dergisinin 175.sayısı)Dr. Muhamed Teqi Bahar, “Hurmuzgan” şiirinin kafiye düzenine göre değil 5+5 sistemine göre yazıldığını, kafiye olayınında Araplarla ilgisi olmadığını bir dizi kaynağa dayanarak ortaya koyuyor.. Bu konuda Sasaniler döneminde Pehlewice yazılan kafiyeli şiirleri örnek olarak gösteriyor ve Sasani uzmanı Avrupalılardan alıntılar yaparak Behrami Gor’un bir şiirini numine olarak sunuyor.. Tewfik Wehbi’nin bu şiire ilişkin yaklaşımı bilinmesine rağmen yurd dışında akademik kariyerini yapan Kürdler de dahil herkes “Hurmuzganı” çalışmalarında kullandı.. Kürdlerin Arap işgalcilerine karşı canlı bir tanığın sesi olarak yorumunu yaptılar..
Kürd edebiyat tarihçileri, Aladin Secadi, Prof. Dr. Maruf Xaznedar, Prof. Dr. İzedin Mustafa Resul, Siddiq Borakayi hiç bir şey olmamış gibi “Hurmuzgan”ı eserlerine taşıdılar ve yorumunu yaptılar.. Hawraman tarihi ve edebiyatı ile ilgili yüzlerce kitap ve makale çıktı…. Hurmuzgan hep baş köşede yerini aldı.. Sonuç olarak Kuzey Kürdlerinden Mîr Sureya Bedirxan, Doğu Kürdlerinden şair Saidxani Kurdistani ve Reşid Yasemi bu şiiri dünyaya ve Kürdlere mal ettiler.. Doğu Kürdistan’da son dönemde bu konuda yazılan bazı araştırmaları duydum ve onlara ulaşmaya çalışıyorum. Bulduğum andan itibaren sizin ile paylaşırım.. Acaba gerçekten Kürd yurtseveleri “Kürd Milliyetçiliğinin tarihsel köklerini sağlamlaştırmak” içinmi Hurmuzganı yazdılar? Yoksa Hurmuzgan o dönem Arap işgalcilerine karşı mı yazıldı? Kutsal din kitapları olan “Serencam”da Cennetin “Şarezor ovası” olduğunu ve cennet dilinin “Kürdçe” olduğuna inanan ve yazan Yarsanlar neden böyle bir şiir yazmasın ki? Görünen o ki “Hurmuzgan” daha çok tartışılacak.. Yazımı 935 ve 1007 yılları arasında yaşamış Yarsan dinin alimlerinden olan Baba Serhengi Dewdani’nin bir şiiri ile noktalıyorum.
Hewramanca:
Serhengi Dewdan, Serhengi Dewdan
Ez ke namimanan, Serhengi Dewdan,
Çenî êrmanan, megêlim herdan
Mekoşem perî, ayînî Kurdan
Soranice:
Min ke Serhengi Dewdanim,
Ême ke nawman Serhengi Dewdane,
Legel Yaran li zewî û Herdan desurinewe,
Têdikoşin bo zîndûkirdinewey ayînî Kurdan, (Çev: Prof Dr. Maruf Xeznedar)
Serbest Çeviri:
Serhengî Dewdan Serhengi Dewdanım
İsmimiz ki Serhengî Dewdandır,
Yaranlarla dolaşıyouz her yeri,
Kürdlerin eski dinini diriltmek için mücadele ediyoruz..
Hurmuzgan şiiri ve Dr. Saîdxan Kurdistanî
Yıllar önce Newroz.Com’un Kurdistan Forum’unda bir çok katılımcı tarafından Pîrşalyar’a ait olduğu söylenen Hurmuzgan şiiri üzerine bir hayli tartışılmıştı. Bakıyorum son günlerde Facebook ta yine bu şiir üzerine bazı şeyler yazılıyor. Fakat, yeni bir veri yok. Yeni belge ve veriler olmayınca tartışmalar pekte verimli olmuyor. Aslında Hurmuzgan şiiri Kürdistan’da hem siyasi oluşumlar içinde, hem Kürd edebiyat tarihçileri arasında ve hem de Kürdlerle ilgilenen Kurdologlar tarafından gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır. Bu tartışmalar hala da devam ediyor. Hurmuzgan öyle bir şiir ki yer almadığı tek Kürd Edebiyatı Tarihi yok. Bazı edebiyat tarihçileri Hurmuzgan şiiri konusunda tam ikna olmasalar dahi bu şiire kitaplarında yer vermişlerdir. Fakat ne yazık ki bugüne kadar Hurmuzgan şiiri hakkında yapılan tartışmalar bir sonuca varılmış değil. Bu gidişle de çok zor. Aslında binyıl önce kitaplara geçmiş Kürd şairlerinin İslam Ordularına karşı tepkilerini dile getiren şiirler var. Fakat, en çok tartışmaya konu olan Hurmuzgandır. Bunun esas nedeni ise “ceylan derisi” olayının şimdiye kadar açığa çıkarılmamasıdır. Son yıllarda Kürdistan İslami çevreleri de yoğun bir şekilde Hurmuzgan şiiri ile ilgili tartışmalara katıldılar. Bilindiği gibi bu şiiri ilk gündeme getiren Dr. Saîdxan Kurdistanî dır. Hurmuzgan’ı Pehlewice’den Kürdçe’ye çeviren de odur. Kürd İslami çevreleri şiir ile ilgili tartışmaların yanında Hurmuzgan’ı gündeme getiren Dr. Saîdxan Kurdistanî’nın biografisine eğildiler. Yekgirtuy İslami Kurdistan’ın yayın organı olan Yekgirtu’de Dr. Saîdxan Kurdistanî’nin biografisi hakkında şu bilgileri veriyor:
“Dr. Saîdxan Kurdistanî, 1862 yılında Doğu Kürdistan’ın Sine(Sanandaj) şehrinde dünyaya geldi. Babası Sine’nin büyük Mele’siydi. Dr. Saidxan babasının yanında din derslerini alıyor ve icazesini alıyor. Dr. Said Papaz Yuhana ile dost oluyor. Onun tarafından ikna ediliyor ve gizli bir şekilde Hıristyanlığa geçiyor. Bu arada ismini “Mele Said”i değiştirerek “Mirza Said” oluyor. Bu arada Mele Said’in Hıristyanlığı kabul ettiği halk arasında yayılıyor. Mele Said Sine’yi terkederek Hamadan’a gidiyor. Mirza Said Hamadan’da Hıristiyanların elbiselerini giyiyor ve din adamı Şemon’un çocuklarına ders veriyor. Mirza Said 1888’de din adamı Şemon’un kızı ile evleniyor. Şemon’un kızının ismi Rebekadır. Mirza Said 1894 yılında İsveç’in başkentine gidiyor ve belli bir dönem sonra İngiltere’ye geçiyor. Saidxan İngiltere tıp eğitimini görüyor ve doktor oluyor. Dr. Saidxan İngiltere’den İran’a geri dönüyor hem doktorluk ve hem de misyonerlik yapıyor. Dr. Said İncil’i şiirsel bir dil ile “Mizgani” adı altında Hawramnca’ya çeviriyor. İşte bu süreçte Dr. Saidxan bu şiiri yayınlatıyor. Dr. Saidxan Kurdistani 1939 yılında Hamadan’da ölüyor ve Hıristiyanların mezarlığına gömülüyor.”
Kürd İslami çevreleri Dr. Saîdxan Kurdistanî’nin Hıristiyan oluşunu da argümentlerine katarak bu şiirin sahte olduğunu ileri sürüyorlar. Eğer bu şiir Dr. Saidxan tarafından kaleme alınmış olsa dahi bugün Kürdistan’da büyük bir kitlenin kalbinde yer etmiştir. Her halde bu konuya daha çok kafa yormak gerekecek. Daha sonra başka görüşleri de aktaracağım.
Silav û rêz
Aso