Talan Edîlen Kürd Kültür Mirası: Sorewerdîler ve Şarezorîler(4)
Talan Edîlen Kürd Kültür Mirası: Sorewerdîler ve Şarezorîler(4)
Aso Zagrosi
Sorewerdî’nin fiziki yapısı, giyim ve kuşamı hakkında Şarezorî kismen bazi bilgiler veriyor. Bu bilgilere göre Sorewerdî’nin birbirleriyle tam uyum içinde olan bir fiziki görünümü vardı. Saçları ve sakalları kızıl sarıya çalıyordu. O, müziği ve özellikle SEMA’yı seviyordu. Sorewerdi, iktidar ve zenginliği gösteren dış görünüşleri aşağılıyordu. Kendisi pek dış görünüşe önem vermiyordu, bazen Sofistlerin yün ile yapılan giysilerini, bazen renkli giysiler ve baş sarığı taşıyordu. Sorewerdi’nin sık sık taşıdığı kırmızı bir sarığı vardı.
Fahreddîn Mardînî’nin öğrencilerinden İbn Raqîqa olarak bilinen Sadidaldin Mahmud İbn Omer, Sorewerdi ile Mardini arasında var olan dostluğu çok yakından bilen ve aktaran biri olarak, Sorewerdi’nin Farqin/Mayafarqin/Silvan’da başından geçen bir anekdotu şöye anlatıyor:
“Bir gün Şahab ile Farqin Camisinde geziyorduk. Şahab’ın üzerinde yırtık, eskimiş ve mavi renkli bir pardösü vardı. Başında bir sarık ve ayaklarında uzun çorapları vardı. O esnada benim dostlarımdan biri bana yaklaşarak ‘ eşekçilerle mi geziyorsun?’ diye sordu. Ben de kendisine : ‘ Fakir dostum!!! Bu aktüel anın Hocası Şahab Sorewerdidir’dir dedim. Benim verdiğim cevap onu hayrette düşürdü ve şoke olmuş bir halde istikametini değiştirerek çekip gitti” diyor.(İbn Abi Uşaybia’dan aktaran Henry Corbin:1939, sayfa 8)
Sorewerdi, toplumsal baskılara, geleneklere ve yerleşmiş kurallara bağlı olmayan, ruhen ve düşünsel olarak bağımsız ve özgür bir insandı. Başkalarının düşüncelerine düşüncelerini , başkalarının giyim ve kuşamlarına kendi giyim ve kuşamını uydurmayacak kadar bağımsız hareket eden bir kişilikti.
Farqin, Amed, Xarput ve Mardin yani Kuzey Kürdistan bölgesinde kendini evinde his eden Sorewerdi, uzun süre bu alanlarda kaldı. Bir çok tarihçi Sorewerdi’nin bu alanlarda kendini rahat hissetmesini dil ve kültür olayına bağlıyorlar.
Sorewerdi belli bir dönem sonra dostu Fahreddin Mardini’den Amed’ten ayrılarak Halep’e gidiyor. Sorewerdi’nin bu gidişinin hiç bir zaman dönüşü olmayacaktır.
Sorewerdi Halep’e gittiği zaman, o zaman Halep Selahaddin Eyyubi’nin oğlu Melik Zahir tarafından yönetiliyordu. Bilindiği gibi o döneler Kürd Eyyubi Hanedanlığı Mısır ve Suriye dahil bir çok ülkeyi Eyyubi Kürd Hanedanlığı adına yönetiyordu.
Sorewerdi Halep’e vardıktan sonra kısa bir süre içinde Melik Zahir ile dost oluyorlar. Sorewerdi Halep’te din alimleri ve Feqilerle yaptığı tartışmalarda tüm dikkatleri üzerine topluyor. Sorewerdi felsefe, tıp ve din alanlarında sahip olduğu kapsamlı ve derin bilgilerle gösterdiği performans neticesinden bir yandan, din ulema tabakasının düşmanlığını kazanıyor, diğer yandan ise, onunla Melik Zahir arasında derin bir dostluk ilişkisi gelişiyor. Genç Melik Zahir ile genç Sorewerdi arasında gelişen bu dostluk ilişkisinden dolayı Feqiler ve Ulema sınıfı ciddi bir kıskançlık içine düşüyor.
Din adamları Melik Zahir’e giderek Sorewerdi’den şikayetçi oluyorlar. Din adamlarının Sorewerdi’ye yönelttikleri esas suçlamalar, “dine felsefe katması”, “ İsmailli olmakla”, “Mecusi”, “Platonun kral filozoflar tezini savunması” , “kendini peygamber olarak görmekle” ve sonuç olarak “kafir” olduğu yönündeydi. Sorewerdi Halep’te olduğu zaman şah eseri diyebileceğimiz “Hikmeti El İşraq” (Aydınlık felsefesi) adlı eserini yazıyor.
Mîr Zahîr din adamlarının dostu Sorewerdi’ye yönelik suçlamaların ciddiye almıyor ve hiç bir girişimde bulunmuyor.
Din adamları Mîr Zahîr’den olumlu bir cevap almayınca Şam’da bulunan Selahaddin Eyyubi ile ilişkiye geçiyorlar.
Din adamları Selahaddin Eyyubi’den Sohrewerdi’yi İslam’a karşı olduğundan dolayı öldürmesini istiyorlar. Selahaddin Eyyubi oğlu Mir Zahir’e gönderdiği mektupta Sorewerdi’den kurtulması gerektiğini söylüyor.
Mîr Zahîr, babasına karşı pasif direnişe geçerek Sorewerdi’ye karşı hiç bir girişimde bulunmuyor.
Din ulemaları ve Feqiler yeniden Sultan Selahaddin ile ilişkiye geçerek “ Eğer Sorewerdi sağ kalsa Melik Zahir’in dini inancını bozacak ve eğer serbest bırakılsa tüm ülkenin insanlarını bozacak” diyor. (Henry Corbin: 1971, sayfa 17)
Sultan Selahaddin oğlu Mir Zahir’e Sorewerdi’den kurtulması için yeniden yazıyor.. Fakat, Mir Zahir dostunu korumaya çalışıyor. Sultan Selahaddin 3 defa oğluna bir mektup yazarak ve bu sefer “Eğer Sorewerdi’yi yargılamasa Halep Emirliğinden alınacağına dair tehditlerde bulunuyor”
Mir Zahir babasının son tehditlerine boyun eğerek Sorewerdi’yi yargılamak için din ulemalarına ve feqilere teslim ediyor.
Din adamları bu yargılama esnasında Sorewerdi’ye çok basit bir soru soruyorlar. Bu soru “sen kitaplarında Allah her istediği zaman bir peygamber gönderme kudreti var..” diyorsun.
“Allah yeni bir peygamber gönderir mi?” Temelinde bir soru soruluyor. Sorewerdi’nin buna cevabı “Tanrı’nın iradesine sınır koyamam” şeklindedir.
Bilindiği gibi Hz. Muhammed İslam dinine göre “son Peygamberdir”
Din adamları Sorewerdi’yi “kafir” ilan ediyor ve öldürülmesi kararını alıyorlar.
Sorewerdi 29 Temmuz 1191 tarihinde Halep’te öldürülüyor. Fakat, bugüne kadar eserlerinde Halacî Mansur’a “kardeşim” diyen ve Ronahî Felsefesinin kurucusu Şahab Sorewerdi’nin nasıl ve hangi yöntemlerle öldürüldüğüne dair net ve tarihçilerin birleştiği ortak bir düşünce yok.
Sorewerdi’nin öldürülmesinden sonra Ronahi Felsefesini sürdüren ve Sorewerdi’nin biyografisini yazan Şarezori bu konuya ilişin olarak: “ Bazıları Sorewerdi’ye hapiste hiç bir yiyecek ve içecek vermeden öldürdüler diyorlar. Bazıları ise Sorewerdi’nin bilinçli olarak hiç bir şey yemeden ölümü tercih ettiğini söylüyorlar. Bazılarına göre ise zindanda boğarak öldürdüler. Bazıları kılıçla, bazıları da Kalenin surlarında atarak ve yakarak öldürdüklerini söylüyorlar”(Muhammed Hicazi: 2012, sayfa 179)
Selahaddin ve Sorewerdi meselesi üzerine Kürd çevreleri fazla tartışmış değiller. Bu konuya kafa yoran araştırmacılar Selahaddin Eyyubi’nin tam savaş ortamında bulunduğu bir ortamda din adamlarıyla iyi geçinmek için Sorewerdi konusunda yanlışta olsa siyasal bir karar aldığını söylüyorlar.
Mir Zahir’in bilim ve bilim adamları dostu olarak daha sonra İbni Arabi ile çok yakın dost olduğunu, Sorewerdi’yi ihbar eden din adamlarını cezalandırdığını, uzaklaştırdığını ve babasının ses çıkarmadığını söylüyorlar.
Bazıları da cepheden sert eleştiriler yapıyorlar. Bu eğilimin “beyni” ve aynı zamanda hiç bir “sol” veya “islami” çevreye bulaşmayan ömrünü “Kürd milliyetçiliğine” adayan Prof. Dr. Cemal Nebezdir.. Dr. Nebez, Selahaddin Eyyubi döneminde büyük Kürd alimi feylesof Sohrewerdi’nin öldürülmesi meselesinde Selahaddin Eyyubi’yi “Cahş” ve “hain” ilan edebilmektedir.
Devam edecek
02.05.2016
Aso Zagrosi